Nanoteknoloji Zaman Çizelgesi (nanotechnology timeline)

İlk Nanoteknolojistler
Eski vitray ustaları, cama değişen miktarlarda altın ve gümüş tanecikler konulduğunda vitrayda kırmızı ve sarı renkler oluştuğunu biliyorlardı.

Benzer şekilde, bugünün bilim adamları ve mühendisleri, sadece çok küçük bir nanopartikülün çok hassas olarak yerleştirilmesi halinde, bir malzemenin fiziksel özelliklerini değiştirebildiğini bulmuşlardır.



4. Yüzyıl
Lycurgus Kupası (Lycurgus Cup) dikroik camdan yapılmış cam kafes kaptır (Roma); ışığın içinden geçip geçmemesine bağlı olarak farklı renkler gösterir. Işık arkadan geldiğinde kırmızı (a), önden uygulandığında yeşil (b) renk alır.


6. – 15. Yüzyıllar
Katedrallerdeki, altın klorür ve diğer metal oksitler ve klorürlerin nanopartikülleriyle renklendirilmiş pencereleri; altın nanopartiküller ayrıca fotokatalitik hava temizleyici olarak davranır.

Notre Dame Katedrali güney gül penceresi (1250)

9. – 17. Yüzyıllar
Gümüş veya bakır veya diğer metalik nanopartiküller içeren parıltılı, parlak, sırlı seramikler; İslam dünyasında, daha sonra da Avrupa’da kullanılmıştır.


13. – 18. Yüzyıllar
Nanotüpler ve sementit içeren “Damascus” saber kılıçlar ultra yüksek çelik formülasyonlarındadır; kuvvetlidir, esnektir ve keskin kanarlıdır, çeliğin hareli desenini yansıtır; adını bu özelliklerden almıştır.


1756: Immanuel Kant "Fiziksel Monadologi" adlı; atom kavramını inceleyen ilk kitabı yayımladı.

1857: Michael Faraday koloidal “ruby (lal)” altını keşfetti (a); nanoyapılı altının çeşitli ışıklandırma koşullarında farklı-renkler aldığı ispatlandı (b).


1905: Albert Einstein bir şeker molekülünün ~1 nm olduğunu gösteren bir yayın yaptı.

1912: Ernest Rutherford bir dizi deneylerle atomun güneş sistemine benzediğini ileri sürdü; merkezde sıkı bir göbek, çevresinde de dönen elektronların bulunduğunu ispatladı ve “atomun gezegensel modeli”ni oluşturdu.

Rutherford atomunun gezegensel modeli

1928: Edward Synge yakın-alan optik mikroskop cihazını geliştirdi.

1931: Max Knoll ve Ernst Ruska ilk transmisyon elektron mikroskobun (TEM) prototipini yaptılar.


1938: James Hillier ve Albert Prebus ilk transmisyon elektron mikroskobun dizaynını ve montajını yaptılar.

1947: John Bardeen, William Shockley ve Walter Brattain yarıiletken transistörü keşfettiler; yarıiletken arayüzlerle ilgili kapsamlı bilimsel çalışmaları vardır.

1950: Victor La Mer ve Robert Dinegar monodispers kolloidal malzemelerin büyüme teorisi üzerinde çalışmış ve bir proses geliştirdiler. Özel kağıtlar, boyalar, ince filmler ve hatta diyaliz işlemlerinde yararlanılan kolloidler, kullanım alanına göre özel koşullar altında üretilir.

Monodispers hidrosollerin üretim mekanizması (LaMer ve Dinegar, 1950)

1951: Erwin Müller alan iyon mikroskobun (FIM) öncüsüdür; atomların keskin bir metal uç yüzeyindeki dizilişlerini gösteren görüntüyü elde etti.

FIM görüntü oluşum prosesi (Erwin Müller)

1956: Arthur von Hippel “moleküler mühendislik” alanında pek çok kavram geliştirdi; dielektrikler, ferroelektrikler ve piezoelektriklerin uygulanması gibi.

1958: Jack Kilby (Texas Instruments) ilk integre devre kavramını geliştirdi, dizayn etti ve üretti.

1959: Richard Feynman, (California Institute of Technology) nanoteknolojinin başlangıcı kabul edilen "Aşağıda Daha Çok Yer Var" (1959) dediği ünlü konuşmasında, malzemelerin çok küçük boyutlara düşürülebileceğini söyledi.

