Rafineri ve petrokimya komplekslerinde temel ünitelere veya
fabrikalara servis sağlayan ve ‘Yardımcı İşletmeler’ ve ‘Diğer Servisler’
olarak adlandırılabilecek hizmetlerden, SU ÖNARITMA, BUHAR ÜRETİM, TÜRBİNLER,
ELEKTRİK GÜCÜ, SOĞUTMA KULELERİ, HAVA-AZOT ve ATIK SU İŞLEMLEME Üniteleri
Yardımcı İşletmeler olarak sayılabilir.
Diğer sistemler çok çeşitlidir; bunlar aşağıdaki şekilde
gruplandırılarak ele alınmıştır:
·
Isı Değiştiriciler, Soğutucular, Isıtıcılar
·
Basınç Düşürme (Relief) Ve Baca (Flare) Sistemleri
·
Borular, Bağlantı Parçaları, Vanalar
·
Pompalar, Fanlar, Kompresörler
·
Ölçme Cihazları
·
Gemi Ve Tanker Operasyonları
·
Depolama Ve Sanayideki Kaplar
1.
YARDIMCI İŞLETMELER
1.1. Su
Önarıtma
Rafineriler ve diğer kompleks proses fabrikalarında çeşitli
kalitede fazla miktarda suya ihtiyaç vardır. Su genellikle barajlar veya
göllerden sağlanır ve ham su havuzlarında toplanır. Burada gerekli işlemlerden
sonra kullanım yerlerine dağıtılır; başlıca tüketim alanları olarak, soğutma
kuleleri, proses suyu, demineralize ünitesi besleme suyu, içme suyu (özellikle
büyük komplekslerde) ve diğerleri (yangın suyu, temizlik, v.s., gibi)
sayılabilir.
Ön arıtma ünitesindeki temel işlemler sudaki asılı maddeleri
ve bulanıklığı gidermek, soğutma suyu sisteminde karbonat oluşumunu önlemek için
proses suyunu yumuşatmak ve pH ayarlamak, içme suyu olarak kullanılacak kısmı
dezenfekte etmek ve gerekli şartname sınırlarını karşılayacak özelliklere
getirmektir. Örnek bir su ön arıtma ünitesinin prosesleri üç aşamada
toplanabilir: 1. Ham suyun işlenmesi, 2. İçme suyunun işlenmesi, 3. İşlemlerde
toplanan çamurun uzaklaştırılması.
Berrak, kokusuz, renksiz bir su elde etmek için sudaki asılı
katı maddeler, safsızlıklar ve mikroorganizmalar çöktürülerek uzaklaştırılır.
Çöktürmede, doğal sedimentasyon da denilen mekanik yöntemler ve kimyasal
metotlar uygulanır.
Stokes
Kanunu
v = çökelme hızı, cm/s, r =
yoğunluk, g/cm3, r = tanecik çapı, cm, m = akışkanın (su) dinamik
viskozitesi, S= taneciğin havuzda alıkonma süresi, V = havuzun hacmi, m3,
L = suyun havuzdan akış hızı, m3/saat
|
Su Arıtma
Kimyasal Maddeleri:
Koagülantlar;
aluminyum sülfat (alum), polialuminyum klorür, ferrik klorür, ferrik sülfat.
Flokülantlar;
polimerler polielektrolitler; poliakrilamidler, poliamidler.
Klorür
bileşikleri; kalsiyum hipoklorür, sodyum hipoklorür.
Diğerleri;
sodyum karbonat, kalsiyum hidroksit, sodyum aluminat, potasyum permanganat,
silika kumu, sülfürik asit, sodyum hidroksit, hidroklorik asit
|
a. Mekanik Çöktürme
İçme suları ve sanayi sularının temizlenmesinde mekanik
temizleme bir ön-işlemdir; sonraki kimyasal arıtmanın daha etkin ve ekonomik
olmasını sağlar.
Su ham su havuzlarında bekletilir; bekletme süresi suyun
içerdiği asılı maddelerin yoğunlukları, büyüklükleri, biçimleri, akışkanlıkları
gibi bazı özellikleriyle havuzun derinliği ve suyun havuzdan akış hızı gibi çok
sayıda parametreye bağlıdır; son iki parametrenin suyun havuzda alıkonma
süresiyle olan ilişkisi Stokes kanunuyla tanımlanır. Mekanik çöktürme, çok
küçük taneciklerin ve koloidal maddelerin çökme hızları çok düşük olduğundan
süspansiyon haldeki organik ve inorganik bazlı maddelerin çöktürülmesinde çoğu
zaman yetersiz kalır. Bu durumda akımın kum filtrelerinden geçirilmesi veya
kimyasal yöntemlerle temizlenmesi gerekir. Kum filtreleri çok incedir, kısa
sürede tıkanır ve temizlenmesi zaman alıcı bir işlemdir. Bu nedenle genellikle
kimyasal arıtma tercih edilir.
Kimyasal çöktürme, emülsiyon ve süspansiyon haldeki asılı
taneciklerin çökelmelerini engelleyen kuvvetleri kaldırmaya dayanır; bunlar,
Brown hareketleri ve elektriksel yüktür.
İlk işlem suya klor, alum (aluminyum sülfat) ve polimerik
maddeler ilave edilerek mikroorganizmaların öldürülmesidir; bu proses
ön-işlemlemedir. Bunu koagülasyon ve flokülasyon izler;
ilave edilen kimyasal maddelerin dağıtılması için su hızla karıştırılır ve
flokülasyon/sedimentasyon havuzuna gönderilir; buradaki kimyasal maddeler
sudaki safsızlıklara bağlanarak “flok” denilen büyük partiküller oluşturur.
Sedimentasyon, flok taneciklerin çökeltme havuzunun dibinde çökelmesidir; çökeltiler
buradan çamur tankına alınır, sulu kısım filtrelere verilerek süzülür. Son
aşama klorlamadır; klor sudaki bakterilerin çoğalmasını engeller.
1.2. Buhar
Üretim
Buhar, buhar üretim fabrikalarında üretilir ve/veya çeşitli
proses ünitelerinde (ısı kullanan) flue gazdan veya diğer kaynaklardan elde
edilir. Isıtıcılarda (fırınlar) yakıcılar (bekler) ve yakma hava sistemi
vardır.
Isı değiştirmenin gerçekleştiği kazanlarda (boiler), flue
gazın kaçmasını önlemek için bir basınç sistemi bulunur. Isı transferinin
maksimum olması için boilerler, su-buhar karışımını taşıyan çok sayıda tüpten
oluşmuştur. Bu tüpler, boilerin tepesindeki buhar-dağıtım dramlarının ve
dibindeki su-toplama dramlarının aralarından geçer. Buhar, buhar dağıtım sistemine
girmeden önce buhar dramından süper ısıtıcıya akar.
Su sabit basınç altında ısıtıldığında kaynayıncaya kadar
sıcaklığı yükselir. Buharlaşan suyun sıcaklığı, buharlaşma süresince sabit
kalır. Her basınca uygun bir kaynama sıcaklığı vardır; buna "doygunluk
sıcaklığı" denir. Örneğin,14.7 psi (1 atm.) basınçta suyun doygunluk
sıcaklığı 212 0F (100 0C) tır. 14.7 psi ve 70 0F
daki su doygun değildir, doygun olabilmesi için 212 0F a kadar
ısıtılması gerekir.
Doygunluk sıcaklığında su içermeyen buhara "doygun
(saturated) buhar" denir. Susuz ısınmış buhara ısı ilave edilirse
sıcaklığı yükselir ve "aşırı doygun (super-heated) veya "kızgın
buhar" haline geçer.Aşırı doygun buharın özelliği sıcaklık ve basıncıyla
belirtilir. Ancak, doygunluk sıcaklığındaki bir buhar kuru olabilir (susuz)
veya az miktarda su içerebilir.Bu gibi ıslak buharı tanımlamak için basıncı ve
kalitesi belirtilmelidir.
kuru buhar ağırlığı
kalite = ———————————————
kuru buhar ağırlığı
+ su ağırlığı
Belirli bir sıcaklıktaki su, bu sıcaklığın karşıladığı
basıncın üstünde bir basınçta tutulabilir; örneğin 212 0F daki
su,14.7 psia yerine 200 psia gibi bir basınca getirilebilir.
Buna"sıkıştırılmış su" denilmektedir. Sıkıştırılmış suyun bir
özelliği, ısı ilavesiyle buharlaşma olmadan sıcaklık yükselmesi
sağlanabilmesidir. Sıcaklıktaki yükselme, uygulanan yüksek basınçtaki doygunluk
noktasına kadar sürer.
Buhar üretimin önemli bir kısmı besleme suyu (feed water)
ikmalidir. Sisteme ne kadar çok su girerse, o kadar fazla buhar çıkar. Buhar
üretiminde kullanılan su, mineraller ve çözünmüş safsızlıklar gibi
kirliliklerden arındırılmış olmalıdır; bunlar, sistemi arızalandırır veya
operasyonu etkileyebilir. Asılı (süspansiyon) maddeler ve yağ, sistemde
çizikler ve tortu oluşmasına sebep olacağından, koagülasyonla veya süzerek
atılmalıdır.
Çözünmüş gazlar, özellikle karbon dioksit ve oksijen kazanda
korozyona neden olacağından hava giderme (deaerasyon) ve işlemlemeyle
uzaklaştırılır.
Çözünmüş mineraller (metalik tuzlar, kalsiyum, karbonatlar,
v.s., gibi) çiziklere, korozyona ve türbin kanatlarında kalıntılara sebebiyet
vereceğinden kireç veya soda külüyle işlem yapılarak sudan ayrılır.
Sirkülasyona döndürülen soğuk su da hidrokarbonlar ve diğer kirlilikler
nedeniyle temizlenmelidir.
Ham kazan besleme suyunun özelliklerine bağlı olarak,
“berraklaştırma, çöktürme, süzme, iyon değiştirme, hava giderme (deaerasyon) ve
iç (dahili) işlemleme” olarak altı grupta toplanan işlemlemelerin tümü veya bir
kısmı uygulanabilir.
2. Isıtıcı-Yakıt
Isıtıcılar, tek bir yakıt veya birkaç yakıttan oluşan
karışımlar kullanır; bunlar arasında rafineri gazları, doğal gaz, fuel oil ve
toz kömür sayılabilir. Rafineri atık gazı (off-gaz) proses ünitelerinden
toplanır ve bir yakıt-gazı dengeleme dramında doğal gaz ve LPG ile
birleştirilir. Denge dramı sabit sistem basıncını sağlar, ayrıca, gaz
buharlarındaki aslı sıvı taneciklerinin otomatik olarak ayrılmasını ve dağıtım
sistemi içine iri kondensat damlalarının taşınmasını engeller.
Fuel oil, tipik olarak hampetrolden doğrudan çekilen ham yağ
ile parçalanmış (krak) residular ve diğer ürünlerin bir karışımıdır. Fuel-oil
sistemi, proses ünitelerinin ısıtıcılarına ve buhar jeneratörlerine, istenilen
sıcaklık ve basınçta yakıt verir.
Fuel-oil sistemi pompalanma sıcaklığına kadar ısıtılır, kaba
bir süzme yapıldıktan sonra bir sıcaklık-kontrol ısıtıcısına verilir ve sonra
ince bir eleme sisteminden geçirilerek yanmaya gönderilir. Örneğin, katalitik
kraking ünitelerinde karbon monoksit boilerlerde, flue gazdaki karbon
monoksitten, tam yanmayla ısı elde edilir. Diğer proseslerde atık-ısı geri
kazanma üniteleri buhar elde ederken flue gazın ısısını kullanırlar.
Sanayi tesislerinde buharın kullanım çevrimi, şematik olarak
Şekil-4’de gösterilmiştir. Tesislerin genel enerji dengeleri çoğunlukla bu
gibi şematik çevrimler üzerinde hesaplanarak kurulur ve sonra detaylandırılır.
Modern Petrokimya ve Rafineri tesislerinde, fabrikaların
ihtiyacı olan buharın üretilmesi dışında, ihtiyaç olan enerji seviyesinin
üzerine buhar üretilerek fazla buhardan elektrik elde edilir. Burada
söylenenler, fabrika buhar dengesi şemasından (Şekil-4) kolayca görülür. Kazandan
üretilen buhar yüksek enerji seviyesindedir. Mesela p = 100 atm, t = 480 0C
gibi, yani elektrik üretimine elverişli yüksek basınçlı ve yüksek sıcaklıklı
kızgın buhardır. Bu buhar elektrik türbinine gönderilip elektrik üretilirken,
türbinin muhtelif noktalarından da fabrikalarda kullanılacak buhar alınır.
Çok yüksek basınçtaki buhar enerjisi ile, türbinden çekilen
(alınan) buharın enerji seviyesi arasındaki fark, enerji elektrik üretiminde
kullanılmış demektir. Tabii bu dönüşüm her çevrimde olduğu gibi belli bir
verimle gerçekleşir. Fabrikalara gerekli proses buharı böylece daha ekonomik
elde edilmiş olur.
Türbinlerin çoğunda bir de yoğunlaştırıcı bulunur.
Fabrikaların ihtiyacı olmayan ancak kazanlarda üretilmiş buharın enerjisinden
tümüyle yararlanmak için buhar yoğunlaştırılır. Yoğunlaşma sırasında sıcaklık
100 0C'nin altına düşürüldüğünde, dışarıyla (atmosfer ile) temas da
kesilmişse, vakum yaratılmış olur. Örneğin, p = 1 in Hg (25.4 mm Hg) mutlak
basınç altında bulunan suyun sıcaklığı 26 0C dir. Oysa p = 1.4 kg/cm2g
basınçtaki doymuş buharın ve suyun sıcaklığı 110 0C dir.
Fabrikalarda ısıtma işlemlerinde, mekanik enerji elde
edilmesinde, veya proseslerde doğrudan yahut dolaylı katılarak kullanılan
buharın mümkün olan miktarda geri kazanılmasına çalışılır. Geri kazanılan,
yoğunlaşmış buharlara kondensat adı verilir. Bazı fabrikalarda proses gereği
buhar da üretilebilir; bunlarda çevrime dahil edilirler. Kazan besleme suyu,
elektrik üretiminden gelen kondensat, fabrikalardan geri dönen kondensat, ve ikmal
suyu ısıtma için kullanılan buharın yoğunlaşması ile oluşan, sulardan oluşur.
Dağıtım sistemi valflar, ekleme parçaları, borular ve
nakledilen buharın basıncına göre uygun bağlantılardan oluşur. Buhar kazanları,
proses üniteleri veya elektrik üretimi tarafından talep edilen en yüksek
basınçta terk eder; sonra, proses pompaları ve kompresörleri çalıştıran
türbinlerde buharın basıncı düşürülür. Rafineride kullanılan buharın çoğu,
çeşitli tiplerdeki ısı değiştiricilerde yoğunlaştırılır (su). Kondensat kazan
(boiler) besleme suyu olarak tekrar kullanılabildiği gibi, atık su işlemlemeye
de gönderilebilir.
Rafineri buharı, elektrik üretimi buhar türbin
jeneratörlerinin çalıştırılmasında da kullanılıyorsa, proses buharı için
gerekenden çok daha yüksek basınçlarda üretilmelidir. Buhar, bir ünitede
birleştirilmiş ısıtıcılar (fırınlar) ve kazanlar (boiler) sisteminde üretilir.
Buhar, basıncı ve sıcaklığına göre çeşitli simgelerle
tanımlanır; XHS buhar: 134 kg/cm2, 540 0C, HHS buhar: 84
kg/cm2, 310 0C, MHS buhar: 45 kg/cm2, 330 0C,
HS buhar: 42 kg/cm2, 392 0C, MS buhar: 18.5 kg/cm2,
300 0C, LS buhar: 5.5 kg/cm2, 195 0C.
Şekil-4: Büyük bir
sanayi tesisinde tipik bir buhar dengesi
Rankine
Çevrimi
Basit güç ünitelerinin ideal veya teorik çevrimi, Şekil-5’de görülen Rankine çevrimi ile tanımlanır; sistem buhar kazanı, buhar türbini, kondenser (düşük basınçlı buharı atmosfer basıncının altına yoğunlaştırır) ve buhar kazanına sıcak suyu basan pompadan oluşur.
m = çevrimin kütle
akışını gösterdiğine göre:
|
Sağlık: Güvenli çalışma eğitimleri
verilmeli ve/veya besleme suyu, kimyasal maddeler, buhar, sıcak su, radyant
ısı, gürültü ve proses örneği alma, kontrol etme, bakım ve programlı duruşlarda
alınacak önlemler ve koruyucu malzeme kullanımının önemi anlatılmalıdır.
Güvenlik: besleme suyu akışı yavaş ve
kazanlar kuruysa tüpler aşırı ısınır ve bozulur. Tersine, akış hızlı olduğunda
fazla su buhar dağıtım sisteminin içine girerek türbinleri bozar. Besleme suyu
operasyonları etkileyecek kirlilikler içermemelidir. Kazanlarda sürekli veya
aralıklarla çalışan boşaltma (blowdown) sistemleri bulunmalıdır; böylece, buhar
dramlarından suyun uzaklaştırılması ve türbin kanatlarında ve aşırı ısıtıcı
tüplerde tortu birikmesi azaltılır. Devreye alma ve devreden çıkarma sırasında
aşırı (süper) ısıtıcıları gereğinden fazla ısıtmamalıdır, gaz kaybı
olabileceğinden (acil durumlar da dahil) alternatif yakıt kaynakları hazır
bulundurulmalıdır. Yanmadan önce fuel gazdan sıvıları uzaklaştırmak
gerektiğinden proses ünitelerinde uygun ekipman bulunmalıdır.
Yangın Önleme ve Korunma: Buhar
üretiminde en yüksek tehlike potansiyeli olan operasyon ısıtıcının devreye
alınmasıdır; bir veya daha fazla yakıcının (bek) sönmesiyle alevlenebilir bir
gaz-hava karışımı oluşabilir. Her tip ünitenin kendine özgü start-up ve acil
durum operasyonu vardır.
