Hampetrol (crude oil)

İnsanlığın petrolü kullanması yazılı tarih kadar eskidir. Eski kültürler petrolün yapıştırma ve su geçirmez özelliklerini keşfetmişler ve bundan yararlanmışlardır. Beş bin yıl önce Sümerler, duvar ve döşemelerde kullandıkları mozaiklerin içine asfaltla kakmalar yapmışlardır. Mısırlılar, cenk ve yarış arabalarını ziftle yağlamışlar ve mumyaları asfaltla tahnitleşmişler ve piramitlerin yapımında zift kullanmışlardır. Roman hatip Cicero bir hampetrol lambası yapmıştır. Güney Amerika yerlileri vücutlarını boyamada ve seremonilerinde yaktıkları ateşlerde petrol kullanmışlardır.

M. Ö. 1500 yıllarında buhurdanlarda çok yavaş yanan, tehlikeli patlamalara yol açmayan sıvı yağlar kullanıldı. Sonra bunun yerini, bugün kullandığımız gazyağlı fenerlerine benzeyen, kapiler etkisiyle alevlenebilen sıvının fitile çekilerek yandığı fitilli yağ lambaları aldı Yeraltındaki yağ kalıntılarını tuz kuyularında ilk keşfeden Çinlilerdir. M. Ö. 600’de Confucius, Tiberya sınırları boyunca 100 feet derinlikte su ve doğal gaz bulunduğunu yazmıştır; petrol ve gaz, kuyulardan bambudan yapılmış boru hatlarıyla taşınmıştır.

İlk petrol kuyusunun 4. yüzyılda (veya daha önce) Çin’de açıldığı, derinliğinin 800 feet kadar olduğu ve sondajın bambulara bağlanmış kazıcı bazı uçlarla yapıldığına dair yazıtlar vardır.

8. Yüzyılda yeni kurulmakta olan Bağdat sokakları, bölgedeki doğal yataklardan kolaylıkla çıkarılabilen katranla kaplandı. 9. Yüzyılda Azerbaycan Baku’de hampetrol işlemesine başlandı ve nafta denilen hafif fraksiyon elde edildi.

Romalılar, savaşlarda silah olarak alevlenebilen kaplar kullandılar. M. S. 1500’lü yıllarda Leonardo da Vinci hayali bir sondaj makinesi çizdi, Çinliler 2000 feetten daha derine inen kuyular kazdılar.

1800’lü Yılların başında Amerika’da özel sektör kurdukları barajlar yoluyla petrolü su üstünde yüzdürerek batı Pensilvanya'da Oil Creek (Petrol Körfezi) diye adlandırılan bir alana taşıdılar.

Doğal gazlı sokak lambaları 1816’da önce İngiltere’de, sonra Baltimore ve Maryland’de devreye girdi.

İlk modern petrol kuyusu sondajı, 1848’de Baku’nün kuzey doğusunda Aspheron Peninsula’da Rus mühendis F.N. Semyenov tarafından yapıldı. 1921’de William Hart Amerika’nın ilk başarılı sondaj kuyusunu New York’ta açtı.

Modern petrol tarihçesi 1853 yılında petrolün distilasyon prosesinin keşfiyle başlar; hampetrol, Polonyalı bilim adamı Ignacy Lukasiewicz tarafından distillenerek gazyağı elde edildi. Ertesi yıl güney Polonya’da Krosno yakınındaki Bobrka’da ilk "rock oil" ("petr-oleum") madeni çıkarıldı ve bir distilasyon sisteminden oluşan ilk rafineriyi yine Ignacy Lukasiewicz Ulaszowice’de kurdu. Bu keşif dünyada hızla yayıldı ve Meerzoeff ilk Rus rafinerisini Baku’de 1861’de kurdu.

Gazyağı lambalarının keşfi (1854), İlk Amerikan petrol şirketi, Pennsylvania Rock Oil Company’nin oluşumuna yolaçtı. Beş yıl sonra demiryolu kondüktörü Edwin Drake Titusville’de (Pennsylvania) bir kuyu açtı ve 70 feet derinlikte petrol buldu. Modern petrol endüstrisinin ‘doğumu’ olarak nitelendirilen çıkarılan ‘siyah altın’ın varili 20 dolara satıldı.

