Biyoyakıtlar (biofuels)


Biyokütle, insanlığın ateşi bulduğu zamandan buyana kullanıla gelen bir enerji kaynağıdır.Uzun yıllardan beri İnsanlık fosilleşmiş biyokütleden kömür olarak yararlanmaktadır. Bu fosil yakıtı, biyokütledeki şeker moleküllerinin çok yavaş ve çok uzun süren kimyasal reaksiyonlarla lignine benzer bileşiklere dönüşmesiyle oluşur. Kömürde biyokütleden daha fazla kimyasal bağlar olduğundan enerjisi daha yüksektir. Tüm fosil yakıtları (kömür, petrol, doğal gaz) çok yaşlı biyokütlelerdir; bunlar da hidrojen ve karbon içerir, ancak oluşumları için çok çok uzun zamanlara ve jeolojik olaylara gerek olduğundan yenilenebilir enerji kaynakları olarak kabul edilmezler.

Biyokütle ve fosil yakıtları arasındaki diğer önemli bir farklılık ta çevreye olan etkileridir. Bir bitki parçalandığında kimyasal bileşenlerinin çoğunu atmosfere geri verir. Oysa fosil yakıtları yerin derinliklerinde hapsedilmiştir, yanmadıkça atmosfere herhangi bir etkisi olmaz. Örneğin odun en çok bilinen bir biyokütledir, yandığında güneş ışınlarından ağacın aldığı enerjiyi geri verir.

Günümüzde biyokütle kullanımı evlerdeki ısıtma araçlarından otomotiv yakıtlara, hatta bilgisayar pil yakıtlarına kadar uzanmaktadır. Biyokütle üzerindeki çalışmalar ve teknolojik araştırmalar özellikle 1970 yıllarında başgösteren petrol kriziyle yeni bir boyut kazanmıştır. Günümüzde çeşitli  biyokütle dönüştürme prosesleri uygulanmaktadır.

Biyokütle kaynakları, hampetrol kaynaklarından daha pahalıya elde edilir; ancak biyokütle yenilenir bir kaynaktır, dolayısıyla azalan fosil yakıtların yanında sürdürülebilir bir enerji kaynağı olması gibi bir avantaja sahiptir. Biyokültenin gazlaştırılması ile elde edilen biyogaz, doğal gaz ve LPG yerine kullanılabilecek özelliklerde bir gazdır.

Biyokütle, özellikle selülozik veya ligno-selülozik yenilenir özellikteki organik maddelerdir; orman ve zirai ürün kalıntı ve atıkları, odun ve atıkları, hayvansal atıklar, kentsel ve endüstri atıkları gibi. Biyokütleden elde edilen yakıtlarla çalışan, örneğinin dizel motorları, gaz türbinleri, ısıtıcı kazanları gibi sistemler çevreyi kirletmeyen, sadece atmosferdeki CO2 ve N2 gazlarını dengede tutan emisyonlar çıkardıklarından “yeşil” enerji üreticileri, bu tür yakıtlar da “yenilenebilir” yakıtlardır. Yenilenebilir enerji kaynakları, biyokütle, rüzgar gücü, hidroelektrik güç, jeotermal güç ve fotovoltaiklerdir.

Halen Dünya enerji tüketiminin ~%14 ünü oluşturan biyokütle geleceğin önemli yenilenebilir enerji kaynaklarından biridir. Gelişmekte olan ülkelerde tüketilen prtalama enerjinin %38 kadarı, hatta bazı ülkelerde %90’ı biyokütleden sağlanmaktadır. Biyokütlenin, gelecek yüzyıl içinde de önemli bir enerji kaynağı olma özelliğinin koruyacağı düşünülmektedir.

Biyoenerji, biyokütlenin enerjiye dönüştürülmüş halidir; organik maddedeki kompleks karbonhidratlar enerji haline geçer (Şekil-1).



Şekil-1: Biyokütleden biyoenerjiye gidiş


Biyokütle: Yerüstü ve yeraltında yaşayan ve ölen organik maddelerin de içinde bulunduğu biyolojik orijinli maddelerdir; örneğin, ağaçlar ve ağaç döküntüleri, ekin, otlar, saman, ve kuru otlar, kökler, hayvan kalıntıları ve hayvan atıkları gibi.

Biyogaz: Karasal alanda organik maddelerin anaerobik parçalanmasıyla meydana gelen gaz.

Biyoyakıt: Enerji üretiminde kullanılan bazı yakıtlardır; odun, atıklar ve alkoller gibi.


6 .4 .1. Özellikleri

1. Biyokütle

Biyokütle genellikle ve hatalı bir biçimde düşük statülü bir yakıt kaynağı olarak tanınır ve pek çok ülkede istatistiklere bile alınmaz. Oysa, biyokütle modern fırınlarda doğrudan doğruya yakılarak ısı ve elektrik üretilebilir, araçlarda  kullanılabilen etanol veya diğer alkol bazlı yakıtlara dönüştürülebilir.