1.3. Türbinler
Türbinlerde
elektrik, genellikle gaz veya buharla üretir ve tipik olarak pompalar,
kompresörler, üfleyiciler ve diğer rafineri proses ekipmanlarında
kullanılırlar.
Buharın itme
gücünden yararlanılarak yapılan ısı makinelerinden biri de buhar türbinleridir
(Bak. Rankine Çevrimi). Türbinler rotor adı verilen, bir döner silindir ve ona
buhar püskürten borudan oluşmaktadır. Bu silindirin üzerinde çepeçevre kanatçıklar
vardır; kantçıklara püskürtülen buhar, silindirin dönmesini sağlar. Dönen
rotora bağlı bir mil aracılığıyla mekanik enerji edilir. Yeni geliştirilen
türbinlerde zincirleme enerji üretmektedir. Örneğin rotora gönderilip görevini
tamamlayan buhar, daha sonra ona bağlı bir başka rotora gönderilerek,
zincirleme enerji elde edilebilir. Buhar türbinlerinde, buharın potansiyel
enerjisi kinetik enerjiye ve kinetik enerji de mekanik enerjiye dönüştürülür.
Sabit kanada giren buharın basınç ve sıcaklığı düşürülür. Buna karşılık buhar
belirli bir hız kazanır. Hız kazanmış olan buhar hareketli kanatlara çarparak
mekanik enerji üretilir.
Türbinler buhar
makinelerinden daha küçüktür, daha az yer kaplarlar. Elektrik enerjisi
sağlamada buhar türbinlerinden yararlanılmaktadır. Termik elektrik santrallerinden
türbinlere bağlı dinamolar ve alternatörler aracılığıyla elektrik enerjisi elde
edilmektedir. .
Buhar
Türbinlerinin Sınıflandırılması
Çalışma Prensibine
Göre:
·
Aksiyon Türbinleri; basınç ve sıcaklık düşüşü,
sadece sabit kanatlarda yapılır
·
Reaksiyon Türbinleri; basınç ve sıcaklık düşüşü
hem sabit, hem de hareketli kanatlarda yapılır
Buhar Akış
Doğrultusuna Göre:
·
Eksenel Akışlı Türbinler; buharın türbin içinde
akış doğrultusu türbin mili eksenine paraleldir
·
Radyal ve Çapsal Türbinler; buharın türbin
içinde akış doğrultusu türbin mili eksenine diktir
Çalışma Koşullarına
Göre:
Kondensasyonlu
Türbinler: Bu türbinlerde türbinde buharın çıkış basıncı (P0) atmosfer
basıncının altındadır(yani eksi (-) basınç altındadır). (P0 < Patm
) Bu, türbin çıkışına kondenser adını verdiğimiz ısı eşanjörü yardımıyla
buharın yoğuşturulmasıyla sağlanır. Bütün güç türbinleri (Santral ve Gemi) bu
şekilde yapılır.
Karşı Basınçlı
Türbinler: Bu tipte çıkış basıncı atmosfer basıncının üzerindedir. (P0
> Patm ). Özellikle elektrik ve ısının beraber kullanıldığı
endüstri türbinleri bu tipte yapılır. Burada elektrik üretmenin yanında tesisin
ihtiyacı olan ısıda türbinden çıkan nispeten yüksek basınç ve sıcaklıktaki
buharla sağlanır.
Ara Buhar
Türbinleri: Endüstri tipi türbinlerdir. Bu türbinlerde, belirli basamaklardan
çekilen buhar ile proses ısısı üretilir.
Çift Basınç
Türbinleri: Bu türbinlerde türbinin iki noktasından buhar girişi yapılır. Ana
girişten taze buhar, diğer girişten ise herhangi bir kaynaktan sağlanan daha
düşük basınç ve sıcaklıktaki buhar türbine girer.
b. Gaz Türbinleri
Gaz türbini tersine çalışan bir gaz kompresörüdür.
Sıkıştırılmış gaz türbin kanatçıklarına çarparak milin dönüşünü ve hareketi
sağlar. Gaz türbinleri bazı enerji santralleri ve jet motorlarında kullanılır.
Diğer motor tiplerine göre daha fazla güç üretir fakat daha maliyetlidir. Gaz
türbini, yanma ile açığa çıkan ısı enejisini mekanik enerjiye çevirir.
Bir gaz türbini basit olarak 3 bölümden oluşur:
·
Kompresör; gelen havayı yüksek basınçlara
sıkıştırır
·
Yakma hücresi; yakıtı yakar, yüksek basınçlı,
yüksek akış hızlı gaz üretir
·
Türbin; gelen bu gazın enerjisini kullanır
Türbinin bir ucundan giren hava kompresör tarafından basıncı
artırıldıktan sonra yanma odasında içine yakıt püskürtülmek suretiyle yakılır.
Yanma sonucu yüksek basınç ve sıcaklığa (entalpiye) kavuşan hava türbin
kanatlarına çarparak türbini döndürür.
Üretilen enerji diğer uygulamalarda bir şaftı çevirmek için
de kullanılır. Bu tip gaz türbinlerinde türbin bıçakları çok daha fazla
sayıdadır ve türbine aktarılan kinetik enerji kompresörü çalıştırmak için
gereken enerjiden çok daha fazladır.
SAĞLIK VE GÜVENLİK
Sağlık: Güvenli çalışma eğitimlerine ve/veya gürültü, buhar
ve ısıyla temas-ta, kontrol ve bakım çalışmalarında koruyucu ekipman kullanımı
gereklidir.
Güvenlik: Buhar türbinlerinin deşarj tarafında,
vakumun bozulması halinde hem buhar seviyesini devam ettirmek ve hem de koruma
amacıyla, emniyet vanaları bulunmalıdır. Maksimum çalışma basıncının dizayn
basıncından büyük olduğu yerlerde, türbinlerde basınç azaltma sistemleri
bulunmalıdır. Regülatörler ve aşırı hız kontrol aletlerinin korunmasına dikkat
edilmelidir.
1.4. Elektrik Gücü
Rafineriler ihtiyacı olan elektriği ya dış kaynaklardan
sağlarlar, veya buhar türbinleri veya gaz motorlarıyla döndürülen
jeneratörlerle kendileri üretirler. Yardımcı işletmeler veya güç üretim
fabrikalarında üretilen elektrik çeşitli yerlere kurulmuş ara-istasyonlarla tüm
birimlere dağıtılır. Ara istasyonların yerleri tanımlanmamıştır, soğutma-kulesi
suyu taneciklerinin (sprey) veya buhar kaynaklarının ulaşamayacağı alanlara
kurulur. Transformerler, devre kesiciler ve feed-devre şalterleri,
ara-istasyonlara yerleştirilir. İstasyonlar gücü, proses üniteleri içinde
yerleri belirlenmiş dağıtım-istasyonlarına iletir. Dağıtım istasyonlarında,
genellikle, bir sıvı-doldurulmuş transformer ile bir yağ doldurulmuş veya
hava-kesmeli bağlantı kesici sistem vardır.
SAĞLIK VE GÜVENLİK
Sağlık: Güvenli çalışma eğitimleri verilmelidir;
gürültüye karşı, kontrol ve bakım çalışmaları sırasında karşılaşılacak
tehlikeli durumlarda ve transformerler ve şalterler etrafında (buralarda
dielektrik akım vardır) çalışılırken alınması gereken önlemler ve koruyucu
ekipman kullanımı çok iyi bilinmelidir.
Güvenlik: Elektrik çarpmasına karşı normal güvenlik
önlemleri (zeminin kuru tutulması, yüksek-voltaj uyarı sistemleri koruma
bulundurma gibi) alınmalıdır. Kilitlemek/etiketlemek ve diğer uygun güvenlik
tatbikatları yapılmalı, yüksek-voltajlı elektrik sistemleriyle çalışılırken
enerjiye maruz kalmayı önleyici tedbirler alınmalıdır.
Yangın Önleme ve Korunma: Proses ünitelerine çok
yakın alanlara yerleştirilen jeneratörler, herhangi bir kaçak olması halinde,
yangın tehlikesine sebep olabilecek kaynaklardır.
1.5. Soğutma Kuleleri
Soğutma kulesi sistemlerine genellikle açık-sirkülasyonlu
soğutma sistemleri denir; bunlar,atmosfere açıktır, dolayısıyla bazı
dezavantajları vardır; buhar kaybı fazladır, dolayısıyla çok miktarda suya
gereksinim olur. Atmosfere açık olduğundan havayla temastadır, oksijenle doymuş
hale gelir ve aşındırma ve korozyon yapma özelliği artar.
Soğutma kuleleri proses suyundan buharlaştırarak ısıyı
uzaklaştırır ve sıcak su ile hava arasında iç enerji (ısı) transferi yapar. İki
tip soğutma kulesi vardır:
·
Çapraz akışlı (crossflow) kuleler; bu kulelerde
hava akımı su akımına dik açıda girer
·
Zıt akışlı (counterflow) kuleler; bu tip soğutma
kulelerinde sıcak proses suyu kulenin en üst kısmına pompalanır ve kule boyunca
aşağı bırakılır. Kulede yukarıdan aşağıya kadar yerleştirilmiş çok sayıdaki
çarpma çıkıntıları veya püskürtme nozulları (uçlar) suyu dağıtarak soğumasına
yardımcı olur. Hava Kulenin dibinden girer ve yukarıdan akan suya karşı
yükselir. Fanlar veya üfleyiciler hava girişindeyse hava yukarı doğru ittirilir,
hava çıkışındaysa yukardan çekilir
Sirkülasyona alınan soğutma suyu safsızlıkların ve çözünmüş
hidrokarbonların uzaklaştırılması için işlemlenmelidir. Havayla soğutulurken
oksijenle doymuş hale gelen suyun korozyon yapma olasılığı artar. Korozyondan
korunmanın yollarından biri soğutma suyuna katkı maddesi ilave edilerek borular
ve diğer metal yüzeyler üzerinde koruyucu bir film tabakası oluşturmaktır.
Soğutma suyunun en önemli safsızlıkları depozitlerdir;
bunlar, CaCO3, Ca3(PO4)2 CaSO4,
SiO2, çamur, tortu, demir, manganez, algler, bakteriler, mantarlar
v.s., içerir. Depozitleri ve korozyonu en düşük seviyede tutmak için suyun pH,
iletkenlik, sertlik ve alkalinite tayinleri, gibi, bazı özellikleri sürekli
olarak kontrol altında tutulur; Şekil-5.8‘de bir rafineri veya
petrokimya kompleksindeki bir soğutma suyu kulesi sistemi ile soğutma suyu
üretimi ve dağıtımı verilmiştir.
Hava ve su soğutma kulesinde karışır, dolayısıyla havada
bulunan çeşitli safsızlıklar (toz, kir, gazlar, mikrobiyolojik organizmalar,
v.s.) suya girer. Su buharlaştığında bu maddelerin sudaki konsantrasyonları da
artar ve temas ettiği malzemelere korozyon yapar, hasar verir. Zararları
azaltmak için bu tip sistemlerde bir miktar su sistemden dışarı alınır
filtrasyon ve diğer bazı işlemlerden geçirilir.
SAĞLIK VE GÜVENLİK
Sağlık:
Soğutma-kulesi suyu proses maddeleri ve yan-ürünlerle (sülfür dioksit, hidrojen
sülfür ve karbon dioksit gibi) kirlenebilir. Güvenli çalışma eğitimleri verilmeli
ve/veya prosesten örnek alma, kontrol, bakım ve programlı duruşlarda, gürültüyle,
kimyasal maddeler ve hidrojen sülfür gibi tehlikeli maddelerle temasta gerekli
koruyucu ekipman kullanılmalıdır.
Güvenlik:
Soğutma kulesi fanları ve su pompalarındaki güç kaybı, rafineri operasyonlarında
ciddi sonuçlar yaratır. Soğutma suyundaki safsızlıklar boruları, ısı değiştiricileri
korozyona uğratır, çözünmüş tuzlar borular üzerinde pullar toplanmasına neden
olur ve mikroorganizmalar ahşap malzemeyi tahrip eder.
Yangın Önleme ve
Korunma: Soğutma suyu hidrokarbonlarla kirlendiğinde alevlenebilir buharlar
boşaltma havası içinde buharlaşabilirler. Yakıcı bir kaynağın bulunması veya
kıvılcım oluşması durumunda bir yangın başlayabilir. Fanların hava çıkışında
olduğu soğutma kulelerindeki kısmen kuru bölgeler de potansiyel birer yangın
tehlikesidir.
1.6. Hava-Azot
Hava ayırma fabrikasında havada bulunan gazlardan nitrojen
ve oksijen (ve bazan da argon) elde edilir.
Prosesler iki genel sınıfta toplanır:
·
Kriyojenik fabrikalar; havanın çok düşük
sıcaklıklarda distilasyonuyla gaz ve sıvı ürünlere (nitrojen ve oksijen)
ayrıldığı proseslerdir
·
Non-kriyojenik fabrikalar; nitrojen ve oksijenin
moleküler yapıları, büyüklükleri ve kütleleri gibi özelliklerinden
yararlanılarak, genellikle ortam sıcaklığında yapılan ayırma prosesleriyle gaz
ürünlerin elde edildiği proseslerdir
Tüm kriyojenik prosesler başlıca aşağıdaki aşamalardan
oluşur:
·
Hava süzülür ve sıkıştırılır; su buharı ve
karbon dioksit gibi kirlilikler uzaklaştırılır (proseste donarak ayrılırlar)
·
Isı değiştirici ve refrijerasyon prosesleriyle
hava çok düşük sıcaklıklara soğutulur
·
Kısmen yoğunlaşan (sıvılaşan) hava (~-300˚F/-185˚C)
distillenerek sıvı nitrojen ve oksijen elde edilir
Sisteme beslenen hava, gaz ürünler ve atık akımların ısı
değiştiricilerde ısıtılmasıyla da soğutulur.
Kriyojenik prosesler, yüksek üretim hızı ve çok saf ürünler
elde edilmesi yönünden en etkili hava ayırma yöntemleridir. Enerji tasarrufu ve
çalışma sorunları yaşanmaması için distilasyon kolonları, ısı değiştiriciler,
soğuk boru ve bağlantılar çok iyi izole edilmelidir; bunun için tüm sistem
‘cold box’ denilen izolasyonlu ve sızdırmazlık sağlanmış, yüksekliği 15-60
metre olan 2 x 4 metrelik bir bölme içine yerleştirilir.
1.7. Atık Su İşlemleme
Proses için, duruşlarda ve kanala verilecek atık sularda
atılmadan veya resaykıl edilmeden önce
işlem yapılması gerekir. Atık su, tipik olarak hidrokarbonlar, çözünmüş
maddeler, asılı katılar, fenoller, amonyak, sülfürler ve diğer bazı bileşikler
içerir; ayrıca yoğunlaşmış buhar, stripping suyu, harcanmış kostik çözeltileri,
soğutma suyu ve kazan atıkları, yıkama suyu, alkali ve asidik atıkların
nötralizasyon suyu ve proseslerle-bağlantılı diğer sulardır.
Geleneksel atık su işlemleme üniteleri fiziksel, kimyasal ve
biyolojik proseslerin bir kombinasyonudur. Ayrıca katı ve organik maddeleri
uzaklaştırmak için bazı ek operasyonlar da uygulanır.
Atık su işlemleme aşamaları üç genel grup altında
toplanabilir.
·
Hazırlık ve ön-işlemleme (birincil işlemleme)
·
İkincil işlemleme
·
Üçüncül ve/veya ileri işlemleme aşamaları
1.
Hazırlık ve Ön İşlemleme Operasyonları
Hazırlık aşamasında, ilerideki işlemlemeleri zorlaştırmaması
için atık sudaki iri katı maddeler ve diğer büyük kirlilikler elenerek veya
süzülerek uzaklaştırılır.
Ön işlemleme, atık sudan hidrokarbonları ve katı maddeleri
ayırmak için yapılır; API separatörleri, önleyici levhalar ve çökeltme
havuzları asılı hidrokarbonları, yağlı tortuyu (sludge) ve katı maddeleri kendi
ağırlıklarıyla (gravite) ayırır, toplar ve süzer; çökelebilen organik ve inorganik
katılar sedimentasyonla, yüzebilen maddeler (hidrokarbonlar gibi) üstten
sıyrılarak uzaklaştırılır.
Bazı suda-yağ emülsiyonlarının, yağ ve suyun ayrılmasını
kolaylaştırmak için ısıtılması gerekir. Graviteyle ayrılma su ve suda
çözünmemiş yağ damlaları arasındaki spesifik gravite farkına dayanır; atık su
yüzeylerine tutunmuş olan yağ partikülleri ayrılır.
Asidik atık su amonyak, kireç veya soda külüyle
nötralleştirilir. Alkali atık suda sülfürik asit, hidroklorik asit, karbon
dioksitçe zengin flue gaz veya sülfürle işlem yapılır.
Berraklaştırma: Berraklaştırma tankına giren atık sudaki çözünmemiş maddelerden yoğunluğu yüksek olanlar çökelirken düşük yoğunluklular yüzeye çıkarlar.Berraklaştırıcının tabanında dönen bir sıyırıcı (tırmık) kenarlarda çökelen çamurun orta kısma yönlenmesini sağlar. Yüzer haldeki maddeler hareketli bir kevgirle (skimmer) toplanır.
|
2.
İkincil İşlemleme Operasyonları
Ön işlemlemeden sonra asılı katı maddeler sedimentasyonla
veya havayla yüzdürülerek uzaklaştırılır. Katı maddesi az atık su elekten geçirilir
veya süzülür. Ayrılmaya yardımcı olması için bazen flokülasyon maddeleri ilave
edilir.
İkinci treatment prosesleri çözünebilen organik maddeleri
biyolojik olarak parçalar ve oksitler; bunun için aktiflenmiş çamur (aktif
sludge), süzme metotları veya anaerobik treatmentler kullanılır. Yüksek
adsorbsiyon özellikleri olan maddeler sabit-yataklı filtrelerde kullanılır veya
atık suya ilave edilerek sedimentasyon veya filtrasyonla ayrılabilecek çamur
(slurry) oluşması sağlanır.
