Yağlar (oils)

Yağlayıcı maddeler tekerleğin keşfinden beri kullanılmaktadır. Çok eskilerde hayvansal veya bitkisel kaynaklardan çıkarılan yağlar kullanıldı; hampetrolün keşfiyle bunların yerini petrol kökenli karışımlar aldı. Hampetrolün yağlatıcı olarak kullanılması 1860’lara kadar uzanır. Ancak içerdiği çok sayıda ve çok değişik özelliklerdeki bileşikler, safsızlıklar ve kirlilikler nedeniyle hampetrol iyi bir yağlayıcı değildi. Zamanla yapılan araştırmalar ve teknolojik gelişmelerle hampetrolden uygun özelliklerdeki bileşenler çekilerek istenilen özellikleri karşılayan çeşitli baz yağ stokları üretildi.

Baz yağ teknolojisi pek çok evre geçirmiştir. İlk kullanılan yağlayıcılar hayvansal yağlardır; tarihi yazıtlarda Milattan Önce 1400’lerde tekerleklerin akslarına sığır ve koyun (donyağı) yağları sürüldüğü belirtilir. M.S. 1500’lere gelindiğinde fazla bir gelişme olmadığı, balina yağlarının da yağlamada kullanılmaya başlandığının görüyoruz. 1852 Yılında hampetrol kullanılmaya başlanmışsa da rafine olmamış haliyle hayvansal yağlar kadar iyi yağlayıcı olamamıştır.

Petrol rafinasyonuyla başlayan baz yağ endüstrisi araç ve ekipman üreticilerinin talepleri de gözönüne alınarak çeşitli aşamalar geçirdi; gelişen otomobil sanayiinin ihtiyacını karşılamak için her aşamada daha kaliteli yağ elde edilmesine yönelik teknolojiler üretildi.

İlk aşamada hampetrolün distilasyonuyla kaynama aralıkları dar fraksiyonlar çekilerek farklı viskozitelerde baz yağlar elde edildi. 1923 yılına gelindiğinde SAE (Society of Automotive Engineers) baz yağları hafif, orta ve ağır baz yağlar olarak üç grup altında topladı ve standartlaştırdı. Bu aşamada üretilen motor yağları katkı maddeleri içermediğinden 1000-1500 km kadar kullanılabildi özelliklerdeydi ve bu sürelerin sonunda değiştirilmeleri gerekiyordu.

1920’de yağlama yağı üreticilerinin çoğu ‘saflaştırma’ proseslerine başladılar. İlk popüler prosesler (~1920) kil treating, asit treating ve sülfür dioksit treating prosesleridir. 1930 Yılında solvent rafinasyon proseslerinin geliştirilmesiyle baz yağların performansı yükseltildi (Grup I yağları).

1947 Yılında SAE ve API (American Petroleum Institude), motor yağlarını kullanım koşullarını dikkate alarak ‘regüler, premium ve ağır iş motor yağları’ olarak üç sınıfa ayırdı; dolayısıyla şartname özellikleri kazandırılmak için üretilen baz yağlar çeşitli katkı maddeleriyle harmanlanmaya başlandı. 1950 Yılında polimerik katkı maddesi içeren çok dereceli (multigrade) yağlar çıkarıldı; bunlar sıcak ve soğuk koşullarda gerekli yağlama fonksiyonlarını yapabilen yüksek viskozite indeksli ürünlerdi. Bunu takiben yağ endüstrisi katkı maddeleri üzerindeki çalışmalara da ağırlık verdiler.

Solvent rafinasyon prosesini takiben hidrotreating (1960), hidrokraking (1969), katalitik devaksing ve vaks hidroizomerizasyon (1970) gibi lube oil rafinasyon proseslerinin geliştirilmesi ve uygulanmasıyla bileşimleri kontrol edilebilen yüksek kaliteli modern baz yağlar üretilmeye başlandı; buna paralel olarak 1947’deki SAE sınıflandırma sistemi de revize edildi. Daha yüksek saflık, daha yüksek viskozite indeksi, düşük uçuculuk ve uzun dayanıklılık süresini hedefleyen baz yağ (petrol ve sentetik esaslı) teknolojileri üzerindeki çalışmalar devam etti. Bu gelişmelerden sonra API baz yağları bileşimlerine göre sınıflandırdı (1993).

Sentetik yağlar üzerindeki çalışmaların 1877’de C. Friedler ve J.M. Crafts tarafından ilk sentetik hidrokarbonların üretimiyle başladığı söylenebilir. Bun takiben çeşitli araştırmalar yapılmıştır: Olefinlerin polimerizasyonuyla sentetik yağ üretimi (1929), PAO (polialfaolefin) sentezi (1937), Fischer-Tropsch prosesiyle sentetik yağ üretimi (1939), PAG (polialkilen glikol) motor yağı üretimi (1946), Uçak türbin yağı üretimi (1962), Sentetik gres üretimi (1965), Süper sentetik yağların üretimi (1966).

Sentetik motor yağları ilk üretim yılları itibariyle SAE 5W-20 (1974); SAE 5W-30 ve 15W-50 (1980); SAE 5W-50 (1982); SAE 10W-50 (1984); sentetik yağlı gres NLGI No.2 GC-LB (1990), ve SAE 75W-90 (1990); 1992-1993 arasında SAE 10W-30, 20W-50, 5W-40 ve 0W-60 motor yağları olarak sıralanabilir.

1999 Yılında Grup III baz yağları ‘Sentetik Yağlar’ adını aldı.

2000’de Sentetik Blend Motor Oil, 2002’de Süper Sentetik Motor Oil, 2003’de SAE 0W-30 Yarış Arabaları Sentetik Motor Yağı, 2005’de 15000 mil dayanıklı Sentetik Motor Yağları pazarlanmaya başlandı.

Petrol bazlı yağ (lube) stokları halen kullanılmakta olan yağların %99 gibi çok büyük bir kısmını oluşturur. Kalan ~%1 kadar kısım ise yüksek performanslı özel sentetik esaslı ürünlerdir. Yağlama yağları katkı maddeleri endüstrinin gelişmesiyle gerek petrol bazlı ve gerekse sentetik bazlı stoklardan çeşitli amaçlara uygun performanslarda yağ harmanları hazırlanabilmektedir.

Dünya yağlama yağı tüketimi yılda yaklaşık 40 milyon ton dolayındadır. Kuzey Amerika %25’lik payla pazarın en büyük müşterilerinden biridir; yıllık talep artışı %2.8 dolayındadır. Asya kıtasının tüketimi toplamın %28’i, yıllık atışı %2.2’dir. Çin, Japonya, Hindistan, Kore ve Avustralya’nın yıllık tüketimleri, sırasıyla %2.5, 2.4, 2.9, 1.9, 1.3 kadardır. Batı Avrupa yıllık toplamın %14’ünü tüketir. Bunun %0.9’u Fransa, %4.2’si İtalya, %2.5’ğu İngiltere’ye aittir. Kalan kısım diğer Batı Avrupa ülkelerinde kullanılır. Afrika kıtasının dünya yağ talebi içindeki payı %4.9 dolayındadır. 2010 yılına kadar yapılan projeksiyonlar talebin 40 milyon tonun üstüne çıkacağı ve Afrika’nın %2.6 artışla pazarda %11.5 gibi bir paya sahip olacağı yönündedir. Global yağ arzının %15 dolayında olacağı ve Avrupa’nın geçmişte olduğu gibi gelecekte de pazara aşırı ürün vermesi beklenmektedir.

Grup II ve III baz yağların dünya pazarındaki payı 1995’de %11 iken, 2005’de %23’e yükselmiştir; 2006 yılında %32 dolayında bir Pazar payı olacağı tahmin edilmektedir. Bu durum on bir yıllık süre içinde rafinasyonda katedilen gelişmeleri açıkça göstermektedir. Motor teknolojilerindeki ilerlemeler her geçen gün daha kaliteli yağlara gereksinim duyulmasına, dolayısıyla talep edilen yağ şartnamelerinin değişerek daha yüksek performanslı yağlara yönlenmesine yol açmaktadır; doğaldır ki daha yüksek performanslı yağlar da motor teknolojilerindeki gelişmeyi hızlandırmaktadır.

Yakıt ekonomisinin ön plana alınması ve daha yüksek performanslı motorların geliştirilmesiyle yıllar önce başlayan ve belirli bazı uygulamalarda kullanılmakta olan yüksek kaliteli baz yağ talebi, kullanım alanlarının yaygınlaşmasıyla artacak, daha kaliteli baz yağlara özellikle de sentetik yağlara kayacaktır.

Petrol bazlı yağlardan üretilen yağlama yağlarına “madeni yağlar”, sentetik bazlı akışkanlardan üretilenlere de “sentetik yağlama yağları” denir; özel bazı uygulamalarda bitkisel yağlar da kullanılabilir. Sentetik yağlayıcılar, özellikleri ve dayanıklılıkları fevkalade olan “süper yağlayıcı”lardır; daha pahalı olmasına karşın, uzun vadedeki getirileri dikkate alındığında ekonomiktirler.

Bu bölümde esas olarak, yağlama yağlarının üretiminde kullanılan madeni ve sentetik baz yağ stokları, özellikleri ve karşılamaları gereken Uluslararası şartnameler incelendi, yağlama yağları katkı maddelerine kısaca değinildi, madeni yağların elde edilmeleri ve harmanlama prosesi anlatıldı.



1. BAZ YAĞLAR, YAĞLAMA YAĞLARI

Yağlama yağlarının üretilmesi için katkı maddeleriyle harmanlanan yağlara baz stoklar denir. Baz yağların bazı özellikleri yağlama yağlarının performansını doğrudan etkiler; uçuculuk, yüzey aktivitesi, viskozite ve viskozite indeksi, oksidasyon stabilitesi ve çözünürlük özelliklerinin, üretilen yağlama yağlarının performanslarında yapacağı etkiler aşağıda şematik olarak gösterilmiştir.





1.1. BAZ YAĞ (BAZ STOK) TÜRLERİ

1. Geleneksel Baz Yağ Stokları, Doğal Yağlar

Modern yağlama teknolojilerine karşın petrole veya sentetik bazlara dayanmayan geleneksel yağların kullanıldığı alanlar vardır. Günümüzden 3500 yıl önce zeytin yağıyla başlayan yağlama, kolza tohumu, hint yağı, hurma yağı, yün yağı ve balina yağı gibi bitkisel ve hayvansal kökenli doğal yağlarla sürdürülmüştür. Bu yağların bazıları olduğu gibi (yarış pistlerine hintyağı), bazıları petrol bazlı stoklar ve modern katkı maddeleriyle karıştırılarak bugün de kullanılmaktadır.

2. Petrol Esaslı Baz Yağ Stoklar

Petrol esaslı baz yağlar 14 - 40+ karbon sayılı çeşitli hidrokarbon tipleri içerirler; bunlar:

·         Parafinik bileşikler; normal (düz zincirli) ve izo (dallanmış zincirli) parafinler
·         Naftenik bileşikler; parafinik yan zincirli bir veya daha fazla doymuş halkalı yapılar
·         Aromatik bileşikler; parafinik yan zincirleri olan doymamış karbon halkalı bileşiklerdir

Aşağıda, petrol esaslı baz yağ stoklarında buluan hidrokarbonlardan bazı örnekler verilmiştir.

Bazı parafinik hidrokarbonlar:

              
Bazı naftenik hidrokarbonlar:


Bazı aromatik hidrokarbonlar:

             

Baz stok üretim teknolojileri son yıllarda pek çok nedenlerle değişmiştir. Baz stokların bileşimleri, fiziksel ve kimyasal özellikleri, işlenen hampetrolün kaynağına ve üretimlerinde uygulanan proseslere göre değişir. Bileşimdeki değişiklikler çok az seviyelerde olsa bile üretilen yağlama yağının performansında etkili olur. En çok tercih edilen ham petrol türü, fazla miktarlarda vaks molekülleri içermesine karşın, yüksek viskozite indeksine sahip olan parafinik ham petrollerdir. Petrol bazlı yağlama yağı stokları, parafinik ve naftenik olmak üzere ikiye ayrılır.