1910 Yılına kadar dünyanın çeşitli bilgelerinde endüstriyel üretime elverişli petrol sahaları keşfedildi.

İç yanmalı motorların keşfi petrol ürünlerine olan gereksinimi artırdı. 1900’lerin ilk yıllarında otomobillerde benzinli motorların kullanılmasına kadar benzin, hampetrolden distilasyonla gazyağı elde edilirken çıkan bir atık maddeydi. Daha sonra benzin ve dizel yakıtlarıyla çalışan çiftlik araçları yapımına yönelindi ve bunların kullanımı yaygınlaşarak ziraatta yüksek verimlere ulaşıldı.

Petrolün keşfi ve hızla gelişen rafinasyon yöntemleriyle üretilen yakıtlar, 1950 yıllarına kadar dünyadaki en önemli yakıt olan kömürün yerini almaya başladı.

Ham petrol, 1’den 60’a kadar karbon atomu içeren hidrokarbon moleküllerin karışımıdır. Hidrokarbonların özellikleri, moleküllerindeki karbon ve hidrojen atomlarının sayısına ve düzenlenmesine bağlıdır.

Ham petrolün bileşimi ve görünüşü bulunduğu bölgeye ve yere göre farklıdır; akışkanlığı su gibilikten katranımsı katılara kadar, rengi açıktan siyaha kadar değişir. ‘Ortalama’ bir hampetrol %84 karbon, %14 hidrojen, %1-3 kükürt ve %1’den az azot, oksijen, metaller ve tuzlardan oluşur.

İçerdiği hidrokarbon moleküllerine bağlı olarak hampetrolün rengi, bileşimi ve akışkanlığı değişir. Petrol çıkarılan bölgeler değiştikçe hampetrolün özellikleri de değişir. “Hafif” ve “ağır” sözcükleri, bir hampetrolün yoğunluğunu ve akmaya karşı direncini, yani viskozitesini tanımlar. Hafif hampetrol metal ve sülfür içeriği düşük, açık renkli, hafif kıvamlı ve kolaylıkla akabilen petroldür. Daha ucuz olan düşük kaliteli petrollerin metal ve sülfür miktarları yüksektir ve akışkan hale gelebilmesi için ısıtılmaları gerekir; bunlar ağır hampetroller olarak tanımlanır. Önemli miktarlarda hidrojen sülfür veya diğer reaktif sülfür bileşikleri içeren hampetrollere ‘sour’ (acı), az kükürtlü olanlara “sweet” (tatlı) hampetrol denir. Bu kuralın istisnaları West Texas ile Arap hampetrolleridir; birincisi içerdiği H2S’e bağlı olmaksızın daima “sour”dur, diğeri içerdiği kükürtlü bileşikler yüksek reaktivitede olmadığından “sour”olarak tanımlanmaz.

Ağır hampetrol çok viskozdur ve kolaylıkla akmaz. Tipik özellikleri yüksek spesifik gravite, düşük H/C oranı, yüksek karbon kalıntısı ve yüksek miktarlarda asfaltenler, ağır metaller, sülfür ve nitrojendir.

Göreceli olarak basit denemelerle, hampetrol parafinik, aromatik, naftenik ve karışık bazlı olarak sınıflandırılır. Hampetrolde doymamış hidrokarbonların miktarı çok azdır, bu nedenle genellikle sınıflandırmaya alınmazlar.

·         Parafinik bazlı hampetrollerde çoğunlukta olan hidrokarbonlar n-alkanlar, dallanmış alkanlar ve sikloalkanlardır (naftenler), asfaltik (veya bitum) maddeler çok azdır veya yoktur
·         Aromatik bazlı hampetroller tek halkalı veya kondens halkalı aromatik hidrokarbonlarca zengindir
·         Naftenik veya asfaltik bazlı hampetrollerde asfaltik maddeler çoktur, sülfür, nitrojen ve oksijenli bileşikler vardır, parafinler azdır veya hiç yoktur
·         Karışık bazlı hampetroller hem parafinik ve hem de naftenik yapılı hidrokarbonlar içerir. Ham petrollerin çoğu bu gruba girer

Ham petrolün yapısı hakkında bilgi veren bazı deneme yöntemleri vardır. Bunlardan biri API gravitelerine göre tanımlamadır. API hampetrolü viskozitelerine göre sınıflandıran Uluslararası bir sistemdir. Sistemde, ağırlık/hacim birimiyle ifade edilen yoğunluk yerine spesifik gravite değerlerinin fonksiyonu olan yerine API gravite dereceleri esas alınmıştır. Spesifik gravite bir maddenin belirli bir hacminin ağırlığının, sıcaklık aynı olmak koşuluyla, aynı hacimdeki suyun ağırlığına oranıdır. Spesifik gravite, API graviteye çevrilir.