Aktif Çamur: Aktif çamur, evsel atık suların
(kanalizasyon atık suları da dahil) biyolojik işlemlendirme proseslerinden
biridir. Proseste atık suya hava veya oksijen basılarak biyolojik floklar
(yığınlar) oluşturulur; bunlar atık sudaki organik maddeleri indirgeyerek
parçalarlar. Tüm aktif çamur sistemlerinde atık su önce oksijenle yeterli
derecede işlemlenir ve karışım bir çökelme tankına alınır, tankın üst kısmı
tekrar işlemlenmeye alınır. Çökelen kısım çamurdur (sludge), bunun bir kısmı
havalandırma tankına verilerek tanka gelen yeni ham atık su ve hava karışımına
aşılama yapılır. Tankta kalan çamur gerekli işlemlerden sonra atılır. Atık
sudan yağlar ve kimyasal maddeleri ayırmak için ilave metotla kullanılır;
sülfür ve amonyak varsa stripping, fenollerin bulunması halinde de solvent
ekstraksiyon uygulanır.
Üçüncül işlemlemeler, uygun deşarj gereksinimlerini
karşılamak üzere özel kirliliklerin giderilmesi için yapılır. Bunlar arasında
klorinasyon, ozonasyon, iyon değiştirme ters ozmozlama, aktiflenmiş karbonda
adsorblama, v.s. işlemleri sayılabilir. Sıkıştırılmış oksijen atık suya
difüzlenerek bazı kimyasal maddeleri oksitler veya gerekli oksijen ihtiyacını
sağlar. Resaykıla alınan atık su soğutularak ısısı uzaklaştırılır, veya
püskürtülerek ya da hava ile sıyrılarak (stripping) kalan fenoller, nitratlar
ve amonyaktan arındırılır.
Endüstriyel atık su kaynakları üç genel grup altında
toplanır (Şekil-10):
·
Yağlı sular
·
Evsel atık sular
·
Kimyasal atık sular
Stripping (sıyırma): Stripping prosesinde atık su
kolonda aşağı doğru akarken, buhar yukarı doğru hareket eder; yükselen buhar
atık sudaki kirlilikleri (H2S, NH3 gibi) de sıyırarak
beraberinde taşır. Çıkan buhar akımındaki bu maddeler örneğin kondensasyonla
geri kazanılır ve zararsız hale getirilir.
Çöktürme (precipitation): Atık su akımında bulunan
bazı metal iyonları suda çözünmeyen hidroksitlerine dönüştürülerek çöktürülür
ve süzülerek uzaklaştırılır. Bu amaçla en fazla kullanılan maddeler kostik
(NaOH) ve kireçtir.
Koagülasyon: Koagülasyonla sudaki süspansiyon ve
kolloidal haldeki maddeler uzaklaştırılır. Kolloidler hareket halindedirler,
graviteyle çökelmezler. Alum veya
demir(3) klorür gibi bileşikler, tanecikleri birbirlerinden uzakta tutan
elektrik yüklerinin etkisini düşürerek ’floklar (yığın)’ halinde çökelmelerini
sağlarlar. Floklar, ya yüzeye çıkarlar, veya dibe çökelirler.
Nötralizasyon: Asidik ve bazik atık sular bir
homojenleştiricide pH kontrolü altında karıştırılarak nötralleştirilir.
Nötralizasyon işlemi atık su biyolojik işleme girmeden önce yapılmalıdır; çünkü
pH’daki önemli değişiklikler mikroorganizmaları öldürür.
Adsorbsiyon: Adsorbsiyon işlemi genellikle aktif
karbonla yapılır; bu maddelerin poroziteleri çok yüksektir ve kanalları
birbirlerine bağlayan karmaşık ağ yapılar vardır. Kanal yüzeylerindeki dengesiz
moleküler kuvvetler bu tür karbona pek çok maddeyi adsorblama özelliği kazandırır;
örneğin bir avuç aktif karbonun toplam yüzey alanı 10 futbol sahası kadar
olabilir.
Oksidasyon: Atık sudaki bazı kirlilikler oksitlenerek
biyolojik olarak parçalanabilir ve/veya adsorblanabilir maddelere dönüştürülür.
Oksitleyici olarak oksijen, klor, ozon, hidrojen peroksit ve potasyum
permanganat kullanılabilir. Oksidasyon pH kontrolü ve katalizör eşliğinde
yapıldığında daha etkilidir.
SAĞLIK VE GÜVENLİK
Sağlık: Güvenli çalışma eğitimleri verilmeli ve/veya
kontrol, bakım ve programlı duruşlarda kullanılacak uygun personel koruyucu
ekipmanın önemi anlatılmalıdır.
Yangın Önleme ve Korunma: Atık suda bulunan
hidrokarbon buharlarının işlemlemeler sırasında yakıcı bir kaynakla temas
etmesi yangın çıkmasına se bep olabilir.
2.
DİĞER SİSTEMLER
2.1. Isı Değiştiriciler, Soğutucular
Endüstriyel cihazlarda ısı enerjisi çeşitli yöntemlerle
transfer edilir; elektrikli ısıtıcılarda kondüksiyonla; ısı değiştiriciler,
kaynatma kazanları ve kondenserlerde kondüksiyon-konveksiyonla; fırınlar ve
radyant-ısılı kurutucularda radyasyonla; diğer bazı özel yöntemlerle.
Proses ısıtıcıları ve ısı değiştiriciler hammaddeyi,
distilasyon kulelerinde ve rafineri proseslerinde reaksiyon sıcaklığına
gelinceye kadar ısıtırlar (ön ısıtma). Isı değiştiriciler ya buhar (steam) veya
sıcak hidrokarbon kullanır; bunlar prosesin diğer bazı bölümlerinden transfer
edilir. Isıtıcılar, genellikle özel proses operasyonları için dizayn edilirler;
çoğu silindirik (dikey) veya kutu (box)-tip dizaynlardır.
Proses ünitelerine gerekli ısının büyük kısmı alevli
ısıtıcılardan sağlanır; bunlarda kullanılan yakıtlar rafineri gazları, doğal
gaz, distilat ve kalıntı yağlardır. Alevli ısıtıcılar hampetrol ve reformer ön
ısıtıcılarında, koklaştırıcı ısıtıcılarında ve büyük-kolon reboilerlerinde
bulunur.
Isı değiştirici, enerjinin bir akışkandan katı bir yüzey
aracılığıyla diğer bir akışkana transfer edildiği bir ekipmandır; örneğin, ön
ısıtıcılar, buhar kazanları ve kondenserler gibi.
Şekil-11: Tek geçişli
1-1 karşı akımlı ısı değiştirici; A: bafıllar (perdeler), B: tüpler, C: kılavuz
çubukları, D: tüp tutucular (aynalar), E: ayırıcı tüpler
Tüpler ve Tüp Aynaları: Tüpler çeşitli metallerden
yapılır, standart BWG numaraları ile tanımlanır; tüpün et (duvar) kalınlığı ve
çapı belirtilir.
Kovan ve Bafıllar: Kovan çapları standarttır. 23 in
(58.4 cm) ve daha küçük kovanların çapları ATSM boru standartlarına uygundur.
Bafıllar (perdeler), gövde içerisine yerleştirilirler, gövde tarafından geçen
akışkanın gövde içerisinde daha uzun kalmasını sağlar.
U Tüp Demetli Isı Değiştiriciler: Tek bir aynaya
bağlı olduklarından sıcaklık değişikliğinin etkisi ile demetin uzaması bir
sakınca meydana getirmez. Bu nedenle tüp tarafı ile gövde tarafı arasında büyük
sıcaklık farklarına müsaade edilir.
Tek-Geçişli 1-1 Isı Değiştirici: Basit çift borulu
ısı değiştiricilerde tüp sayısı az olduğundan istenilen akış hızlarına
ulaşılamaz. Kovan-tüp konstrüksiyon için bir kaç tane çift-borulu değiştirici
kullanıldığında ise, dış tüpler için gerekli metalin ağırlığı çok fazla olur.
1-2 Paralel-Karşı Akımlı Isı Değiştirici: Çok geçişli
ısı değiştiricilerde tüp-tarafı geçişleri çift sayılıdır. Kovan tarafı
tek-geçişli veya çok-geçişli olabilir.
2–4 Isı Değiştiriciler: 1-2 Isı değiştiricide,
paralel akış olduğundan, bir akışkanın çıkış sıcaklığı, diğer akışkanın giriş
sıcaklığına fazla yakınlaşamaz; yani, 1-2 tipindeki değiştiricilerde,
geri-kazanılan ısı düşüktür.
Bazı proseslerden ısının uzaklaştırılması gerekir; bunun
için hava, su değiştiriciler, fanlar, gaz ve sıvı soğutucular ve tepe
kondenserleri kullanılır, veya diğer sistemlere transfer edilir. Bir veya daha
fazla proses ünitesine servis verebilen mekanik buhar-sıkıştırma soğutma
sisteminde, bir buharlaştırıcı, kompresör, soğutucu, kontrol mekanizmaları ve
bağlantı boruları bulunur. Çok kullanılan soğutucular su, alkol/su karışımları
veya çeşitli glikol çözeltileridir.
Buharları, iç ısılarını uzaklaştırarak yoğunlaştırmada
kullanılan özel ısı transfer cihazlarına kondenser denilmektedir. Bir
kondenser, işlem sırasında soğutucusunun sıcaklığı yükseldiğinden, aynı zamanda
bir ısıtıcı gibi de davranır.
Fakat yoğunlaştırıcı etkisi önemli olduğundan, kondenser adı
uygun bulunmuştur. Kondenserler iki gruba ayrılır:
1.
kovan-ve-tüp kondenserler; yoğunlaşan buhar ve
soğutucu, düz bir ısı transfer yüzeyi ile ayrılır
2.
kontaklı (ilişkili)-kondenserler; soğutucu ve
buhar (ikisi de sudur), fiziksel olarak karışık haldedir, fakat kondenseri tek
bir akım olarak terk ederler
SAĞLIK VE GÜVENLİK
Sağlık: Sistemler kapalı olduğundan normal çalışma
koşullarında maddelerle temas olasılığı çok azdır. Yakıt, proses operasyonu ve
ünitenin dizaynına bağlı olarak hidrojen sülfür, karbon monoksit,
hidrokarbonlar, buhar kazanı besleme suyu, tortu ve su işlemleme kimyasal
maddeleriyle temas potansiyeli vardır. Kazan buharlarında fenolik bileşikler
olabileceğinden cilde temasından kaçınılmalıdır. Güvenli çalışma eğitimleri
verilmeli ve/veya, kimyasal maddelerle çalışılırken ve gürültü, radyant ısı,
aşırı ısınmış buhar, sıcak hidrokarbondan korunma, örnek alma, kontrol etme,
bakım, genel duruş gibi hallerde, uygun personel koruyucu ekipmanların gereği
anlatılmalıdır,
Güvenlik: Isıtıcı tüplerden, başlıklar takılıp
çıkarılmadan önce tüm basınçlar kaldırılmalıdır. Isı değiştirici boru
sistemlerinde, sıvıyla doluyken bloke olmaması için basıncın uygun bir yöntemle
giderilmesine hazırlıklı olunmalıdır. Kontrol sistemleri yeteli olmazsa ısı
değiştiricinin her iki tarafında da sıcaklık ve basınç dalgalanmaları olur. Isı
değiştirici tüplerinin yetersizleşmesi ve proses basıncının ısıtıcı basıncından
büyük olması durumunda ürün alt akımla ısıtıcı içine girer.
Proses basıncı ısıtıcı basıncından daha düşükse ısıtıcıda
bulunan sıvı (akım) proses akışkanına
karışır. Sıvı veya gaz soğutucularda sirkülasyon yeterli değilse, artan ürün
sıcaklığı alt akım (downstream) operasyonlarını etkileyeceğinden basınç
düşürmelidir.
Yangın Önleme ve Korunma: Fırınlarda yakıt olarak
hafif hidrokarbonlar kullanıldığında patlama tehlikesine karşı su buharı pörcü
ile veya uygun bir yöntemle yanmayan hidrokarbon buharları ortamdan
sürüklenerek uzaklaştırılır. Her ünite için özel start-up (devreye alma) veya
acil durum işlemlerine gereksinim vardır. Eğer fanlarda (fin-fan) alevlenme
olursa, aşırı ısınma nedeniyle fanlar bozulur. Bir ısı değiştiriciden veya
soğutucudan herhangi bir delik olması durumunda alevlenebilir ürün kaçağı
yangına sebep olur.
2.2.
Basınç Düşürme (Relief) Ve Baca (Flare) Sistemleri
1. Basınç-Düşürme Sistemleri
Basınç-relief sistemleri, basınç giderici cihazlardan ve atmosfere verilen (blow-downs) hidrokarbon buharları ve sıvıları kontrol eder. Basınç düşürme otomatiktir ve planlanmış olarak yapılır; operasyon basıncı önceden belirlenen seviyeye geldiğinde devreye girer. Blowdown işlemi, proses ünitelerinin devreye alınması, fırın blowdownları, duruşlar, ve acil durumlarda yapılır. Basınçlı kaplardan, yangın çıkması halinde buharların hızla uzaklaştırılmasıyla basınç düşürülür; bu işlem, relief valften daha düşük basınçlarda açılan bir diskle sağlanır.
Emniyet valfleri hidrokarbon buharları ve sıvılarda olduğu
kadar, hava, buhar ve gazlar için de kullanılır; normal çalışma basınçlarının
üstünde bir basınç oluştuğunda, vana, basınç artışıyla orantılı olarak açılır.
Emniyet valfleri, çoğunlukla tamamen açılarak yüksek hacimlerde buharı
boşaltabilecek şekilde dizayn edilmişlerdir.Çok sıkı kapatılmış ve büyük
hacimlerin boşaltılması gereken yerlerde pilotla-çalışan emniyet valfleri
(normalden altı kat daha kapasiteli) kullanılır. Uçucu olmayan sıvılar,
çoğunlukla, yağ-su ayırıcıya ve geri kazanma sistemlerine pompalanır; uçucu
sıvılar daha düşük basınçlarda çalışan ünitelere gönderilir.
3. Baca Sistemleri
Tipik bir kapalı basınç giderme ve baca sisteminde relief valfler ve proses ünitelerinden gelen deşarj hatları, buharlar ve sıvıların ayrıldığı dramlar, contalar (seals) ve/veya pörc gaz ile bir baca ve tutuşturucu sistem (doğrudan atmosfere atılması istenmeyen çeşitli buharları yakar) bulunur. Bacanın ucuna buhar (su buharı) injekte edilerek yanma sırasında oluşan is azaltılır.
SAĞLIK VE GÜVENLİK
Sağlık: Güvenli çalışma eğitimleri verilmeli,
kontrol, bakım ve programlı duruşlarda kullanılacak uygun personel koruyucu
ekipmanın önemi anlatılmalıdır.
Güvenlik: Bir buhar atık sistemine sıvılar
doğrudan boşaltılmamalıdır. Baca
dramları ve bacalar, acil hallerde fazla miktarlarda atığı uzaklaştırabilecek
kapasitede olmalı, dramlarda, aşırı basınç oluşmasına karşı vana bulunmalıdır.
Rafineri proseslerinde, aşağıdaki nedenlerle aşırı basınç
oluşma potansiyeli vardır; bu gibi durumlarda basınç relief valfleri olması
gerekir:
·
Soğutma suyu kaybı; bu durum kondenserlerde
basıncın azalmasına ve proses ünitesinde basıncın artmasına yol açar
·
Geri akış (reflux) hacminde azalma; bu durum
kondenserlerde basınç düşmesine ve distilasyon kulelerinde basınç yükselmesine
neden olur (reflux, kuleden buhar halinde çıkan maddelerin hacmini etkiler).
·
Yüksek sıcaklıklarda çalışan proses kaplarına
daha düşük-kaynama noktalı bir sıvının (su da dahil) enjeksiyonuyla hızla
buharlaşma olacağından basınç yükselir
·
Aşırı ısınmış proses buharı nedeniyle genleşme
ve aşırı-basınç ısıtıcıların hasarlanmasına veya yangına yol açar
·
Otomatik kontrol sistemlerinde arızalanmalar,
kapalı çıkış noktaları ve ısı değiştiricilerde hasarlanma, v.s.
·
İç patlama, kimyasal reaksiyon, termal genleşme
veya gaz sıkışmaları
Valflerin fonksiyonel olabilmesi için bakım çok önemlidir.
En çok karşılaşılan operasyon sorunları aşağıda belirtilmiştir:
·
Ayar basıncının açılmasında sorun; valf girişi
veya çıkışında tıkanma veya korozyon nedeniyle disk tutucu ve kılavuzların iyi
çalışmaması
·
Valfın attıktan (açıldıktan) sonra tekrar yerine
oturmasında sorun; gaz akımında bulunabilecek katı tanecikler valf disklerini
çizeceği için diskin oturacağı yerde veya hareketli parçalarda korozyon
olabilir, birikinti toplanır
·
Uygun olmayan açılma; çalışma basıncının, valfın
açma ayar basıncına (set noktası) çok yakın olması
Yangın Önleme ve Korunma: Yakıcı kaynakların
bulunduğu yerlerde buharlar (hidrokarbon) ve gazlar boşaltılmamalıdır.
2.3.
Borular, Bağlantı Parçaları, Vanalar
Boru hatları üzerinde ventler, dreynler ve örnek almak için
bağlantılarla koruyucu kaplamalar bulunur. Çalışma amaçlarına göre değişik
tiplerde valfler vardır. Bunlar arasında gate valfler, baypas valfler, glob ve
bilyalı (ball) valfler, tapa (plug) valfler, blok ve bleed valfler ve çek
(check, kontrol) valfler sayılabilir. Valfler elle veya otomatik olarak
çalıştırılabilir.
a.
Borular ve Tüpler
Su, gaz, petrol gibi akışkanların bir yerden başka bir yere
taşınmasında kullanılan kil, beton, ağaç, grafit, plastik, asbest, cam ve
çeşitli metallerden yapılmış malzemeler "boru" olarak tarif edilir.
Tahmin edildiği gibi borular yaklaşık 5000 yıldan bu yana
insanlığın kullanımında bulunmaktadır. İlk borular, dağlardaki erimiş kar
sularının köylere getirilmesinde yararlanılan ağaçtan kanallardır.
