M. Ö. 1500 yıllarında buhurdanlarda çok yavaş yanan,
tehlikeli patlamalara yol açmayan sıvı yağlar kullanıldı. Sonra bunun yerini,
bugün kullandığımız gazyağlı fenerlerine benzeyen, kapiler etkisiyle
alevlenebilen sıvının fitile çekilerek yandığı fitilli yağ lambaları aldı
Yeraltındaki yağ kalıntılarını tuz kuyularında ilk keşfeden Çinlilerdir. M. Ö.
600’de Confucius, Tiberya sınırları boyunca 100 feet derinlikte su ve doğal gaz
bulunduğunu yazmıştır; petrol ve gaz, kuyulardan bambudan yapılmış boru
hatlarıyla taşınmıştır.
İlk petrol kuyusunun 4. yüzyılda (veya daha önce) Çin’de
açıldığı, derinliğinin 800 feet kadar olduğu ve sondajın bambulara bağlanmış
kazıcı bazı uçlarla yapıldığına dair yazıtlar vardır.
8. Yüzyılda yeni kurulmakta olan Bağdat sokakları, bölgedeki
doğal yataklardan kolaylıkla çıkarılabilen katranla kaplandı. 9. Yüzyılda
Azerbaycan Baku’de hampetrol işlemesine başlandı ve nafta denilen hafif
fraksiyon elde edildi.
Romalılar, savaşlarda silah olarak alevlenebilen kaplar
kullandılar. M. S. 1500’lü yıllarda Leonardo da Vinci hayali bir sondaj
makinesi çizdi, Çinliler 2000 feetten daha derine inen kuyular kazdılar.
1800’lü Yılların başında Amerika’da özel sektör kurdukları
barajlar yoluyla petrolü su üstünde yüzdürerek batı Pensilvanya'da Oil Creek
(Petrol Körfezi) diye adlandırılan bir alana taşıdılar.
Doğal gazlı sokak lambaları 1816’da önce İngiltere’de, sonra
Baltimore ve Maryland’de devreye girdi.
İlk modern petrol kuyusu sondajı, 1848’de Baku’nün kuzey
doğusunda Aspheron Peninsula’da Rus mühendis F.N.
Semyenov tarafından yapıldı. 1921’de William Hart Amerika’nın ilk başarılı sondaj
kuyusunu New York’ta açtı.
Modern petrol tarihçesi 1853 yılında petrolün distilasyon
prosesinin keşfiyle başlar; hampetrol, Polonyalı bilim adamı Ignacy Lukasiewicz tarafından distillenerek
gazyağı elde edildi. Ertesi yıl güney Polonya’da Krosno
yakınındaki Bobrka’da ilk "rock oil" ("petr-oleum")
madeni çıkarıldı ve bir distilasyon sisteminden oluşan ilk rafineriyi yine Ignacy Lukasiewicz Ulaszowice’de kurdu. Bu keşif dünyada hızla yayıldı ve Meerzoeff ilk Rus rafinerisini Baku’de 1861’de kurdu.
Gazyağı lambalarının keşfi (1854), İlk Amerikan petrol
şirketi, Pennsylvania Rock Oil Company’nin oluşumuna yolaçtı. Beş yıl sonra
demiryolu kondüktörü Edwin Drake Titusville’de (Pennsylvania) bir kuyu açtı ve
70 feet derinlikte petrol buldu. Modern petrol endüstrisinin ‘doğumu’ olarak
nitelendirilen çıkarılan ‘siyah altın’ın varili 20 dolara satıldı.
1910 Yılına kadar dünyanın çeşitli bilgelerinde endüstriyel
üretime elverişli petrol sahaları keşfedildi.
İç yanmalı motorların keşfi petrol ürünlerine olan
gereksinimi artırdı. 1900’lerin ilk yıllarında otomobillerde benzinli
motorların kullanılmasına kadar benzin, hampetrolden distilasyonla gazyağı elde
edilirken çıkan bir atık maddeydi. Daha sonra benzin ve dizel yakıtlarıyla
çalışan çiftlik araçları yapımına yönelindi ve bunların kullanımı yaygınlaşarak
ziraatta yüksek verimlere ulaşıldı.
Petrolün keşfi ve hızla gelişen rafinasyon yöntemleriyle
üretilen yakıtlar, 1950 yıllarına kadar dünyadaki en önemli yakıt olan kömürün
yerini almaya başladı.