                                       rör.(60°F)
Spes. gravite (60/60°F) = –––––––––
                                       rsu (60°F)
                        141.5
API = –––––––––––––––––––– - 131.5
           Spes. gravite (60/60°F)


API gravite değerleri yükseldikçe hampetrol incelir; örneğin hafif (ince) hampetrollerin API graviteleri yüksek, spesifik graviteleri düşüktür. Düşük karbonlu, yüksek hidrojenli ve yüksek API graviteli hampetroller, genellikle, parafinlerce zengindir ve daha büyük oranlarda benzin ve hafif petrol ürünleri üretme eğilimindedirler; yüksek karbon, düşük hidrojen ve düşük API gravite değerleri ise hampetrolün, naftenik bileşiklerce zengin olduğunu gösterir. Hampetrol API derecelerine göre üç grupta toplanabilir; ağır, orta, hafif.


API Derecesi
Tanım
Viskozite
Renk
Ana bileşimi
0o – 22.3o
ağır
çok viskoz
koyu
asfalt
22.3o – 31.3o
orta
orta
kahve
benzin + dizel
31.3o – 47o
hafif
akışkan
açık sarı
kondensat / benzin


Naftenik hampetrollerin API derecesi 45 dolayındadır. Ağır hampetrollerde bu değer 20 ye, hatta 11’e kadar düşer. Örneğin, API gravitesi 35 olan bir hampetrolün ortalama bileşimi, %50 naftenler, %7 aromatikler, %8 asfaltenler, %25 doymuşlar ve %10 diğer bileşikler şeklinde dağılır.

Hampetrollerin yapısını tanımlayan diğer bir yöntem, korelasyon indeksi denilen, BMCI veya CI (United States Bureau of Mines) değeridir. BMCI, bir distilasyon fraksiyonunun ortalama kaynama noktası ve yoğunluğuyla ilişkilidir ve parafinler için sıfır, benzen için 100 kabul edilmiştir. Değerin hesaplanmasında kullanılan eşitlik saf hidrokarbonların kaynama noktaları ve yoğunlukları kullanılarak çıkarılmıştır. Düşük BMCI değerleri fraksiyonun (veya doğrudan hampetrolün) parafinlerce zengin olduğunu, yüksek değerler aromatik yapılı bileşenlerin daha fazla bulunduğunu gösterir. Daha kapsamlı incelemelerde hampetrolün bazı değerleri (verimi, ürünlerin kalitesi gibi) ve işlenme parametreleri saptanır.

BMCI veya CI

                       48640         473.7
BMCI= –––––––+ –––––––-456,8
                 K                d

K: fraksiyonun %50’sinin distillendiği kaynama noktası (Kelvin derecesi), d: fraksiyonun 60/60 0F’daki yoğunluğu

Hampetrolde doğal olarak az miktarlarda, nikel, demir ve vanadyum da dahil, çeşitli metaller vardır; bunlar rafinasyon sırasında uzaklaştırılır. Rafineri fırın ve kazanlarında ağır fuel oillerin yanmasıyla, fırın cidarlarında ve tüplerde vanadyum oksit ve nikel oksit kalıntılar oluşur. Eser miktarlardaki arsenik, vanadyum ve nikelin, bazı katalizörler için zehirleyici olmaları nedeniyle, proseslere alınmadan önce uzaklaştırılmaları önerilir.

Ham petrollerde, süspansiyon veya çözünmüş (salamura) halde, sodyum klorür, magnezyum klorür ve kalsiyum klorürü gibi inorganik tuzlar bulunur. Bu tuzlar, katalizör zehirlenmesi, ekipman korozyonu ve arızalanmaları önlemek amacıyla, proseslerden önce uzaklaştırılmalı veya nötralleştirilmelidir. Tuz korozyonunun nedeni, bazı metal klorürlerin hidrolizlenerek hidrojen klorüre (HCl), bunun da, hampetrol ısıtılınca hidroklorik aside dönüşmesidir. Ayrıca hidrojen klorür de amonyakla birleşerek amonyum klorür (NH4Cl), oluşturur ki bu madde de arızalanmalara ve korozyona yol açar.