Bir akışkanın bir noktadan diğer noktaya taşınmasını
sağlayan boru veya tüp düzenine borulama sistemi denilmektedir. Bu tariften
hareket edilecek olursa, bir araba motorunda da borulamadan bahsedilebilir.
Ancak borulamanın ve borulama tasarımının en karmaşık olduğu ve özel uzmanlık
gerektiren alanlar rafineriler, petrokimya fabrikaları, nükleer enerji
tesisleri ve uzay teknolojisidir.
Teknolojinin ilerlemesi sonucunda ortaya çıkan ihtiyaçlar
boru malzemelerinde de gelişmelere yol açmıştır Bu gün ağaç borular çok özel
fermentasyon sanayiinde kullanılmaktadır. İleri teknolojilerde yüksek basınç ve
sıcaklığa dayanıklı özel alaşımlar, çelik veya döküm malzemeden yapılmış
borular kullanılmasının yanısıra, çoğunluk korozif ortamlarda, bilinen türde
veya ihtiyaçlara göre hazırlanmış özel plastiklerin kullanımı gittikçe
yaygınlaşmaktadır.
Boru malzemeleri iki ana sınıfta toplanabilir.
·
Metalik Boru Malzemeleri (a) Çelik ve diğer
demir alaşımlarından (çelik, paslanmaz çelik, krom çeliği, dökme çelik v.s.
gibi), (b) diğer metallerden (alüminyum, bakır, pirinç ve bunların alaşımları
gibi) yapılan boru malzemeleri
·
Metal Olmayan Boru Malzemeleri: Bunlar cam,
seramik, asbest, grafit ve plastik gibi malzemelerdir
Akışkanlar çoğunlukla borular veya tüpler yoluyla taşınır.
Boru ve tüp arasında kesin bir ayırım yapılamaz. Boru, çapı oldukça büyük, 20 -
40 ft (6 - 12 m) uzunluğunda ve kalın duvarlı malzemelerdir. Tüp ise birkaç yüz
ft. uzunluğundadır, sarımlar şekline getirilebilir ve ince duvarlıdır. Metalik
boruya diş açılabilir, tüpe açılamaz. Boru duvarları, az da olsa pürüzlüdür;
tüp duvarları çok düzgün olur. Borular birbirine vidalanarak, flanşlarla veya
kaynaklı ara bağlantılarla eklenir; oysa küçük tüplerin birbirine eklenmesinde
basınçlı, alevli veya lehimli bağlantı parçaları kullanılır. Borular delici mil
etrafında dövülerek kaynaklamayla ve dökme yoluyla üretilirken, tüpler soğuk
çekmeyle veya ekstruderde püskürtülerek elde edilir.
Borular üretim şekillerine göre iki gruba ayrılır:
·
Dikişsiz borular
·
Kaynaklı borular.
Dikişsiz boru terimi ticari bir tanımlama olup borunun
yekpare bir malzemeden yapılmış olduğu anlamına gelir. Boru yapılacak yekpare
malzemeye bir delici mil ile girilir ve malzeme delici mil üzerinde dövülerek
istenilen çapa getirilir. Dikişsiz borular ya püskürtmeyle (ekstruzyon) veya
sabit (veya dönen) kalıplara dökülerek yapılır; kalıplamayla (santrifüj yolu
ile) yapılan borularda et kalınlığı çok fazladır. Dikişsiz boruların çekme
mukavemeti boru duvarının her tarafında aynıdır. Döküm ve püskürtme yolu
dışında, delici mil etrafında dövülerek yapılan boruların iç çapı ile dış çap
merkezleri boru ekseni boyunca farklılıklar gösterebilir. Bu nedenle et
kalınlığı borunun her tarafında aynı değildir.
Kaynaklı boruda, rulo haline getirilmiş ve boru bantı olarak
isimlendirilen yaklaşık 70-100 cm enindeki saç şeritler, silindirik boru
meydana getirecek şekilde açılır. Bu şekilde helezon bir çakışma çizgisi
oluşturan şeritlerin uçları dikilir, kaynakla birleştirilir. Kaynak
noktalarındaki çekme gerilimi, kaynak kalitesine ve uygulanan teknik kontrol
yöntemine göre orijinal malzemenin %60 ile %100 seviyesine ulaşır.
Kaynaklama metodu ile büyük çaplı boruların üretimi mümkün
olduğu gibi, çapına göre et kalınlığı daha düşük boru imalatı da
yapılabilmektedir. Kaynaklı borularda sabit bir et kalınlığı sağlamak
mümkündür. Kaynaklı boruların genelde korozif ortamlarda veya yüksek
basınçlarda kullanılması önerilmez.
Bir boru veya tüpe bağlantı yapılabilmesi malzemenin
özelliklerine ve en önemlisi de duvar kalınlığına bağlıdır. Kalın duvarlı
malzemelerde dişli, flanşlı veya kaynaklı bağlantı parçaları kullanılır. Küçük
bir parça ince duvarlı tüp, lehimlenerek veya sıkıştırılarak eklenir. Cam,
karbon veya dökme demir gibi kırılgan malzemelerden yapılan borular flanşlar
veya cam-musluk eklemlerle bağlanır. Şekil-14’de tipik dişli boru
bağlantıları, Şekil-15’te flanşlı eklemler ,boru bağlantı parçaları ve dirsek
bağlantıları görülmektedir.
Tipik bir proses fabrikasında, değişik boyut ve şekilde
binlerce vana bulunur ve herbirinin dizaynı farklı olmasına rağmen temel fonksiyonları,
bir akışkan akımını azaltmak veya kesmektir. Bazı vanalar tümüyle açık veya
kapalı olarak kullanılır; buna "açık-veya-kapalı" servis denir.
Bazılarından bir akışkanın basıncını ve akışını azaltmada yararlanılır. Sadece
bir yöndeki akışa veya sadece belirli sıcaklık ve basınçtaki akışa izin veren
vanalar vardır. Bunların dışında akışkanın sıcaklılığını, basıncını, sıvı
seviyesini veya diğer özelliklerini kontrol eden vanalar da bulunur. Her
durumda vana, akımı ya kontrol eder veya durdurur.
Vanalar değişik malzemelerden yapılabilir; pirinç, dökme
çelik, dövme çelik, plastik ve plastik kaplı malzemeler kullanılır. Bir vana
gövdesi ve iç yapısı Şekil-16’da görülmektedir.
Vana tipleri
1. Diskli (Globe) Vanalar
"Globe" terimi, bu tip vanaların ilk dizaynında gövde kısmının küresel yapıda olmasından dolayı kullanılmıştır; bir diskin (plug) bir yuvaya (seat) oturarak akımı kapamasına globe denilmektedir. Bu gruptaki vanalar ilk dizaynlarından (açılı Y tipi, 3 yollu) uzaklaşıp değişik görünümlerde de yapılmaya başlanmıştır; ancak çalışma ilkeleri aynıdır. Düz ve açılı diskli vananın şematik görümü Şekil-17(a)’da, kısımları 17(b)’de gösterilmiştir.
Şekil-17: Düz ve açılı
bir glob vananın (a) şematik görünümü, (b) kısımları.
Diskli vanalar, kullanımına göre iki grupta toplanabilir:
·
Dıştan vidalı ve boyunduruklu
·
İçten vidalı
Dıştan Vidalı ve Boyunduruklu Diskli Vanalar: Bu grup
vanalarda çalışma mekanizması vana kapağının dışındadır. Bunlar OS ve Y
(outside screw and yoke) harfleriyle tanımlanır. Vana içinden geçen akışkanla,
vana milini hareket ettiren dişler birbiriyle temas etmezler. Bu tür yapı büyük
çaplı vanalarda, akışkanın özelliğine bakılmaksızın kullanılabilir (Şekil- 18
a).
İçten Vidalı Diskli Vanalar: Vana mili üzerindeki
dişlerin gövdedeki karşılıkları, vana kapağının içindedir; milin aşağı-yukarı
hareketini sağlayan dişler, vanadan geçen akışkanla temas halindedir. Akışkan,
özelliğine göre (korozif olabilir, metali aşındırıcı tanecikler içerebilir)
dişlere zarar verebilir. Böyle bir durumda bu tür bir vana (Şekil-18 b),
yerine OS ve Y türü bir vana uygundur.
Sürgülü vanaların, iki yüzü düzdür, borunun içini tamamen
kaplayarak akım yönüne dik olarak hareket eder; böylece akışkanın yolunu açar
veya kapar. Bu tip vanalar akım miktarının kontrol edilmesinde
(azaltıp-artırma) kullanılmaz. Borunun açıklığı hilal şeklindedir; disk yüzü
ile yuva yüzü hilalin uçlarında birbirlerine yaklaşırlar ve akışkanın
türbülensinden dolayı aşınırlar. Bu nedenle sürgülü vanalar tam açık veya tam
kapalı konumda çalıştırılırlar. Bir sürgülü vananın şematik görünümü
Şekil-19(a)’da, tanımı Şekil-19(b)’de verilmiştir.
Sürgülü vananlar kullanım şekline göre dört grupta
toplanabilir:
·
Dıştan vidalı ve boyunduruklu
·
İçten vidalı ve mili hareketsiz
·
İçten vidalı ve mili hareketli
·
Kayma milli ve ani açışlı
Dıştan Vidalı ve Boyunduruklu Sürgülü Vanalar: (a)
vana simidi çevrildikçe vana mili dönmez, boyunduruğun boğazından yukarı doğru
yükselir. Milin vana simidi üzerine çıkan miktarı vananın açıklığını gösterir;
(b) vana miline hareketi taşıyan vida vana kapağının dışında olduğundan içten
gelen akımda bulunabilecek aşındırıcı maddelerle karşılaşmaz, mil üzerindeki bu
vidaların kolayca bakımı yapılabilir ve yağlanabilir; (c) vanaların boyutları
büyüdükçe boyunduruğun boğazına bilyalı yatak yerleştirilerek sürtünme
kayıpları azaltılabilir.
İçten Vidalı ve Mili Hareketsiz Sürgülü Vanalar: (a)
Vana mili aşağı yukarı hareket etmez, vana simidi ile birlikte vana mili döner
ve mil ucuna vida ile bağlı disk aşağı yukarı hareket eder; (b) yüksekliği çok
daha az olduğundan dıştan vidalı ve boyunduruklu vanaya göre az yer kaplar; (c)
mildeki vida dişleri, akışkan ortamında kalır; akışkanın temiz ve yağlayıcı
özelliğinin bulunması durumunda vananın yararına olan bu yapı, aksi halde
istenmeyen bir vana özelliğidir; (d) yüksek sıcaklık servislerinde
kullanılamaz.
Şekil-18: Diskli (glob)
vana çeşitleri.
Yüksek sıcaklık farklılıkları, vana parçalarında farklı boyut değişikliklerine yol açar, dişlerde eğilmeler meydana gelebilir. Böyle bir durum, kontrol edilememesi ve sürtünme sonucunda aşınmalara yol açması nedeni ile istenmez.
İçten Vidalı ve Mili Hareketli Sürgülü Vanalar: (a)
vana milinin simit üstündeki kısmı vananın açıklığının göstergesidir; (b) dıştan
vidalı ve boyunduruluklu vanaya göre daha küçük vana yapımı bu şekilde mümkün
olmuştur; (c) dişlilerinin akışkan ile temastadır, bu durum dezavantaj gibi
görülse de küçük çaplı vanalarda bundan kaynaklanan çok ciddi sorunlarla
karşılaşılmamıştır.
Kayma Milli ve Ani açışlı Sürgülü Vanalar: vana mili
salmastra kutusunun içinde bir kol vasıtası ile aşağı yukarı hareket eder.
Böyle bir dizayn akımın aniden kesilmesi veya açılması gerektiği durumlarda
kullanılır.
Bu tür vanalar akımın tek bir yönde geçmesine izin verecek
yapıdadır. Genellikle iki grupta toplanır:
·
Klapesi sallantılı çek vana (swing check valve),
·
Diski dikeyine hareketli çek vana (lift check
valve)
Düzgün ve amaca uygun fonksiyonlar beklenen borulama
sisteminde, kendiliklerinden hareket etmeleri ve akım yönüne gösterdikleri
hassasiyetten dolayı tek yönlü vanaların fonksiyonları çok önemlidir.
Çek vanaların diskleri akımdaki dalgalanmalara göre öne
arkaya hareket eder. Akım hızına göre tam açık durum ile kapalı konum arasında
akım miktarına göre gidip gelirler. Akım miktarı sabit ise klapedeki salınım da
durur. Akımın kesilmesi ve ters yönde bir akım doğmaya başlaması halinde çek
vananın klapesi kapalı duruma gelip ters yönde akım oluşmasını önler.
Çek vanaların sızdırmazlığı klape çıkışı ile girişi arasında
doğacak basınç farkının büyüklüğüne bağlıdır. Her ne kadar akımın yön
değiştirmesinde çek vana kapatırsa da, tam sızdırmazlık doğacak basınç farkına
bağlıdır. Bu nedenlerle çek vanalardan bir çok durumlarda tam bir sızdırmazlık
beklemek uygun ve doğru olmaz.
Basit ve güvenilir yapılarından ve kendiliğinden
hareketlerinden dolayı elle çalıştırılan vanalara göre çek vanalar, kontrol ve
periyodik bakımları açısından hep ihmale uğramışlardır.
Klapesi Sallantılı Çek Vanalar: Akımın vana
gövdesinden geçiş şekline göre sürgülü vana yapısını andırır. Bu tip bir
vananın yapısı Şekil-5.20(a)’da görülmektedir. Vana klapesi veya diğer vanalar
ile benzerlik kurulması açısından, vana diski gövdenin içine bir pim ile
asılmıştır. Böylece disk kendi ağırlığı ile aşağı doğru ve akım yönüne dik
olarak yerleştirilir ve serbestçe hareket etme olanağı sağlanır. Vana yuvası,
sallanabilecek durumda yerleştirilmiş klapenin akım yönüne dik pozisyonuna
yakın bir konumdadır.
Bu şekilde disk yüzeyine çarpan akımın klapeyi (diski)
kaldırarak vana içinden geçmesi, ancak akımın kesilmesi halinde ters taraftan
basınç gelmese bile, klapenin kendi ağırlığı ile aşağı inmesi ve yuva üzerine
oturarak kapanması sağlanmamış olur. Akım geçerken klapenin kalkış miktarı,
akım miktarı ve hızına bağlıdır. Akımdaki oynamalara göre klapenin açıklığı
değişir.
Diski Dikeyine Hareketli Çek Vanalar:
Şekil-20(b)’de görüldüğü gibi glob vana yapısını andırır. Hattan gelen akım
diski yukarı doğru kaldırır. Akımın kesilmesi halinde disk, kendi ağırlığı ile
veya tersten gelebilecek basınç ile yuva üzerine oturur. Bu yapıda, glob vana
gövdesine benzer yapıda bir gövde kullanılır.
Disk değiştirilebilir veya yüzeyler düzeltilmek üzere
işlenebilir. Bu vanalarda en önemli husus diskin çok hassas bir şekilde
merkezlenmesi gereğidir. Ancak bu durumda istenilen verim alınabilir. Glob
vanalarda olduğu gibi, bu tür vanalarda da önemli derecelerde basınç düşmesi
olur. Çek vana tipleri Şekil-21’de verilmiştir.
Musluk (Plug) Vanalar: Bu vanalar sürgülü vanalar
gibi tam açık ve tam kapalı şekilde servis vermek üzere tasarlanmıştır. Vana
kolunun 900 döndürülmesi ile vana tam açık durumuna veya tam kapalı
durumuna getirilebilir. Koni şeklinde olan disk, koninin sivri ucu kesilmiş bir
görünümdedir. Vana gövdesinde koni yapısındaki bu disk ile uyuşacak yekpare bir
yuva mevcuttur. Bu durumda disk ve yuva birbiri içinde dönen iki koni
görünümündedir. Diskin içi dikdörtgen şeklinde açılarak buradan akımın geçeceği
yol oluşturulmuştur. Disk 900 çevrildiğinde bu açıklık iç tarafa döner,
akımın karşısına koninin kapalı kısmı gelir ve akım kesilir.
Bu vanalar yüksek hızlı ve büyük miktarlardaki akımların
hemen kesilmesini sağlarlar. Normal olarak akımı ayarlamak amacıyla
kullanılmazlar. Kısmen akım ayarı gerektiği hallerde, disk üzerinde bulunan
dikdörtgen şeklindeki açıklığın, baklava (eşkenar dörtgen) biçiminde olması
gerekir. Musluk vanaların deliklerinin standart profili diktörtgen şeklinde
olup, boru kesit alanının %70 i kadar olacak şekilde projelendirilirler.
Yuvarlak geçiş delikli musluklu vanalarda ise boru kesit alanına eşit bir alan
sağlanır. Bu tip musluk vanalar yerine küresel vanalar kullanımı tercih edilir
(Şekil-22 a).
Yağlamalı Musluk Vanalar: Koni şeklindeki diskin alt
ve üst kısmında çevresel yiv ve yuvayla temasta olan yüzeye de boylamasına
yivler açılmıştır. Koninin üstündeki yivden geçen yağ düşey yivlerin içini
doldurur ve koninin alt yatağına geçer. Musluğun 900 lik hareketleri
ile düşey yivlerdeki yağ, disk ile yuvanın arasında ince bir tabaka oluşturur.
Yağlama ile sızdırmazlıktan olumlu sonuçlar alındığı gibi aşınma ve bozulmalar
da önlenir. Disk ve yuva boşluğunun akımdan gelebilecek yabancı maddeler ile
doldurulması önlenmiş olur .
Yağlamasız Musluk Vanalar: Açıp kapatmak için 900
lik harekete başlamadan önce basit bir kaldırma mekanizması ile disk biraz
yuvadan dışarı doğru çekilir. Böylece plug ile yuva yüzeyleri birbirinden
uzaklaştırılmış olur. Hareket tamamlandıktan sonra plug tekrar yuva üzerine
oturur bütün yüzey temas eder.
