Alternatif Yakıtlar (alternative fuels)

Benzinin motor yakıtı olarak kullanılmaya başlamasından (19. yüzyılın sonları) önceki yıllarda ilk prototip iç yanmalı araçlarda petrol bazlı olmayan bazı yakıtlar kullanıldı(1860’lar). Örneğin, doğal gaz (veya metan) benzeri bir gaz olan kömür gazı, kurşunlu asidik bataryalarda depolanan elektrik enerjisi (1830-1920’ler), mısırdan elde edilen ve ‘çiftlik alkolü’ denilen etanol (1880’ler), propan (1930’lar) bugün alternatif yakıtlar olarak adlandırdığımız yakıtlardan bazılarıdır.

Alternatif yakıtların gündeme gelmesi 1970’li yıllardaki petrol kriziyle başladı, zamanla çevre koruma  ve sağlık yönetmeliklerinin devreye girmesiyle paralel olarak da geliştirildi. Günümüzde alternatif yakıt olarak kabul edilen yakıtlar propan (LPG), doğal gaz, biyoyakıtlar, elektrik, hidrojen ve kömür-bazlı sıvı yakıtlardır. Bunlardan bazıları konvensiyonal yakıtlara benzerler ve konvensiyonal motorlarda, yakıt sisteminde çok küçük değişikliklerle veya herhangi bir değişikliğe gerek olmadan kullanılabilirler. Alternatif yakıtların bazıları ise farklıdır; kullanılan motorlar ve yakıt sistemleri tamamen değişiktir.


Doğal gaz kuyularından veya hampetrol üretimi sırasında yan ürün olarak elde edilen, çoğunluğu metan olan bir fosil yakıttır. Genellikle yerleşim alanlarında (konutlar, oteller, v.s.) ve endüstride kullanılır. Gaz halindedir; sıkıştırılmış gaz veya sıvılaştırılmış halde depolanır veya kullanılır; yolcu araçları gibi hafif-iş araçlarında gaz hali, otobüsler ve tankerler gibi ağır iş-araçlarında sıvılaştırılmış hali tercih edilir.

Doğal gazla çalışan araçların eksoz gazlarındaki emisyon değerleri, benzinle kıyaslandığında fevkaladedir; tanecik yapılı maddeler yok sayılabilir, karbon monoksit emisyonu %65-95, hidrokarbon emisyonları %80, NOx ise %30 daha azdır. Sera gazları emisyonları da benzine göre daha düşüktür.

Doğal gazlı araçların bir dezavantajı bir depoyla ancak 150-300 km kadar yol alınabilmesidir; benzinli araçlarda bu mesafe 450-700 km dolayındadır. Bu nedenle doğal gaz genellikle şehirlerde veya diğer sabit alanlardaki kamyonlar veya yük araçlarında kullanılır. Doğal gazın temel tüketim alanları yerleşim yerleridir (ısıtma sistemleri ve mutfak ocakları gibi).

Doğal gaz pek çok yönden bezine göre daha güvenli bir yakıttır; zehirli değildir, benzine kıyasla daha zor tutuşur ve yoğunluğu düşük olduğundan havada çok çabuk dağılır. Doğal gaz renksiz ve kokusuzdur, LPG’de olduğu gibi herhangi bir kaçak durumunda kolaylıkla algılanması için özel koku katkı maddesi içerir.

Doğal gaz yüksek basınçlarda sıkıştırıldığından ve çok yüksek basınçlar altında sıvılaştırılabildiğinden tanklarda olabilecek herhangi bir arıza son derece tehlikelidir; bu nedenle tanklar kullanılmadan önce çarpma, düşme, hatta ateş etme gibi çok ağır testlerden geçirilir.


Sıvılaştırılmış petrol gazları doğal gazın işlenmesi sırasında ve hampetrolün rafinasyonunda yan ürün olarak çıkar. LPG normal şartlar altında gaz halindedir, araçlarda veya konutlarda kullanıma verilmeden önce sıvılaştırılarak taşınır.