Biyokütle kaynakları, yenilenir ve organik bazlıdır; selülozlar (%38-50), hemiselülozlar (%23-32) ve lignin (%15-25 ) üç büyük temel biyokütle kaynağıdır. Biyokütlenin bileşimi içerdiği maddelere göre değişir. Bitkilerde %25 kadar lignin ve %75 kadar da karbonhidratlar vardır; karbonhidratlar, uzun polimer zincirleri halinde birbirlerine bağlanmış çok sayıda şeker molekülleridir. İki önemli karbonhidrat sınıfı selüloz ve hemi (yarı)-selülozlardır.

Ligninlerde şeker molekülleri bulunmaz. Doğa, bitkilerin dayanıklı fiberli dokularını oluştururken uzun selüloz polimerleri kullanır; lignin kısmı ise selüloz fiberleri birarada tutan yapıştırıcı görevi yapar.

Tablo-1 biyokütlenin bileşimini, Tablo-2 biyokütle ve bazı fosil yakıtların kimyasal ve fiziksel özelliklerini göstermektedir.


Tablo-1: Biyokütlenin kimyasal bileşimi

BİYOENERJİ
HAMMADDELER
Selüloz, %
Hemiselüloz, %
Lignin, %
Mısır koçanı
35
28
16-21
Tatlı süpürgeotu (sorgum)
27
25
11
Şeker kamışı posası
32-48
19-24
23-32
Sert odun
45
30
20
Yumuşak odun
42
21
26
Melez kavak
42-56
18-25
21-23
Bambu
41-49
24-28
24-26
Çayır
44-51
42-50?
13-20
Kütük
44
24
17
Kamış türler
31
30
21


Tablo-2: Biyoenerji Hammaddeler, Biyoyakıtlar ve Fosil Yakıtların 
Tipik Kimyasal ve Fiziksel Özellikleri


Kimyasal Özellikler
Fiziksel
Özelik

ID, GJ/t
Kül, %
S, %
K, %
EN: C
SL, m
d,
kg/m3
BİYOENERJİ HAMMADDELER
Mısır koçanı
17.6
5.6



1.5

Tatlı süpürge otu
15.4
5.5





Şeker k. posası
18.1
3.2-5.5
0.10-0.15
0.73-0.97

1.7
50-75
Şeker k. yaprağı
17.4
7.7




25-40
Sert odun
20.5
0.45
0.009
0.04

1.2

Yumuşak odun
19.6
0.3
0.01




Melez kavak
19.0
0.5-1.5
0.03
0.3
1350
1-1.4
150
Bambu
18.5-19.4
0.8-2.5
0.03-0.05
0.15-0.50

1.5-3.2

Çayır
18.3
4.5-5.8
0.12

1016

108
Kütük
17.1-19.4
1.5-4.5
0.1
0.37-1.12
1090

70-100
Kamış türler
17.1
5-6
0.07


1.2

SIVI BİYOYAKITLAR
Biyoetanol
28

<0.01




Biyodizel
40
<0.02
<0.05
<0.0001



FOSİL YAKITLAR
Kömür
15-30
1-20
0.5-3.0
0.02-0.3
~1300


Petrol
42-45
0.5-1.5
0.2-1.2




ID: Isı değeri (gross), S: sülfür, K: potasyum,
EN: külün erime noktası, SL: selüloz lif uzunluğu,
d: hasatta kesilmiş kırıntıların yoğunluğu
1 btu (British Termal Unit) = 1.054 kJ , 1 kalori = 4.19 J
1 kWh = 3600 J, 1 W = 1 Js, G = giga = 109


Sınıflandırma

Enerji üretiminde kullanılan biyokütle kaynakları çok çeşitlidir. Biyokütle enerji kullanımı modern veya geleneksel olmak üzere iki genel sınıfta toplanabilir. Modern biyokütle kullanımı, konvensiyonal fosil yakıtlarının yerini alacak kadar geniş uygulama alanlarını kapsar; enerji ormancılığı, enerji bitkileri tarımı, orman ve tarım atıkları, hayvansal atıklar. kentsel atıklar ve tarıma dayalı endüstri atıkları önemli biyokütle elemanlarıdır. Geleneksel biyokütle kullanımı sınırlıdır, bunlar doğrudan kullanılan odun, odun kömürü, pirinç kabuğu ve diğer bitki kalıntıları ile hayvan gübreleridir.

a. Özel Tarım Ürünleri ve Tarım Kalıntıları

Enerji kaynağı olarak özellikle yetiştirilen pek çok tarım ürünü vardır; şeker kamışı, mısır, buğday, süpürge otu, ayçiçeği, kolza tohumu ve soya fasulyesi. Bu ürünler, etanol veya biyodizel gibi sıvı yakıtların elde edilmesinde çok uygun biyokütle kaynaklarıdır.