Küresel – Bilyalı (Ball) Vanalar: Sürtünmeyi,
dolayısıyla aşındırmayı önlemek için yüzeyler parlatılmıştır. Küresel vanaların
ilk kullanım yıllarında özellikle rafinerilerde büyük boyutlarda sızdırma
problemi ile karşılaşılmıştır. Çünkü birbiri üzerinde hareket eden metal yüzeylerde
kaçınılmaz olarak aşınmalar olmaktadır. Buna akımdan gelen kirletici ve
aşındırıcı etkenler de eklenince küresel vanaların kaçırması ciddi bir sorun
olmuştur.
Küresel vanalar ucuz olduklarından ve açık konumunda borunun
bir devamı şeklini aldıklarından, plug vanalara tercih edilir. Hemen açılması
veya hemen kapanması gereken servislerde (yangın musluklar gibi) kullanılır.
Avantajları nedeni ile küresel vanaların aşınma problemi
üzerinde çalışılarak yuva yüzeylerin, sürtünme dayanıklı, ancak kolay aşınmayacak
ve küre yüzeyini de aşındırmayacak malzemeler kaplanması veya bu malzemelerden
yapılması sağlanmıştır. Bu malzemeler çoğunlukla plastik esaslı olduğundan
vanaların kullanımında bir sıcaklık sınırı doğmuştur. Genellikle en yüksek
kullanım sıcaklığı 300 0F olarak verilir. Ancak yuva yuva yüzeyleri
grafitten yapılmış küresel vanalar 1000 0F a kadar
kullanılabilmektedir. Vana milinin genellikle küre ile yekpare bir bağlantısı
yoktur. Milin köşeli şekle getirilmiş ucu küre üzerinde uygun şekilde açılmış
oyuğa oturtulur. Bunun yanında disk (küre) ile milin doğrudan bağlı olduğu
imalat şekilleri de vardır. Bu tür bağlantılar daha ziyade vana çapı çok
büyüdüğünde kullanılır (Şekil-22 b ve 22 c).
Kelebek Vanalar: Kelebek vanaların yapısı bir soba
borusu içindeki duman klepesine benzer. Disk, boru iç çapındadır ve vana mili
daire şeklindeki diskin çapı boyunca uzanır. Daire şeklindeki diskin çapı ile
diskin içinde bulunduğu borunun çapı çakışmıştır. Mil ile disk birbirine
bağlanır. Milin 900 hareketi ile daire şeklindeki disk borunun içini
tamamen kaplar veya boru eksenine paralel hale gelerek tam açık duruma geçer.
Kelebek vanalar düşük basınçlarda ve büyük hacimli akımlarda
kullanılır. İçerisinde asılı maddeler bulunan sıvılarda özellikle başarılıdır. Kelebek
vanalar ile kısmen akım kontrolü yapmak mümkündür. Yüksek akım miktarlarında
kullanıldığından, akım ayarı yapılırken meydana gelebilecek hatanın yüzdesi
düşüktür. Hızlı açış veya kapama gereken noktalarda tercih edilir. Tam kapamaya
yakın bölgede kullanıldığında, disk üzerinde akımdan dolayı etkili olan
kuvvetler büyür; bu nedenle, büyük vanalarda özel mekanizmalarla bu kuvvetlerin
insan gücü ile kolayca yenilmesi yoluna gidilmiştir (Şekil-22 d).
Diyafram Vanalar: Korozif ortamlarda ve/veya viskozitesi
yüksek akışkanlarda diyafram vanalar kullanılır. Vananın çalışma ilkesi, gövde
içindeki elastik bir diyaframın sıkıştırılıp bırakılmasından ibarettir. Vananın
hareket eden hiç bir parçası akışkan ile temas etmez. Bir çok durumlarda,
özellikle korozif ortamlarda kullanılan diyafram vanaların gövdelerinin içi
korozyona dayanıklı malzeme ile kaplanır; bunun için, çoğunlukla özel tür
lastik kullanılmaktadır.
Şekil-22: Özel yapıdaki bazı vana tipleri
Şekil-23: (a) Bir
diyafram vananın ve,
(b) açma-kapama mekanizmasının şematik görünümü
(b) açma-kapama mekanizmasının şematik görünümü
Diyafram vanalar çoğunlukla açma-kapama isteyen servislerde
uygundur. Vana açıldığı zaman, mil diyaframı bastıran parçayı yukarı kaldırır.
Vanaların azami kullanılma sıcaklığı diyafram malzemesinin veya gövde kaplama
malzemesinin dayanabildiği sıcaklık ile sınırlanır. Şekil-23(a)’da bir
diyafram vana ve şematik görünümü, görünümü, Şekil-23(b)’de açma-kapama
mekanizması görülmektedir.
Asbest
(Amyant) Çimentosu
Asbest-çimento boru dikişsizdir; silika ve portland
çimentosunun yüksek basınç altında sıkıştırılması ve asbest lifi ile
kuvvetlendirilerek kürlenmesiyle yapılır. İç yüzeyi pürüzsüzdür, aşınma yapmaz.
Normal çalışma koşullarında, pH = 4.5-14 aralığındaki çözeltilerin taşınmasında
kullanılır. Asbest çimento boru kırılgandır ve ıslandığında genişler. Bu
borular yeraltı su sistemlerinde, kağıt- değirmeni çamuru ve atıklarında ve
maden suyu sistemlerinde uygundur. En fazla kullanılan sıkıştırmalı (push-on
joint) eklemlerdir; bunlar sıcaklığı 65.6 0C (150 0F) ile
sınırlarlar. Boruların hafif olması taşınmasını kolaylaştırır, ancak
kırılganlığı nedeniyle çok dikkat gerektirir. Bu tip borular epoksi bir astarla
kaplanarak korozyona dayanıklılığı artırılır.
Su ve hava geçirmeyen grafitten, boru bağlantı parçaları ve
vanalar yapılır. Malzeme elektrik-fırını özelliğinde grafittir; ekstrud veya
kalıplamadan sonra, yapay reçinelerle dolgu (impregnasyon) yapılır. İşlemde
fenolik reçineler kullanıldığında, hidrofluorik asit dahil bütün asitlere,
tuzlara ve organik bileşiklere dayanıklı bir malzeme elde edilir. Modifiye
fenolik reçinelerle dolgulandırıldığında kuvvetli alkalilere ve oksitleyici
maddelere karşı direnç sağlanır.
Çimento-kaplamalı çelik boru, çelik borunun özel bir
çimentoyla kaplanmasıyla yapılır. Taşıdığı akışkanın demirle kirlenmesini, su
taşınmasında korozyonu ve bakteri üremesini engeller. 3/4–4 inç aralığında dişli
borular bulunmaktadır. 4 inçden büyük çimento-kaplı karbon çelik boru flanşla
veya kaynaklı uçlarla bağlanır. Kaynak, kaplamayı bozmaz.
Asite dayanıklı kimyasal-çömlek malzemeden yapılan boru ve
bağlantılar, hidrofluorik asit dışında pek çok asit, alkali ve diğer korozif
maddelere dayanır. En çok kullanılanları çan-ve-musluk (bell- and-spigot)
eklemler ve düz-karşılıklı uçlu (kafa kafaya, plain-butt ends) borulardır. Düz
karşılıklı uçlu borularda çimentolanmış flanşlar ve bağlantı için bir conta
bulunur. Orta basınçlı kimyasal-çömlek boru, furan reçinesiyle
kuvvetlendirilmiş cam yünü ile kaplanarak ta kullanılır.
Bu borular, hidrofluorik asit dışındaki çok seyreltik
kimyasal maddelere karşı dayanıklıdır. Kanalizasyon, endüstriyel atık ve yağmur
suyu kanalları için uygundur. Dirsek, Y-çatal, Te, düşürücü, yükseltici
bağlantılar yapılır. Eklem parçaları sıcak-dökme veya soğuk-macun (mastik)
tiptedir; her ikisi de kil yüzeyine sıkıca yapışır, fakat yere konulduğunda
bile herhangi bir sızıntıya neden olmayacak derecede esnektir. Kafa-kafaya
eklemlerin dışında ve çan tipi eklemlerin içinde bitümlü veya plastik malzeme
bulunan borular da yapılmaktadır.
Kuvvetlendirilmiş ve kuvvetlendirilmemiş betondan yapılmış
atık boruları bulunur. Kuvvetlendirilmemiş olanlar 4-24 inç boyutlarındadır ve
dökme eklem uçludur. Kuvvetlendirilmiş beton borular yağmur suyu ve atık
kanalları olarak kullanılır, dökme veya basınçlı eklem uçludur. Bunların 12-108
inç aralığını kapsayan beş kuvvetlendirme sınıfı bulunur. Bazıları (basınçlı
eklemli olanlar hariç) 45 lb / in2 lik su basıncına dayanır. Daha
yüksek su basınçlarında burunun duvarına 1/16 inç kalınlığında çelik bir
silindir gömülerek herhangi bir çatlamada sızıntı yapması önlenmiş olur.
Betondan yapılmış bağlantı parçaları da vardır. Beton borulama sistemleri özel
tuzla-perdahlanmış camsı-kil levhalarla kaplanır, dökme asfalt eklemlerle
bağlanabilir.
Bu tip malzemeler, ısı ve kimyasal maddelere dayanıklı
borosilikat camdan üretilir. Bunlar asitlere ve alkalilere (PH < 8) çok
dayanıklıdır, hidrofluorik ve susuz fosforik asitten etkilenir.
Cam borular bir epoksi-reçinesi (kuvvetlendirici) ile
kaplanarak ta kullanılır. Ayrıca bilyalı kaplinler takıldığında 150 lb / in2
ye dayanıklı hale gelirler.
Camla kaplanmış çelik borular, hidrofluorik asit dışında tüm
asitlerden ve PH = 12 ye kadar alkalilerden, 212 0F a (100 0C)
kadar etkilenmez. Ani sıcaklık değişimleri olmaması halinde, özel tipleri 300
lb / in2, standart tipleri 150 lb / in2 basınca ve 450 0F
(232 0C) sıcaklığa dayanır. Cam kaplamanın kalınlığı 3/64 in
kadardır. 1.5-12 inçlik boyutlarda üretilir; daha büyükleri istendiğinde
sipariş edilmesi gerekir.
Kimyasal porselen malzemeden boru, bağlantı parçaları ve
vanalar yapılır; bunlar 2250 0F (1232 0C) de fırınlanır.
Hidrofluorik asit ve alkaliler için uygun değildir, fakat tüm asitlere karşı
dirençlidir. Yüzey perdahlanmıştır, dolayısıyla kolay temizlenir. Çalışma
basınçları, vanalar ve borularda 50 - 100 lb / in2 sıcaklık 400 0F
(204 0C) nin üstündedir; ancak ısıl şoklardan kaçınılması gerekir.
Yüksek gerilme kuvveti olan asite dayanıklı çimento ile
dökme-demir flanşlar porselene bağlanabilir. Flanşlı kimyasal porselenden 900
ve 450 lik çatal, Te, düşürücü, başlık ve Y şeklinde diskli vanalar
yapılabilir.
Bu malzeme %99.8 silisyum dioksit içerir, bulanık (opak)
veya geçirgen (transparan) boru ve tüp üretiminde kullanılır. Erime noktası
1710 0C, gerilme kuvveti 7000 lb / in2 dolayında ve öz
ağırlığı 2.2 kadardır. Bunlardan yapılan boru ve tüpler sürekli 1000 0C
ye, aralıklı olarak 1500 0C ye kadar sıcaklıklarda kullanılabilir.
En önemli özelliği yüksek sıcaklıklarda pek çok kimyasal maddeyi kirletmeden
taşıyabilmesidir; ısıl şoka dayanıklıdır ve yüksek-sıcaklıkta elektriksel
yalıtım özelliği vardır.
Ağaç ve Ağaç-Kaplı Çelik Boru
Çam, köknar, kırmızı-cam ve selvi boru üretiminde kullanılan
ağaç türleridir. Ağaçla kaplı çelik borular 180 0F (82 0C)
a kadar kullanılabilir. Çalışma bacıncı 4 in.likte 200 lb / in2, 10
inçlikte 125 lb / in2 ve 10 inçten büyük boyutlarda 100 lb / in2
dir.
Toprak altındaki sistemlerde ağaç-şeritlerden yapılmış (fıçı
tahtası gibi) borular önerilir. Bunlar dört ayrı basınca göre üretirler: 43,
86, 130, 172 lb / in2. Ancak çalışma basıncının bu değerlerin % 60
ını geçmemesi uygun olur. Boru sistemi, çoğu kez kalın bir asfalt ve testere
talaşıyla kaplanır. Uzunlukları çeşitli olabilir; en fazlası 16 inçtir.
Eklemler yuva (zıvana) ve erkek tiptir. Asfalt kaplamayla veya doğrudan
galvanizli bakır veya paslanmaz çelik şeritler kullanılarak sistem kuvvetlendirilir.
Polimerlerin, çelikle kıyaslandığında, yüksek
sıcaklıklardaki gerilme kuvvetleri daha düşük ve ısıl genleşmeleri daha
yüksektir. Bu nedenle borulama sistemlerinin çeşitli polimerik malzemeden
yapılması yerine, çelik borunun polimerle kaplanması tercih edilir. İç kısmı
polimer dışı çelik olan boruda flanşlı bağlantılar kolaylıkla yapılır ve yüksek
sıcaklık ve basınçlarda çalışılabilir. Çap 1 - 8 in aralığındadır. Bu tip
sistemlerde 125 lb dökme demir, 150 lb çekme demir ve 300 lb çelik flanşlar
kullanılır. Kaplama, borunun üretimi sırasında yapılır. Uzunluk 20 ft kadar
olabilir. Bu yöntemle diyafram, çek ve musluk vanalar yapılmaktadır.
Plastik
Boru
Diğer boru malzemelerinin tersine plastik boru iç ve dış
korozyondan etkilenmez, kolaylıkla kesilir ve bağlanır, diğer malzemelerle temas
ettiğinde galvanik korozyona uğramaz. Kullanım sıcaklığı ve gerilme kuvveti
düşüktür. Uygun olmayan akışkanlar taşındığında plastik boru yumuşar. Işıl
genleşme katsayısı yüksektir. Sıcaklık yükseldiğinde plastik boruların çoğunda
gerileme özelliği hızla düşer. Güneş ışığı veya yakınında bulunan sıcak
malzemeler plastik boruyu etkiler.
Su servisinde kullanılan plastik boru için dizayn gerilimi,
uzun-süreli patlama testi ile saptanan değerin yarısı kadardır.
Plastik boru üretiminde kullanılan en yaygın plastikler
polietilen (PE 42 inç ve daha küçük), polivinilklorür (PVC) ve klorlu polivinil
klorür (CPVC, 12 inç ve daha küçük), polipropilen (PP), 1/2-6 inç) dir.
Cam dolguyla kuvvetlendirilmiş epoksi reçineler oksitleyici
olmayan asitlere, alkalilere, tuzlu suya ve korozif gazlara dayanıklıdır. Bu
tür borular oda sıcaklığında plastik borulardan bir kaç kez daha kuvvetlidir.
Sıcaklığın yükselmesiyle kuvveti azalmaz ve 300 0F (149 0C)
a kadar direncini korur.
Epoksi reçineler yüksek sıcaklıklarda, poliester reçinelere
göre daha kuvvetlidir, fakat bazı akışkanlar epoksilere daha fazla etki
ederler. Bazı cam dolgulu epoksi reçine borular, poliester bir reçineyle
kaplanarak kullanılır.
Cam dolgulu reçineden yapılan boruların ısıl genleşme
katsayıları karbon çeliğinden daha yüksek, fakat plastiklerden daha düşüktür.
Metal olmayan boru ve hat sistemlerinin nominal boyut,
uzunluk, iç çapı, dış çapı, et kalınlığı, sınıf, derece gibi değerlerini
gösteren tablolar ilgili kitap ve dokümanlardan bulunabilir.
SAĞLIK VE GÜVENLİK
Sağlık: Güvenli çalışma eğitimleri ve/veya pompaları
valfleri ve/veya boru hatlarını açarken veya boşaltırken, ürün örneklerinin
alınması ve kontrol edilmesi sırasında, bakım çalışmalarında uygun personel
koruyucu ekipman gereklidir.
Güvenlik: Otomatik pompa kontrollerinde aksama,
proses basıncı ve sıcaklığında dalgalanmalara neden olur. Düşük akımda veya
akımsız çalıştırılan pompa aşırı ısınır ve hasarlanır. Aşırı basınçla
karşılaşabilecek pompaların deşarj borusunda basınç düşürücü olmalıdır. Boru
hatlarının genleşme, harekat etme ve sıcaklık değişikliklerinden etkilenmemesi
için gerekli koruyucu önlemler alınmalıdır. Valfler ve enstrümanların
yerleşimleri, gerekli bakım ve servisin verilebileceği şekilde olmalıdır.
Yangın Önleme ve Korunma: Hidrokarbon pompaları,
valfler veya boru hatlarında delinmeler hidrokarbon buhar kaçaklarına,
dolayısıyla yakıcı kaynaklarla temas ederek yangın çıkmasına neden olabilirler.
Uzaktan algılayıcılar, kontrol valfleri, yangın valfleri ve izolasyon
valfleriyle bu tip tehlikeli durumlar en aza indirilebilir.
2.4.
Pompalar, Fanlar, Kompresörler
Akışkanlar pompalar, fanlar ve kompresörlerle hareket
ettirilirler. Bunlar akışkanın mekanik enerjisini artırır; enerjideki artış hızın,
basıncın veya akışkanın yüksekliğini artırmada kullanılır. Enerji eklenmesinde
en yaygın iki yöntem, dış kuvvetlerle pozitif yer değiştirme ve santrifüj
etkidir. Bu yöntemlerle iki sınıf akışkan itici cihaz dizayn edilmiştir; bunlar
akışkan:
·
Doğrudan basınç uygulayan (pozitif yerdeğiştirme)
cihazlar
·
Tork uygulayarak dönme sağlayan (santrifüj
pompalar, blowerler ve kompresörler) cihazlar
Pozitif-yerdeğiştirmeli cihazlarda kuvvet, bir silindir
içindeki pistonla (pistonlu pompalar), veya dönen basınç elemanlarıyla (döner
pozitif yerdeğiştirmeli pompalar) sağlanır.