Parafinik bazlar iki türdür; ince, yani düşük kaynama noktalı fraksiyonlar içeren dolayısıyla viskoziteleri düşük olan nötral stoklar ve yüksek viskoziteli bright stoklar. Parafinik yağların viskoziteleri, genellikle sıcaklık değişimlerine karşı daha kararlıdır, yani bunlar yüksek viskozite indeksli (VI>95) yağlardır, oksidasyon stabiliteleri çok iyidir ve reaktif değildirler, fakat ısı altında vernikleşir ve sert kalıntılar oluştururlar.

Naftenik baz yağ stokları da viskozitelerine göre nötral ve bright stoklar olarak ayrılır. Bunların viskozite indeksleri düşüktür (VI =: 40-80), fakat düşük sıcaklıklarda çalışma performansı daha yüksek, vaks miktarı az (akma noktaları düşüktür) ve daha iyi çözücülük özelliğine (düşük anilin noktası) sahiptir. Naftenik yağların akma noktaları ve çözücü özellikleri parafinik yağlara göre daha üstündür; düşük sıcaklık uygulamalarında, hidrolik, refrijenerasyon, kauçuk işleme, metal işleme ve silinidir yağları ile gres üretimlerinde uygundur.

Endüstride kullanılan yağların çoğu parafinik yapılı baz stoklardan üretilir. Orta ve düşük viskozite indeksinin önemli olmadığı hallerde naftenik baz yağlar tercih edilir. Ayrıca, bazı yağlama yağları istenilen özelliklere göre parafinik ve naftenik stokların belirlenmiş harmanlanmasıyla hazırlanır.

3. Sentetik Baz Yağ Stokları

Sentetik hidrokarbonlar veya sentetik baz stoklar (akışkanlar) Almanya ve USA’da aynı yıllarda geliştirildi; hedeflenen amaç düşük ve yüksek sıcaklıklarda yüksek  performanslı yağ üretmekti.

Sentetik yağlar araştırma laboratuvarlarında geliştirilmiştir ve yarım yüzyıllık bir geçmişi vardır. Kimyasal anlamda “sentetik” madde, doğal olarak bulunmayan, fakat bir veya birkaç kimyasal reaksiyonla elde edilen bir bileşiği tanımlar.

Sentetik yağlar doğal olarak bulunmaz; doğal gaz, rafineri gazları, kömür türevleri ve shale ekstraktlarından elde edilen petrokimyasal maddelerden üretilirler.

Sentetik baz stoklar (veya akışkanlar) altı grupta toplanabilir; polialfaolefinler (PAO), dibazik asit esterleri, poliyol eterler, alkillenmiş aromatikler, polialkilen glikoller ve fosfat esterleridir.

Poliglikol akışkanlar dışında, tümünün viskoziteleri, hafif yüksek viskozite indeksli nötral mineral yağların viskozite aralıklarındadır. Viskozite indeksleri ve alevlenme noktaları daha yüksektir, akma noktaları ise önemli derecede düşüktür. Bu özellikler, yüksek ve düşük sıcaklıklarda çalışmanın gerektiği koşullarda sentetik baz akışkanların değerini artırır.


Tablo-1: Sentetik Baz Yağ Stokları, Temel Özellikleri,
Uygulama Alanları

Tipi
Temel Avantajları
Temel Uygulama Alanı
Olefin oligomerler (PAO)
Geniş sıcaklık aralığı performansı, düşük uçuculuk
Otomotiv ve endüstri (motor, dişli, hidrolik, hava kompresör yağları)
Dibazik asit esterler
Geniş sıcaklık aralığı performansı, düşük uçuculuk
Uçak ve otomotiv (gaz türbin, hava kompresörü, hidrolik yağlar)
Poliyol esterler
Geniş sıcaklık aralığı performansı, düşük akma noktası
Uçak ve otomotiv (jet motoru, soğutma kompresörü-klorsuz-yağları)
Alkillenmiş aromatikler
Düşük sıcaklık performansı; mineral yağa benzer çözücülük
Otomotiv ve endüstri (soğutma kompresör yağları)
Polialkilen glikoller
Geniş sıcaklık aralığı performansı, hidrolitik stabilite, sürtünme özellikleri
Endüstri (gaz kompresörü, dişli yağları)
Fosfat esterler
Aleve direnç
Endüstri (aleve dirençli hidrolik yağlar)



a. Polialfaolefinler (PAO)

En çok kullanılan sentetik yağlama yağıdır, iki veya daha fazla alfa-olefin (etilen veya bütilen gibi) molekülünün bir oligomer veya kısa zincirli bir polimer şeklinde birleştirilmesiyle elde edilirler. PAO’ler tamamen hidrokarbon yapıdadırlar, sülfür, fosfor veya metaller içermezler. Vaks türü hidrokarbonlar bulunmadığından akma noktaları düşüktür (genellikle –40 0C’nin altında), viskoziteleri, kullanım amaçlarına göre 2-100 cSt aralığında olabilir, viskozite indeksleri >140 dır. Termal stabiliteleri iyidir, ancak oksidasyon dayanıklılığını yükseltmek için uygun bir antioksidan katkı maddesi ilave edilir. PAO’ların katkı maddeleri çözme özellikleri sınırlıdır; az miktarlarda ester bileşikleri ilavesiyle bu özellikleri düzeltilebilir.

Sentetik baz yağ stoklarından polialfaolefinler, diğerlerinden farklı olarak, benzer hidrokarbonlardan elde edildiği için madeniyağ baz stoklarına çok benzer. Aralarındaki fark polialfaolefinlerin tek tür hidrokarbonlardan, madeniyağ stokların ise geniş hidrokarbonlar grubundan oluşmasıdır.

Polialfaolefinlere sentezlenmiş hidrokarbonlar da denir; bunların, benzeri olan madeniyağ bazlarına göre en temel avantajı geniş bir sıcaklık aralığında performans kaybı olmadan çalışabilmesidir.

b. Dibazik Asit Esterleri (Diesterler)

Bir asit ve bir alkolün reaksiyonuyla elde edilirler. Bu sentetikler PAO’lerden çok farklı yapıdadırlar, fakat PAO’ler gibi sülfür, fosfor, metaller ve vaks içermezler. Akma noktaları –50 ile –65 0C aralığındadır. Termal stabiliteleri iyidir ve vernik tortu ve depozit gibi kalıntıları çözücü özellikleri fevkaladedir. Dibazik asitler, özellikle kompresör yağları olarak çok etkilidir. >400 0F’da kullanılırlar.

c. Poliyol Esterler

Diesterlerde olduğu gibi bir asit ve bir alkolün reaksiyonuyla elde edilirler; “poliyol” sözcüğü, yapısında iki alkol fonksiyonel grubunun bulunduğunu belirtir. Poliyol esterlerde sülfür, fosfor ve vaks bulunmaz. Akma noktaları -30/–70 0C, viskozite indeksleri 120-160 aralığındadır. Akışkanın ısıl dayanıklılığı fevkaladedir ve hidrolize diesterlerden daha dirençlidirler. Özel katkı maddeleri ilavesiyle, diesterler ve PAO’lerden daha iyi oksidasyon kararlılığı gösterirler. Poliyol esterler >400 0F sıcaklıklarda kullanılabilir, endüstriyel zincirler ve gaz türbinlerinde çok başarılıdır.

d. Alkil Benzenler

Bu grup sentetik maddeler, olefinler veya alkil halojenlerin benzen gibi bir aromatik bileşikle reaksiyona girmesiyle elde edilirler. Bu maddelerin düşük-sıcaklık akışkanlık özellikleri ve katkı maddesi çözünürlüğü çok iyi, viskozite indeksleri doğrusal moleküllerde 50 dolayında, dallanmış olanlarda sıfır veya daha altındadır. Alkillenmiş aromatiklerin termal stabiliteleri POA bileşiklerininkine benzer, dolayısıyla oksidasyon kararlılığının artırılması için katkı maddesi ilavesine gerek vardır.

e. Polialkilen Glikoller (PAG)

Alkilen oksitlerin polimerleridir; yağlama performansları ve özellikleri üretildikleri monomerlere bağlı olarak değişir. Ayrıca, molekül ağırlıkları ve polimer zincirlerindeki uç gruplar nedeniyle özellikleri değişkenlik gösterir.

f. Fosfat Esterleri

Fosfor oksiklorür ve alkoller veya fenollerden sentezle elde edilen bu tip akışkanlar, hem baz stok olarak ve hem de (madeni ve sentetik yağlama yağlarında) aşınma önleyici katkı maddesi olarak kullanılırlar. Isıl kararlılıkları iyidir, akma noktaları –25 ile –5 0C arasındadır. Ancak, viskozite indekslerinin oldukça düşük olması yüksek sıcaklık uygulamalarını sınırlar. Fosfat ester bazlı sentetik yağlar yangın riski olan pek çok yerlerin yağlanmasında uygun bir baz akışkandır. Geliştirilmiş çok sayıda (20 dolayında) sentetik baz stok vardır; halen bunlardan sadece dördü iç yanmalı motorlarda kullanılmaktadır. Bunlar, ester grubundan dibazik asit esterler (diesterler) ve monobazik asit esterler (poliyol esterler) ile, hidrokarbonlardan sentezlenmiş alkillenmiş aromatikler (dialkilbenzenler) ve olefin oligomerleridir (polialfaolefinler; PAO). 


1.2. BAZ YAĞLARIN SINIFLANDIRILMASI

Baz yağlar viskozitelerine, viskozite indekslerine (VI) ve American Petroleum Institude (API) gruplama sistemlerine göre sınıflandırılabilirler.

1. Viskozitelerine Göre Sınıflandırma

·         Solvent nötral yağlar (SN); hafifi (light), orta (medium), ağır (heavy)
·         Ağır yağlar; bright stoklar

Viskoziteye göre sınıflamada yağın 100 0F’deki SSU viskozite değeri esas alınır; örneğin, ‘SN 90’ kodu, 100 0F’deki viskozitesi 90 SSU olan solvent nötral yağı tanımlar. Bright stoklar kalıntı akımlardan elde edilen ağır yağlardır; 100 0F’daki viskozitesi 2500 SSU dolayındadır.

2. Viskozite İndekslerine Göre Sınıflama

·         Düşük viskozite indeksli yağlar; LVI
·         Orta viskozite indeksli yağlar; MVI
·         Yüksek viskozite indeksli yağlar; HVI
·         Çok yüksek viskozite indeksli yağlar; XHVI

Düşük viskozite indeksli baz yağlar (LVI) naftenik ham petrollerden elde edilir; vaks miktarı çok az olduğundan vaks giderme prosesine gerek olmaz. Bu gruptaki yağların viskozite indeksleri sıfır dolayındadır; yani, viskozite/sıcaklık özellikleri ve oksidasyona dayanıklılıkları zayıftır. Nötralleştirilmiş naftenik distilatların veya az nötralleştirilmiş furfural ekstraksiyon distilatların hidrotreating işleminden geçirilmesiyle elde edilirler. Nötralleştirme kostik soda ile yapılır. LVI yağlar proses yağlarının ve greslerin üretiminde kullanılır.

Orta viskozite indeksli yağlar (MVI) naftenik ve parafinik ham petrol distilatlarından elde edilir ve sırasıyla MVIN ve MVIP şeklinde tanımlanır. MVIN yağların üretimi LVI yağlarda olduğu gibidir, ancak ekstraksiyon daha şiddetli koşullarda yapılır. Bu grup yağların düşük sıcaklık performansları çok iyidir; akışkanlıklarını ve çözücü özelliklerini korurlar. MVIP yağlarda, farklı olarak devaksing prosesi uygulanır.

Kalıntının yüksek vakum distilasyonundan alınan fraksiyonu hafif bir ekstraksiyon veya hidrotreating prosesinden sonra devaksinge verilir. Düşük sıcaklık performansları MVI ye göre düşüktür, ancak katkı maddesi ilavesiyle akışkanlıklarını ve çözücü özelliklerini korurlar.