Tohumlu bitkiler fazla miktarlarda yağ içerirler, ezilip ekstrakt edilerek ayrılan yağ ya doğrudan veya esterleştirildikten sonra ısıtma yağı veya dizel yağı (biyodizel) olarak kullanılabilir.

Biyodizel üretimine uygun çeşitli ürünler vardır, ancak en elverişli olanı kolza tohumudur; diğer hammaddeler arasında hurma yağı, ayçiçeği yağı, soya fasulyesi yağı, donyağı (hayvansal fat) ve balık yağlarıdır. Bazı bitkisel yağların kalori değerleri dizel yağınınkinden (38.5 GJ/ton) daha fazladır veya kıyaslanabilir düzeydedir; örneğin, kolza tohumunun 40.4 GJ/ton, aspurun (yalancı safran) 39.7 GJ/ton, ayçiçeğinin 39.7 GJ/ton dur.

Dünyada çok büyük miktarlarda tarım ürünü kalıntısı çıkmaktadır; bunlardan en fazla olanı pirincin ağırlıkça %25 ini oluşturan pirinç kabuğudur. Diğer önemli kalıntılar arasında şeker kamışı posası, hindistan cevizi kabuğu, hurma lifleri, yerfıstığı kabuğu, hububat samanları sayılabilir.

b. Özel Orman Ürünleri ve Orman Kalıntıları

Ağaç dünyanın her yerinde temel enerji kaynağıdır. Orman ürünlerinden enerji kaynağı olarak yararlanılan en uygun ağaçlar hızlı büyüyen, çalılık veya koruluklardır; bunlar 2-5 yıl gibi kısa zaman aralıklarıyla hasat edilebilen ve tekrar aynı kökler üzerinde büyüyen ağaçlardır. Odun doğrudan yakılarak ısı ve enerji alınır, veya buhar ve elektrik üretilir, veya odun kömürü yapılabilir.

Orman ürünleri kalıntıları orman, koru ve fidanlıklardaki ağaçların budanması, ağaçlıklı yolların temizlenmesi, kereste ve benzeri malzeme yapımı kalıntıları ve doğal aşınma sonucu oluşan kalıntılar gibi çok çeşitlidir. Ağaç işleme de fazla miktarlarda kalıntı bırakır; bunlar da özel yetiştirilen orman ürünleri kadar önemli biyoenerji kaynaklarıdır.

c. Hayvansal atıklar

Biyokütle enerji kaynağı olarak kullanılan çok sayıda hayvansal atık vardır. En yaygın olanları domuz, tavuk ve sığır gübreleridir; çünkü bu hayvanlar çok sayılarda beslenir. Bu atıklar anaerobik parçalanmayla “biyogaz”a dönüştürülür; biyogazdan, doğrudan ısıtma yakıtı olarak veya hidrojen elde edilerek elektrik akımı üretiminde yararlanılır.

d. Kentsel Katı Atıklar ve Evsel Atıklar

Kentsel katı atıklar yerleşim alanları ve atık toplama servis tipine göre farklılıklar gösteren karışımlardır. Bu kaynaklar doğruda yakılarak veya doğal anaerobik bozunmayla enerjiye dönüştürülebilir.

Evsel attıklar da hayvansal atıklar gibi biyokütle enerji kaynağıdır, anaerobik bozunmayla biyogaz elde edilir. Kalan katı kısım yakılır, veya pirolizi işlemiyle daha fazla biyogaz ve biyoyağ üretilir.

e. Endüstriyel Atıklar

Endüstriyel atıklardan anaerobik bozundurmayla biyogaz, veya fermantasyonla etanol gibi enerji kaynakları elde edilebilir.

Önemli biyokütle enerji kaynaklarından biri de, et ve et ürünlerinin işlenmesinden şekerli ürünlere kadar geniş bir yelpazesi olan yiyecek endüstrisinden çıkan çeşitli katı ve sıvı atıklar ve yan ürünlerdir.

Katı atıklar olarak, meyve ve sebzelerin soyulmuş veya temizlenmiş kabukları, kalite kontrol standartlarına uygun olmayan yiyecekler, şeker ve nişasta ekstraksiyonundan arta kalan katı kısımlar, süzüntülerden kalan posalar, v.s., sayılabilir.

Sıvı atıklar et, meyva ve sebzelerin yıkama suları, beyazlatma suları, haşlanmış ürün ve balık yıkama suları, v.s., gibi. Bunlar şeker, nişasta ve diğer suda çözünen maddelerle seyreltik halde katı maddeler içerirler.