"Pompa, fan, blower, kompresör" sözcükleri her
zaman yerli yerinde kullanılmaz. Örneğin, "hava pompası" ve
"vakum pompası" bir gazın sıkıştırılmasında yararlanılan cihazlardır.
Genel olarak pompa "bir akışkanı hareket ettiren", fan, blower,
kompresör ise "bir gaza enerji veren" sistemlerdir. Fanlar, açık
alana veya geniş kanallara büyük hacimlerde gaz boşaltır; düşük-hızlı döner
cihazlardır ve birkaç in su basıncı yaratırlar.
Blowerler yüksek-hızlı döner cihazlardır, pozitif
yerdeğiştirme veya santrifüj kuvvet kullanırlar; yaratılan en yüksek basınç 35
lbf / in2 dir. Kompresörler 35 lbf/ in2
den binlerce atmosfere kadar çıkan basınçlar verir. Santrifüj veya turbo
kompresörler basıncı 100 lbf / in2 ye kadar çıkarırlar.
Pompalar ve fanlarda akışkanın yoğunluğu önemli derecede
değişmez ve sıkıştırılamayan-akışkan teorisi geçerlidir. Blowerler ve
kompresörlerde yoğunluk artışı çok büyüktür; bunlar sıkıştırılabilen-akışkan
teorisine uyar.
Bu cihazların hepsinde akış kapasitesi (belirli bir
yoğunlukta birim zamandaki volumetrik akım), güç ve mekanik verim önemlidir.
Kullanım amacına uygunluk ve bakım kolaylığı da önemli özelliklerdir.
Hidrokarbonlar, proses suyu, yangın suyu ve atık su,
rafineri içinde boru hatlarıyla santrifüj ve pozitif-yer değiştirmeli (örneğin,
pistonlu) pompalar vasıtasıyla taşınır. Pompalar elektrik motorları, buhar
türbinleri veya iç yanmalı motorlarla çalıştırılır; tipi, kapasitesi ve
yapıldığı malzeme kullanıldığı yere göre değişir. Buhar, su ve diğer ürünler
proses ve yardımcı işletmeler boru hattı sistemiyle dağıtılır. Bunların
boyutları ve malzemeleri, servisin tipine, basınca, sıcaklığa ve ürünün
yapısına bağlıdır.
Pompalar çok çeşitlidir ve değişik şekillerde
sınıflandırılabilir; örneğin, aşağıda görüldüğü gibi iki genel sınıfta
toplayabiliriz:
·
Pozitif yer değiştirmeli pompalar (hacimsel)
·
Kinetik Pompalar
Pozitif yerdeğiştirmeli pompalarda pompa içindeki akışkan
hacmi değişmekte, çalışma sadece mekanik ve statik kurallara bağlı kalmaktadır.
Hacimsel pompalar da iki ayrı grupta
incelenebilir: Pistonlu pompalar (recipratating), döner pompalar (rotary)
Kinetik pompalar çoğunlukla santrifüjlü pompalardır; ayrıca
jet pompalar, gaz kaldırmalı pompalar, hidrolik ram pompalar, elektromagnetik
pompalar ve tersinir santrifüjlü pompalar gibi pompalar özel etkili pompalar
başlığı altında toplanabilir.
Pistonlu
(Reciprocating) Pompalar: Bu tip pompalar, içine aldığı
akışkana karşı hareket eden bir piston yoluyla, akışkan sistemine enerji verir.
Akışkanın akışı pompa geometrisine bağlı olduğundan, akışkan dinamiği ilkeleri
fazla önemli değildir. Piston bir buhar motoru veya bir elektrikli motorla
yürütülür. Pistonun herbir hareketinde pompadan sabit miktarda akışkan
boşaltılır. Akışkan miktarı, silindirin hacmine ve içindeki pistonun hareket
sayısına bağlıdır. Gerçekte iletilen akışkan miktarı silindirin doldurulması
sırasındaki kaçaklar ve pistondan olabilecek sızıntılar nedeniyle pompanın
teorik değerinden daha düşüktür. Bu nedenle "hacimsel (volumetrik)
verim" denilen bir tanım yapılır.
gerçek iletilen akışkan hacmi
hacimsel verim = ———————————————
teorik iletilen akışkan hacmi
İyi tasarlanmış ve bakımlı bir pompada hacimsel verim % 95
in üzerindedir. Diğer bir verim tanımı (daha önemlidir), yapılan işlerle
ilgilidir:
akışkan üzerinde
yapılan iş
Verim = —————————————
pompa üzerinde yapılan iş
Pompayı çalıştırmak için bir elektrik motoru kullanılıyorsa
bir "pompa-motor" verimi söz konusudur; bu durumda verim, akışkan
üzerinde yapılan işin, motora verilen elektrik enerjisine oranıdır.
Pistonlu pompada piston silindirde aşağı çekildiğinde (sıvı
girişi) pompadan akışkan çıkışı durur. Bu nedenle sıvı iletimi pulslar (kısım
kısım) halindedir. Pulslar, bir çift etkili pompa kullanarak veya silindir
sayısını artırarak azaltılabilir. Bir çift-etkili pompada pistonun iki
tarafında bulunan silindir hacmi, hem ileri hem de geri stroklarda gidilen yol
akışkan verilmesini sağlar. Şekil-24’de bir pistonlu pompadaki piston,
silindir ve klepelerin çeşitli konumları gösterilmiştir.
Şekil-25(a)’da bir pistonlu pompanın şematik diyagramı
verilmiştir. Bu tip pompada piston, bir elektrik motoruyla çalıştırılan uygun
bir krank miline bağlıdır. Proses endüstrisinde buharla-çalıştırılan çift
etkili pompalar da kullanılmaktadır; bunlarda piston çubuğu buhar ve sıvı
pistonunu bağlar (Şekil-25 b).
Pistonlu pompa, içinde hareket eden bir pistonun bulunduğu
bir silindirdir. Sıkıştırma sırasında akışkanın geri kaçmaması için piston ve
silindir birbirine çok iyi alıştırılmış olmalıdır. Piston ve silindirin,
pistonun tüm hareketi boyunca (strok) ve pompanın çalışma süresince birbiriyle
temas etmesi pompada önemli derecede aşınmaya neden olur. Bunu önlemek için
piston etrafına (yuvalar içine) ağızları açık bilezikler geçirilir. Böylece
sürtünme azaltıldığı gibi, akışkan kaçağı da en aza indirilmiş olur.
Pistonlu pompada akışkanın emme periyodunda silindire
girmesi ve basmada silindirden çıkması vanalarla sağlanır. Bu vanalar çek vana
ilkesine göre çalışır ve "supap" veya "klepe" olarak
tanımlanırlar. Emme periyodunda emme supabı açılır, akışkan silindir içine
girer, basmada emiş supabı kapanır, çıkış supabı açılarak akışkanı boşaltır.
Pistonlu pompalar viskoz akışkanların iletilmesinde çok
uygundur. Bu tip akışkanlar piston ve silindir arasında ince bir tabaka
oluşturarak ikinci bir yalıtım katmanı meydana getirirler ve akışkan kaçağı en
aza iner.
Akışkanda aşınmaya yol açabilecek tanecikler bulunması
halinde pistonlu pompalar önerilmez.
Dalgıç (plunger) pompa olarak tanımlanan pompalar ilke
olarak pistonlu pompalara benzer, ancak bunlarda piston çapı silindir çapından
çok küçüktür.
Piston bir salmastra kutusu içinde hareket eder, silindir
içindeki sıvı üzerine basınç yapar ve onu iter. Pistonun geri gelmesi sırasında
akışkan üzerindeki basınç kalkacağından silindire emiş tarafından yeni sıvı
girer (Şekil-26).
Dalgıç pompalar çok yüksek basınçlar için uygundur. Ayrıca
pistona yapışan ve silindire etki eden (çözen) sıvıların pompalanmasında da
kullanılır. Bunlarda segman ve silindir gömleği bulunmaz.
Döner (Rotary) Pompalar:
Bu tür pompalarda akışkan pompa içine alınır ve dönme hareketiyle dışarı
boşaltılır. Döner pompalar, akışkan giriş ve çıkışının çek vanalarla (klepeler)
kontrol edildiği pistonlu pompalardan farklıdır; bir miktar sıvıyı yakalanır
(kapan gibi) ve basma noktasına kadar götürülür. Sıvı, pompa girişinde,
dişliler arasındaki boşluğa dolar. Dişli döndüğünde sıvı, dişler ve pompa kasası
arasında hapsolur ve basma hattına taşınır.
Döner pompalar, aşındırıcı olmayan ve yüksek-viskoziteli
sıvılar için uygundur. Akışkanın yağlama özelliği dişlilerin aşınmasını
azaltır.
Santrifüj Pompalar: Santrifüj pompalar, yapılarının
basitliği, dizaynlarının kolay, bakım masraflarının düşük olması, kullanım
koşullarında esneklikler göstermesi bakımından geniş bir uygulama alanına
sahiptir. Mekanik yapılarının uygunluğundan dolayı bir kaç galon/dak. kapasite
ve çok düşük basma yüksekliğinden, 600 000 gal/dak. ve 300 ft basma
yüksekliğine kadar olan geniş bir bölgede kullanılabilir.
En basit santrifüj pompa, bir gövde ve gövde içinde dönen
bir fandan oluşur (Şekil-27). Akışkan pompa içine fanın merkezine yakın bir
noktadan girer ve fanın dönmesi ile doğan santrifüj kuvvetlerin etkisiyle fan
kanatları arasından dışarı doğru fırlatılır. Fan ne kadar hızlı dönerse sıvının
hareketi o kadar çabuk olur. Akışkan fanın emme ağzından, yani fanın
merkezinden, fan kanatçığının uç kısmına doğru giderken kinetik enerjisi artar.
Kinetik enerjiyi doğuran hız, kanatçığı terk ettikten sonra basınç yüksekliğine
dönüşür ve akışkan pompayı terk etmiş olur. Şekil-28 de çeşitli fan tipleri
görülmektedir.
Fanlar santrifüj pompanın en önemli parçalarıdır ve
kanatlardan oluşur. Kanatların yapıları, sayıları ve şekilleri, akışkana
uygulanacak santrifüj ve mekanik itici kuvvetlerin en iyi şekilde akışkanın
kinetik enerjisine dönüşmesini sağlayacak şekilde tasarımlanmıştır.
Şekil-27: Santrifüj
pompanın şematik görünümü ve kısımları.
Akışkanı ileten mekanizmalar fan şeklinde olabildiği gibi
pervane veya türbün yapısında da olabilir.
1. Pervaneli Pompalar
Fanların şekilleri pervane yapısında olan pompalardır
(Şekil-29 a). Fan yerine kullanılan pervane, üzerinden geçen sıvıya yüksek
hız verir. Akışkanın giriş yönüyle çıkış yönü aynıdır. Fana giren akışkan
sadece fan merkezinden girmesine karşılık, pervanelerin tüm kanatları üzerinden
geçer. Bu nedenle pervaneli pompalar fazla bir basma yüksekliği gerektirmeyen
çok yüksek kapasiteler için kullanılır; normalde 2000 galon/dak. üzerindeki
kapasiteler için uygundur.
Pervaneli pompaların kapalı devre sirkülasyon sistemlerinde,
örneğin, kalorifer sistemlerinde kullanılması avantajlı bulunmaktadır.
2. Türbinli Pompalar
Akışkana verdiği yön bakımından, pervaneli ve santrifüj pompalar arasında bulunan fanları içeren pompalardır. Santrifüj pompalarda sıvının fana giriş yönü ile çıkış yönü arasında 900 açı vardır. Pervaneli pompalarda ise giriş ve çıkış aynı yönlüdür. Türbinli pompalarda giriş ile çıkış arasında bir açı oluşturulur. Bu pompalar 100 galon/dak.dan büyük kapasitelerde kullanılır. Sağladıkları basma yüksekliği her kademe için 100 ft mertebesindedir. Türbinli pompalar genellikle dik konumda yerleştirilir.
Pompa elemanı, çoğu kez bir borunun uç kısmına konulur; bu boru aynı zamanda çıkış borusu görevini de yapar. Hazırlanmış böyle bir ünite pompalanacak akışkanın içine dik olarak daldırılır. Çoğunlukla kuyularda, büyük kapasite gerektiren drenaj işlerinde, veya kondenser sirkülasyon suyu sistemlerinde uygundur. Şekil-29(b)’de bir türbin (veya karışık-akışlı) pompa görülmektedir.
3. Jet Pompalar
Jet pompalar, çok geniş bir uygulaması olmamasına rağmen
akışkanların taşınmasında özel bir grubu temsil ederler. Hızı yüksek bir
akışkanın venturi içinden geçerken yarattığı negatif basınçla (emiş), iletilmek
istenen akışkanın sürüklenmesi ve moment taşıyan akışkan ile birlikte transfer
edilmesidir. Şekil-29(c) çok basit bir jet pompası ejektörünü göstermektedir.
Moment taşıyan pompalanan akışkan, nozul içinden ejektöre girer ve venturi
nozulu hızla geçerken venturi ağzında bir emiş yaratır; doğan bu emiş ile
pompalanacak akışkan sürüklenir ve her iki akışkan venturiden geçerek ejektörü
terk ederler.
Jet pompaların ve ejektörlerin verimleri çok düşüktür.
Yaratılan basma yüksekliği de çok düşük olmakla beraber özellikle tanklar
arasında sıvı transferlerinde, düzenli bir güç kaynağının sağlanamadığı
koşullarda, asit ve baz transferlerinde, çamursu akışkanların derinlerden
emilmesinde çok kullanılan sistemlerdir.
Rafineride gaz ve hava sıkıştırmada hem pistonlu ve hem de
santrifüjlü kompresörler kullanılır. Hava kompresör sistemlerinde kompresörler,
soğutucular, hava alıcılar, hava kurutucular, kontrol ekipmanları ve dağıtım
boruları bulunur. Bazı proseslere hava vermek için püskürtücüler (blower)
kullanılır. Havayla-tozlaştırma, katalizör rejenerasyonu, proses ısıtıcıları,
buhar-havayla dekoklaştırma, acı-su oksidasyonu, benzin sweetening, asfalt
şişirme ve diğer bazı operasyonlar için fabrika havasından yararlanılır. Pnömatik
enstrümanlar ve kontrollerde, hava motorları ve bağlantılarda ise enstrüman
havası kullanılır.
Sıvıların iletiminde kullanılan pompalarda olduğu gibi, gazların taşınmasında kullanılan kompresörler de iki sınıfa ayrılır.
·
Pozitif-yerdeğiştirmeli kompresörler
·
Dinamik Kompresörler
Positif yerdeğiştirmeli kompresörler, pistonlu ve döner
sistemler içerirler. Gazlar, kompresörler ve blowerle iletilir; bu iki sistem
arasında herzaman kesin ve açık bir ayırım yapılamaz.
Dinamik kompresörler santrifüjlü kompresörler
(turboblowerlar) ve aksiyal akışlı kompresörler olarak iki grupta toplanabilir.
Pistonlu
Kompresörler
Pistonlu kompresör, gazı, birkaç psi
den başlayarak 35 000 psi gibi
çok yüksek basınçlara kadar taşıyabilirler. Bunlar, pistonlu pompaların
özelliklerini gösterir; bir piston, uygun giriş ve çıkış supapları bulunan bir
silindir ve hareketli bir krank mili bulunur. Tek-kademeli veya çok-kademeli
çalışabilir; daha çok çift-etkili silindir kullanımı yaygındır. Kademelerin
sayısı, sıkıştırma oranı p2 / p1 ile belirlenir. Herbir
kademedeki sıkıştırma oranı çoğu kez 4 ile sınırlandırılır; ancak, küçük miktarlara
8 veya daha yüksek sıkıştırma oranları da uygulanabilir.
Sıkıştırılacak gaz silindire giriş supabından girer,
sıkıştırılır ve çıkış supabından boşaltılır. Supaplar, silindirin içiyle
dışarıdaki basınç farkı istenilen seviyede olduğu zaman açıp-kapayacak şekilde
ayarlanmıştır.
Çok-kademeli sistemlerde kademeler arasında ara soğutucular
bulunur. Bunlar gazdan sıkıştırma sırasında açığa çıkan ısıyı alır ve gazın
sıcaklığını, kompresör girişindeki sıcaklığa düşürür. Böyle bir soğutma işlemi,
yüksek basınç silindirine giden gazın hacmini azaltır, sıkıştırma için gerekli
beygir gücünü düşürür ve yüksek basınçlarda sıcaklığı güvenli çalışma
sınırlarında tutar.
Kompresörlerin çoğunda silindirlerin yağlanmasında yağ
kullanılır. Bazı proseslerde, az miktarda da olsa, yağla kirlenmeler olur. Bu
gibi durumlar için "yağsız" çalışan silindirler üretilmiştir. Bu
silindirler üzerindeki pistonlarda, grafit karbon veya teflondan piston
bilezikleri (segmanlar) vardır; bunlar piston ve silindir arasındaki gerekli
açıklığı ayarlayan segmanlarla aynı malzemeden yapılır. Plastik salmastra
yağlama gerektirmez.
Kimya endüstrisinde çıkış basıncı 5000 den 25000 lb / in2
ye kadar olan yüksek-basınç kompresörleri kullanılmaktadır. Bunlar özel
dizaynlar gerektirir; bu nedenle, kullanılacak gazın tüm özellikleri
bilinmelidir. Gaz, çoğunlukla ideal gaz halinden sapar, sıcaklık ve diğer
sınırlamalar, bir mühendislik çalışmasıyla çözülür. Yüksek basınç kompresörleri
beş, altı, yedi veya sekiz kademelidir. Silindirler çeşitli kısıtlamaları
karşılayacak ve aynı zamanda çeşitli kademeler arasındaki yükü dengeleyecek
şekilde dizayn edilmiştir.
Çoğu zaman kademeler arasında sıyırma veya diğer prosesler
bulunur. Yüksek basınç silindirleri tek-etkili plungerli çelik dövmelerdir
(Şekil-30).