Feynman küçük boyutlarda yerçekimi kanunlarının öneminin azalacağını ve mikro düzeydeki zayıf kuvvetlerin (van der Waals) daha önemli hale geleceğini ileri sürerek, atomlar ve moleküllerin çok hassas aletlerle manipülasyonuyla moleküler boyutlarda elektronik ve mekanik sistemler yapılabileceğini, disiplinler arası çalışmalarla uygun teknolojilerin geliştirilebileceğini ileri sürdü.

1965: Gordon Moore (İntel kurucularından) "mikroişlemciler içindeki transistör sayısı her yıl iki katına çıkacaktır (1965)" demiş ve 1975 yılında bu öngörüsünü “her iki yılda bir iki katına” çıkacak şekilde değiştirmiştir. Sözün ilk söylendiğinden bu yana bu yasa çoğunlukla geçerli olmuştur.

Yasa temel olarak bir tümleşik devrenin fiziki boyutunun devreyi oluşturan transistör sayısının karesiyle değiştiği anlamına gelir. Örneğin tümleşik devre bünyesindeki transistör sayısı iki katına çıkarsa devrenin boyutu dört katına çıkar.

Gordon Moore, 2005 yılında kendisi ile yapılan bir söyleşide, öngörüsünün kısa bir zaman içinde geçerliliğini yitirebileceğini ifade etmiştir. Günümüzde, optik litografi yöntemi ile üretilen tümleşik devrelerde silisyum yongalar üzerinde 65 nanometre (1 nanometre = 10−9m) boyutuna kadar büyüklüklerde, yani ~ 600 silisyum atomu boyutunda yapılar oluşturulabilmektedir.

Çip başına komponent-sene grafiği, Gordon Moore, 1965

1968: Alfred Yi Cho ve John R. Arthur (Bell laboratuvarları) moleküler-demet epitaksinin teorik temellerini geliştirdiler, kuramları kuantum dotların elde edilmesinde kullandı.

1970 Eiji Osawa (Hokkaido Universitesi.) 60C atomlarının bir truncated icosahedron (12 adet beşgen 20 adet altıgenden oluşan geometrik şekil) formda olduğunu ileri sürdü.


1973: Louis E. Brus (AT&T Bell Laboratuvarları) kolloidal çözeltilerde kuantum dotlar denilen kolloidal yarıiletken nanokristalleri keşfetti; daha sonra Alexey Ekimov bu buluşu ilk defa cam matriste gerçekleştirdi (1981).

1974: Norio Taniguchi (Tokyo Science Universitesi) nanoteknolojiyi “nanoteknoloji, malzemeleri atom-atom veya molekül-molekül ayırma, birleştirme veya deformasyon prosesidir” şeklinde tanımlayarak, nanoteknoloji terimini ilk kullanan bilim adamıdır.

1977: Erik Drexler moleküler nanoteknoloji kavramını oluşturdu ve geliştirdi. 1986’da ilk nanoteknoloji kitabı  “Engines of Creation: The Coming Era of Nanotechnology”yi yayımlandı.

1981: Gerd Binnig ve Heinrich Rohrer (IBM Zurich laboratuvarları) taramalı tünelleme mikroskobunu (STM) icat etiler; buluşularıyla bilim adamlarının ilk defa tek atomları görebilmesini sağladılar.

Bir STM cihazının şematik görünümü

1981: Alexei Ekimov (Rusya) cam matriste nanokristalin yarıilrtken kuantum dotları keşfetti, elektronik ve optik özelliklerini inceledi.

1981: Herbert Gleiter ilk “nanokristal” terimini kullandı; daha sonraları malzeme özelliklerine bağlı olarak, nanoyapı, nanofaz, nanokompozit, ..gibi terimler kullanılmaya başlandı.

1985: Harold Kroto, Sean O’Brien, Robert Curl, Richard Smalley (Rice Universitesi), genellikle “buckyball” olarak tanımlanan ilk fulleren molekülü buckminster fullereni (C60) keşfettiler. 

                  Harold Walter Kroto              Robert Curl               Richard Smalley


Fulleren birkaç nanometre boyutundaki karbon atomlarından oluşur (grafit ve elmas gibi), boş bir küre, elips veya tüp şeklindedir. Düğer molekülerden farklı olarak üstün aromatik, kimyasal, çözünürlük, kuantum mekanik, süperiletken, chirality özelliklere sahiptir. Bu ayrıcalıklarıyla fullerenler nanoteknolojinin geliştirilmesinde önemli bir yere sahiptir.

1985: Louis Brus (Bell Laboratuvarları) kolloidal yarıiletken nanokristalleri (kuantum dotlar) keşfetti.