İşlenen hampetrol türlerinin çok çeşitli olması dolayısıyla yeni proseslere gereksinim doğmuştur. Hidroprosessing rotası en önemli prosesler dizisini oluşturur; aromatiklerin ve vaksların giderilmesiyle hidrofinishing kademelerini içeren çeşitli proses konfigürasyonları geliştirilmiştir. Hidrokraking/ hidroizomerizasyon proseslerinin uygulamaya alınmasıyla, sentetik yağlarla kıyaslanabilir seviyelerde yüksek viskozite indeksli (HVI) veya çok yüksek viskozite indeksli (XHVI) parafinik yağ stokları elde edilebilmektedir. Parafinik baz stokları oksidasyona dayanıklıdır, viskozite indeksleri yüksektir ve uçuculukları düşüktür. Bu özellikleri nedeniyle otomotiv ve endüstriyel yağlama yağları (motor yağları, transmisyon akışkanları ve dişli yağları gibi) üretiminde çok uygun stoklardır (Tablo-3).


Tablo-2: Solvent Nötral 90, 150, 350, 500 Baz Yağlarının Kalite Testleri Şartname Değerleri (*Tipik Değerler)


Baz Yağlar
Metot
Özellik
SN 90
SN 150
SN 350
SN 500
ASTM
Yoğunluk, 15ºC, kg/m3
0.865*
0.875*
0.880*
0.885*
D 1298
Renk, maks.
1
1
2
2. 5
D 1500
Alevlenme noktası, 0C, min.
177
190
220
230
D 92
Akma noktası, 0C, maks.
-9
-6
-6
-6
D 97
Viskozite, cSt., 40 0C
                 100 0C
20*
3.5-4.5
38*
4.6-5.6
75*
8.3-9.3
96*
10.2-11.5
D 445
Viskozite indeks, min.
100
100
95
95
D 2270
Karbon kalıntı, %ağ., maks.
0.05*
0.06*
0.06*
0.06*
D 189
Korozyon, 100ºC, maks.
1A
1A
1A
yok*
D 130
Asitlik, mg KOH/g, maks.
0.05
0.05
0.05
0.05
D 664
Demülsibilite
geçer*
geçer*
geçer*
geçer*
D 1401
Sülfür, % ağ., maks.
0.15-0.6
0.15-0.6
0.15-0.6
0.7*
D 1552
Köpük, ml
yok*
yok
yok*
yok*
D- 892


Tablo-3: Mineral Baz Yağların Viskozite İndeksine
Göre Sınıflandırılması

Özellikler
Düşük (LVI)
Orta (MVI)
Yüksek (HVI)
Çok Yüksek (XHV)*
VI
< 20
20-85
85-110
>140
Düşük sıcaklıkta akışkanlık
iyi
iyi
zayıf
zayıf
Solvent gücü
iyi
iyi
zayıf
zayıf
Oksidasyon stabilitesi
zayıf
iyi
iyi
zayıf
Katkı maddesi responsu
zayıf
orta
iyi
ç. iyi
Uçuculuk
yüksek
orta
düşük
çok düşük


Tablo-4: Baz Yağların API Sınıflama Sistemi ve
Bazı Tipik Özellikleri

Özellikler
Grup I
Grup II
Grup III
Grup IV
Doymuşlar, %ağ.
< 90
³ 90
³ 90
Polialfa olefinler (PAO)
Sülfür, %ağ.
> 0.03
£ 0.03
£ 0.03
Viskozite indeksi (VI)
80 - 120
80 - 120
³ 120
Akma noktası, 0C
-19
-16
-19
-70
Uçuculuk, % hacim, 150 0C
28
27
14
12
Viskozite, kinematik, cSt, 100 0C
4.1
4.1
4.1
3.9
Viskozite, brookfield, cP, -25 0C
1400
1440
900
360
Viskozite, brookfield, cP, -40 0C
katı
katı
7000
2600
Viskozite indeks
99
104
124
124
Oksidasyon stabilitesi
zayıf
iyi
çok iyi
çok iyi
Depozit ve tortu kontrolü
iyi
çok iyi
fevkalade
fevkalade


3. API Sistemine Göre Sınıflama

API sınıflama sistemine göre baz yağ stokları, bileşimlerine göre (içerdiği sülfür bileşikleri, hidrokarbonlar, viskozite indeksi gibi) göre üç sınıfa (Grup I, II, III) ayrılır; ayrıca sentetik baz stoklarını tanımlayan iki sınıflandırma daha kabul edilmiştir (IV ve V). (1990) Tablo-4.

Grup I Baz Stoklar (Konvensiyonal Solvent Rafine): Bu gruptaki baz yağlar petrolden elde edilirler ve diğer gruplara kıyasla en az rafine edilmiş çeşitli hidrokarbon bileşiklerin karışımıdır. Doymuşlar <%90, sülfür>%0.03, VI = 80-120.

Grup II Baz Stoklar (Modern Konvensiyonal Baz Yağlar): Bu gruptaki baz stoklar da petrol kökenlidir; uçuculuk, oksidasyon stabilitesi, aşınmaya dayanıklılık, alevlenme ve yanma noktaları zayıf-orta performans aralığındadır. Akma noktası ve soğukta viskozite özellikleri zayıftır. Doymuş hidrokarbonlar ³ %90, sülfür £  %0.03, VI = 80-120 arasındadır.

Grup III Baz Stoklar (Konvensiyonal Olmayan Baz Yağlar): Bu gruptaki yağlar yüksek rafine baz yağ stoklarıdır. Diğer iki gruptan çok daha iyi performans özellikleri gösterir, moleküler dağılımı düzgün, stabilitesi yüksektir. Sentezlenmiş bileşikler karışımı gibi tanımlanabilir. Bu grup stoklar sentetik ve yarı-sentetik yağlayıcıların üretiminde kullanılabilir. Doymuş hidrokarbonlar ³ %90, sülfür £  %0.03, VI > 120 dir.

Grup IV Baz Stoklar (Geleneksel Sentetik Baz Yağlar, PAO):  Bunlar yapay olarak üretilmiş sentetik baz stoklardır. Polialfaolefinlerdir (POA) bu gruptaki stoklara tipik bir örnektir; fevkalade kararlıdırlar, moleküler dağılımları homojendir, dolayısıyla çok yüksek performans özelliklerine sahiptir.

Grup V Baz Stoklar: Diğer gruplara girmeyen, yine yapay olarak üretilmiş baz yağ stoklarıdır; tipik örnekler esterler, poliglikoller ve silikonlardır. Esterler ve poliesterler genellikle yağ katkı maddeleri formülasyonunda kullanılırlar ve harmanlandıkları yağlara ilave özellikler kazandırırlar.


1.3. BAZ YAĞLARIN ÖZELLİKLERİ

Konvensiyonal baz yağ stokları Grup I ve Grup II petrol kökenlidir; viskozite indeksi (VI), akma noktası, uçuculuk ve oksidasyon stabilitesi gibi testleri Grup III ve IV baz yağların performans seviyelerinin çok altındadır. Modern proseslerle üretilen Grup III yağları ise PAO için belirtilen özelliklere çok yakın veya kıyaslanabilir düzeydedir.

Aşağıdaki kısımlarda petrol bazlı, POA bazlı ve diester bazlı stokların bazı fiziksel özellikleri genel olarak değerlendirildi. Baz yağların kalite ve performans testleri incelenirken bazı testlerde Grup I ve Grup II baz yağlarının birbirine göre kıyaslaması yapıldı.

Uyumluluk (Compatibility)

Tüm konvensiyonal motor yağları hidrokarbon bazlı olduklarından birbirleriyle uyumludur; yani kolaylıkla karışabilirler. Sentetik yağlar için ise durum farklıdır; polialfaolefinler gerekli karıştırma koşulları sağlandığında petrol esaslı baz yağlarla karıştırılabilirse de esterler için aynı koşullar yetersizdir. Bu gibi harmanlama ancak uzman üretim elemanlarınca yapılabilir.

Renk

Bir baz yağın performansında renginin önemi yoktur. Ancak, ileride olabilecek kirlenmeleri saptamak için başlangıçtaki renk değerinin belirtilmesi önemlidir. Renk değeri belirli standartlara karşı kıyaslanarak ölçülür ve standartların rakamlarıyla değerlendirir.

Örneğin, ASTM Renk testi standartlarına göre, soluk: £ 4.5 ASTM, kırmızı: > 4.5 ASTM, koyu: >8.0 ASTM şeklinde tanımlanır. Baz yağ ağırlaştıkça rengi koyulaşır. Koyu renk, ayrıca, yağda oksidatif parçalanma olduğunun da bir göstergesidir. Yağın üretildiği zamanki rengini depolama süresince koruması için renk kararlılığının yüksek olmalıdır. Sentetik yağlar çok saf bileşikler veya karışımlar olduğundan genellikle renk sorunuyla karşılaşılmaz.

Alevlenme Noktası

Bir yağın alevlenme noktası, buharlarına bir anlık alev temasında alev aldığı sıcaklıktır. Her baz stoktaki herbir hidrokarbon bileşiğinin alevlenme noktası farklıdır. Dolayısıyla bir sentetik baz ile aynı viskozitede olan bir madeni yağ bazının alevlenme noktası daha düşüktür. Yüksek alevlenme noktası baz yağın termal parçalanmaya karşı dirençli ve uçuculukla yağ kaybının az olmasını sağlar. Sentetik yağların alevlenme noktaları yüksek olduğundan yanma riski düşüktür.


Alevlenme Noktası Kıyaslaması, 0F (COC Test)

Baz yağın derecesi
Parafin baz stok
PAO baz stok
Diester baz stok
100 Nötral
380
437
460
200 Nötral
420
469
485
325 Nötral
435
507
-
450 Nötral
455
527
-


Akma Noktası

Bir yağın akma noktası, deney koşullarında, ilk vaksların (mumsu maddeler) ayrılmaya , dolayısıyla ilk bulanıklılığın oluşmaya başladığı sıcaklıktır. Sıcaklık daha da düşürüldüğünde, vaks ayrılması devam eder ve vaks kristalleriyle yağ bütünleşerek akamaz, dökülemez hale gelir; bu noktaya ulaşıldığındaki sıcaklık yağın akma noktasıdır. Yağlama yağlarının üretildiği baz yağların akma noktalarının düşük olması istenir; soğuk iklimlerde ısı düşüktür ve yağın hala fonksiyonunu sürdürebilmesi için akışkan olması gerekir. Yeteri kadar düşük bir bulanıklık noktası değeri, soğukta da yağın berrak ve akışkan özelliklerini koruyacağını gösterir.

Sentetik yağların akma noktaları daha düşüktür, dolayısıyla düşük sıcaklıktaki performansları daha iyidir. Aşağıda parafinik ve sentetik bazlı bazı nötral stokların akma noktaları değerleri verilmiştir.

Akma Noktası Kıyaslaması, 0F

Baz yağın derecesi
Parafin baz stok
PAO baz stok
Diester baz stok
100 Nötral
+ 15
- 92
-67'F
200 Nötral
+ 15
- 83
-65'F
325 Nötral
+ 15
- 74
-
450 Nötral
+ 15
- 85
-


 

Şekil-1: Noack uçuculuğu ASTM D 5800
          
           Şekil-2: Grup I ve Grup II yağlarının 
            viskozite artışıyla uçuculukları


Uçuculuk

Uçuculuk, motorda yağ harcanmasını gösteren bir testtir; baz yağın kalitesine (API sınıfı) ve viskozitesine bağlı olarak değişir.

Grup I ve II yağlarının uçuculukları yüksektir; Grup III yağlarının viskozite indeksleri PAO yağlarla kıyaslanabilir düzeyde olduğundan uçuculuk özellikleri de birbirine yakındır. Bir motor yağının Noack uçuculuğu ASTM D 5800 veya benzer başka metotlarla saptanır; test, yolcu araçları motorlarında yağ harcanmasını gösterir. Test sonuçları Grup III baz yağların PAO’lar kadar dayanıklı, yani az uçucu olduğunu göstermiştir (Şekil-1).

Uçuculuk viskozitenin artmasıyla azalır; Grup I ve II yağlarında viskoziteyle  uçuculuğun değişimi Şekil-2’de görülmektedir.