Ham petrol, 1’den 60’a kadar karbon atomu içeren hidrokarbon
moleküllerin karışımıdır. Hidrokarbonların özellikleri, moleküllerindeki karbon
ve hidrojen atomlarının sayısına ve düzenlenmesine bağlıdır.
Ham petrolün bileşimi ve görünüşü bulunduğu bölgeye ve yere
göre farklıdır; akışkanlığı su gibilikten katranımsı katılara kadar, rengi
açıktan siyaha kadar değişir. ‘Ortalama’ bir hampetrol %84 karbon, %14
hidrojen, %1-3 kükürt ve %1’den az azot, oksijen, metaller ve tuzlardan oluşur.
İçerdiği hidrokarbon moleküllerine bağlı olarak hampetrolün
rengi, bileşimi ve akışkanlığı değişir. Petrol çıkarılan bölgeler değiştikçe
hampetrolün özellikleri de değişir. “Hafif” ve “ağır” sözcükleri, bir
hampetrolün yoğunluğunu ve akmaya karşı direncini, yani viskozitesini tanımlar.
Hafif hampetrol metal ve sülfür içeriği düşük, açık renkli, hafif kıvamlı ve kolaylıkla
akabilen petroldür. Daha ucuz olan düşük kaliteli petrollerin metal ve sülfür
miktarları yüksektir ve akışkan hale gelebilmesi için ısıtılmaları gerekir;
bunlar ağır hampetroller olarak tanımlanır. Önemli miktarlarda hidrojen sülfür
veya diğer reaktif sülfür bileşikleri içeren hampetrollere ‘sour’ (acı), az
kükürtlü olanlara “sweet” (tatlı) hampetrol denir. Bu kuralın istisnaları West
Texas ile Arap hampetrolleridir; birincisi içerdiği H2S’e bağlı
olmaksızın daima “sour”dur, diğeri içerdiği kükürtlü bileşikler yüksek
reaktivitede olmadığından “sour”olarak tanımlanmaz.
Ağır hampetrol çok viskozdur ve kolaylıkla akmaz. Tipik
özellikleri yüksek spesifik gravite, düşük H/C oranı, yüksek karbon kalıntısı
ve yüksek miktarlarda asfaltenler, ağır metaller, sülfür ve nitrojendir.
Göreceli olarak basit denemelerle, hampetrol parafinik,
aromatik, naftenik ve karışık bazlı olarak sınıflandırılır. Hampetrolde
doymamış hidrokarbonların miktarı çok azdır, bu nedenle genellikle
sınıflandırmaya alınmazlar.
·
Parafinik bazlı hampetrollerde çoğunlukta olan
hidrokarbonlar n-alkanlar, dallanmış alkanlar ve sikloalkanlardır (naftenler),
asfaltik (veya bitum) maddeler çok azdır veya yoktur
·
Aromatik bazlı hampetroller tek halkalı veya
kondens halkalı aromatik hidrokarbonlarca zengindir
·
Naftenik veya asfaltik bazlı hampetrollerde
asfaltik maddeler çoktur, sülfür, nitrojen ve oksijenli bileşikler vardır, parafinler
azdır veya hiç yoktur
·
Karışık bazlı hampetroller hem parafinik ve hem
de naftenik yapılı hidrokarbonlar içerir. Ham petrollerin çoğu bu gruba girer
Ham petrolün yapısı hakkında bilgi veren bazı deneme
yöntemleri vardır. Bunlardan biri API gravitelerine göre tanımlamadır. API hampetrolü
viskozitelerine göre sınıflandıran Uluslararası bir sistemdir. Sistemde,
ağırlık/hacim birimiyle ifade edilen yoğunluk yerine spesifik gravite
değerlerinin fonksiyonu olan yerine API gravite dereceleri esas alınmıştır. Spesifik
gravite bir maddenin belirli bir hacminin ağırlığının, sıcaklık aynı olmak
koşuluyla, aynı hacimdeki suyun ağırlığına oranıdır. Spesifik gravite, API
graviteye çevrilir.