1986: Gerd Binnig, Calvin Quate, Christoph Gerber, nanometre kesirlerine kadar görüntü ve ölçümler verebilen ve malzemelerin manüplasyonuna olanak sağlayan atomik kuvvet mikroskobunu (AFM) keşfettiler. AFM çok yüksek çözünürlüklü bir taramalı kuvvet mikroskobudur; çözünürlüğü birkaç nanometre ölçeğinde olup optik tekniklerden en az 1000 kat fazladır.


1989: Don Eigler, Erhard Schweizer (IBM Almaden Research Center), taramalı tünelleme mikroskopi (STM) tekniğiyle nikel bir yüzey üzerine 35 adet ksenon atomu yerleştirerek IBM logosunu yazmışlardır. Bu gösteri, yani atomların hassas şekilde konumlandırılabilmesi, nanoteknolojinin uygulamalı kullanımının başlangıcı olmuştur.


1990: Alman bilim adamları Wolfgang Kretschmer ve Kosta Fostiropolous, büyük miktarlarda fullaren üretimi için bir teknoloji geliştirdiler.

1991: Sumio Iijima (Japon bilim adamı, NEC Corporation) karbon nanotüpleri (CNT) keşfetmiştir.CNT’ler Iijima’dan önce gözlenmiş olmasına rağmen keşfi ve karbon nanoyapılarla ilgili yoğun araştırmaları nedeniyle 2008’de Kavli ödülünü Louis Brus ile paylaştı.

karbon nanotüpler                       Sumio Lijma      

1992: C.T. Kresge ve ekibi Mobil Oil’de nanoyapılı MCM-41 ve MCM-48 katalitik malzemeleri keşfetti; bunlar günümüzde ilaç dağıtım sistemleri, su işlemleme, ham prtrol rafinasyonu ve diğer bazı uygulamalarda kullanılmaktadır.

1992: Guo BC, Wei S, Purnell J., Buzza S, Castleman AW, Jr. kararlı fullerene benzer nanopartikülleri (Ti8C12) buldular.

Ti8C12   moleküler yapısı 

1993: Moungi Bawendi (MIT’de) nanokristallerin kontrollü sentezi (kuantum dotlar) için bir metot icat etti.

1998: Cees Dekker nanotüpleri moleküller olarak kullanarak bir transistör yaptı; bu çalışmasıyla böyle bir molekülün elektrik iletkenliğini ölçen ilk bilim adamı oldu.


1999: Wilson Ho, Hyojune Lee (Cornell Universitesi) taramalı tünelleme mikroskobuyla demir ve karbon monoksidi birleştirerek demir karbonil (FeCO2) bileşiğinin oluşumunda kimyasal bağlanmanın oluşumnu inceledi.

STM ile demir karbonil molekülü oluşum aşamaları (A: Fe ve CO ile başlama, B: FeCO oluşumu, C: ikinci bir CO ilavesi, D: FeCO2 molekülü)

1999: Chad Mirkin dip-pen nanolitografiyi (DPN) icat etti.

1999–2000 başları: Pazarda nanoteknoloji ürünleri görülmeye başladı; örneğin, otomobil tamponları için uygun çizilme ve göçmeye dayanıklı hafif nanomalzemeler, daha düz uçabilen golf topları, daha sert ve katı tenis raketleri (topun geri tepmesi daha hızlıdır), daha esnek ve vurucu beysbol sopası, nano-gümüş antibakteriyel çoraplar, şeffaf güneş koruyucular, kırışmaya ve paslanmaya dayanıklı giysiler, tedavi edici kozmetikler, çizilmeye dirençli cam kaplamalar, kablosuz elektrik aletleri için daha hızlı şarj edilebilen piller gibi.


2002: Cees Dekker karbon nanotüpleri DNA ile birleştirerek tek bir nanomakine elde etti.

DNA ile karbon nanotüplerin birleşimi 

2003: Carlo Montemagno moleküler motoru (rotor) nanoskala silikon sistemlerle birleştirdi; bu buluş moleküler nanomakineler için yeni olasıkların gündeme gelmesine yol açtı.

Moleküler rotor-nanoskala silikon sistemlerin birleşimi

2003: Professor Feng Liu, Franz Giessibl (Utah Üniversitesi), çekirdek etrafında karışıklık içinde hareket eden elektronları analizleyerek, atomik kuvvet mikroskobuyla (AFM) elektron orbitlerin görüntüsünü elde ettiler.