Viskozite

Bir yağın viskozitesi, onun akmaya karşı olan direncinin bir ölçüsüdür, Viskozite değeri, testin yapıldığı sıcaklığa bağlı olarak değişir; düşük sıcaklıklarda yüksek, yüksek sıcaklıklarda ise düşüktür. Belirtilen bir viskozite değeri sıcaklıkla tanımlanmazsa hiçbir önem taşımaz.

Sıvıları viskozitelerini kıyaslamak için aynı birimlerde olması gerekir. Hangi birimle verilirse verilsin yüksek viskozite değerleri daha viskoz, yani “kalın” sıvıyı tanımlar; bunun anlamı viskoz veya kalın bir akışkanın iç sürtünme kuvveti daha yüksektir ve akmaya karşı daha fazla direnç gösterir. Aşağıdaki tabloda parafin baz stoklar (Grup I ve II), PAO ve diester sentetik bazların nötral stoklarının viskoziteleri verilmiştir.


Viskozite Kıyaslaması, cSt, 100 0C

Baz yağın derecesi
Parafin baz stok
PAO baz stok
Diester baz stok
100 Nötral
4.1
3.8
3.6
200 Nötral
6.1
5.9
5.5
325 Nötral
8.4
8.4
-
450 Nötral
10.0
9.5
-


 
Şekil-3: Grup I ve Grup II baz yağların –35 0C’de 
soğuk-akış performansları



Şekil-4 (a) Grup I ve Grup II yağlarının –25 0C’de pompalanabilme özellikleri, (b) Cold Cranking performans testi, ASTM D 5293 (yağların viskoziteleri 4 cSt)


Yağların soğukta akış özellikleri ve pompalanabilme performansları viskozite ve viskozite indekslerine bağlıdır; Aynı miktarda VI artırıcı katkı maddesi içeren Grup I ve II yağlarının Brookfield viskozite testiyle tayin edilen –35 0C’deki akış özellikleri Şekil-4a‘da, -25 0C’dedeki pompalanabilme performansı testi (MRV TP-1, sınır 60000 cP) Şekil B’de verilmiştir. Pompalanabilme testinde Grup I yağının 150 saatte yarı katı hale geçerek özelliğini kaybettiği ve test dışı kaldığı, Grup II yağının ise 50000 cP değerinin biraz üstüne çıktıktan sonra pompalanabilme özelliğini koruyarak viskozitesinin azaldığı saptanmıştır.

Cold Cranking Simulator (ASTM D 5293) testi motor yataklarındaki koşullar altında yağın uğradığı viskozite değişikliklerini ölçer. Şekil-4b’deki grafikler –30 0C’da Grup I, II, III ve IV yağlarının test sonuçlarını göstermektedir. Kinematik viskozitesi 100 0C’de 4 cSt, viskozite indeksi 129 olan Grup III yağıyla yaklaşık aynı viskozite ve viskozite indeksli PAO baz yağın (Grup IV) birbirine yakın CCS viskozite değerleri verdikleri, fakat aynı viskoziteli, fakat VI~100 olan Grup II baz yağın viskozitesinin iki mislinden daha fazla yükseldiği saptanmıştır.

Yağlama yağı stokları sıcaklık düştükçe kalınlaşır, yani viskoziteleri artar. Sıcaklık düşmesi devam ettiğinde akışkanlığını kaybeder ve akamayan bir duruma geçerler. Böyle bir yağlama yağının yük taşıma kapasitesi artarsa da sirkülasyon özelliği yok olur. Isıtılan bir yağlayıcı ise incelir, viskozitesi düşer, akışkanlığı artar; metal-metal yüzeylerin temasını önleme yeteneği kaybolur.

Viskozite İndeks (VI)

Parafinlerin konformasyonal aktivasyon enerjileri (karbon-karbon bağı etrafında dönme) düşüktür (3-6 kkal/mol), dolayısıyla viskoziteleri sıcaklık değişimlerinden oldukça az etkilenir. Sikloparafinler veya naftenler sert (rigid) moleküllerdir, konformasyon enerjileri yüksektir; örneğin, monosiklik naftalenlerin iskemle konformasyonundan kayık şekline dönüşmesi için 11 kkal/mol gerekir. Sıcaklığın yükselmesiyle oluşan fazla ısı enerjisi naftenik moleküller tarafından kullanılacağından bu moleküllerin konformasyonları ve yağın akış özellikleri (parafin bazlara kıyasla) çok çabuk değişir.

Aşağıda bazı hidrokarbonlar ve viskozite indeksleri verilmiştir.




Sıcaklık değişimiyle VI = 95 olan bir yağın viskozitesi, VI = 90 olan yağa göre daha az değişir. Bir yağın viskozite indeksi pazar ihtiyacına göre saptanır. Aşağıda bazı petrol bileşiklerinin formülleri ve viskozite indeksleri verilmiştir.


Viskozite indeks (VI) kıyaslaması

Baz yağın derecesi
Parafin baz stok
PAO baz stok
Diester baz stok
100 Nötral
97
123
148
200 Nötral
96
135
150
325 Nötral
95
132
-
450 Nötral
95
130
-



Viskozitenin sıcaklığa karşı hassasiyeti viskozite indeksi (VI) ile tanımlanır. VI, iki referans yağın viskozitelerinin sıcaklıkla değişimi kıyaslanarak tayin edilir; yağlardan birinin viskozitesi sıcaklıkla çok az değişirken (VI = 100), diğerininki çok fazla değişir (VI = 0). Viskozite indeksi saptanacak yağın 100°F ve 210°F’daki viskoziteleri deneysel olarak bulunarak formülden VI hesaplanır.

        100 x (L - U)
VI = ¾¾¾¾¾¾¾
            (L - H)

L = viskozite indeksi 0 olan referans yağın 100°F’daki viskozitesi, H = viskozite indeksi 100 olan referans yağın 100°F’daki viskozitesi, U = baz yağın 100°F’daki viskozitesi, V = baz yağın 210°F’daki viskozitesidir.

Tek dereceli yağların viskoziteleri, ya düşük veya yüksek sıcaklıktaki performansını tanımlar; örneğin, SAE 5W, 10W, 30, 40, 50 gibi. Çok dereceli yağlarda düşük ve yüksek sıcaklık viskozite performansı biraradadır; örneğin, SAE 5W-30, 10W-30, 15W-40 and 20W-50 gibi. Çok derecelilik, bazı baz yağlarda doğal olarak yağın kendisinden kaynaklanır; sentetik yağların çoğu bu özelliktedir. Petrol kökenli baz yağlarda bu özellik yağın yapısına göre değişir. VI düşük baz yağlara çok dereceli yağ özelliği kazandırmak için yağın sıcaklığın artmasıyla incelmesini önleyen VI düzeltici katkı maddesi ilavesi gerekir.

Sentetik yağların viskozite indeksi, sürtünme özellikleri ve ısı transfer karakteristikleri daha üstün olduğundan, kullanıldığı araçlarda sıcak ve soğuk iklimlerde daha az güç harcanır. Sentetik yağların viskozite indeksleri madeni yağlardan daha yüksektir; yüksek sıcaklıklarda incelmeye, düşük sıcaklıklarda kalınlaşmaya karşı dirençlidirler.

Oksidasyon Stabilitesi

Yağların hemen hepsi uzun süreler hava ile temas ettiğinde oksijenle reaksiyona girerler. Baz yağların yüksek oksidasyon dayanıklılığına sahip olmaları istenir; aksi halde, depolama boyunca renkleri bozulur, koyulaşırlar. Motorlarda oksidasyon dayanıklılığı düşük baz yağlar kullanıldığında, yüksek sıcaklıklarda yağ bozunarak korozif asit ve yağda çözünmeyen tortular meydana gelir; bunlar, piston sekmanları boşluklarında sert tabakalar oluşturarak motor performansını düşürür. Sentetik yağların ısıl ve oksidasyona kararlılıkları yüksek olduğundan dayanıklılık süresi de uzundur, yüksek sıcaklıklarda çok az tortu bırakırlar; dolayısıyla kullanıldığı ekipmanda aşınma azalacağından bakım işleri de çok azalır.



Şekil-5: Türbin yağlarında, ASTM D 943 (a); Hidrolik yağlarda, ASTM D 4871 (b) oksidasyon stabilitesi testi

Türbin yağlarının oksidasyon stabilite testi (TOST) yağın üretildiği baz yağların önemini göstermektedir; test (ASTM D 943) deney koşullarında yağın toplam asit numarasının 2 mg KOH/g değerine yükselmesi için geçen sürenin (saat) saptanmasına dayanır. Şekil-5a’da görüldüğü gibi Grup I bazlardan üretilen türbin yağlarında bu süre 7000 saatin altında iken aynı viskozitedeki Grup II bazdan üretilende 16000 saattir. Grup I, II, III, IV baz stoklardan üretilen hidrolik yağlarında oksidasyona dayanıklılık testi (ASTM D 4871) Şekil-5(b)’de görülmektedir; yağın toplam asit numarasının 2 mg KOH/g değerine yükselmesi için geçen süreler kıyaslandığında Grup III ve IV yağlarında birbirine yakın değerler elde edilirken Grup I ve II baz yağlarının testi geçemedikleri görülmüştür.


Şekil-6 (a): Viskoziteleri 100 0C’da 4 cSt olan Grup II ve III baz yağlarının, oksidasyon stabilitesinin(a) viskozite indeksle, (b) polisiklik naftenik ve aromatik-naften miktarıyla değişmesi


Grup III baz stokların oksidasyona karşı yüksek dayanıklılıkları genellikle yüksek viskozite indekslerinden dolayıdır; çünkü yüksek viskozite indeks çok kararlı izoparafinik yapılardan kaynaklanır (Şekil-6).

Ayrıca grup III yağları üretiminde hidrokraking ve hidroizomerizasyon proseslerinden sonra ilave bir hidrofinishing işlemini uygulandığından eser miktarlardaki aromatikler ve diğer safsızlıklardan da temizlenmiş kararlı baz stoklardır. Diğer taraftan polialfaolefinler olefin oligomerizasyonuyla elde edildiklerinden son üründe kalan olefin miktarı kontrol altında tutulmalıdır; PAO üretiminde ara ürün olan olefinler baz stokun kararsızlığına neden olur.

Karbon Kalıntısı, Tortu ve Safsızlıklar

Karbon kalıntısı, tortu ve safsızlıklar petrol kökenli olduklarından konvensiyonal baz yağlarda (Grup I ve II) karşılaşılan sorunlardır; Grup III baz stoklar (konvensiyonal olmayan baz yağlar) özel rafinasyon prosesleriyle üretildiklerinden sentetik yağlara benzerler, kalıntı ve safsızlık sorunu yoktur. Karbon kalıntısı, bir yağın buharlaştırıldıktan sonra kalan artığıdır. Yağlama yağlarında kullanılan baz yağların karbon kalıntıları düşük olmalıdır; motorda yüksek ısılarla karşılaşacağından buharlaştığında önemli miktarlarda kalıntı bırakmamalıdır.

Yağ suyla karıştığında kararlılığını korumalı ve su buharlaştığında yağlayıcı özelliğini sürdürebilmelidir. Bu özellik konvensiyonal ve sentezlenmiş hidrokarbon bazlı yağlarda rafinasyona bağlı olarak değişir. suyla karışan bazı motor yağları suyu ayrıldıktan sonra fonksiyonlarını kaybetmezler.

Sentetik yağlardan, örneğin ester bazlı olanlar bu özelliği göstermezler. Kararlı olmayan yağda tortu birikmesi olur; tortu, örneğin motor yağlarında filtreleri tıkayarak filtre basıncının yükselmesine neden olur.

Aynı miktarlarda viskozite indeks artırıcı katkı maddesi içeren ve viskoziteleri aynı olan Grup I ve II yağlarının filtre basınç testinde Şekil-7(a)’da görüldüğü gibi Grup I baz stokları daha yüksek performans gösterir. Baz stoklardaki safsızlıklar üretimde uygulanan proseslere bağlıdır, dolayısıyla işlenen hampetrolün yapısından kaynaklanır;. Grup I ve II baz yağları arasındaki önemli performans farkı Şekil-7(b)’de görüldüğü gibi içerdikleri bu tür safsızlıklardan kaynaklanır.