rör.(60°F)
Spes. gravite
(60/60°F) = –––––––––
rsu (60°F)
141.5
API =
–––––––––––––––––––– - 131.5
Spes. gravite (60/60°F)
API gravite değerleri yükseldikçe hampetrol incelir; örneğin
hafif (ince) hampetrollerin API graviteleri yüksek, spesifik graviteleri
düşüktür. Düşük karbonlu, yüksek hidrojenli ve yüksek API graviteli
hampetroller, genellikle, parafinlerce zengindir ve daha büyük oranlarda benzin
ve hafif petrol ürünleri üretme eğilimindedirler; yüksek karbon, düşük hidrojen
ve düşük API gravite değerleri ise hampetrolün, naftenik bileşiklerce zengin
olduğunu gösterir. Hampetrol API derecelerine göre üç grupta toplanabilir;
ağır, orta, hafif.
API Derecesi
|
Tanım
|
Viskozite
|
Renk
|
Ana bileşimi
|
0o – 22.3o
|
ağır
|
çok viskoz
|
koyu
|
asfalt
|
22.3o – 31.3o
|
orta
|
orta
|
kahve
|
benzin + dizel
|
31.3o – 47o
|
hafif
|
akışkan
|
açık sarı
|
kondensat / benzin
|
Naftenik hampetrollerin API derecesi 45 dolayındadır. Ağır
hampetrollerde bu değer 20 ye, hatta 11’e kadar düşer. Örneğin, API gravitesi 35 olan bir hampetrolün ortalama
bileşimi, %50 naftenler, %7 aromatikler, %8 asfaltenler, %25 doymuşlar ve %10
diğer bileşikler şeklinde dağılır.
Hampetrollerin yapısını tanımlayan diğer bir yöntem,
korelasyon indeksi denilen, BMCI veya CI (United States Bureau of Mines)
değeridir. BMCI, bir distilasyon fraksiyonunun ortalama kaynama noktası ve
yoğunluğuyla ilişkilidir ve parafinler için sıfır, benzen için 100 kabul
edilmiştir. Değerin hesaplanmasında kullanılan eşitlik saf hidrokarbonların
kaynama noktaları ve yoğunlukları kullanılarak çıkarılmıştır. Düşük BMCI
değerleri fraksiyonun (veya doğrudan hampetrolün) parafinlerce zengin olduğunu,
yüksek değerler aromatik yapılı bileşenlerin daha fazla bulunduğunu gösterir.
Daha kapsamlı incelemelerde hampetrolün bazı değerleri (verimi, ürünlerin
kalitesi gibi) ve işlenme parametreleri saptanır.
BMCI veya CI
BMCI= –––––––+
–––––––-456,8
K d
K: fraksiyonun %50’sinin distillendiği kaynama noktası
(Kelvin derecesi), d: fraksiyonun 60/60 0F’daki yoğunluğu
Hampetrolde doğal olarak az miktarlarda, nikel, demir ve vanadyum da
dahil, çeşitli metaller vardır; bunlar rafinasyon sırasında uzaklaştırılır.
Rafineri fırın ve kazanlarında ağır fuel oillerin yanmasıyla, fırın cidarlarında
ve tüplerde vanadyum oksit ve nikel oksit kalıntılar oluşur. Eser miktarlardaki
arsenik, vanadyum ve nikelin, bazı katalizörler için zehirleyici olmaları
nedeniyle, proseslere alınmadan önce uzaklaştırılmaları önerilir.
Ham petrollerde, süspansiyon veya çözünmüş (salamura) halde, sodyum
klorür, magnezyum klorür ve kalsiyum klorürü gibi inorganik tuzlar bulunur. Bu
tuzlar, katalizör zehirlenmesi, ekipman korozyonu ve arızalanmaları önlemek
amacıyla, proseslerden önce uzaklaştırılmalı veya nötralleştirilmelidir. Tuz
korozyonunun nedeni, bazı metal klorürlerin hidrolizlenerek hidrojen klorüre
(HCl), bunun da, hampetrol ısıtılınca hidroklorik aside dönüşmesidir. Ayrıca
hidrojen klorür de amonyakla birleşerek amonyum klorür (NH4Cl),
oluşturur ki bu madde de arızalanmalara ve korozyona yol açar.
Karbon dioksit, hampetrolde doğal olarak bulunan veya proses sırasında
ilave edilen, veya distilasyon işleminde kullanılan buharda bulunan
bikarbonatların dekompozisyonuyla (bozunma) meydana gelir.