Karbon dioksit, hampetrolde doğal olarak bulunan veya proses sırasında ilave edilen, veya distilasyon işleminde kullanılan buharda bulunan bikarbonatların dekompozisyonuyla (bozunma) meydana gelir.


PETROLÜN BİLEŞİMİ

1. Hidrokarbonlar

Hidrokarbonlar, karbon ve hidrojenden içeren organik bileşiklerdir; bunlar dört temel sınıf altında toplanır: parafinler, olefinler, naftenler ve aromatikler.

Ham petrol, 1’den 60’a kadar karbon atomu içeren, karbon ve hidrojenli hidrokarbon moleküllerin karışımıdır. Hidrokarbonların özellikleri, moleküllerindeki karbon ve hidrojen atomlarının sayısına ve düzenlenmesine bağlıdır. En basit hidrokarbon molekülü bir karbon ve dört hidrojen içeren metandır. Tüm diğer petrol hidrokarbonları bu molekülden türer.

Genellikle, dört karbon atomuna kadar olan hidrokarbonlar gaz halindedir; 5-19 karbon atomu içerenler sıvı, 20 ve daha fazla karbon atomlu moleküller ise katıdır. Rafineri proseslerinde, hampetrolde doğal olarak gruplar halinde bulunan benzer temel hidrokarbon moleküllerini ayırmak veya birleştirmek için kim- yasal maddeler, katalizörler, ısı ve basınç uygulanır. Proseslerle, bu moleküllerin yapıları ve bağlanma şekilleri yeniden düzenlenebilir, farklı hidrokarbon molekülleri ve bileşikler oluşturulur. Bu nedenlerle, rafineri prosesinde bu bileşiklerin hidrokarbon tipi (parafinik, naftenik ve aromatik), özel kimyasal bileşik olmasından daha önemlidir. Hampetrolde bulunan üç temel hidrokarbon grubu parafinik, naftenik ve aromatik bileşiklerdir.

Parafinik Hidrokarbonlar

Hampetrolde bulunan parafinik hidrokarbon bileşikleri serisi CnH1n+2 genel formülüyle gösterilir ve doymuş hidrokarbonlardır. Bunlarda karbon atomları ya zikzak zincirler (normal) veya dallanmış zincirler (izomer) şeklinde düzenlenmişlerdir. En hafif normal parafin molekülleri gazlarda ve parafin vakslarda (mumlar) bulunur. Metan, etan, propan ve bütan (gazlar 1-4 karbon atomu içerirler), pentan ve heksan (5-6 karbon atomlu sıvılar) zikzak zincirli moleküllere örnektir.

Dört veya daha fazla karbon atomlu parafinik hidrokarbonlar izomerik yapıda bulunabilirler; izomer, aynı sayıda karbon ve hidrojen atomu içeren, fakat karbon atomlarının düzenlenmeleri farklı olduğundan değişik fiziksel ve kimyasal özellikler gösteren maddelerdir.

Normal parafinlerde karbon atomları bir zincir yapısında düzenlenirken izoparafinlerde bir zincir iskelet üzerinde dallanmış başka zincirler bulunur. Örneğin sekiz karbon atomlu (C8H8) normal oktan (düz zincirli) ve izooktan (2,2,4-trimetilpentan, dallanmış zincirli) izomerik yapıya tipik bir örnektir. Dallanmış zincirli parafinler hampetrolün daha ağır fraksiyonlarında bulunur.




Naftenik Hidrokarbonlar

Naftenler, CnH2n Genel formüllü ve bazı karbon atomları halkalı (siklik) yapıda düzenlenmiş doymuş hidrokarbonlardır. Ham petrolün, çok hafifleri hariç, her fraksiyonunda bulunurlar; daha çok beş ve altı karbon atomlu tek-halkalı naftenler (monosiklo-parafinler) şeklindedirler. Tek halkalı naftenlerin genel formülleri olefinler gibi CnH2n şeklindedir. İki halkalı naftenler (disikloparafinler) nafta ürününün ağır fraksiyonunda bulunur.