Şekil-7: (a) Grup I ve Grup II yağlarının filtre basınç test (a)
ve safsızlıkları (b)


Tablo-5: Yüzey Koruyucu Katkı Maddeleri

Katkı
Amaç
Tipik bileşikler
Fonksiyonları
Aşınma Önleyici ve Aşırı Yük Katkı Maddeleri
Sürtünme ve aşınmayı önler, veya azaltır.
Çinko ditiyofosfatlar, asit organik fosfatlar ve klorür bileşikleri sülfürler ve disülfürler
Metal yüzeyiyle reaksiyona girerek, metalden daha düşük kayma (shear) kuvvetinde bir film oluşturulur.
Pas ve Korozyon İnhibitörleri
Metal parçaları korozyondan ve pastan korur.
Çinko ditiyofosfatlar, metal fenolatlar, bazik metal sülfonatlar, aminler
Metal yüzeyi üzerinde koruyucu bir film oluşturarak polar bileşikleri adsorblanması
Deterjanlar
Yüzeyleri birikinti toplanmasından korur
Sodyum, magnezyum ve kalsiyum fenolatlar, fosfonatlar ve sülfonatların metalo-organik bileşikleri
Tortu ve vernikleri, kimyasal reaksiyonlara girip nötralleştirerek çözünür hale getirme
Sürtünme Katsayısı Yükselticiler
Sürtünme katsayısını değiştirir
Organik hayvansal yağ asitleri, yüksek molekül ağırlıklı organik fosforlar ve fosforik asit esterleri
Yüzey aktif maddelerin adsorbsiyonu


1.4. KATKI MADDELERİ

Yağlama yağları (lube oil)), baz yağlar ve gerekli katkı maddelerinin belirli şartnameleri karşılamak üzere bir formülasyona göre harmanlanmasıyla elde edilen karışımlardır. Bu nedenle bir yağlama yağının kalitesi baz yağların ve katkı maddelerinin kalitesine bağlıdır. Katkı maddeleri çok az miktarlarda kullanılmasına karşın yağlama yağlarının performansında çok önemli bir rol oynarlar. Katkı maddeleri baz yağların mevcut özelliklerini iyileştirmez, yenilerini kazandırır. Genel bir değer verilirse, kullanılan toplam katkı maddesi motor yağlarında %7.5-25, dişli yağlarında 2-15, çeşitli ticari yağlarda %1-25 ’arasında değişir; bunlar, yüzey koruyucular (Tablo-5), performans artırıcılar (Tablo-6) ve viskozite indeks yükselticiler (Tablo-7) olarak sınıflandırılabilir.

Viskozite İndeks Yükselticiler

VI düzenleyiciler arasında poliizobütilen, polimetakrilatlar, olefin kopolimerleri, stiren esterleri, hidrojenlendirilmiş stiren-dien kopolimerleri, hidrojenlendirilmiş radyal poliizopren sayılabilir. Viskozite düzenleyicilerin hepsinde alifatik karbon-karbon iskeleti bulunur; temel yapısal farklılıklar yan zincir grupları, bunların kimyasal yapıları ve büyüklükleridir. Bu farklılıklar değişik VI düzenleyicilerin özelliklerinin de değişik olmasına neden olur.


Tablo-6: Performans Katkı Maddeleri

Katkı
Amaç
Tipik bileşikler
Fonksiyonları
Akma Noktası Düşürücüler
Yağın düşük sıcaklıklarda akışkanlığını koruması
Alkillendirilmiş naftalin ve fenolik polimerler, polimetakrilatlar
Vaks kristalleri oluşumuna engel olarak tıkanıklılıkları önleme
Sızdırmazlık Katkı Maddesi
Şişerek elastomerik sızdırmazlık sağlama
Organik fosfatlar ve aromatik hidrokarbonlar
Elastomerle kimyasal reaksiyona girerek hafifçe şişmesini sağlamak
Oksidasyon İnhibitörleri
Oksidatif parçalanmayı önleme
Çinko ditiyofosfatlar, fenoller, aromatik aminler
Peroksitlerin parçalanması ve serbest radikal reaksiyonlarını sağlama
Metal Deaktivatörler
Oksidasyon hızında metallerin etkisini azaltma
Nitrojen ve sülfürlü aminler, sülfürlü fenoller
Metal yüzeylerinde aktif olmayan film oluşturma
Köpük Önleyiciler
Köpürmeyi
engelleme
Silikon polimerleri
Yüzey gerilimini düşürerek köpük önleme


Tablo-7: Viskozite İndeks Düzenleyiciler

Katkı
Özellikleri
Poliizobütilen (PIB)
İlk (1950 yılları) VI düzenleyicidir
Yetersiz düşük sıcaklık ve dizel performansı
Kullanımdan kalkmıştır.
Polimetilmetakrilatlar (PMA)
Alkil yan zincirleri nedeniyle fevkalade düşük sıcaklık özellikleri
Fevkalade düşük sıcaklık özellikleri
Olefin kopolimerleri (OCP)
Pazarda farklı molekül ağırlıklı ve farklı etilen/propilen
Yeterli motor performansı ve düşük fiyat
Stiren esterleri
Çok fonksiyonlu
Fevkalade düşük sıcaklık özellikleri
Otomatik transmisyon yağı olarak
Hidrojenlendirilmiş stiren-dien kopolimerleri
(İzopren veya bütadien) İyi düşük sıcaklık özelliği
İyi yüksek sıcaklık motor performansı
Hidrojenlendirilmiş radyal poliizopren (STAR)
Düşük çalışma hızlarında diğerlerine kıyasla daha iyi kayma stabilitesi


1.5. YAĞLAMA YAĞLARI

Yağlama yağları iki temel madde içerir; baz yağ ve katkı maddeleri. Baz yağ çalışan motor parçalarını yağlayarak sürtünmeden dolayı malzemede olabilecek aşınma ve kırılmaları önler. Katkı maddeleri, ise motordaki aşırı ısınma koşulları altında yağın kirlenmesini önleyerek koruyucu özelliğini artırır.

Baz yağlar doğrudan kullanıldıklarında motoru yeterince koruyamazlar. Bir motor yağı, motorun uzun süre çalışma koşullarında değişik koruyuculuk fonksiyonları içermelidir; dolayısıyla, motor yağı formülasyonlarında farklı oranlarda ve az miktarlarda çeşitli katkı maddeleri bulunur:

Yağların sınıflandırılmasında iki sistem esas alınır:

·         SAE sınıflama sistemi
·         API sınıflama sistemi

SAE Sınıflama Sistemi; SAE Derecesi

SAE (The Society of Automotive Engineers) viskozite derecesi yağların viskozite ölçümlerine dayanan bir sistemdir. Sistem çeşitli viskozitede viskozite sınıfı içerir; bunlar, SAE0W, SAE5W, SAE10W, SAE15W, SAE20W, SAE25W, SAE20, SAE30, SAE40, SAE50 ve SAE60 tek dereceli yağlardır.(W, soğuk iklim veya düşük sıcaklıklarda uygunluk anlamındadır). SAE dereceleri küçüldükçe yağ düşük sıcaklıklarda daha güvenli ve etkin performansla çalışırken, büyüdükçe daha yüksek sıcaklıklarda ve yüksek yüklerde daha iyi koruma sağlar.

Tek dereceli yağların sıcaklığa bağlı koruyucu özellikleri sınırlı olduğundan kullanım alanları da sınırlıdır. Bir yağın uygulama olanaklarının artırılması için tek değil birkaç derecenin birden karşılayacağı özellikleri taşıması gerekir. Bu bakış açısıyla ‘çok dereceli (multigrade)’ veya ‘çok viskoziteli’ yağlar geliştirilmiştir. Örneğin, SAE5W-30, SAE10W-30, SAE15W-40 ve SAE20W-50. Buradaki W’dan öce gelen rakam (5, 10, ..) yağın düşük sıcaklık özelliklerini, diğer rakam (W olmayan) yüksek sıcaklık özelliklerini tanımlar. Örneğin, SAE 10W-30 yağı soğukta 10W, sıcakta 30 numara yağ kriterlerini karşılar. SAE5W-30, SAE10W-30 gibi multigrade yağların kullanımı çok yaygındır; çünkü özellikle de soğuk ve sıcak havalarda gerektiği kadar ince ve gerektiği kadar kalın yağ kıvamında olurlar. Aşağıdaki tabloda dış sıcaklığa göre uygun multigrade yağlar verilmiştir.


Sıcaklık
SAE Viskozite Derecesi
Tanımlama
0 0C (32 0F)
5W-20, 5W-30, 10W-30, 10W-40, 20W-50
Yüksek hızlarda çalışan yarış arabalarında maksimum koruma sağlar. Yüksek sıcaklıklar ve ağır çalışma koşullarında (uzun süre bozuk yollar ve karavan çekmek gibi) kullanılan arabalara önerilir.
-18 0C (0 0F)
5W-20, 5W-30, 10W-30, 10W-40
Yüksek performanslı çok valflı motorlar ve turbo şarjlı motorlar da dahil tüm arabalara önerilir; motor aşınmasını kontrol eder ve yağ oksitlenerek parçalanmaz
< -18 0C (0 0F)
5W-20, 5W-30
Özellikle yeni model arabalara önerilir. Eski model arabaların çoğunda fevkalade yakıt ekonomisi ve düşük sıcaklık performansı gösterir.
> 40 0F
30
Önerildiğinde arabalarda ve hafif araçlarda kullanılır, ancak motorun soğuk çalıştırılması koşullarında uygun değildir.
> 60 0F
40


2. API Sınıflama Sistemi; API Derecesi

API (The American Petroleum Institute) çeşitli motorların çalışma koşullarına uygun yağların performanslarını tanımlayan ve iki genel seri içeren bir sistem geliştirmiştir; S (Servis)-serisi ve C (Commercial)-serisi. S-serisi servis sınıflandırma sistemi benzin ve propan yakıt kullanan motorlarda, C-serisi dizel motorlarında kullanılan yağların özelliklerini standardize eder.

S-serisinde on bir sınıf yağ vardır; SA, SB, SC, SD, SE, SF, SG, SH, SJ, SL ve SM. Yağın performans seviyesi SA’dan başlayarak alfabetik sırayla yükselir; her sınıf, kendisinden öncekinden daha yüksek performanstadır ve onun yerini alır.

2001 yılında geliştirilen ve halen geçerliliğini koruyan SL sınıflamasındaki yağlar her model motorda kullanılabilecek özelliklerdedir (motor imalatçısı ‘deterjansız’ yağ önermedikçe). SL yağları yakıt ekonomisini artırır, emisyonları azaltır, sıcak ve ağır yük altında çalışan motoru çok uzun süre korur. SAE ve API sınıflandırma sistemleri motor üreticileri ve kullanıcılarına doğru yağı seçme olanağı sağlar. Seçim yapılırken motor tipi, çevre sıcaklığı ve motorun çalıştırılma koşulları dikkate alınmalıdır. C-serisinde sekiz sınıf yer alır; CA, CB, CC, CD, CD-II, CE, CF, CF-II, CF-4, CG-4, CH-4 ve CI-4. Bu serideki yağlar, S-serisinde olduğu gibi otomatik olarak bir önceki sınıfın yerini almaz.


Benzin Motorları

Sınıf
Geçerlilik
Servis
SM
Geçerli
30 kasım 2004’de kabul edildi. Halen kullanılmakta olan tüm otomotiv motorlar için uygundur. Geliştirilmiş oksidasyona dayanıklılık, kalıntı önleme, aşınma önleme, düşük-sıcaklık performansı
SL
Geçerli
2004 ve daha eski otomotiv motorlar için uygundur.
SJ
Geçerli
2001 ve daha eski otomotiv motorlar için uygundur.
SH
İptal
1996 ve daha eski otomotiv motorlar için uygundur.
SG
İptal
1993 ve daha eski otomotiv motorlar için uygundur.
SF
İptal
1988 ve daha eski otomotiv motorlar için uygundur.
SE
İptal
1979 ve daha eski otomotiv motorlar için uygundur.
SD
İptal
1971 ve daha eski otomotiv motorlar için uygundur.
SC
İptal
1967 ve daha eski otomotiv motorlar için uygundur.
SB
İptal
1963 ve daha eski otomotiv motorlar için uygundur.
SA
İptal
1930 ve daha eski otomotiv motorlar için uygundur.