PETROLÜN BİLEŞİMİ
1. Hidrokarbonlar
Hidrokarbonlar, karbon ve hidrojenden içeren organik
bileşiklerdir; bunlar dört temel sınıf altında toplanır: parafinler, olefinler,
naftenler ve aromatikler.
Ham petrol, 1’den 60’a kadar karbon atomu içeren, karbon ve
hidrojenli hidrokarbon moleküllerin karışımıdır. Hidrokarbonların özellikleri,
moleküllerindeki karbon ve hidrojen atomlarının sayısına ve düzenlenmesine
bağlıdır. En basit hidrokarbon molekülü bir karbon ve dört hidrojen içeren
metandır. Tüm diğer petrol hidrokarbonları bu molekülden türer.
Genellikle, dört karbon atomuna kadar olan hidrokarbonlar
gaz halindedir; 5-19 karbon atomu içerenler sıvı, 20 ve daha fazla karbon
atomlu moleküller ise katıdır. Rafineri proseslerinde, hampetrolde doğal olarak gruplar
halinde bulunan benzer temel hidrokarbon moleküllerini ayırmak veya
birleştirmek için kim- yasal maddeler, katalizörler, ısı ve basınç uygulanır.
Proseslerle, bu moleküllerin yapıları ve bağlanma şekilleri yeniden
düzenlenebilir, farklı hidrokarbon molekülleri ve bileşikler oluşturulur. Bu
nedenlerle, rafineri prosesinde bu bileşiklerin hidrokarbon tipi (parafinik,
naftenik ve aromatik), özel kimyasal bileşik olmasından daha önemlidir.
Hampetrolde bulunan üç temel hidrokarbon grubu parafinik, naftenik ve aromatik
bileşiklerdir.
Parafinik
Hidrokarbonlar
Hampetrolde bulunan parafinik hidrokarbon bileşikleri serisi
CnH1n+2 genel formülüyle gösterilir ve doymuş
hidrokarbonlardır. Bunlarda karbon atomları ya zikzak zincirler (normal) veya
dallanmış zincirler (izomer) şeklinde düzenlenmişlerdir. En hafif normal
parafin molekülleri gazlarda ve parafin vakslarda (mumlar) bulunur. Metan, etan,
propan ve bütan (gazlar 1-4 karbon atomu içerirler), pentan ve heksan (5-6
karbon atomlu sıvılar) zikzak zincirli moleküllere örnektir.
Dört veya daha fazla karbon atomlu parafinik hidrokarbonlar
izomerik yapıda bulunabilirler; izomer, aynı sayıda karbon ve hidrojen atomu
içeren, fakat karbon atomlarının düzenlenmeleri farklı olduğundan değişik
fiziksel ve kimyasal özellikler gösteren maddelerdir.
Normal parafinlerde karbon atomları bir zincir yapısında
düzenlenirken izoparafinlerde bir zincir iskelet üzerinde dallanmış başka
zincirler bulunur. Örneğin sekiz karbon atomlu (C8H8)
normal oktan (düz zincirli) ve izooktan (2,2,4-trimetilpentan, dallanmış
zincirli) izomerik yapıya tipik bir örnektir. Dallanmış zincirli parafinler
hampetrolün daha ağır fraksiyonlarında bulunur.
Naftenik Hidrokarbonlar
Naftenler, CnH2n Genel formüllü ve
bazı karbon atomları halkalı (siklik) yapıda düzenlenmiş doymuş
hidrokarbonlardır. Ham petrolün, çok hafifleri hariç, her fraksiyonunda
bulunurlar; daha çok beş ve altı karbon atomlu tek-halkalı naftenler
(monosiklo-parafinler) şeklindedirler. Tek halkalı naftenlerin genel formülleri
olefinler gibi CnH2n şeklindedir. İki halkalı naftenler
(disikloparafinler) nafta ürününün ağır fraksiyonunda bulunur.
Aromatik
Hidrokarbonlar
Naftenik hidrokarbonlarda olduğu gibi, aromatik bileşiklerde
de bazı karbon atomları bir halka şeklindedir, fakat birbirlerine tek bağla
değil, aromatik bağlarla bağlanmışlardır. Aromatik yapının genel formülü CnH2n–6.dır;
örneğin en basit aromatik bileşik benzenin formülü C6H6
dır.