Şeker kamışı endüstrisinden büyük hacimlerde atık posa çıkar. Bu fabrikalarının çoğunda atık posa, elektrik üretiminde kullanılan buharın elde edildiği buhar kazanlarında yakıt olarak kullanılır.

Kağıt ve kağıt hamuru endüstrisinden çıkan atık madde “kara alkol” pirolizlenerek veya gazlaştırılarak sıvı (biyoyağ) veya gaz yakıtlar  elde edilebilir. Biyoyağ işlenerek biyodizel özelliğinde yakıta dönüştürülebilir.



Şekil-2: Biyokütle kullanım zinciri


2. Biyoenerji

Atmosferdeki CO2 ile yeryüzünde bulunan su fotosentez yoluyla birleşerek, biyokütleyi yapılandıran karbonhidratları meydana getirirler. Fotosentez olayını yürüten güneş enerjisi biyokütlede kimyasal bileşikler halinde depolanmıştır; biyokütle yakıldığında bu bileşikler atmosferdeki oksijenle karbon dioksit ve su vererek parçalanır. Proses çevrimseldir (Şekil-3); oluşan bu karbon dioksit tekrar fotosentez reaksiyonuyla yeni biyokütleler oluşturularak tüketilir, dolayısıyla atmosferdeki karbon dioksit miktarı değişmez.

Fotosentez gibi çok yararlı bir işlev yapan atmosferdeki karbon dioksit aynı zamanda yeryüzünü ısıtır. Ancak fosil yakıtlar nedeniyle gereğinden fazla oluşması “global iklim değişikliklerine” neden olur. Oysa biyokütle yandığında, “organik karbon” içerdiğinden, fosil yakıtlarından farklı olarak atmosferdeki sera gazlarını artırmaz, üretilirken ve kullanılırken atmosferdeki karbon dioksit konsantrasyonunu aynı düzeyde tutar, sülfür ve nitrojen oksitleri emitlemez.


Şekil-3: Biyoenerji zinciri


6.4.2. Prosesler

Biyokütle-biyoenerji dönüşüm prosesleri çeşitlidir (Tablo-3); genel olarak termokimyasal, biyokimyasal (anaerobik ve aerobik fermentasyon) ve fotobiyolojik dönüşüm prosesleri olarak üç grup altında toplanabilir.

Termokimyasal dönüşüm prosesleri biyokütlenin ara bileşiklere veya ürünlere parçalanmasında ısı enerjisi ve kimyasal katalizörlerin kullanıldığı proseslerdir. Örneğin, gazlaştırma prosesinde biyokütle az oksijenli bir ortamda ısıtılır, H2+CO karışımı bir gaz elde edilir. Piroliz prosesinde biyokütle, havasız koşullarda yüksek sıcaklıklar uygulanarak parçalanır. Biyokimyasal dönüşüm organik yapılı kaynaklardan fermentasyon veya anaerobik parçalanmayla yakıtlar ve kimyasal maddelerin üretilmesidir.


Tablo-3: Bazı Biyokütle Teknolojileri Ve Prosesleri

Teknoloji
Proses
Temel Biyokütle
Hammadde
Üretilen Enerji veya Yakıt
Biyokütle Yakma
Termokimyasal
Odun, tarım atıkları, kentsel katı atıklar
Isı, buhar, elektrik
Biyodizel Üretimi
Kimyasal
Kolza tohumu, soya fasulyesi, atık bitkisel ve hayvansal yağlar
Biyodizel
Etanol Fermentasyon
Biyokimyasal
Şeker ve nişasta döküntüleri, odun atıkları, kağıt hamuru çamurları, kuru otlar
Etanol
Piroliz
Termokimyasal
Odun, tarım atıkları, kentsel katı atıklar
Sentetik fuel oil (biyoyağ), odun kömürü
Gazlaştırma
Termokimyasal
Odun, tarım atıkları, kentsel katı atıklar
Orta-düşük enerjili üretim gazı
Metanol Üretimi
Termokimyasal
Odun, tarım atıkları, kentsel katı atıklar
Metanol
DME



Fischer-Tropsch dizel
Kimyasal

Biyodizel
Metan Fermentasyon
Biyokimyasal




Biyokütle veya biyokütleden elde edilen bileşikleri istenilen ürünlere dönüştürmek için biyokatalizör olarak enzimler ve mikroorganizmalar kullanılır. Selüloz ve he
miselüloz enzimleri hidroliz prosesiyle biyokütlenin karbonhidrat fraksiyonlarını 5-6 karbonlu şekerlere parçalar. Maya ve bakteri, şekeri metanole fermente eder.