Dizel Motorla (API)

Sınıf
Geçerlilik
Servis
CI-4
Geçerli
2002’de kabul edildi; CD, CE, CF-4, CG-4 ve CH-4 yağlarının yerine kullanılabilir
CH-4
Geçerli
1998’de kabul edildi; CD, CE, CF-4 ve CG-4 yağlarının yerine kullanılabilir
CG-4
Geçerli
1995’de kabul edildi.; CD, CE ve CF-4 yağlarının yerine kullanılabilir
CF-4
Geçerli
1990’da kabul edildi; CD ve CE-4 yağlarının yerine kullanılabilir
CF-2
Geçerli
1994’de kabul edildi; CD-II yağlarının yerine kullanılabilir
CF
Geçerli
1994’de kabul edildi; CD yağlarının yerine kullanılabilir
CE
İptal
1985’de kabul edildi; CC ve CD yağlarının yerine kullanılabilir
CD-II
İptal
1985’de kabul edildi; İki-zamanlı motorlar için
CD
İptal
1955’de kabul edildi; Doğal havalandırmalı ve turboşarj motorlar için
CC
İptal
1960 ve daha eski otomotiv motorlar için uygundur
CB
İptal
1961 ve daha eski otomotiv motorlar için uygundur
CA
İptal
1959 ve daha eski otomotiv motorlar için uygundur


1.6. KULLANIM ALANLARI

Her mekanizmanın yağlamaya ihtiyacı vardır; yağsız çalışan bir sistemin parçaları çok kısa zamanda aşınır, fonksiyonunu kaybeder. Yağlama yağları (petrol ve/veya sentetik bazlı) otomotiv, sanayi ve endüstrinin hemen her dalında çok fazla kullanılır; motor yağları, dişli yağları, otomatik transmisyon yağları, çesitli sanayii ve endüstri yağları, gres üretimi.

Madeniyağların Kullanım Alanları

Petrol bazlı yağların kullanılmasının avantajlı olduğu en iyi uygulamalar aşağıda verilmiştir.

  • Fazla yağ tüketimi olan uygulamalar: Klasik bir örnek, çok uzun süreler çalışan ve ısınan, fazla yağ tüketen ekipmandır. Bu tür cihazlarda, fiyatları ucuz olduğundan petrol bazlı yağlar tercih edilir.

  • Bir kerelik kullanımlı uygulamalar: Rezervuarı olmayan ekipmanda petrol bazlı yağlar daha ekonomiktir; örneğin, gaz kompresörlerinde yağ silindirlere püskürtülür, pistonu yağlar, sonra atılır.

  • Ürünle kirlenme riski olan uygulamalar: Doğal gaz sıvılaştırma prosesi gibi bazı uygulamalarda yağlama yağı elde edilen son ürünle (veya ara kademelerde) kirlenir ve sık sık değiştirilmesi gerekir; böyle hallerde petrol bazlı yağlama yağları daha ekonomiktir.

  • Çok kirli ve tozlu ortamlardaki uygulamalar: Endüstriyel yağlama yağları temiz ortamlarda çalışacak şekilde dizayn edilmiştir. Otomotiv motor yağlarının dışındaki yağlama yağları, petrol veya sentetik bazlı olsun, kirlilikleri ve tozları süspansiyon halinde tutabilecek


Sentetik Yağların Kullanım Alanları

İşletme veya fabrikanın büyüklüğüne bağlı olmaksızın sentetik yağların özellikle önerildiği bazı uygulamalar aşağıda verilmiştir.

  • Hava Kompresörü: Petrol bazlı bir yağ için önerilen 1000 saatte yağ değiştirme süresi yerine, her hava kompresör üreticisi, sentetik yağ kullanılması halinde 8000 saat önerir. Ayrıca, hava kompresörleri 250 0F ve daha yüksek sıcaklıklarda çalıştığından sentetik yağın yüksek oksidasyon dayanıklılığı kompresörün performansını artırır.

  • Çok yüksek sıcaklıklarda çalışma: Sentetik yağların viskozite-sıcaklık karakteristikleri fevkalade yüksek olduğundan, sıcak ve soğuk iklimlerde refrijeratörler, fırınlar veya fabrikalarda kullanımı çok uygundur.

Sürekli çalışma koşulları: Bir ekipmanın yağ değiştirmek için durdurulması, özellikle sürekli çalışan fabrikalarda diğer üretim bölümlerinin de zorunlu olarak durdurulmasına neden olur; sentetik yağlar dayanıklı olduklarından uzun çalışma sürelerine izin verirler, dolayısıyla iş kaybı azalacağından çok ekonomiktirler.



2. BAZ YAĞ TENOLOJİLERİ

Baz yağ üretim fabrikalarında kullanılan hammadde çoğunlukla petrol rafinerileri atmosferik distilasyon kalıntısıdır. Üretilmek istenen baz yağ stokuna göre hampetrolün yapısı, yani çıkarıldığı bölge önemlidir; tercih edilen hampetrol türleri, yüksek vaks içerikli parafinik hampetroller (W. Texas, Arab Light gibi) ve düşük vaks içerikli naftenik hampetrollerdir (S. Louisiana hampetrolü gibi). Atmosferik distilasyon kalıntısı dışındaki hammaddeler arasında sentetikler (PAO, polieterler, esterler) ve doğal gazdan elde edilen vakslar (GTL vaksları) sayılabilir.


2.1. PROSES ROTALARI

Baz yağların üretim rotaları API baz yağ sınıflama sistemi ve bu sistemin gerektirdiği üretim metotlarına göre incelenebilir. API sistemi baz yağları beş grup altında toplar; bu grupların üretim metotları genel olarak aşağıdaki verildiği gibidir.


API Grup
Sülfür, %ağ.
Doymuşlar, %ağ.
Viskozite indeksi, VI
Üretim metodu
I
> 0.03
< 90
80-119
Solvent rafinasyon (ekstraksiyon, devaksing)
II
< 0.03
> 90
80-119
Hidroprosessing (şiddetli hidrokraking)
III
< 0.03
> 90
> 120
Şiddetli hidroprosessing (hidrokraking / Hidroizomerizasyon)
IV



Oligomerizasyon
V



Çeşitli


1. Solvent Rafinasyon Rotası

Grup I baz yağlarının elde edildiği bu üretim rotasında hampetrolden önce atmosferik distilasyonla benzin, dizel, v.s., gibi hafif ürünler ayrılır ve kalıntı vakum distilasyonu kulesine verilir. Vakum kulesi değişik viskozite aralıklarında baz yağ fraksiyonlarının alındığı ünitedir.

Buradan çekilen her fraksiyon ayrı ayrı solvent ekstraksiyon işleminden geçirilir; Örneğin, furfural gibi bir solventle ekstraksiyon prosesiyle akımda bulunan aromatik bileşiklerin %70-80 kadarı ayrılabilir.

Solvent ekstraksiyon prosesi, karıştırıldıklarında iki faz oluşturan sıvılardan, bu fazlardan birini daha fazla tercih eden maddelerin saflaştırılması esasına dayanır. Örneğin, organik maddelerin pek çoğu non-polar olduğundan suyla (polardır) karıştırıldığında ayrı bir faz oluşur. Örneğin, suyla katıştırılan benzen çalkalanıp bekletildiğinde benzen üst fazda ayrılır. Suda kısmen non-polar yapılı bir madde varsa, örneğin bütanol gibi, benzenle çalkalandığında bütanolün büyük bir kısmı benzene fazına geçer. Dengede, herbir fazdaki çözünmüş madde aktiviteleri aynı olmalıdır. Aktivite yaklaşık olarak konsantrasyon olarak kabul edilerek dağılma katsayısı (Kd) hesaplanabilir.

Kd = üst fazdaki konsantrasyon / alt fazdaki konsantrasyon

Distilasyon (fraksiyonlama), petrol ürünlerini sadece kaynama aralığı esasına göre gruplara ayırdığından, safsızlıklar kalabilir. Bunlar, hampetrol stoklarında bulunan sülfür, nitrojen ve oksijenli organik bileşikler, inorganik tuzlar, çözünmüş metaller ve tuzlardır. Ayrıca, gazyağı ve distilatlar eser miktarlarda aromatikler ve naftenler, yağlama yağları baz stokları vaks içerebilirler. Solvent rafinasyon proseslerinden solvent ekstraksiyonu ve solvent devaksingle, istenmeyen bu tip maddeler rafinasyonun ara kademelerinde veya elde edilen ürün depolamaya gönderilmeden hemen önce uzaklaştırılır.

Solvent ekstraksiyonun amacı, korozyonu önleme, birbirini izleyen proseslerde katalizörü koruma ve yağlama yağları ve gres stoklarından doymamışlar, aromatik hidrokarbonları ayırarak son ürünlerin kalitesini yükseltmektir. Ürün akımlarından aromatikler, naftenler ve safsızlıkların solvent ekstraksiyon prosesiyle ayrılması, çözünme veya çökeltmeye dayanır. Hammadde önce kurutulur, sonra ters yönden kontinü olarak verilen bir solventle temas ettirilir. Bu tip proseslerden birinde, hammadde bir sıvı ile yıkanır; ayrılması istenen maddelerin bu sıvı içindeki çözünürlüğü, elde edilecek son üründeki çözünürlüğünden daha fazladır.

Solvent ekstraksiyon prosesinden çıkan akıma (düşük sıcaklıklara soğutulur) devaksing işlemi uygulanarak içerdiği vakslar uzaklaştırılır; bu prosesle ürüne düşük-sıcaklıkta akışkanlık özelliği kazandırılılır.

Solvent devaksing, genellikle asfaltı giderilmiş kalıntı baz stoklarına uygulanan ve çözünürlük özelliğine dayanan bir fiziksel ayırma yöntemidir, rafinasyonun herhangi bir aşamasında yapılabilir. Kullanılan birkaç proses vardır, ancak hepsi aynı genel kademeleri izler; bunlar, (1) hammaddenin bir solventle karıştırılması, (2) karışımdan vaksın soğutarak (dondurarak) çöktürülmesi, (3) distilasyon ve buharla sıyırma yöntemleriyle, solventin vaksdan geri kazanılması ve vaksı giderilmiş yağın elde edilmesi. Genellikle iki solvent kullanılır; yağı çözen ve düşük sıcaklıklarda akışkanlığını sürdürebilen toluen ile düşük sıcaklıklarda az miktardaki vaksı çözen ve vaks çöktürme maddesi olarak etki eden metil etil keton (MEK). Bazen kullanılan diğer solventler arasında benzen, metil izobütil keton, petrol naftası, etilen diklorür, metil klorür ve sülfür dioksit sayılabilir.

Vaks giderme solventi olarak dikloretan ve metilendiklorür (Di/Me) karışımının ve propanın kullanıldığı devaksing prosesleri de vardır, ancak keton prosesine kıyasla bazı dezavantajları olması nedeniyle uygulamaları azalmıştır.


Şekil-8: Grup I yağları üretimi blok diyagramı


Rafinasyonun son aşaması baz yağın kullanın alanları da dikkate alınarak gerekli hallerde uygulanan renk ve kararlılığın düzeltildiği bitirme ‘finishing’ işlemidir. Çok kullanılan bir finishing metodu hafif hidrofinishing prosesidir.