En kompleks aromatikler olan polinükleer (veya polisiklik
aromatik hidrokarbonlar, PCA veya PAH) aromatik bileşikler hampetrolün oldukça
ağır fraksiyonlarında bulunur. Aromatik hidrokarbonlar grubundan olan bu
sınıfının önemli bir özelliği çözünürlüğüdür. Asfaltenler karbon disülfürde
(veya DMSO gibi sülfürlü hidrokarbonlarda) çözünürler, fakat n-pentan ve
n-heptan gibi hafif hidrokarbonlarda çözünmezler. Birbirlerine yapışık aromatik
halkalar içerirler, halkaların kenarlarında alifatik ve/veya naftenik
zincirler, aromatik halkalarda nitrojen, sülfür, oksijen atomları ve vanadyum
ve nikel kompleksleri bulunabilir.
Asfaltenler uçucu olmayan, yüksek molekül ağırlıklı petrol
fraksiyonlarıdır. Birbirine yapışık
aromatik halkalardan oluşurlar ve homojen olmayan düz levhalar şeklindedirler Ayrıca
heptanda çözünmediklerinden hampetrolde sıvı halde değil, katı dispersiyon
halinde bulunurlar; birbirlerine doğru çekilerek aglomerizasyon yapma
eğilimindedirler.
Asfaltenler
hampetrolde dispersiyon halinde bulunurlar ve reçinemsi bir yapıdadırlar.
Bunlar, petrolün en yüksek molekül ağırlıklı ve en büyük yapılı bileşenleridir,
belirli bir erime noktaları olmadığından yüksek karbon kalıntısı verirler,
aglomere olarak kitap-yaprakları görünümünde yapılar oluştururlar.
Diğer Hidrokarbonlar
a. Alkenler: Genel formülleri CnH2n
olan mono-olefinlerdir ve zincirde tek karbon-karbon çift bağı içerirler. En
basit alken etilende, çift bağla bağlanmış iki karbon atomu ile dört hidrojen
atomu vardır. Parafinlerde olduğu gibi, dört veya daha fazla karbon atomu
içeren olefinler yapısal izomerler oluştururlar. Olefinler hampetrolde çok
azdır, çoğunlukla termal ve katalitik kraking işlemleriyle meydana gelirler.
b. Dienler ve Alkinler: Dienler diolefinlerdir, iki
karbon-karbon çift bağları vardır. Diğer bir doymamış hidrokarbonlar grubu da
alkinlerdir, molekül içinde karbon-karbon üçlü bağ içerirler. Bu her iki
hidrokarbonlar serisinin de genel formülleri CnH2n-2.dir.
1,2-Bütadien ve 1,3-bütadien gibi diolefinler ve asetilen gibi alkinler, C5
lerde ve krakingden çıkan hafif fraksiyonlarda bulunur.
Olefinler, diolefinler ve alkinler doymamış bileşiklerdir,
karbon atomlarının tüm valenslerini doyurabilecek sayıda hidrojenden
yoksundurlar; parafinler ve naftenler-den daha reaktiftirler ve hidrojen, klor
ve brom gibi diğer elementlerle kolaylıkla birleşirler. Aşağıda tipik bazı
dienler ve alkinlerin formülleri verilmiştir.
2. Hidrokarbon Olmayanlar
Hampetrolde karbon ve hidrojenden oluşan hidrokarbonlardan
başka diğer bazı elementler içeren bileşikler de bulunur; bu elementlere
heteroatomlar (“diğer atomlar”) denir. Heteroatomlar bağlanmış karbon ve
hidrojenli bir bileşik hidrokarbon değildir. Hampetrolde bulunan başlıca
heteroatomlar sülfür ve nitrojendir, ayrıca çok az vanadyum, nikel, sodyum ve
potasyum da bulunur.
Sülfür Bileşikleri
Sülfür bileşiklerinin tipi ve miktarı hampetrolün bulunduğu yere göre ağırlıkça
%2-6 arasında değişir. %1’den dazla çözünmüş hidrojen sülfür içeren hampetrol “sour (acı)”
petrol olarak sınıflandırılır. Sülfürlü bileşiklerin kendilerine özgü
rahatsız edici kokuları vardır, ki bu özellik onların hemen algılanmasını
sağladığından, özellikle sağlık yönünden çok tehlikeli olan bu bileşiklerden
sakınmayı kolaylaştırır.