Kompresörde, plungere karşı olan basınç yükü, düşük basınç
kademelerinin bir veya daha çok tek-etkili pistonlarıyla ters çevrilir. Piston
mili salmastrası metaliktir. Doğru yerleştirme ve bilinçli yağlama çok
önemlidir. Yüksek basınç kompresör supapları koşullara göre dizayn edilir,
fevkalade yüksek mühendislik ve işçilik gerektirir.
Metalik diyafram tipteki kompresörler (Şekil-31) küçük
miktarların (10 ft3/dak) sıkıştırılmasında kullanılır. Sıkıştırma
oranı, her kademede 10 - 1 aralığındadır. Sıcaklık yükselmesi önemli bir sorun
yaratmaz; gaz hacmine göre duvar alanı, izotermal sıkıştırma için gerekli ısı
transferine izin verir. Bu tip sıkıştırmalarda proses gazı için sızdırmazlığa
gerek yoktur. Diyafram, bir plungerle (basma silindiri) hidrolik olarak hareket
ettirilir.
c. Fanlar ve Blowerler
Bir fan ve kompresör arasındaki fark kesin olarak
tanımlanamaz. Fanların çalışma basıncı (p < 0.5lb / in2), gaz
üzerindeki sıkıştırma etkisi ihmal edilebilecek düzeyde kalacak kadar düşüktür.
Fanlarda giriş ve çıkış hacimleri hemen hemen eşittir, bunlar basit gaz
taşıyıcı sistemlerdir. Fanlar, hava akışlı (radyal) veya santrifüjlü ve aksiyal
(dik) akışlı olarak iki grupta toplanır. Radyal-akışlı fanlarda akış basittir
ve fan şaftına paraleldir.
2.
Dinamik Kompresörler
Santrifüj
Kompresörler (Turboblowerler)
Bir santrifüj kompresörün ana işlevi, içinden akan gazın
basıncını arttırmaktır. İşlem, bir santrifüj pompada olduğu gibi, girişten
çıkışa doğru radyal olarak akan gazın hızlandırılmasıyla yapılır. Santrifüj
kompresörlerin kapasiteleri çeşitlidir; çoğu 3500 rpm veya daha yüksek hızlarda,
elektrik motoru, buhar veya gaz türbinlerle çalışır.
Santrifüj kompresörde bir impeller (fan) ve bir gövde (kasa)
bulunur; bunlar, pompa fanlarına çok benzer. Gaz kompresöre fan gözü yakınından
girer, fanın ucunda bir difüzöre yüksek bir hız ve basınçla fışkırtılır. Hızın
kalan kısmı difizörde basınca dönüştürülür. Santrifüj kompresörler, çok yüksek
basınçlı çıkışa ulaşabilmek için çok kademeli yapılır. Çok kademeli çalışmada
gaz difüzörü terkeden gaz, bir sonraki fanın gözüne yönlendiren bir diyaframa
girer; diyaframda supaplar bulunur. Sıkıştırılırken gaza transfer edilen
enerji, gazın ısınmasına yol açar; bu nedenle kademeler arasına soğutma
kanalları konulmuştur. Tek bir gövdede altı veya yedi kademeden fazla kademe
bulunmaz. Yeterli basıncın alınamaması halinde iki veya daha fazla gövde seri
olarak bağlanarak kullanılır. Beş kademeli bir kompresör Şekil-32(a)’da
verilmiştir.
İlginç bir santrifüj kompresörü Şekil-32(b)’de
görülmektedir. Bunda eliptik bir kasa
vardır ve kısmen sıvı ile dolu durumdadır; içinde rotor kanatları döner. Rotorun
hızı, merkezden santrifüj kuvvetle uzaklaşan sıvının gövde duvarı üzerinde bir
sıvı halkası oluşturacak şekilde ayarlanmıştır.
Aksiyal
Akışlı Kompresörler
Aksiyal Akışlı Kompresörler gaz türbinleriyle çalışır ve jet
uçakları motorlarında bazı avantajları vardır. Endüstride bu tip sistemlerin
kullanımı azdır, bazı uygulama alanları olarak yakma-fırınları, gaz iticiler ve
rüzgar-tünelleri sayılabilir. Santrifüjlü sistemlere kıyasla en önemli
avantajları yüksek verim ve yüksek kapasitedir. Küçük boyuttaki aksiyal akışlı
kompresörler, aynı koşullarda uygun olan santrifüjlü tiplerden daha pahalıdır
ve tercih edilmezler.
Şekil-50 de tipik bir aksiyal-akış sistemi görülmektedir.
Dönen element (rotor) bir kazan şeklindedir ve buna birkaç dizi kanat
bağlanmıştır. Basınç artışının yarısı rotor kanadında, diğer yarısı stator
kanadında sağlanır. Sabit kanat dizileri havayı rotor kanatları içine
gönderirken, statik basıncı ve kinetik enerjiyi arttırır. İyi dizayn edilmiş
bir aksiyal-akışlı kompresör havayı 400 ft/sn hıza kadar çıkarabilir. Bu tip
kompresörlerin çoğunda kademeden kademeye olan gaz hızı sabittir. Peşpeşe
kademelerde sürekli basınç yükselmesi olacağından sabit gaz hızı, küçük bir dairesel
alanla sağlanır.
Endüstrideki işlemlerin bazıları atmosfer basıncı altındaki
basınçlarda yapılır, 0.5 inç cıva basıncına, bir pistonlu veya döner pompayla
kolaylıkla erişilebilir.
Ejektörler: Piston, sübab, rotor, ve diğer hareketli
parçaların bulunmadığı basit vakum pompaları veya kompresörlerdir. Tek-kademeli
bir ejektörde yüksek basınçlı buhar veya hava bir nozuldan buhar odasına
beslenir; buradan, çevresinde bulunan buhar veya gazları yakalar, beraberinde
sürükleyerek nozuldan yüksek hızla çıkar ve bir yaklaştırıcı-ayırıcı nozul
boyunca genişler. Difüzör (veya birleştirici boğaz), hız enerjisinin basınç
enerjisine dönüşmesine yardım eder. Bu işlem sonunda, yakalanan bir miktar gaz,
buhar odacığındaki basınçtan daha yüksek bir basınçla dışarı atılır; difüzer
bir kompresördür.
Tek-kademeli bir ejöktörde sıkıştırma oranı 10/1 i geçer,
fakat kapasite/taşınan akışkan oranı ekonomik değildir. Daha büyük sıkıştırma
oranları uygulandığında uygun kapasitelere çıkılabilir.
Böyle bir sistemde her jette bir sıkıştırma oranı sağlanarak
istenilen basınç yükselmesine ulaşılabilir. Altı kademe seri olarak
kullanılabilir.
Difüzyon pompaları: Çok düşük basınçların (yüksek
vakum) istendiği durumlarda difüzyon pompası gerekir. Difüzyon pompasıyla
10 7 mm Hg basıncının altına kadar
inilebilir. Bu büyüklükteki vakumlar için bir difüzyon pompası, tek-kademeli
bir mekanik pompa ile beraber kullanılır.
Difüzyon pompasındaki akışkan düşük buhar basınçlı bir
sıvıdır; çoğu kez civa veya özel bir yağ kullanılır. Pompadaki akışkan,
pompanın dibinde buharlaştırılır ve buharlar kondenser içinde yükselir. Ön
vakum uygulanmış gaz molekülleri, rasgele ısıl hareketlerle difüzyon pompası
içine girer ve buharlaşan pompa sıvısı molekülleriyle çarpışır. Buharlaşan sıvı
molekülleri kondenserin soğuk cidarlarında yoğunlaşıp geri akarken,
konsantrasyonu artmış olan gaz, mekanik pompayla dışarı basılır.
SAĞLIK VE GÜVENLİK
Sağlık: Güvenli çalışma eğitimleri verilmelidir;
gürültüye karşı, kontrol ve bakım çalışmaları sırasında karşılaşılacak
tehlikeli durumlarda koruyucu personel ekipmanı kullanımı gereği
anlatılmalıdır. Fabrika ve enstrüman havasının teneffüs edilmemesi veya içme
suyunun basınçlandırılmasında kullanılmaması için çeşitli uyarma yöntemleri
gereklidir.
Güvenlik: Gaz kompresörlerine sıvı girmesini önleyici
dramlar olmalıdır. Gazların katı maddelerle kirlenmemesi için süzgeçler
kullanılır. Otomatik kompresör kontrollerinde olabilecek arızalar prosesleri
etkiler. Maksimum basıncın kompresör basıncından veya proses-ekipman dizayn
basıncından daha fazla olması halinde basınç azaltılması gerekir. Kompresördeki
hareketli parçalar, olabilecek olumsuzluklara zamanında müdahale edebilmek için
izlenmelidir. Kompresörlerin yerleştirildiği binalar şartnameleri karşılamalı,
havalandırılmalıdır.
Enstrüman havasının fabrika havasıyla yedeklendiği yerlerde,
bağlantıların, enstrüman havası kurutma sisteminin üstünden yapılması gerekir;
böylece enstrümanların nemle kirlenmesi önlenmiş olur. Güç kesilmesi veya
kompresörün arızalanması gibi durumlarda enstrüman havasına alternatif
kaynaklara (nitrojen kullanılması gibi) gereksinim olur.
Yangın Önleme ve Korunma: Hava kompresörleri, alevlenebilen
buharlar veya korozif gazların emilemeyeceği alanlara yerleştirilmelidirler.
Gaz kompresörlerinde herhangi bir delik oluşması potansiyel bir yangın
tehlikesidir.
2.5.
Ölçme Cihazları
Endüstriyel prosesin kontrol edilebilmesi için prosese giren
ve çıkan madde miktarlarının bilinmesi gerekir. Maddelerin akışkan olması
halinde bir boruda veya kanaldaki akış hızının ölçülmesi önemlidir.
Bu amaçlarla kullanılan çeşitli ölçme cihazları bulunur;
bunlardan bazıları:
(a) Doğrudan ağırlık veya hacim
ölçmeye dayanan cihazlar
(b) Değişken-yükseklik ölçen
cihazlar
(c) Alan metreler
(d) Akım metreler
(e) Pozitif-yerdeğiştirme
cihazları
(f) Magnetik metreler
Hacim veya ağırlık ölçen cihazlar çok basittir; bunlardan
bazıları, akım metrelerle ölçmede, ölçme elementi akışkana daldırılır;
akışkanın hızına göre element döner ve metreden akışkanın hızı okunur.
Çeşitli ölçme pompalarını da içeren pozitif-yerdeğiştirmeli
metreler, döner ve pistonlu pompalarla aynı ilkelere göre çalışır.
Magnetik flowmetreler, dışardan yaratılan düzenli bir
magnetik alan boyunca iletken bir akışkanın hareketiyle bir elektrik
potansiyelinin yaratılmasına dayanır, Faday Kanununa göre, yaratılan voltaj,
akışkanın hızıyla doğru orantılıdır. Ticari magnetik flowmetreler, hidrokarbonlar
(elektriksel iletkenlikleri düşüktür) dışındaki tüm sıvıların hızını ölçerler.
Akış ölçmede en fazla kullanılan cihazlar değişken-yükseklik
ölçen ve alan ölçen cihazlardır. Değişken-yükseklik ölçen cihazlar içinde
venturimetre, orifismetre ve pitot tüpler; alan metreler içinde de rotametreler sayılabilir.
Venturimetreler gazların ölçülmesinde kullanılan ölçü aletleri olmasına karşın, özellikle su gibi bazı sıvılar için de uygundur. Bir venturimetrenin şematik görünümü Şekil-33’de gösterilmiştir. Akım, ucu konik olarak kesilmiş silindirik yapıdaki flanşlı A kısmından girer, B boğazından geçer ve konik kesimli uzun C bölümünden çıkar. Giren akım (üst akım) silindirik ve konik kısmın bağlantı noktasında üzerinde küçük delikler (E) bulunan dairesel bir halkadan (D) geçerken basıncı düzenlenir; D ve E lerden oluşan bu kısma "piezometre (basınç ölçer)" denir. Giriş akımının basıncı F tapasından ölçülür. İkinci bir piezometre G boşluğu ve H delikleri ile boğazda bulunur; delikler çok hassas yapılmıştır ve işlenmiştir. Boğazdaki basınç I tapasıyla kontrol edilir. F ve I tapaları arasına uygun bir basınç ölçer (bir monometre gibi) bağlanarak giriş ve çıkış akımları arasındaki basınç farkı ölçülür.
Venturimetrede giriş konisinde hız artar, basınç düşer.
Giriş konisindeki basınç düşüşü, sistem boyunca olan akış hızının ölçülmesine
olanak verir. Sonra hız azalır ve C konisinin çıkışına doğru akım orijinal
basıncına döner. Düşen basıncın tümüyle geri kazanılması için C deki konikliğin
açısı küçük tutularak sınır tabakası ayrılması önlenir ve sürtünme en aza
indirilir.
Venturimetreler uygulamada bazı dezavantajlara sahiptir,
pahalıdır, fazla yer kaplar ve boğaz çapının boru çapına oranı değiştirilemez.
Bir venturimetre ve manometre sisteminde maksimum ölçülebilen akış hızı
sabittir; bu durumda akış aralığı değiştiğinde, boğaz çapı ya çok büyük veya
çok küçük kalır ve doğru sonuç alınamaz. Orifismetreler bu dezavantajları
içermez.
Şekil-34’de standart bir keskin-kenarlı orifis görülmektedir.
Çok iyi işlenmiş ve delinmiş ve iki flanş arasına tutturulan orifis levhası,
boruya merkezi konumda monte edilir. Levhadaki açıklık alt akım tarafında yivli
olabilir. Basınç uçlarından biri orifisin üst tarafında, diğeri alt tarafında
bulunur; bu uçlar bir manometreye veya uygun bir basınç-ölçere bağlanmıştır.
Basınç uçlarının yerleri isteğe göre değişebilir, fakat metrenin katsayısı da
bu uçların konumuna bağlı olarak değişir.
Pitot tüp, bir akım hattı boyunca yerel hızın ölçülmesinde
kullanılır. Aletin kullanım şeması Şekil-35(a)’da verilmiştir. a tüpünün
açıklığı akım yönüne dik, durgun (statik) tüp b ninki paraleldir. Bu iki tüp
bir manometrenin uçlarına bağlanarak küçük basınç farkları ölçülebilir. Durgun
tüp, açık kısmına dik herhangi bir hız bileşeni bulunmadığından, durgun basıncı
(p0) ölçer. Darbeye karşı olan a tüpünün B noktası, AB akım hattının
sonlandığı noktadır (hareketsiz nokta). Burada ölçülen ps basıncıdır. Manometre
ps – p0 basınç farkını ölçer.
Orifis, nozul veya venturide, sabit bir alan boyunca akış
hızının değişmesi değişken bir basınç düşmesine yol açar ; bu durum akış hızına
bağlıdır. Alanmetreler denilen diğer bir sınıf ölçü aletlerinde ise basınç
düşmesi sabittir veya sabite çok yakındır; akım hızıyla akımın geçtiği alan
değişir.
En önemli alanmetre, rotametredir
(Şekil-35 b) Rotametre, dereceli ve yukarı doğru genişleyen bir cam tüptür.
Akışkan tüp içinde yukarı doğru (dikey) hareket eder; bu sırada içinde asılı
durumda bir "float (standart yüzen bir parçacık) bulunur. Float akımın
hızı arttıkça yükselir; hız sabit kaldığında floatın bulunduğu yer, yani tüp
içindeki yüksekliği de sabit kalır, değişmez. Akımın hızı azaldığında float tüp
içinde aşağı iner. Floatun bulunduğu seviye, dereceli cam tüpten okunur ve her
flowmetrenin kendine özgü float-kalibrasyon eğrisi verilerinden akımın akış
hızı bulunur.
2.6. Gemi Ve Tanker Operasyonları
Sıvı hidrokarbonları gemi sarnıçlarına, tankerlere,
mavnalara ve bu amaçla kullanılan diğer taşıtlara yüklenmesi, genellikle,
rafineri operasyonlarının bir parçasıdır. Yükleme işlemlerinin nasıl
yapılacağının saptanmasında, ürünlerin özellikleri, dağıtım gereksinimleri ve
çalışma kriterleri önemlidir. Tankerler ve tanker vagonları ya üstten veya
dipten yüklenir; gerekli durumlarda buhar-geri kazanma sistemleri bulunur.
Sıvılaştırılmış petrol gazlarının (LPG) yüklenmesi, sıvı hidrokarbonlarınkine
ilave olarak bazı özel önlemler gerektirir.
SAĞLIK VE GÜVENLİK
Sağlık: Yükleme ve boşaltma işlemlerinde sağlıkla
ilgili tehlikeler, yüklenen ürünlere ve tanker, gemi sarnıçları veya diğer
araçlarda önceden taşınmış ürünlere bağlıdır. Güvenli çalışma eğitimleri
verilmeli ve/veya yükleme veya boşaltma sırasında temizlik yapılırken veya
kontrol, örnek alma ve bakım (dolum ekipmanında ve buhar geri kazanma
sistemlerinde) sırasında tehlikeli maddelerle temas edilirken uygun personel
koruyucu ekipman kullanımının önemi anlatılmalıdır.
Güvenlik: Üstten veya dipten yüklemede, sızıntı veya
aşırı dolma olduğunda yüklemeyi kesmek için dolum başlıklarında otomatik veya
el ile durdurma sistemleri olmalıdır. Üstten yüklemede, personelin düşme
tehlikesine karşı tırabzan gibi koruyucu yapılar olmalıdır. Taşma, köpürme,
sızma gibi durumlarda ürünü kaybetmemek için drenaj ve geri kazanma sistemleri
bulunmalıdır. LPG yüklemede tankerlerin aşırı yüklenmemesi ve aşırı basınçlı
olmaması için gerekli önlemler alınmalıdır.