Çevre performansı yönünden değerlendirildiğinde LPG’li araçlar daha az ozon-yapıcı emisyonlar verir; şartnameler eksoz gazlarını uçucu organik maddeler, <%33, NOx <%20, karbon monoksit <%60 olarak sınırlar.

Enerji performansı benzinle kıyaslandığında biraz düşüktür; ancak diğer alternatif yakıtlar arasında en yüksek enerji içeriğine (hacim bazında) sahiptir.

LPG’nin tutuşma sıcaklığı benzinden daha yüksektir ve tutuşması için havadaki konsantrasyonunun daha fazla olması gerekir. LPG basınç altında depolandığından özel ve gerekli tüm testlerden geçmiş güvenilir tanklar kullanılma zorunluluğu vardır, dolayısıyla tehlikeli durumlarla karşılaşılma olasılığı çok azdır. LPG kokusuzdur; kolay algılanması için koku verici katkı maddesi ilave edilir.


Hidrojen su molekülünün bir parçası olduğundan dünyada en fazla bulunan elementtir (hidrojen molekülü olarak eser miktarlardadır).

Su önemli bir hidrojen kaynağıdır; elektroliz metotlarıyla H2 ve O2 haline dönüştürülür. Diğer bir hidrojen kaynağı fosil yakıtları ve hidrokarbonlardır. Hidrojen sıfır-emisyonlu yakıt pillerinde kullanıldığından önemli bir yakıttır. Yakıt sürekli olarak beslendiğinden yakıt piliyle çalışan bir aracın yakıt ikmali veya batarya şarjı gibi gereksinimleri olmaz. Bazı firmalar 2004 yılından itibaren yakıt pilli araçlar üretmeye başlamışlardır. Hidrojen üretiminde kullanılan yakıt genellikle benzin veya metanoldür. Hidrojenin çok kolaylıkla alevlenebilmesi ve maliyet fiyatı önemli faktörlerdir.


Biyodizel

Biyodizel soya fasulyesi yağı gibi yağlı bitkilerden ve atık yemek yalarından üretilen sentetik dizel yağıdır. Konvensiyonal dizele kıyasla daha pahalı olmasına rağmen bazı önemli avantajlara sahiptir; en önemlisi de konvensiyonal dizele çok benzemesi ve halen kullanılmakta olan dizel motorlarında kullanılabilmesidir.

Biyodizel, konvensiyonal dizele genellikle %20 kadar karıştırılarak kullanılır; böyle bir yakıt ‘B20’koduyla tanımlanır. Daha yeni model araçlarda daha yüksek konsantrasyonlarda da kullanılabilmektedir. Biyodizelin (B20 veya daha yüksek konsantrasyonlu karışımlar) yanmamış hidrokarbonlar, karbon monoksit ve partikül madde emisyonları önemli derecelerde düşüktür; dolayısıyla sağlık yönünden konvensiyonal dizelden çok daha elverişli bir yakıttır.

Aynı miktarda biyodizel ve konvensiyonal dizel yakıtıyla alınan yol değişmez, ayrıca biyodizelin sülfür miktarı düşük olduğundan motorun bakım masrafları azalır. B20’den daha konsantre biyodizel yakıtlar kullanılması durumunda motor yakıt sisteminde küçük değişiklilere gerek olabilir; çünkü biyodizel etkili bir çözücüdür, motor contalarında tahribat yapabilir.

Güvenlik yönünden konvensiyonal dizele kıyasla önemli bir avantajı alevlenme noktasının daha yüksek olmasıdır; daha zor tutuşur. Bunun dışında bir konvensiyonal dizelle aynı koşulları içerir.