Fotobiyolojik dönüşüm prosesleri organizmaların doğal fotosentetik özellikleriyle güneş ışığından biyoyakıtlar üretimine dayanır; örneğin, su ve güneş ışığından hidrojen elde etmek için bakteri ve yeşil alglerin fotosentetik aktivitelerinden yararlanılır.


1.  Biyokütle Yakma

Doğrudan Yakma

Odun, kağıt ve zirai atıklar gibi bazı biyokütle kaynakları katı halde kullanılırlar; briket ve pelletler, odun kömürü veya yardımcı-yakıt olarak.

Biyokütleyi briket ve pelletler haline getirmek için yüksek sıcaklıklar ve çok yüksek basınçlar uygulanır; biyokütle tanecikleri bir kalıp içinde sıkıştırır. Elde edilen ürünlerin hacmi orijinal biyokütleden oldukça küçük ve dolayısıyla volumetrik enerji yoğunluğu da daha büyüktür. Ayrıca taşınması ve depolanması daha kolaydır. Briket ve pelletler endüstride kullanılabilir, evlerde sobalarda odun yerine yakılabilir, veya odun kömürü elde edilebilir. Evlerde mutfak işleri ve ısınma amacıyla biyokütle kullanımında, tüketim yöntemine göre %30-90 enerji kaybı olabilir; bunu yenmek için yüksek verimli sobalar kullanılmalıdır.

Odun kömürü, biyokütlenin çok sınırlı oksijenli bir ortamda yakılmasıdır (piroliz). Modern odun kömürü fırınlarının sıcaklığı ~600 0C dolayındadır ve kuru biyokütle bazında verim %25-35 aralığında değişir. Fırından çıkan gazlardan tuğla veya kireç ocaklarının kurutulmasında yararlanılır.

Biyokütle, genellikle bir fosil yakıtı olan taş kömürle yardımcı yakıt olarak %5-15 arasında karıştırılarak yakılabilmektedir. Yeni geliştirilmekte olan bu teknolojilerle geleceğin ekonomik bir yakıt türünün geliştirilmesi hedeflenmektedir. ‘Ko-firing’ denilen bu teknoloji halen buhar ve elektrik üretimi yapılan bazı güç ünitelerinde uygulanmaktadır. Böylece yanma sonucu oluşan emisyon gazlarında (SO2, CO2, NOx) önemli derecelerde azalma sağlanmaktadır.



Şekil-4: Biyokütle gazlaştırma sistemi



Şekil-5: Kısmi oksidasyonla (ototermal) biyokütle gazlaştırma prosesi


Dolaylı Yakma Metodu

Bu yöntemde biyokütle düşük basınç altında, indirekt gazlaştırmayla orta derecelerde ısı değerli biyogaz elde edilir. Uygulanan teknolojilerden biri Şekil-5‘de verilen akım diyagramında görülmektedir.

Katı biyokütle kumla sarılır ve kumun ısıtılmasıyla akışkan yataklı bir reaktörde 1500-1600°F’da gaz ve kömürleşmiş kalıntıya dönüşür. Burada kum ısı banyosu, ısı dağıtıcı ve taşıyıcıdır; gazlaştırma sistemine hava girmesini önler. Üretilen biyogaz, doğrudan yakma yöntemine kıyasla daha iyi kalitededir.

İkinci reaktör yakma reaktörüdür; kumla karışık kömürleşmiş kalıntı burada hava akımında yakılır. Gazlaştırma sırasında oluşmuş olan az miktardaki yoğunlaşabilen maddeler bir ayırıcıda katalizörle parçalanıp gazlaştırılır ve tekrar gazlaştırma reaktörüne verilir. Elde edilen biyogaz orta enerjili ve temiz bir gazdır; elektrik üretimi için gaz türbinlerine verilmeden önce basınçlandırılır.

2. Biyodizel Üretimi

Biyodizel, petrol bazlı dizel yakıtına alternatif olarak son yıllarda geliştirilen ve yağlı taneli bitkilerden veya atık bitkisel ve hayvansal doğal yağlardan elde edilen mono-alkil ester karışımlarıdır. Doğal yağlar arasında yeni veya kullanılmış ayçiçeği, kolza, soya fasulyesi yağları ile hayvansal fatler örnek olarak sayılabilir. Biyodizelin ilginçliğinin asıl nedeni yenilenir bir enerji kaynağı olmasıdır.

Sentez Gazı Sıvılaştırma proseslerinde, biyokütlenin gazlaştırılarak sentez gazına (H2+CO) dönüştürülmesiyle elde edilen biyogaz gaz iki yöntemle biyodizel özelliğinde yakıta dönüştürülebilir.