Elektron orbitlerin görünümleri

2003: Naomi Halas, Jennifer West, Rebekah Drezek, Renata Pasqualin Rice Üniversitesi’nde altın nanokabukları keşfettiler. bunlar, boyutları yakın-infrared ışını absorblamaya ayarlandığında entegre bir tanı keşfi platformu gibi kullanılabilir; invaziv biyopsiler, ameliyat, sistematik zararlı radyasyon veya kemoterapi gibi uygulamamalara gerek olmadan meme kanseri tedavisi yapılabilir.

Silika göbek ve çok sayıda altın katmanlı altın
nanokabuğun büyümesinin bilgisayar simülasyonu

2004: David Baker, Brian Kuhlman doğada bulunmayan değişik fonksiyonlu yeni enzimler yarattılar.

2004: Andre Geim, Konstantin Novoselov karbonun allotropik modifikasyonu olan grafeni keşfettiler. Grafen tek tabaka halinde karbon atomlarıdır.

Grafenin görünümü ve yapısı

2005: Christian Schafmeister belirlenmiş fonksiyonlar (şekil ve ağırlık) içeren makromolekül sentezleri için yeni bir teknoloji geliştirdi. Bu teknoloji, gelecekte nanoskala üretim için moleküler yapı blokları sentezinde kullanılabilecektir. 

Nanomakineler için makromoleküller sentezi

2005: Erik Winfree, Paul Rothemund DNA-bazlı hesaplama ve ‘algoritmik self-montaj’ için teori geliştirdi. ‘DNA origami’ denilen, DNA yapıların kompleks iki boyutlu şeklini yarattılar.

DNA origami


2006. James Tour ve Arkadaşları (Rice Üniversitesi), alkinil akslı dört küresel tekerleği olan oligo(fenilen etilen) nanoboyutlu araba yaptılar; sıcaklığın yükseltilmesiyle nanoarabanın dört C60 fulleren (buckyball) tekerleği altın bir yüzey üzerinde dönmeye başlar ve araba hareket eder. 300 0C’nin üstündeki sıcaklıklarda moleküllerin, fulleren tekerlekler üzerinde öne ve arkaya doğru yuvarlandığı gözlenmiştir. Nanoarabanın yapılma amacı fullerenlerin bir metal yüzeydeki davranışını, özellikle de yuvarlandığı veya kaydığının incelenmesiydi; taramalı tünelleme mikroskobuyla yapılan ve gözlenen bu çalışmada yuvarlandığı saptanmıştır.

Fullerenle dönen nanoaraba

2007: Angela Belcher ve Arkadaşları topluma ve çevreye zararlı olmayan bir virüsle, teknoloji harikası şarjedilebilir pillerle aynı güç performansı ve enerji kapasitesine sahip bir lityum-iyon pili yaptılar.

2007: J. Fraser Stoddart, elektrik etkisiyle özellikleri değişebilen dairesel bir molkül sentezlediler. Bu çalışmanın gelecekte moleküler kasların yaratılmasını sağlayacağı düşünülmektedir.

2008: Osamu Shimomura, Martin Chalfie, Roger Y. Tsien, denizanasından flüoresan hücreleri eksrakt ettiler ve yeşil flüoresan proteinden (GFP) ayırdılar. GFP denizanasının karanlıkta parlamasını sağlayan substanstır.

2009: Nadrian Seeman ve Arkadaşları (New York Üniversitesi), 3D rombohedral kristallerde katlanmış self-montaj DNA yapıları elde ettiler. 

Rombohedral bir kristal içinde sarımlanmış DNA yapısı

2009: Yoshiaki Sugimoto, Masayuki Abe, Oscar Custance tek bir silikon atomunu bulup hareket ettirerek kompleks moleküler yapı oluşturdular; bunun için kalay ve kurşun AFM (atomik kuvvet mikroskop) prob kullandılar.

2010: IBM, ultra-hızlı ve doğru litografi için bir teknoloji geliştirdi; yöntem, 3D nanoskala yapılı yüzey oluşturulabilmeya olanak sağladı. Bir silikon AFM uçla 2 dakika 23 saniyede 22 mikron boyutta kabartma bir dünya haritası çizilmiştir.

Kabartma dünya haritası (22 mikron boyutunda)

2011: Leonhard Grill tek moleküller ve polimer zincirlerin elektronik ve mekanik özelliklerini tanımlamada taramalı tünelleme mikroskobunu kullandı.


2012: Gerhard Meyer, Leo Gross, Jascha Repp, taramalı prob mikroskobuyla (SPM) moleküldeki elektron yük dağılımı görütüsünü elde ettiler. Bu çalışmayla spesifik kimyasal bağların kırılması ve oluşturulması kadar tek moleküllerin yapı tayinleri için de yeterli detaylar elde edildi.