2. Hidroprosessing (Şiddetli Hidrokraking) Rotası

Şiddetli hidrokraking prosesinde vakum distilasyonuna beslenecek hammaddeler yüksek (~400 0C) sıcaklık ve yüksek basınç (~3000 psi) altında, katalizörlü ortamda hidrojenle reaksiyona sokularak içerdiği bazı bileşikler uzaklaştırılır veya ıslah edilir; reaksiyonlar sonucu:

·         Heteroatomlar (sülfür, nitrojen ve oksijenli bileşikler) uzaklaştırılır
·         Aromatik bileşikler doymuş halkalı bileşiklere dönüşür
·         Ağır polisikloparafinler parçalanarak hafif doymuş hidrokarbonlar meydana gelir

Heteroatom uzaklaştırma:


Aromatiklerin hidrojenlendirilmesi:


Hidrodesiklizasyon:


Hidrokraking prosesinden alınan akım vakum distilasyonuyla çeşitli viskozite aralıklarında fraksiyonlara ayrılır, soğutularak devaksing prosesinden geçirilir ve ikinci bir yüksek basınçlı hidrotreater işleminden geçirilerek kalan doymamış hidrokarbonlar da doymuş bileşiklere dönüştürülür; böylece eser miktarlardaki polar bileşikler ve aromatikler de uzaklaştırılarak baz yağın kararlılığı yükseltilir.


Şekil-9: Grup II yağları üretimi blok diyagramı


3. Şiddetli Hidroprosessing (Hidrokraking / Hidroizomeri-zasyon) Rotası

Bu üretim rotasında bir önceki üretim rotasındaki hidrokraking prosesi aynen uygulanır; farklı olarak soğutularak yapılan devaksing prosesinin yerini daha modern ve etkin vaks dönüştürme prosesi alır.

Hidroizomerizasyon prosesinde özel ve seçici bir katalizörle vakslar (n-parafinler) izomerleştirilerek yüksek viskozite indeksli ve düşük akma noktalı izo-parafinlere dönüştürülür.

Alkan hidrokraking:


Hidroizomerizasyon:



Elde edilen baz yağların viskozite indeksleri 130 gibi çok yüksek değerlere yükselirken, akma noktaları –25 0C’nin altına kadar düşürülebilir. Üretim rotasının baz yağlara kazandırdığı avantajlar şöyle gibi sıralanabilir: Çok yüksek viskozite indeksi (100-130), düşük uçuculuk, oksidasyona çok iyi dayanıklılık, yüksek termal stabilite, fevkalade düşük sıcaklık akışkanlığı ve düşük toksisite.

Bu özellikler sentetik baz yağlardan polialfaolefinlerin (PAO) üstün özellikleriyle kıyaslanabilir düzeydedir.



Şekil-10: Grup III yağları üretimi blok diyagramı


Tipik Bir Hidroprosessing Rotası

Bir hidro-konversiyon ünitesinde ham maddedeki aromatikler, yüksek sıcaklık ve yüksek basınçta katalizör varlığında hidrojenle reaksiyona sokularak baz yağlara dönüştürülür. Baz yağ fabrikasının dizaynına göre kullanılan hammadde yüksek vakum ünitesinden alınan bazı distilatlar, propan deasfaltingden asfaltı giderilmiş yağ veya furfural ekstraksiyondan rafinat olabilir.

Ham madde hidrojenle zenginleştirilmiş gazla karıştırılır, yataklar şeklinde katalizörle yüklü reaktörün üstünden verilir. Katalizör, aynı anda çok sayıda reaksiyonun ilerlemesini sağlar, bu reaksiyonun şiddeti ilk yatakta çok yüksektir, aşağı doğru ilerledikçe kademe kademe azalır. Reaksiyonlar ekzotermik olduğundan katalizör yataklarda sıcaklık artar. Tehlikeli durumlarla karşılaşmamak için sıcaklığın kontrol altında tutulması gerekir.

Katalizör yataklardaki reaksiyonlar oldukça komplekstir. Ayırma ünitesinden sonra elde edilen son üründe aromatik miktarı ve uzaklaştırılması gereken hafif bileşikler çok azdır. Hafifler, bir distilasyon kolonunda ayrılarak baz yağ stoku elde edilir, daha sonraki işlemler için bir ara tankta depolanır.

Vakum distilasyon ünitesi (VDU): Baz yağın viskozitesi ve uçuculuğunu düzenler.

Hidrotreating ünitesi (HTU): Bazı doymamış hidrokarbonları doymuş hidrokarbonlara dönüştürerek solvent ekstraksiyondan önce parafinler veriminin artırılmasını sağlar. Katalizör zehirleyici maddeleri uzaklaştırır, baz yağın oksidasyon stabilitesini, rengini ve yüzey özelliklerini düzeltir.

Hidrokraking ünitesi (HCU): Karmaşık bir prosestir; baz stok fraksiyonundaki moleküllerin yapıları, istenilen doymuş hidrokarbon moleküllerine dönüşecek şekilde yeniden düzenlenir (rearregement).

Doymuş hidrokarbonların verimi, hidrotreating ve solvent ekstraksiyon proseslerinde alınan verimlerden çok daha fazladır. Baz yağın viskozite indeksini ve motor performansını düzenler.

Katalitik devaksing veya izodevaksing (CDU; IDW): Baz yağa düşük sıcaklık performansı ve düşük akma noktası özelliği kazandırır.

Hidrofinishing ünitesi (HFU): Bazı nitrojen ve sülfür bileşiklerini ayırır ve baz yağın rengini, oksidasyon stabilitesi ve termal stabilitesini düzeltir ve yüzey özelliklerini düzeltir.

Hidrofinishing işlemleri arasında adsorblayıcı klay (solventleri ayırır) ve baz-metal katalizörlü hidrofinishing (aromatikleri doymuş bileşiklere dönüştürür) prosesleri sayılabilir. Hidrofinishing bazı nitrojen ve sülfür bileşiklerini uzaklaştırır, baz stokların oksidasyon ve ısıl kararlığını artırır rengini düzeltir.



Şekil-11: Çeşitli baz yağ teknolojileri


LHDC: Lube Hidrokraking , RHT: Rafinat Hidrotreating, MSDW: Seçici Dewaksing, MLDW: Lube Hidrodewaksing, DILCHILL: Dewaksing, Deoiling , MAX-DEWAX: Membran Separasyon, MAX-DEOIL: Membran Separasyon , MWI: Waks İzomerizasyon, MP (N-Methyl-2-Pyrrolidone), MEK Solvent dewaksing ve waks deoiling, Dikloroetan (Di) - Metilen Kloror (Me) Solvent Dewaksing ve Waks Deoiling



3. KULLANILMIŞ YAĞLAR



Kullanılmış yağların ne yapılması gereği, atılması veya yeniden rafinasyonu, gerek çevre koruma ve gerekse verimlilik ve ekonomik açıdan çok önemlidir.

Endüstri, otomotiv ve diğer amaçlı yağlar hidrokarbon (ve/veya sentetik) bileşikler ve çeşitli katkı maddeleri içerirler. Kullanım koşullarına bağlı olarak atık yağda çok sayıda zararlı, hatta tehlikeli maddeler ve kirlilikler oluşur; bunlar arasında poliklorlu bifeniller (PCB), ağır metaller veya kanserojenik polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH) sayılabilir.

Çevre kirliliği, hava, su ve toprak kirlenmesi gelişmiş ülkeler de dahil tüm dünya ülkelerinin önemli sorunudur. Yağlar toksik maddeler içerdiğinden (örneğin,  PCB bileşiklerinden dioksinler meydana gelir) atık yağlar insan sağlığını tehdit eden bir kirleticidir. Örneğin, 1 ppm (1 litre kullanılmış yağ atığı 1 milyon litre suda) atık yağ temiz içme suyunun koku ve tat özelliklerini bozar, bu değer 30-40 ppm seviyelerine ulaştığında suda gözle görünebilen yağlı oluşumlar meydana gelir.

Kullanılmış yağların atılması, “tehlikeli maddeler” için uygulanan işlemlere göre yapılmalıdır; PCB, PCT, PAH bileşiklerinin tamamen oksitlenerek parçalanması için 1200 0C’nin üstündeki fırınlarda yakılmalıdır. Atık yağlarda yakma işlemini gerektiren bu gibi zehirli maddelerin sınırları Ulusal veya kabul edilmiş olan Uluslararası çevre standartlarıyla belirlenir.

Kullanılmış yağlama yağları atık maddelerdir, karışıktır ve çeşitli safsızlıklar ve kirlilikler içerir:

·         Serbest ve emülsiyon halde su, ağırlıkça %1-10
·         Hafif hidrokarbonlar, ağırlıkça %1-10
·         Tozlar
·         Metaller (demir, bakır, çinko, kurşun, kalsiyum, fosfor); katkı maddelerinden ve malzemelerin aşınma ve korozyonundan dolayı
·         Halojenli bileşikler; solventlerden dolayı
·         Glikoller; buzlanma önleyici katkı maddelerinden dolayı
·         Termal bozunma ürünleri; karbon, doymamış hidrokarbonlar, polimerler, asfaltenler, v.s.
·         Çeşitli katkı maddeleri kalıntıları (VI düzenleyici, akma noktası düşürücü, deterjan, dispersan, antioksidan, sentetik polimerler; fenoller, fenatlar, sülfonatlar, fosfonatlar, tiyofosfonatlar, aminler v.s.)


3.1. ATIK YAĞLAR VE TOPLANMASI

Yeniden-rafinasyon işleminin ilk etabı atık yağların toplanmasıdır ve çok iyi organize edilmelidir. Yeniden-rafinasyonun kapasitesi ve ekonomisi atık yağların türlerine, toplanmalarına ve sınıflandırılmalarına bağlıdır. Büyük endüstriyel kuruluşlar, küçük kullanıcılar (garajlar ve petrol istasyonları gibi) ve hatta bireysel yağ kullanıcıları bir program içinde birleştirilerek en ekonomik yöntemler saptanmalıdır; merkezileştirilmiş toplama noktaları, bazı ara istasyonlar, yeniden-rafinasyon üniteleriyle gerekli bağlantılar gibi.

Atık yağlar çeşitli şekillerde sınıflandırılır:

  • Kullanılmış atık yağ: Fiziksel ve kimyasal özellikleri kullanım sırasında değişen ve artık kullanıldığı yerde gerekli fonksiyonları yapamayan madeni (veya mineral) veya sentetik bazlı yağlama yağları

  • Kullanılmamış atık yağ: Bir yerden başka bir yere aktarılırken kirlenen, veya diğer atık maddelerle karışan, veya gerekli şartnameleri karşılamayan yeni (kullanılmamış) yağlardır

  • Atık yağ: Depolama, taşıma veya kullanım süresince kirlenen kullanılmamış ve kullanılmış yağlardır

Atık yağların üretim aşamasından başlayan kaynakları şematik olarak Şekil-12‘deki diyagramla gösterilebilir.

Kullanılmış atık yağların miktarı yağlama yağı tüketimine bağlıdır. Yağlama yağı kullanımının en yaygın olduğu alanlar otomotiv sanayi (benzin ve dizel motoru karter yağları) ve demiryolu taşıma araçlarıdır (dizel motorlarında); tek ve çok dereceli karter yağları, dişli yağları ve transmisyon yağları gibi.



Şekil-12: Genel atık yağ kaynakları.


Kullanılmış atık yağ miktarı, büyük oranda kullanım miktarına bağlıdır. Ne kadar çok yağ kullanılırsa, o kadar fazla miktarlarda geri-kazanılabilir atık yağ çıkar (endüstrilerdeki atık su işlemlemeden çıkan yağlı çamurlar buna dahil değildir).

Kullanılmış yağlar, önemli potansiyele sahip servis istasyonlarında, sanayi ve endüstri kuruluşlarında ve bu amaçla belirlenen özel yerlerde toplanır. İdeal olan tüm atık yağları toplayabilmektir. Ancak bu kolay değildir. Örneğin, yılda 5 milyon ton yağlama yağı kullanıldığı varsayıldığında, bunun %50’si, yani 2.5 milyon tonu kullanılmış yağ olarak geri döner. Bu miktarın %60 kadarının toplandığı kabul edilirse 1.5 milyon ton kullanılmış yağ ele geçer ki yeniden-rafine edildiğinde ~1 milyon ton yeni yağ ele geçer. Şekil-13, kullanılmış atık yağ kaynaklarını ve toplama aşamalarını gösterir



Şekil-13: Kullanılmış yağlardan atık yağ toplanması


3.2. GERİ KAZANMA

Geri-kazanma proseslerinden elde edilen ürünlerin dağılımı kullanılmış yağ stokunun yapısına, viskozite aralığına ve uygulanan prosese göre farklılıklar gösterir. Genel olarak amaçlanan temel ürünler:

·         Hafif yağlama yağı (lube oil) fraksiyonları
·         Orta lube oil fraksiyonları
·         Ağır lube oil fraksiyonları

Atık yağların geri kazanılmasında üç yöntem uygulanabilir; (a) şartlandırma, (b) yeniden işlemleme ve (c) yeniden rafinasyon.