·         Fischer-Tropsch katalizörüyle sıvılaştırılarak dizel yakıtı özelliğinde bir yakıta dönüştürülebilir; buna “Fischer-Tropsch dizel”i denir (6.1.1. Biyogazdan Fischer-Tropsch Dizel yakıtı)
·         Katalitik bir prosesle önce metanol, sonra transesterifikasyon prosesiyle biyodizel elde edilir

Biyodizel üretimi kimyasal bir dönüşüm prosesidir. Kullanılmakta olan iki önemli üretim prosesi, mekanik presleme ve solvent ekstraksiyon prosesleridir. Ayrıca sentez gazı sıvılaştırma prosesleriyle de biyodizel üretilme mümkündür.

Mekanik presleme prosesinde taneli yapılı hammadde önce ~110 0F dolayında ısıtılır, sonra vidalı bir preste sıkıştırılıp parçalanarak yağı çıkarılır, alınır ve atık posa hayvan yemi olarak kullanılmak üzere toplanır.

Solventle ekstraksiyon prosesinde, mekanik parçalamaya kıyasla yağlı tanelerdeki yağın daha fazlası çekilir ve elde edilen yağ daha saftır. Proseste yağı çözen bir solvent kullanılır. Ekstraksiyon işleminden sonra yağ ve solvent distilasyonla birbirinden ayrılır; solvent tekrar kullanılmak üzere resaykıla alınır.

Kolza tohumu, mısır ve ayçiçeği gibi bitkisel yağlar elde edildiği şekliyle dizel yakıtı olarak kullanılabilir. Ancak transesterifikasyon prosesiyle bu yağların viskoziteleri düşürülerek çok daha kaliteli dizel yakıtı üretilir.

Transesterifikasyon reaksiyonunda bitkisel yağ, uygun bir katalizör varlığında  bir alkolle (metanol veya etanol) reaksiyona sokulur. Hammadde kolza tohumu ise reaksiyon ürünleri gliserin ve kolza metil (veya etil) esteridir. Ürün ester doğrudan biyodizel yakıtı olarak kullanılabileceği gibi petrol bazlı dizel yakıtıyla harmanlanarak ta kullanılabilir. Yağlar ve fatlerden alkil esterlerin üretiminde üç temel proses kullanılmaktadır:

·         Yağ ve alkolün bazla katalizlenmiş transesterifikasyon reaksiyonu
·         Yağ ve alkolün doğrudan asitle katalizlenmiş esterifikasyonu
·         Yağın önce fatty asitlere dönüştürülmesi ve asit katalizörlüğünde alkil esterlerin elde edilmesi

Biyodizel emisyonlarında, normal dizele göre partikül tanecikler, hidrokarbonlar ve CO daha düşük, NOx in biraz daha fazladır. Biyodizelin (ASTM D6751) kimyasal ve fiziksel özellikleri geleneksel dizel yakıtına çok benzer. Tablo-4' de soya fasulyesinden elde edilen biyodizel ve petrol esaslı düşük sülfürlü dizel yakıtının özellikleri verilmiştir.

Bugün uygulanan proses bazla katalizlenmiş reaksiyonlardır. Çünkü bu proses çok ekonomiktir, düşük sıcaklıkta (150 0F) ve basınçta (20 psi) yapılır, yüksek verim (%98) alınır, reaksiyon süresi kısadır, yan reaksiyonlar en az düzeydedir ve ara kademeler olmaksızın doğrudan metil ester dönüşümü gerçekleşir.

ROH, kısa zincirli bir alkoldür (metanol, bazen etanol), R’, R’’, R’’’ oil veya fatteki faty asit zincirlerini gösterir; doğal yağlar veya fatlerde bunlar palmitik, stearik, oleik linoleik asitlerdir. Bu dönüşüm prosesinin genel akım şeması Şekil-6’da görülmektedir. Bazla katalizlenmiş biyodizel üretiminde genellikle aşağıdaki proses sırası izlenir.


Katalizör sodyum (kostik soda) veya potasyum hidroksittir (potas), standart bir çalkalayıcı veya karıştırıcıda alkolle karıştırılarak çözülür. Reaksiyon: Alkollü katalizör kapalı bir reaksiyon kabına alınır, yağ veya fat ilave edilir. Alkol kaybı olmaması için sisten bu andan itibaren atmosfere kapatılır. Reaksiyon sıcaklığı, alkolün kaynama noktasının üstünde (~160 0F) tutulur. Önerilen reaksiyon süresi 1-8 saattir. Bazı sistemlerde reaksiyon oda sıcaklığında yapılır. Reaksiyonun tam ve hızlı olması için alkolün fazlası kullanılır. Serbest yağ asitleri ve su seviyeleri monitörlerle kontrol altında tutulmalıdır; bunların yüksek olması sabun oluşmasına neden olur.

