Biyosensör (biosensor)

Biyosensör, spesifik biyokimyasal reaksiyonlarla kimyasal bileşikleri saptayan bir cihazdır.

Bir biyosensör, kimyasal bileşikleri, genellikle elektrik, termal veya optik sinyaller şeklinde algılamak için, izole edilmiş enzimler, immün kompleksler, dokular, organeller veya tüm hücrelerin aracılık ettiği biyokimyasal reaksiyonları kullanabilir.

Bir biyosensörün çalışma prensibi Şekil-1’de şematik olarak gösterilmiştir. Sistem analit, reseptör, transduser ve signal prosessörden oluşur. Analit, ölçümün yapıldığı substans, küçük moleküller (şekerler, üre, kolesterol, glutamik asit, …) veya makromoleküllerdir (nükleik asitler, polipeptidler, …). Reseptör, ölçülen maddelere tepki veren algılama elementi, transducer ise fiziksel veya kimyasal değişimleri, büyüklüğü analitin miktarı ile orantılı olan başka bir fiziksel sinyale (genel olarak elektronik sinyaller) dönüştüren bir cihazdır.

Biyosensörler, test numunelerinde belirli moleküllerin veya biyolojik yapıları ve miktarlarının belirlenmesini sağlayan yapılardır. Örneğin, biyolojik örneklerde gıda zehirlenmesi (botulizm) veya kızıl hastalığına neden olan etken maddeyi tespit etmek için bir biyosensör, bu mikroorganizmaların küçük DNA parçalarını 10-15 bazlı sentetik oligonükleotidler kullanarak tespit edebilecek şekilde ayarlanabilir (bu durumda hata olasılığı milyarda bir). Altın nanoküreler oligonükleotidlerle fonksiyonalize edilebilir; hedef DNA‘yı tanıyan altın nanoküreler, lokal konsantrasyonda bir artışa neden olan ve çözeltideki renklerini değiştiren kümeler oluşturur (Şekil-2).


Şekil-1: Biyosensörlerin çalışma prensibi



Şekil-2: Altın nanokürelerin hedef DNA ile nanoküre clusterlere dönüşümü