Hampetrolde kükürt ya hidrojen sülfür (H2S) halinde, ya
bileşikler (örneğin, merkaptanlar, sülfürler, disülfürler, tiofenler, v.s.)
halinde veya elementel sülfür şeklinde bulunur ve ısıl dayanıklılıkları
zayıftır; rafinasyon sırasında parçalanarak hidrojen sülfür ve basit organik
sülfür bileşiklerine dönüşürler. Hidrojen sülfürdeki bir hidrojen
atomunun yerine bir hidrokarbon grubunun girmesiyle merkaptanlar meydana gelir;
bunlar, hampetrolün distilasyonu sırasında oluşurlar. Hidrojen sülfürdeki iki
hidrojen atomu da hidrokarbon gruplarıyla yer değiştirdiğinde sülfür
bileşikleri meydana gelir; örneğin, tiyofen (C4H4S) gibi.
Her hampetroldeki sülfürlü bileşikler miktar ve tip olarak farklıdır, fakat
ağır fraksiyonlarındaki miktarları daha fazla, daha kararlı ve daha karmaşık
yapıdadırlar.
Hidrojen sülfür, rafineri proses ünitelerinde korozyona neden olan
koşullardan en önemlisidir. Diğer korozif bileşikler elementel kükürt ve
merkaptanlardır. Korozif sülfür bileşikleri fena kokuludur.
Rafineri ekipmanları, boru sistemleri ve tankların yapımında kullanılan
demir ve çelik malzemeye kükürtlü bileşiklerin korozif etkisiyle piroforik
demir sülfat oluşur. Kükürtlü bileşikler içeren petrol ürünlerinin yanmasıyla,
sülfürik asit ve sülfür dioksit gibi istenmeyen maddeler açığa çıkar.
Oksijenli Bileşikler
Petrolde bulunan
oksijenli bileşikler oldukça komplekstir ve bir kısmının yapıları henüz tam
olarak tanımlanamamıştır. Petrolün distilasyonunda bazı bileşiklerin
parçalanarak yan zincirlerinde karboksilik asitler bulunan ve naftenik asitler
denilen halkalı yapıların oluştuğu, kraking prosesleri sonunda da bazı fenolik
bileşiklerin bulunduğu bilinmektedir. Rafineri akımlarından elde edilen
verilerden de yararlanılarak yapılan analizlerle, petroldeki oksijenli
bileşiklerin çoğunun karmaşık yapılı karboksilik asitler, fenoller ve kresoller
olduğu, esterler, amidler, ketonlar ve benzofuranlar gibi asidik olmayan
bileşikleri daha az bulunduğu saptanmıştır. Asfaltlar yüksek-oksijenli
bileşikler içerirler.
Çoğu asidik karakterde olduğundan oksijenli bileşiklerin
hampetrol ve fraksiyonlarından uzaklaştırılmaları gerekir. Ham petrolün toplam
asit değeri %0.03-3 arasında değişebilir. Katalitik proseslere verilen
akımlarda S ve N kontrol altında tutulduğundan oksijenli bileşikler önemli bir
sorun yaratmaz.
Asidik oksijenli bileşikler:
Asidik
olmayan oksijenli bileşikler:
Nitrojenli Bileşikler
Ham petrollerin çoğunda nitrojen miktarı ağırlıkça %0.1’den azdır.
Nitrojenli bileşikler ısıya dayanıklı olduklarından hafif rafineri akımlarında
eser miktarlarda bulunurken, yüksek kaynayan fraksiyonlarda daha fazladırlar.
Nitrojen, hafif fraksiyonlarda bazik bileşikler şeklindedir, daha ağır
fraksiyonlarında ise, çoğunlukla, non bazik (baz olmayan) haldedir ve eser
miktarlarda Cu, V, Ni metaller içerebilir. Proses fırınlarında nitrojen
oksitler oluşur. Katalitik kraking ve hidrokraking proseslerinde nitrojen
bileşiklerinin bozunmasıyla amonyak ve siyanürler meydana gelerek katalizörlere
zehir etkisi yapar; bu nedenle katalitik proseslere verilen akımlar
hidrotreating prosesinden geçirilerek nitrojen içeriği zararsız seviyelere
düşürülür.