Reaksiyon tamamlandığında iki ürün oluşur; gliserin ve biyodizel. Metanol fazlası kullanıldığından her ikisi metanol içerir. Karışım bazen bu kademede nötralleştirilir. Gliserin fazı biyodizelden daha yoğun olduğundan çöktürme kabının dibinde gliserin alınarak fazlar ayrılır. Ayırma işlemi daha hızlı olarak bir santrifüjle de yapılabilir. Gliserin ve biyodizel fazları ayrıldıktan sonra her iki fazdaki fazla alkol flash evaporasyonla veya distilasyonla uzaklaştırılır. Veya, önce alkol distilasyonla ayrılır ve gliserin ve esterler ayrılmadan önce karışım nötralleştirilir. Her iki proseste de alkol tekrar kullanıma döndürülür. Yan ürün gliserin kullanılmamış katalizör ve sabunlar içerir; asitle nötralleştirilerek ham gliserin tanklarına gönderilir.

Gliserinden ayrılan biyodizel bazı proseslerde ılık suyla yıkanarak kalıntı katalizör ve sabundan temizlenir, kurutulur ve depolamaya verilir. Bazı proseslerde bu işleme gerek olmaz. Biyodizel berrak-amber renklidir, viskozitesi normal dizel yakıtı gibidir. Proseste elde edilen biyodizelin ve petrol bazlı dizel yakıtının özellikleri Tablo-4’de verilmiştir.



Şekil-6: Yağlı tohumlar, bitkisel ve hayvansal yağlardan biyodizel üretimi genel proses şeması


Tablo-4: Biyodizel Ve Düşük Sülfürlü
Dizel Yakıtının Tipik Özellikleri


Özellik
Biyodizel B100
Dizel yakıtı
Biyodizel Testler, ASTM
Relatif yoğunluk, 15 0C
0.88
0.83-0.86

Alevlenme noktası, 0C
100
60
D 93, min. 100.0
Viskozite, 40 0C, mm2/sn
4.7
3.2
D 445, 1.9-6.0
Sülfür, % ağ.
<0.01
0.03
D 5453, maks. 0.05
Setan sayısı
48-52
45
D 613, min. 40
Alt ısı değeri, MJ/kg., 15 0C
44.0
42.7



Biyodizelin geleneksel dizel yakıtına göre bazı avantaj ve dezavantajları vardır; biyodizelin,

·         Enerji içeriği, biraz düşüktür, fakat yol performans testleri bunun önemli derecelerde olmadığını göstermiştir
·         Yağlayıcı özelliği iyidir, sülfürlü ve aromatik bileşikler içermez
·         Akma noktası biraz yüksektir; bu özelliği soğuk iklimlerde kullanılmasını sınırlandırır
·         Biyodizel biyolojik olarak kolay parçalanabilen bir karışımdır; fakat bu özelliğinden dolayı depolama süresince biyolojik çoğalma devam eder
·         Oksidatif bozunmaya daha yatkındır
·         Daha pahalıdır; fiyatı geleneksel dizel yakıtının iki katına yakındır

3. Etanol Üretimi

Etanol, çok geniş kullanım alanı olan bir yakıttır, biyokütledeki karbonhidratların önce şekere sonra da bir fermentasyon prosesiyle etanole dönüştürülmesiyle elde edilir.

Etanol üretimi için en ideal hammadde şeker kamışıdır; fakat ekonomik yönden başka hammaddeler de tercih edilebilir. Örneğin nişasta bazlı biyokütleler daha ucuzdur, odun gibi selüloz maddeler hem ucuz ve hem de kolay sağlanabilir, ancak prosesleri pahalıdır.

Fermentasyon prosesinde, biyokütle (örneğin şeker kamışı) önce parçalanır, su ve maya ile karıştırılır ve fermenter denilen büyük tanklarda orta derecelerdeki sıcaklıklarda bekletilir. Maya şekeri parçalar ve etanole dönüştürür. Karışımdaki alkol (%10-15) distilasyonla su ve diğer safsızlıklardan ayrılır. Kalıntı posadan proseste ısı elde etmekte yararlanılır.

Etanol üretiminde kullanılan iki önemli teknoloji,

·         Islak-öğütme (wett-mill)
·         Selüloz-etanol

prosesleridir.

a. Islak Öğütme Prosesi

Taneler temizlenir, ıslatılır ve öğütme işleminden başlayarak tohumlar ayrılır, yıkama ve süzmeyle fiberler ve gluten uzaklaştırılır. Bu kademelerde ayrılmayan nişasta, sıvılaştırma ve sakkarifikasyon aşamalarında enzimlerle parçalanarak şekerler + su karışımına dönüştürülür.