Aromatik Hidrokarbonlar

Naftenik hidrokarbonlarda olduğu gibi, aromatik bileşiklerde de bazı karbon atomları bir halka şeklindedir, fakat birbirlerine tek bağla değil, aromatik bağlarla bağlanmışlardır. Aromatik yapının genel formülü CnH2n–6.dır; örneğin en basit aromatik bileşik benzenin formülü C6H6 dır.



En kompleks aromatikler olan polinükleer (veya polisiklik aromatik hidrokarbonlar, PCA veya PAH) aromatik bileşikler hampetrolün oldukça ağır fraksiyonlarında bulunur. Aromatik hidrokarbonlar grubundan olan bu sınıfının önemli bir özelliği çözünürlüğüdür. Asfaltenler karbon disülfürde (veya DMSO gibi sülfürlü hidrokarbonlarda) çözünürler, fakat n-pentan ve n-heptan gibi hafif hidrokarbonlarda çözünmezler. Birbirlerine yapışık aromatik halkalar içerirler, halkaların kenarlarında alifatik ve/veya naftenik zincirler, aromatik halkalarda nitrojen, sülfür, oksijen atomları ve vanadyum ve nikel kompleksleri bulunabilir.

Asfaltenler uçucu olmayan, yüksek molekül ağırlıklı petrol fraksiyonlarıdır. Birbirine yapışık aromatik halkalardan oluşurlar ve homojen olmayan düz levhalar şeklindedirler Ayrıca heptanda çözünmediklerinden hampetrolde sıvı halde değil, katı dispersiyon halinde bulunurlar; birbirlerine doğru çekilerek aglomerizasyon yapma eğilimindedirler.

Asfaltenler hampetrolde dispersiyon halinde bulunurlar ve reçinemsi bir yapıdadırlar. Bunlar, petrolün en yüksek molekül ağırlıklı ve en büyük yapılı bileşenleridir, belirli bir erime noktaları olmadığından yüksek karbon kalıntısı verirler, aglomere olarak kitap-yaprakları görünümünde yapılar oluştururlar.


Diğer Hidrokarbonlar

a. Alkenler: Genel formülleri CnH2n olan mono-olefinlerdir ve zincirde tek karbon-karbon çift bağı içerirler. En basit alken etilende, çift bağla bağlanmış iki karbon atomu ile dört hidrojen atomu vardır. Parafinlerde olduğu gibi, dört veya daha fazla karbon atomu içeren olefinler yapısal izomerler oluştururlar. Olefinler hampetrolde çok azdır, çoğunlukla termal ve katalitik kraking işlemleriyle meydana gelirler.


b. Dienler ve Alkinler: Dienler diolefinlerdir, iki karbon-karbon çift bağları vardır. Diğer bir doymamış hidrokarbonlar grubu da alkinlerdir, molekül içinde karbon-karbon üçlü bağ içerirler. Bu her iki hidrokarbonlar serisinin de genel formülleri CnH2n-2.dir. 1,2-Bütadien ve 1,3-bütadien gibi diolefinler ve asetilen gibi alkinler, C5 lerde ve krakingden çıkan hafif fraksiyonlarda bulunur.

Olefinler, diolefinler ve alkinler doymamış bileşiklerdir, karbon atomlarının tüm valenslerini doyurabilecek sayıda hidrojenden yoksundurlar; parafinler ve naftenler-den daha reaktiftirler ve hidrojen, klor ve brom gibi diğer elementlerle kolaylıkla birleşirler. Aşağıda tipik bazı dienler ve alkinlerin formülleri verilmiştir.



2. Hidrokarbon Olmayanlar

Hampetrolde karbon ve hidrojenden oluşan hidrokarbonlardan başka diğer bazı elementler içeren bileşikler de bulunur; bu elementlere heteroatomlar (“diğer atomlar”) denir. Heteroatomlar bağlanmış karbon ve hidrojenli bir bileşik hidrokarbon değildir. Hampetrolde bulunan başlıca heteroatomlar sülfür ve nitrojendir, ayrıca çok az vanadyum, nikel, sodyum ve potasyum da bulunur.

Sülfür Bileşikleri

Sülfür bileşiklerinin tipi ve miktarı hampetrolün bulunduğu yere göre ağırlıkça %2-6 arasında değişir. %1’den dazla çözünmüş hidrojen sülfür içeren hampetrol “sour (acı)” petrol olarak sınıflandırılır. Sülfürlü bileşiklerin kendilerine özgü rahatsız edici kokuları vardır, ki bu özellik onların hemen algılanmasını sağladığından, özellikle sağlık yönünden çok tehlikeli olan bu bileşiklerden sakınmayı kolaylaştırır.