Etanol

Etanol (etil alkol) basit şekerlerin fermentasyonu ve distilasyonuyla elde edilen bir alkoldür. Etanol bir içkidir, yakıt veya endüstriyel amaçlı kullanımlarda içecek özelliğini bozacak bazı maddeler ilave edilir. Benzin harmanına az miktarlarda katkı maddesi olarak ilave edildiği gibi, örneğin, %85 gibi yüksek oranlarda karıştırılarak alternatif yakıt olarak kullanılır; böyle bir yakıt ‘E85’ olarak koduyla tanımlanır.

Etanolün enerji içeriği düşük olduğundan aynı miktarda benzinle alınan yol  yaklaşık %29 kadar azalır. Bu durum daha büyük depo kullanılarak kısmen düzeltilebilir. Etanollü yakıtın diğer bir dezavantajı soğuk havalarda motorun ilk çalışma zorluğudur; böyle bir durumla karşılaşmamak için E85 yakıtı hazırlanırken benzine karıştırılan etanolün çok saf (özellikle susuz) olması zorunludur; karışım yakıttaki %15 benzin soğuk havalarda kolay ilk çalıştırma performansı için yeterlidir.

Benzin motorlu araçların etanollü yakıt kullanabilmesi için yakıt sistemlerinde küçük değişiklikler yapılması gerekebilir.

Etanollü yakıtların en önemli avantajı çevre kirliliğini azaltmalarıdır; ozon yapıcı emisyonlar benzinli motorlara kıyasla %30-50 kadar daha azdır, karbon monoksit emisyonu daha düşüktür. Ayrıca, etanollü yakıtta benzen, toluen gibi toksik maddeler miktarı düşük olduğundan emisyon gazlarındaki toksik bileşikler de düşüktür. Bu avantajlara karşın, katalitik konverterle önemli derecelerde kontrol altında tutulursa da benzine göre daha fazla formaldehit ve asetaldehit emisyonları oluşur.

Etanollü yakıtın diğer bir avantajı daha az sera gazları emisyonudur; örneğin E85 yakıtı kullanıldığında %14-19 dolayında daha az sera gaz emitlenir, bu değerin 2010 yılına kadar %70-90 kadar daha düşürülmesi yönünde araştırmalar yapılmaktadır. Etanollü yakıt benzinden daha güvenlidir; normal şartlar altında alevlenme olasılığı daha düşüktür ve buharları havada daha çabuk dağılır.

Metanol

Metanol alkol gurubu bileşiklerin en basitidir, ‘odun alkolü’ olarak da adlandırılır. Çoğunlukla doğal gazdan elde edilirse de kömür ve biyokütleden de üretilebilir. Yakıt olarak benzine %85 oranında karıştırılarak (M85) veya saf halde (M100) kullanılabilir.

Metanollü yakıtın benzine göre en önemli avantajı yüksek çevre performansıdır; örneğin, M85 yakıtının ozon yapıcı maddeler emisyonu %30-50 daha düşüktür, ancak formaldehit emisyonu daha yüksektir.

Aynı miktarda benzinle alınan yol yönünden değerlendirildiğinde metanollü yakıtın ekonomisi daha düşüktür; 1 galon benzinin enerjisine eşdeğer enerji için yaklaşık 1.77. galon metanol gerekir; yani enerji kaybı %40 dolayındadır.

Metanol benzinden daha güvenli bir yakıttır; metanol buharlarının ağırlığı havadan çok az fazla olduğundan daha çabuk dağılır, tutuşması için havadaki  konsantrasyonunun daha fazla olması gerekir, ve yandığında daha az ısı açığa çıkar.

FISCHER TROPSCH YAKITLAR

Kömür, doğal gaz ve diğer hidrokarbonlardan sentetik dizel yakıtı elde etme çalışmaları yüz yıldan daha eskiye dayanır; 1902 yılında Fischer ve Tropsch adlı iki bilim adamının geliştirdiği prosesle ‘katalizörlü ortamda önce sentez gazı denilen karbon monoksit ve hidrojen karışımı, bundan da sıvı hidrokarbonlar elde edilmiştir. Proses, bilim adamlarının adlarıyla ‘Fischer-Tropsch’ prosesi olarak adlandırılmıştır.