Yangın Önleme ve Korunma: Olabilecek kaçakların
yakıcı bir kaynakla teması potansiyel yangın tehlikesidir. Şalterle-yükleme
yapılan yerlerde gerekli güvenlik önlemleri alınmalıdır. Yükleme yeri ve tanker
arasındaki elektrik şarjı eşitlenerek, tanker ve vagon yüklemesinde kullanılan
sistemler topraklanarak elektrik akımları güven altına alınır. Statik elektrik
oluşması ve deşarj olmasını önlemek için gemi dok boru bağlantılarında
izolasyonlu flanşlar kullanılır. Yükleme yerleri ve gemi buhar-geri kazanma
hatlarına alev kesiciler yerleştirilerek oluşabilecek alevlerin yayılmaları
önlenir.
2.7. Depolama Ve Sanayi Kapları
Sanayide depolamada ve prosesin çeşitli kademelerinde tank,
dram, kolon gibi isimler altında bazı cihazlar kullanılmaktadır. Hangi amaçla
kullanılırsa kullanılsın, bu bu ekipmanların kendilerine özgü imalat
yöntemleri, kuralları ve üzerlerinde bulunması gerekli olan ortak sistemler
vardır. Tanklar da yangın suyu, proses ve treatment suyu, asitler, katkı
maddeleri ve diğer kimyasal maddelere karşı dayanıklı olmalıdır. Tankların
tipi, şekli, malzemesi, kapasitesi ve yerleşim yeri, kullanım amacına ve depolanacak
maddeye bağlıdır.
Katılar, sıvılar ve gazların depolanması atmosferik kaplarda
yapıldığı gibi basınçlı kaplarda da yapılabilir. Ayrıca sıcaklığın, cisimlerin
fiziksel özelliklerini etkilemesinden de depolamada yararlanılır. Çok yüksek
basınçlar altında depolanması gereken maddelerin, (örneğin hafif
hidrokarbonların) sıcaklığı düşürülerek daha düşük basınçlarda depolanması
mümkündür. Böylece hem depolama hacmi küçültülür, hem de yüksek basıncı
karşılayacak malzeme sıkıntısından kurtulunur. Hatta bazı hallerde sıcaklık
düşürülerek atmosferik basınç şartlarında depolama koşulu da sağlanabilir.
Gazometreler
Gazlar bazan, tavan bölümü hareketli gazometreler içinde
depolanırlar (Şekil-36). Gazometre bir silindir içinde, aşağı yukarı hareket
eden diğer bir silindirdir. Dik olarak yerleştirilen bu silindirlerden içte ve
üzeri tavan ile kapatılmış olanı yukarı-aşağı hareket eder. Tankın içine gaz
gönderildikçe üstteki silindir yukarı doğru hareket ederek, gelmekte olan gaza
yer (hacim) açar.
İki silindir birbirine sürtünmeyecek şekilde, iç taraflarına
yerleştirilmiş ray ve tekerlek üzerinde kayarak hareket eder. Hareket eden üst
silindirin dengesi ve ağırlığı önemlidir. Hareket herhangi bir şekilde
engellenirse tankta yer açılmayacağından basınç birikmelerine yol açılır, veya
gaz dışarı alınırken üst silindir aşağıya inmezse içeride eksi basınç yani
vakum oluşur. Tanklar içinde oluşan vakumlar, basınç yükselmeleri kadar önemli
ve tehlikelidir.
Silindirler arasından gaz sızıntısı olmaması için iki yüzey
arasında sıvı veya katı tipte bir tür izolasyon yapılır. İzolasyonda, üst
kısımla (çan) birlikte hareket eden ve gazla reaksiyona girmeyen yapay bir
kauçukla impregne edilmiş (emdirilmiş) branda kullanılır. Çan kısmına
sabitlenmiş branda, mekanik düzeneklerle tankın alt parçasının iç yüzeyinde
kayacak şekildedir.
Gazlar bu şekilde atmosfer basıncının biraz üzerinde ve
sabit bir basınç altında depolanmış olurlar.
Bazı gazlar sıvılar içinde çözülmüş olarak depolanabilir.
Böyle bir depolama az miktarlarda gaz gerektiğinde, gaz basıncının atmosfer
basıncına eşit olduğu veya biraz üstünde bulunduğu ve ıslak gazın kullanımında
bir sakınca olmadığı hallerde uygulanır. Amonyak suda çözülerek, asetilen
asetonda çözülerek, hidrojen klorür suda çözülerek depolanabilir. Asetilenin
kararlı bir yapıda olmaması böyle bir depolama şekline avantaj sağlar.
Gazlar basınç altında büyük dramlarda, tanklarda, küçük
kaplarda (birkaç litrelik hacimler) veya boru hatlarının içinde depolanabilir,
ancak buralarda hep basınç altında bulunur. Basınçla gazların hacmi küçüldüğü
gibi, bazı gazların sıvılaştırılması da mümkündür; örneğin, CO2,
LPG, klor, freon gibi.
Boru
Hattı İçinde Depolama
Gazların nakli için günümüzde çok uzun mesafelere boru
hatları döşenmektedir. Boru hatlarının amacı, gazların taşınması olduğundan
depolama fonksiyonları ikinci planda kalır. Boru hatlarının depolama fonksiyonlarını
yükseltmek için hattın basıncının yükseltilmesi gerekir. Basınç yükseltilmesi
için ise boru spesifikasyonlarının ve imalat şekillerinin buna uygun olması
lazımdır; bu noktada konunun ekonomikliği hususu tartışılmaya başlanır.
Gazların düşük sıcaklıklarda sıvılaştırıldıktan sonra
depolanması mümkündür; bu şekilde büyük miktarlardaki gazların depolanması
sağlanabilir. Düşük sıcaklıklardaki depolamada, genellikle atmosfer basıncı
veya bunun biraz üzerindeki bir basınçta gazın sıcaklığı düşünülerek gaz
yoğunlaştırılır ve depolanır. İşletme ve ekonomik şartlara göre, ara basınçlar
da tercih edilebilir.
Sıcaklık –150 0F altında (yaklaşık –65 0C)
ise, bu bölgedeki sıcaklıklara "kriyojenik" (Cryogenic) sıcaklıklar
denir. Birçok gazın bu bölgeye gelmeden yoğunlaştığı da bilinmektedir. Ancak
hafif hidrokarbonlar ve sanayiide inert gaz olarak kullanılan azot ancak
kriyojenik sıcaklıklarda yoğunlaşabilirler.
Kriyojenik sıcaklıklara inilmesinde, düşük sıcaklık tekniği
uygulanmasına rağmen ilave mekanik ve teknik problemlerle karşılaşılır.
Bunların başında ekipman ve bağlı parçalarının genleşmeleri gelir. Tankın iç
yüzeyinin çok düşük sıcaklıktaki sıvı sıcaklığında, dış yüzeyinin ise atmosfer
sıcaklığında bulunduğu düşünülecek olursa, malzeme seçimindeki problemler
anlaşılabilir. Ayrıca düşük sıcaklık, bilindiği gibi malzemenin kırılganlığını
yükseltir. –75 0F kadar normal çelikler –150 0F sıcaklığa
kadar düşük alaşımlı çelikler kullanılabilirse de, daha düşük sıcaklıklarda
austenitik paslanmaz çeliklerin kullanılması gerekir.
Diğer bir problem de izolasyonun çok özel malzemeler ile ve
değişik teknikle yapılması gereğidir.
Soğuk depolamada özel izolasyon yanında, çift cidarlı
tanklara da gereksinim vardır. Çift cidarlı bir tank, iki cidar arasında vakum
uygulanmasa bile, hareketsiz bir hava tabakası ile dolu olacağından çok iyi bir
yalıtkan özellik kazanır. Bütün bu hususlar düşünülürken, daha önce belirtilen
ekonomik koşulların karşılaştırılması mutlaka yapılmalıdır.
Sıvılaştırılmış gazın depolanması sırasında gaza dışarıdan
ısı girmesi kaçınılmazdır; izolasyon ancak giren bu ısı miktarını azaltır. Isı
sızması nedeni ile buharlaşan gazın geri kazanılması, soğuk depolamada önemli
diğer bir konudur. Buharlaşan gazın atmosfere verilmesi (hava, N2, O2
dışında) kirlilik yaratacağı ve kayıp olacağı için istenmez. Bu nedenle düşük
sıcaklık depolamasında, gazları toplayan (kompresör) ve tekrar yoğunlaştıran
sistemler gerekir.
Sıvıların depolanması gazlardan çok daha yaygındır.
Depolamanın mümkün olduğunca zeminde yapılması ve büyük avantajlar görülmedikçe
yüksek yerlere depo tankı konulması istenmez. Ancak yüksek yerlere (platformlar
üzerine, ayaklar üzerine gibi) tank konulmasını gerektiren durumlar da vardır;
örneğin tanklardan büyük miktarlarda sıvı çıkışına gereksinim olduğunda, sıvıyı
pompalayacak pompanın çalışmasına yardımcı olmak zorunluluğu doğar, veya
pompanın arızası sırasında sıvı akımının devam etmesi istenebilir (yangın suyu
depolarında olduğu gibi).
Sıvıların yağmur, kar, hava kirliliği gibi atmosfer
şartlarından etkilenmemesi halinde, üstleri açık şekilde depolanması mümkündür.
Genellikle arıtmaya tabi tutulacak sıvılar bu şekilde depolanır.
Sıvılar atmosfer şartlarından etkileniyorsa tavanları örtülü
yerlerde depolanmalıdır; böylece sabit tavanlı tanklar ihtiyacı doğmuştur.
Sabit tavanlı tanklar tavanın yapısına göre gruplandırılır. Düz tavanlı tanklar
küçük çaplı tanklardır. Tankın kapasitesi, dolayısıyla çapı büyüdükçe tavanın
şeklinin de değişmesi gerekmektedir. Bu durumlarda tavan çan şeklinde veya
koniktir. Konik yapıdaki tavanın altında putreller şeklinde destek çubukları
yerleştirilmesi zorunluluğu vardır. Desteklerin şekli ve miktarının hesabı özel
bir tekniktir. Ancak bu teknikte konik tavanın üzerine binecek kar yükü ile
rüzgar yükü ana faktör olarak dikkate alınır.
Sabit tavanlı tanklarda depolama sırasında tankın nefes
almasını sağlayacak çıkışların (vent) bulunması gerekir. Tankın doldurulması sırasında
sıvı seviyesi yükselirken, sıvı ile tank tavanı arasında kalan gazın yükselen
seviye kadarı boşaltılmalıdır; aksi halde tank içinde basınç oluşur. Aynı
şekilde tank içinden sıvı çekilirken vakum oluşmaması için, boşalan hacmin
doldurulması gerekir; bu işlem tanka hava girmesine izin verilerek
yapılmalıdır. Bunun için genellikle tankların ventlerinde azot bağlantıları
bulunur; tank içinde basınç düştüğünde tanka azot girer. Ancak hidrokarbonların
depolanması durumunda tank içine hava girmesi güvenlik yönünden sakıncalı
bulunabilir. Ayrıca hava içindeki oksijenin depolanan sıvı ile sıvının cinsine
göre bazı hallerde reaksiyona girmesi de mümkündür. Depolanan sıvının buhar
basıncına ve depolama sıcaklığı ile atmosfer sıcaklığına bağlı olarak bir miktar
sıvının sürekli olarak buharlaşması da söz konusu olabilir. Böyle durumlarda
bir miktar sıvı buharın, tankın tavanındaki ventten çıkarak atmosfere gitmesi
kaçınılmazdır.
Ventlerden çıkan gaz miktarı kayıp veya atmosfer kirliliği açısından
önemli oluyorsa, bu durumda sıvı seviyesi üzerine oturan ve sıvı seviyesi ile
birlikte hareket eden yüzer tavanlı tanklar kullanılır. Yüzer tavanlı tanklar
gaz depolanmasında kullanılan gazometreler ile büyük benzerlik gösterir.
Yüzer tavanlı tanklarda gövde ve taban, aynı konik tavanlı
tanklarda olduğu gibidir, sadece tavan farklıdır. Tavan, depolanan sıvının
üzerinde yüzecek şekilde yapılmıştır. Üç tür yüzer tavan tipi bulunmaktadır:
(a) tek döşemeli (tava tipi), (b) halka dubalı, (c) çift döşemeli.
Çok karlı ve yağışlı bölgelerde iç yüzer tavanlar
kullanılır. Bunlarda yüzer tavanın üstünde konik bir tavan bulunur. Böylece
yüzer tavan üzerine binecek kar yükü, konik tavana taşınarak yüzer kısmın rahat
çalışmasını sağlar. Yüzer tavanlı tanklarda sıvı seviyesi üzerindeki buhar
hacmi sabit kaldığı veya sıfırlandığı için doldurma ve soluma kayıpları çok
azalır. Bu tanklarda hareketli tavan ile sabit cidar arasındaki sızdırmazlık
normal olarak, pabuç veya sürtme plakası adı verilen bir parça ile sağlanır.
Pabuç, tankın cidarına ağırlıklar veya yaylar yoluyla sıkıca bastırılır. Pabuç
ile tavan arasındaki sızdırmazlığın temininde esnek bir membrandan
yararlanılır.
Yer üstü depolamanın getirdiği mali yükler ve gerekli yüksek
teknoloji, bazı ihtiyaçlar için başka olanakların araştırılması zorunluluğunu
doğurmuştur. Yer altında yapılacak depolama büyük teknolojiler ve yatırımlar
gerektirmediği için yer altı şartları, depolanacak madde uygunsa bazı hallerde
cazip olmaktadır.
Öncelikle yer altının jeolojik yapısının depolamaya uygun
olması gerekir. İlk şart depolama hacminin sızdırmaz bir bölge içinde yaratılmasıdır. Sızdırmazlık hem depolanacak
maddenin kaybedilmemesi, hem de madde zararlı ise çevre kirliliği yaratılmaması
yönünden önemlidir.
Depolama için yer altında ilk akla gelen hacim ve yerler
eski maden ocakları, taş ocakları veya mağaralar olmaktadır. Bu hacimlerde,
ilavelerle sızdırmazlığı sağlayacak önlemlerin alınması da mümkündür. Bunun
yanında örneğin tuz galerilerine su verilerek tuzun çözülmesi ve yeterli bir
hacim elde edilmesi de yapılan uygulamalar arasındadır; böylece iyi bir
sızdırmazlık da elde edilebilir. Yer altının gözenekli ve poroz yapısından da
yararlanılarak depolama olanakları yaratılması sağlanabilmektedir.
Akışkanların depolanmasında ve özellikle proseslerin
ilerleyişi içinde akışkanların prosese sokulması için basınçlı kaplardan
geçirilmesi gerekmektedir. Basınçlı kap (pressure vessel) iç veya dış basıncı
1.05 kg / cm2 (15 psi) den büyük olan kaplardır. Dış basınç, içerde
oluşturulan akışkan basıncından ileri gelebilir.
Basınçlı kaplar değişik geometrik şekillerde olabilirler;
silindirik, küremsi veya tam küre olanları vardır. Silindirik kapların kafa
şekilleri de çeşitlidir; düz, konik, yarı elipsoid ve yarı küre şeklinde
kafalar bulunur. Silindirik kaplar düşey veya yatay olabilirler ve çeşitli
şekillerde desteklenebilirler. Küremsi kapların destekleri kısmen veya tamamen
zemine oturur.
Küre kaplar normal olarak çelik kolonlarla desteklenirler.
Kolonlar ya doğrudan küreye, ya da küre eteğine bağlanır. Ceketli kapların bir
kılıfı veya dış kabuğu vardır ve kabın kendi cidarı ile kılıf arasında belli
bir aralık bulunur.
Karbonlu çelik, basınçlı kapların yapımında en çok
kullanılan malzemedir. Ancak özel amaçlar için başka malzemeler de kullanılır.
Bunların başlıcaları ostenitik veya ferritik alaşımlar, nikel ve alüminyumdur.
Korozyonun veya erozyonun, karbonlu çeliğin direncini aşacağı tahmin ediliyorsa
veya karbonlu çeliğin ürünü kirletmesi olasılığı varsa, bu durumda bir çözüm,
kabın bu koşullara dayanıklı diğer metallerle veya metal dışı malzemelerle
kaplanmasıdır.
Basınçlı kaplarda çoğunlukla iç aksesuar bulunmaz,
ancak bazılarında perde, tepsi, ızgara,
siklon, boru kangalı, püskürtme nozulu, tel süzgeç ve soğutma sıvısı borusu
gibi aksesuarlar vardır. Büyük küremsi tankların içinde takviye kuşakları ve
gergi çubukları bulunabilir. Vakum kaplarının çoğunda içte ve dışta takviye
bilezikleri vardır.
Proseste kullanılan basınçlı kaplar arasında kimyasal
reaksiyonların yer aldığı ısıl ve katalitik reaktörler; bu reaksiyonlarda
oluşan çeşitli bileşenlerin birbirinden ayrıştırıldığı ayırıcılar; gazların,
kimyasal maddelerin veya katalistin üründen ayrıldığı seperatörler; sıvı
akışını düzenleyen dramlar; kimyasal reaksiyon üniteleri; çökeltme dramları;
kullanılmış kataliste veya kimyasal maddeye orijinal özelliklerinin tekrar
kazandırıldığı rejeneratörler sayılabilir. Bunlardan başka ısı değiştiriciler
ve yoğuşturucular gibi çok bilinen bazı basınçlı kaplar da vardır.
SAĞLIK VE GÜVENLİK
Sağlık: Güvenli çalışma eğitimleri ve/veya üründen
örnek almada, göstergelerin kullanılmasında, kontrol ve bakım sırasında uygun
personel koruyucu ekipman kullanımı gereklidir.
Güvenlik: Tanklarda aşırı doluluk ya otomatik taşkan
kontrolü ve alarm sistemleriyle, veya elle kontrol edilen göstergelerle
denetlenir.
Yangın Önleme ve Korunma: Hidrokarbon depo
tanklarının aşırı doldurulması veya delikler oluşması hidrokarbonların
sızmasına veya buharlarının kaçmasına neden olacağından bunların yakıcı
kaynaklarla teması yangına yol açabilir. Tanklarda uzaktan kumandalı sensörler,
kontrol valfleri, izolasyon valfleri ve yangın valfleri bulunmalıdır; tank
içinde, tank kanalında veya depolama sahasında yangın çıktığında
dışarı-pompalama veya o bölgeyi veya kısmı kapatarak izole eder.