1. Şartlandırma

Şartlandırma, kullanılmış yağdaki katı maddeleri, asılı tanecikleri ve suyu ayırmak için yapılan bir ön temizleme işlemdir. Örneğin, tüm parçalarının merkezi bir sistemle yağlandığı ekipmanlarda şartlandırma bölümü yağlama sisteminin bir parçasıdır; malzemeler arasında dolaşan yağ sürekli olarak şartlandırma bölümünden de geçer, dolayısıyla yağın ömrü uzar.

Fazlaca kirlenmiş yağların geri kazanılması proseslerine geçmeden önce şartlandırma yapılarak atık yağ prosese hazırlanır. Şartlandırma yöntemleri çeşitlidir; bazıları birbiri ardından uygulanır, veya kullanılmış atık yağın karakterine göre uygun işlemler seçilir. Aşağıda yaygın olarak kullanılan bazı yöntemler verilmiştir.

Mekanik ayırma: Burada eleme, çöktürme ve süzme prosesleri uygulanarak atık yağdaki kirler, lifli maddeler, metaller, asılı katılar ve su ayrılır.

Santrifüjle Ayırma: Bu yöntemde de mekanik ayırmada olduğu gibi atıktaki katılar ve su ayrılır, ancak daha etkilidir ve sürekli operasyonlarda kullanıma daha uygundur. Temelde çöktürmeye dayanır, ancak kuvvetli gravitasyon nedeniyle daha etkin bir ayırma sağlanır.

Magnetik Ayırma: Bu ayırma yöntemiyle atık yağdaki özellikle demir metali kirlilikleri temizlenir. Yöntem daha çok metal işleme, rulman ve çekme yağlarının atıklarına uygulanır.

Vakum Dehidrasyon: Gravite çöktürmeyle ayrılmayan emülsiyon halindeki su ve diğer uçucu bileşiklerin (yakıt, solvent, v.s., gibi) vakum altında distilasyonla uzaklaştırılması prosesidir.

Buhar-Hatlı Filtreler: Kullanılmış yağlardan eser miktarlardaki katı tanecikleri ve nemi ayırmada yıllardır uygulanan en mükemmel yöntemdir. Bu filtreler kullanılmış transformer, hidrolik ve türbin yağlarına uygulanır. Filtre sisteminde özel kağıt filtre diskler ve bunları çevreleyen buhar ceketleri vardır; süzme vakumda (65-70 mm cıva) yapılır.

2. Yeniden İşlemleme Prosesler

Bu proseslerle atık yağlardaki katı partiküller, su ve yağda çözünen bazı kirlilikler kimyasal maddeler ve/veya adsorbentlerle uzaklaştırılır, ancak tam bir temizleme yapılamaz. İşlem, atık yağlardan fuel oil üretilmesinde uygulanır.

3. Yeniden Rafinasyon

Oksitlenmiş ve katkı maddeleri işlevlerini yitirmiş atık yağların, şartlandırma işlemlerinden sonra rafine edilmeleri gerekir. Rafinasyon pahalıdır, ancak çok miktarlarda atık yağ işlenmesi halinde ekonomik olabilir.

Önce şartlandırma proseslerinden geçirilen kullanılmış atık yağlara çeşitli rafinasyon prosesleri uygulanır; Kimyasal işlem, solvent ekstraksiyon, klay veya adsorbentle işlem, distilasyon veya fraksiyonlama ve hidrotreating. Yeniden rafinasyonda bu proseslerde en az ikisi veya daha fazlası uygulanır.

Geri kazanma sistemi, yağların kullanıldığı sanayi veya endüstri kuruluşunun bünyesinde yapılabilir; dolayısıyla en verimli geri kazanma yoludur. Çoğu kez yağlama yağı kullanıldığı sistemde kirlenir, fakat bileşimi bozulmaz, parçalanmaz; bu gibi hallerde yağ sistemden alınır, basit bazı işlemlerden geçirilir ve tekrar sisteme konulur. Bu gibi durumlarda yağlama yağının bileşimindeki baz yağ ve katkı maddelerinde önemli bir değişikli olmamıştır, fakat su, kirlilikler ve malzeme aşınma kalıntıları vardır.



Şekil-14: Kullanılmış atık yağları geri kazanılması


3.3. PROSESLER

Kullanılmış yağların geri kazanılmasında uygulanmakta çeşitli teknolojiler vardır; Aşağıda bazı proses örnekleri verilmiştir.

·         Doğrudan Hidrojenasyon Teknolojisi (UOP Hylube)
·         Vakum Distilasyonu / Hidrojenasyon Teknolojisi (Safety Kleen)

Vakum Distilasyonu ve Klay Treatment (Interline)

1. Doğrudan Hidrojenasyon Teknolojisi (UOP Hylube)

Kullanılmış yağların yeniden kazanılması için uygulanan doğrudan hidrojenasyon teknolojisinde Şekil-15’de görülen blok diyagramdaki proses sırası izlenir. Tipik bir HyLube prosesi hammaddesi, yüksek konsantrasyonda demir gibi partikül maddelerle çinko, fosfor ve kalsiyum gibi harcanmış katkı maddeleri kirlilikleri içeren bir karışımdır. Bu prosesle Hammaddedeki madeniyağ kaynama aralığındaki hidrokarbonların%85’den fazlası geri kazanılır. 

Sıcak hidrojen gazıyla karıştırılmış atık yağ akımı uygun bir ayırma kademesinden geçirilerek içerdiği katı taneciklerden temizlenir. Ayırıcıdan çıkan ve sıvı safsızlıklar içeren akım sıcak hidrojen gazıyla sabit yataklı bir katalitik reaktöre beslenir.

Reaktörde halojenli ve oksijenli bileşikler parçalanarak kaliteli hafif distilatlar ve saflaştırılmış baz yağlar elde edilir. İndirgen ortam ekipmanın kirlenmesine neden olan polimerik maddeler ve karbon oluşumuna olanak vermez.

Reaktörden çıkan karışımdaki baz yağlar flash dramda ayrılarak ürün ayırıcıya gelir; flash dramın tepesinden çıkan akımda hidrojen gazı, hafif hidrokarbonlar, su buharı ile hidrojen sülfür ve hidrojen klorür gibi asidik ürünler bulunur. Ürün ayırıcıya kostik çözeltisi verilerek kalan korozif gazlar nötralleştirilir. Hidrojence zengin gaz resaykıl edilerek atık yağ akımı girişine gönderilir.

Fraksiyonlama kısmına gelen hafif ve ağır hidrokarbonlar karışımı distillenerek nafta, dizel be baz yağlar ayrılır. Prosesten çıkan sulu akım ve toksik yan ürünler katalitik işlemlerden geçirilerek çevreye zararlı maddelerden arındırılır.



Şekil-15: Doğrudan hidrojenasyon teknolojisi (UOP Hylube)


2. Vakum Distilasyonu / Hidrojenasyon Teknolojisi (Safety Kleen)

Prosesin ilk aşaması katı taneciklerde temizlenmiş atık yağın bir atmosferik flash drama verilerek su ve hafif solventlerin uzaklaştırılmasıdır. Buradan alınan akım içerdiği yakıtlardan arındırılmak için sıyırıcı bir kolondan (vakum altında) geçirilerek vakum distilasyon ünitesine gönderilir.

Vakum distilasyonuyla baz yağ bileşenleri hafif ve ağır hidrokarbonlardan ayrılır ve hidrotreating ünitesine verilir. Hammadde atık yağın kimyasal bir ön-işlemden geçirilmemesi halinde ekipmanın sıcak yüzeylerinde zamanla bozulmalar olabileceğinden, vakum distilasyonunun ince-film buharlaştırıcı olması tercih edilir.

Baz yağ fraksiyonları sabit yataklı katalitik (Ni-Mo gibi) bir reaktörde hidrojenle reaksiyona sokulur; işlem, katalizörün bozulmaması, zehirlenmemesi ve yüksek kaliteli baz yağ fraksiyonları elde edilebilmesi için bir kez tekrarlanır. Bu aşamada polinükleer aromatik bileşikler, yüksek kaynama noktalı halojenli bileşikler ve polar maddeler uzaklaştırılarak yağın termal stabilitesi yükselir, rengi ve kokusu düzelir. Son aşama karışım akımdan gazyağının ayrılması ve saflaştırılmış baz yağların kurutulmasıdır.



Şekil-16: Vakum distilasyonu/hidrojenasyon teknolojisi (Safety Kleen)


Atmosferik distilasyon ünitesinden çıkan sulu yan-ürün su işlemleme ünitesine verilir. Tüm ünitelerden toplanan düşük-kaynama noktalı hidrokarbonlar toplanarak sistemde yakıt olarak kullanılır; ancak bu yakıt fazla miktarda klor içerdiğinden uygun bir yakma kazanına gerek vardır. Diğer yan-ürün vakum distilasyon ünitesi kalıntısıdır; asfalt malzemesi veya endüstriyel yakıt olarak satılır. Harcanmış katalizör rejenere edilerek tekrar kullanılır. Prosesin genellikle yararsız bir yan-ürünü yoktur.

3. Vakum Distilasyonu ve Klay İşlemleme - Interline

Bu teknolojide tipik kimyasal ön-işlemleme yerine propan ekstraksiyon prosesi uygulanır; prosesin ilk aşamasında atık yağ ile propan karıştırılarak ortam sıcaklığında ekstraksiyon işlemi yapılır. Motor yağlarında bulunan katkı maddelerinden viskozite indeks yükseltici dışındakiler yağdan temizlenir; VI yükseltici propanda çözündüğünden propan fazında kalır.

Propan ekstraksiyon prosesinin, hidrojen işlemleme kademesi bulunmayan geleneksel yeniden-rafinasyon teknolojilerine kıyasla önemli teknik ve ekonomik avantajları vardır. Ekonomik bir prosestir; ekstraksiyon fazı kullanılmış yağlardaki safsızlıkların (distilasyon kolonlarında sorunlar yaratan) çok büyük bir kısmını uzaklaştırdığından ince-film distilasyonuna gerek olmaz; saflaştırılmış yağ, vakum distilasyon kolonunda bile koklaşmaya neden olmaz; proseste, hidrojen finishing kademesine ihtiyaç olmaz.

Şekil-17’de basit bir vakum distilasyonu ve klay işlemleme prosesi görülmektedir. Hammadde kullanılmış yağ propanla karıştırılır ve özel bir solvent ekstraktöre gönderilir; katkı maddeleri, su ve diğer safsızlıklar propan ve baz yağ karışımından ayrılır. Dipte çökelen katılar ve su kalıntı/su ayırıcıya gider; burada katransı maddeler sudan ayrılarak, vakum distilasyon kalıntısının da bulunduğu asfalt harmanlama tankına verilir. Su saflaştırılır ve atılır.

Solvent-yağ karışımım bir ayırıcıya pompalanır; propan buharlaştırılıp yoğunlaştırılarak ayrılır ve saflaştırılarak ekstraktöre geri-döndürülür. Propanı ayrılan yağ bir hafif hidrokarbonlar sıyırıcısından geçirilerek içerdiği az miktardaki propanla hafif hidrokarbonlar (örneğin benzin fraksiyonları gibi) uzaklaştırılır, yağ vakum distilasyon kolonuna verilir. Kolon tepesinden hafifler, ara bölgelerden saf yağlar ve dipten de kalıntı çıkar; kalıntı asfalt harmanlamaya verilir. Elde edilen baz yağ fraksiyonları klay-işlemlemeden ve takiben de vakumlu filtreden geçirilerek yüksek-kalitede baz yağlar üretilir.



Şekil-17: Vakum distilasyonu ve klay treatment (Interline)