Hampetrolde kükürt ya hidrojen sülfür (H2S) halinde, ya bileşikler (örneğin, merkaptanlar, sülfürler, disülfürler, tiofenler, v.s.) halinde veya elementel sülfür şeklinde bulunur ve ısıl dayanıklılıkları zayıftır; rafinasyon sırasında parçalanarak hidrojen sülfür ve basit organik sülfür bileşiklerine dönüşürler. Hidrojen sülfürdeki bir hidrojen atomunun yerine bir hidrokarbon grubunun girmesiyle merkaptanlar meydana gelir; bunlar, hampetrolün distilasyonu sırasında oluşurlar. Hidrojen sülfürdeki iki hidrojen atomu da hidrokarbon gruplarıyla yer değiştirdiğinde sülfür bileşikleri meydana gelir; örneğin, tiyofen (C4H4S) gibi. Her hampetroldeki sülfürlü bileşikler miktar ve tip olarak farklıdır, fakat ağır fraksiyonlarındaki miktarları daha fazla, daha kararlı ve daha karmaşık yapıdadırlar.

Hidrojen sülfür, rafineri proses ünitelerinde korozyona neden olan koşullardan en önemlisidir. Diğer korozif bileşikler elementel kükürt ve merkaptanlardır. Korozif sülfür bileşikleri fena kokuludur.

Rafineri ekipmanları, boru sistemleri ve tankların yapımında kullanılan demir ve çelik malzemeye kükürtlü bileşiklerin korozif etkisiyle piroforik demir sülfat oluşur. Kükürtlü bileşikler içeren petrol ürünlerinin yanmasıyla, sülfürik asit ve sülfür dioksit gibi istenmeyen maddeler açığa çıkar.



Oksijenli Bileşikler

Petrolde bulunan oksijenli bileşikler oldukça komplekstir ve bir kısmının yapıları henüz tam olarak tanımlanamamıştır. Petrolün distilasyonunda bazı bileşiklerin parçalanarak yan zincirlerinde karboksilik asitler bulunan ve naftenik asitler denilen halkalı yapıların oluştuğu, kraking prosesleri sonunda da bazı fenolik bileşiklerin bulunduğu bilinmektedir. Rafineri akımlarından elde edilen verilerden de yararlanılarak yapılan analizlerle, petroldeki oksijenli bileşiklerin çoğunun karmaşık yapılı karboksilik asitler, fenoller ve kresoller olduğu, esterler, amidler, ketonlar ve benzofuranlar gibi asidik olmayan bileşikleri daha az bulunduğu saptanmıştır. Asfaltlar yüksek-oksijenli bileşikler içerirler.

Çoğu asidik karakterde olduğundan oksijenli bileşiklerin hampetrol ve fraksiyonlarından uzaklaştırılmaları gerekir. Ham petrolün toplam asit değeri %0.03-3 arasında değişebilir. Katalitik proseslere verilen akımlarda S ve N kontrol altında tutulduğundan oksijenli bileşikler önemli bir sorun yaratmaz.

Asidik oksijenli bileşikler:



Asidik olmayan oksijenli bileşikler:


Nitrojenli Bileşikler

Ham petrollerin çoğunda nitrojen miktarı ağırlıkça %0.1’den azdır. Nitrojenli bileşikler ısıya dayanıklı olduklarından hafif rafineri akımlarında eser miktarlarda bulunurken, yüksek kaynayan fraksiyonlarda daha fazladırlar. Nitrojen, hafif fraksiyonlarda bazik bileşikler şeklindedir, daha ağır fraksiyonlarında ise, çoğunlukla, non bazik (baz olmayan) haldedir ve eser miktarlarda Cu, V, Ni metaller içerebilir. Proses fırınlarında nitrojen oksitler oluşur. Katalitik kraking ve hidrokraking proseslerinde nitrojen bileşiklerinin bozunmasıyla amonyak ve siyanürler meydana gelerek katalizörlere zehir etkisi yapar; bu nedenle katalitik proseslere verilen akımlar hidrotreating prosesinden geçirilerek nitrojen içeriği zararsız seviyelere düşürülür.