ELEKTRİK

Elektrikli bir araçta güç kaynağı olarak iç yanmalı bir motor yerine bir elektrik motoru bulunur. Motorun enerjisi bir dizi reşarj edilebilir batarya tarafından sağlanır; motor çalışmazken bataryalar şarj olur. Bu tür araçlar çalıştıklarında  herhangi bir yakıt yanması olmadığından sıfır emisyonlu araçlardır. Elektrik üretimi sırasında oluşan emisyonlar ise fakat benzinle kıyaslanamayacak kadar düşük seviyelerdedir.

Elektrikli araçların çevre performansları çok iyidir, toksik ve ozon yapıcı emisyonları düşüktür. Lokal elektrik üretiminde kullanılan yakıta bağlı olarak emisyonlar benzinli araçlara kıyasla %90’a kadar daha düşük olabilmektedir.

Günümüzde kullanılmakta olan tam şarj olmuş bir elektrikli araç 70-200 km kadar yol alabilmektedir; benzinli bir aracın 700 km’ye kadar olan ulaşım mesafesi yanında oldukça düşük bir yol performansıdır. Ayrıca bataryaların şarj olması için 3-8 saate gereksinim vardır, oysa benzinli bir aracın deposuna benzin doldurmak ancak birkaç dakika alır.

Elektrikli araçlarda yakıt doldurma, dolayısıyla yakıtın dökülmesi, sıçraması, alevlenmesi veya yakıt buharlarını soluma gibi sorunlarla karşılaşılmaz. Reşarj sistemi herhangi bir elektrik şokuna maruz kalma olasılığını ortadan kaldırır. Herhangi bir kaza halinde araçta yakıt bulunmadığından yangın çıkması tehlikesi yoktur; ancak bazı bataryalarda asit bulunduğundan çarpışan sırasında bataryanın parçalanması asit sızıntısına yolaçabilir.

Yakıt Pilleri ve Hibrid (Melez) Araçlar

Bataryayla çalışan elektrikli araçlar çok pahalıdır ve yukarıda kısaca değinilen bazı dezavantajları da vardır; bu nedenlerle yakıt pilleriyle çalışan hibrid elektrikli araçlara olan eğilim artmaktadır. Bataryalar, elektrik ileticiler ve hafif malzemeler üzerinde yoğun çalışmalar ve araştırmalar sürdürülmektedir.

Yakıt Pilli Araçlar

Yakıt pilleriyle çalışan bir aracın gücü, konvensiyonal araçlarda olduğu gibi bir yakıtın yanmasıyla değil, kimyasal reaksiyonlarla elektrik üretimi yoluyla çalıştırılan bir elektrik motorundan sağlanır. Bataryayla çalışan elektrikli araçlardan farklı olarak yakıt pilli araçlarda bir yakıt tankı bulunur; böylece bataryanın şarj olması için gereken uzun süre ortadan kaldırılmıştır. Teknoloji henüz deneme aşamasında olmasına rağmen sistem son derece verimlidir.

Hibrid Araçlar

Bu tür araçlarda bir elektrik motoru ve bir benzin (veya dizel) motoru birarada dizayn edilmiştir. Böyle bir kombinasyonla çok yüksek yakıt ekonomisi ve düşük eksoz emisyonları sağlanır. Hibridlerde konvensiyonal yakıtın yanmasıyla sağlanan güç eşanlı olarak tekerleklere ve elektrik jeneratörüne iletilir; dolayısıyla araç daha büyük bir güç kazanır.

KÖMÜR BAZLI SIVI YAKITLAR

Alternatif yakıtlar sınıfında yer almasına karşın kömürden elde edilen sıvı yakıtların ticari kullanımı yaygın değildir. Nedenleri arasında üretim maliyetinin yüksekliği ve çevre kirliliği yaratması sayılabilir.


GERİ (hampetrolden petrokimyasallara)