Şeker ve su karışımı (slurry) içine maya konulur; fermentasyonla oluşan bira çözeltisi %10-12 alkol içerir. Bu dönüşüm prosesinin hızı slurrynin içerdiği su miktarına ve asitliğine, sıcaklığa, oksijen miktarına bağlı olarak değişir. Hammaddenin orijinal kuru ağırlığının üçte biri fermentasyonu karbon dioksit olarak terkeder. Fermentasyondan sonra kalan katı maddede hala bir miktar yararlı madde vardır ve tekrar hammadde olarak kullanılabilir. Bira çözeltisi distillenerek %80-95 aralığında etanol içeren etanol-su karışımı üretilir. Etanolün motor yakıtı olarak kullanılması için içerdiği suyun uygun dehidrasyon metotlarıyla giderilerek %100 alkol haline getirilmesi gerekir.



Şekil-7: Taneli hammaddelerden etanol üretimi; ıslak öğütme prosesi


b. Selüloz-Etanol Prosesi

Bu teknoloji yeni kullanılmaya başlanmış olan lignoselülozik hammaddelerin şekerlere ve şekerlerin de fermentasyonla etanole dönüştürülmesinde uygulanan bir prosestir. Lignoselülozik hammaddelerin tümü selüloz, hemiselüloz ve ligninden oluşur. Lignin, bitkilerde yapıştırıcı görevindedir ve diğer bileşenleri birarada tutar. Biyokütlenin ön-işleminde ayrılır ve tekrar biyokütle yakıt hammadde olarak kullanılır; yakılarak prosesin diğer aşamalarında kullanılan ısı üretilir.

Selüloz ve hemiselülozların kimyasal bağlarını parçalamak ve ligninin uzaklaştırmak için uygulanan birkaç yöntemi vardır. En çok uygulanan yöntem seyreltik ve konsantre asit hidrolizi ve enzimatik hidroliz Prosesleridir. Burada örnek olarak bir asit hidroliz prosesi ele alınmıştır.

Proseste iki hidroliz aşaması vardır; birinci ve ikinci ön-işlemlemeler. Birinci ön-işlemlemede fermente olabilen maddeler seyreltik asitle (~0.5%) 200 0C kadar sıcaklıklarda hidrolizleneek selülüzik zincirler arasındaki hidrojen bağları kırılır, bileşiklerin yapıları bozulur.



Şekil-8: Selülozik hammaddelerden etanol üretimi; asit hidroliz prosesi


Bu reaksiyonlar sonunda hemiselüloz, C5 ve C6 şekerlere (özellikle ksiloz ve mannoz) dönüşür (sakkarifikasyon reaksiyonları).

Selüloz fraksiyonu daha dirençlidir ve daha kuvvetli reaksiyon koşullarına gerek vardır; dolayısıyla birinci ön-işlemlemede sadece tane büyüklüleri azalır ve yapısı kısmen bozulur. Selüloz fraksiyonundan glikoz (C6 şeker) oluşması için ikinci ön-işlemleme (asit konsantrasyonu ~%2, sıcaklık ~120 0C) yapılır.

Prosesin bir sonraki kademesi şekerlerin enzimler katalizörlüğünde etanole dönüştürülmesidir. Son aşama, elde edilen bira çözeltisinin distillenerek %95 dolayında etanol içeren sulu karışımın elde edilmesidir.

Etanol oktan sayısı yüksek olduğundan iç yanmalı motorlar için ideal bir yakıt bileşenidir. Ancak setan sayısı oldukça düşüktür, bu nedenle de dizel yakıtları için uygun bir kimyasal madde değildir; dizel motorlarının injeksiyon sistemleri modifiye edilerek ve gerekli katkı maddeleri ilavesiyle bu özellik (yani zayıf tutuşma özelliği) teknik olarak çözümlenebilmektedir. Tablo-5’te etanol, etanol ürünü ETBE (etil tersiyer bütil eter) ve kıyaslama amacıyla benzinin bazı özellikleri verilmiştir.


Tablo-5:Etanolün Yakıt Özellikleri


Özellik
Etanol
C2H5OH
ETBE
C4H9 O C2H5
Benzin
(~değerler)
Relatif yoğunluk, 15 0C
0.80
0.74
0.75
Buhar basıncı (RVP), kPa., 15 0C
16.5
28
75
Kaynama noktası, 0C
78
72
30-190
Oktan sayısı (RON)
119
118
97
Oktan sayısı (MON)
92
105
86
Setan sayısı
11

8
Hava/yakıt; kg hava/kg. yakıt
9.0

14.7
Alt ısı değeri, MJ/kg., 15 0C
26.4
36.0
41.3

·         Etanolün oktan sayısı normal benzinin oktan sayısından daha yüksektir, bu özellik motorun yakıt verimini artırır
·         Etanolde oksijen bulunması motorda hem yüksek verim ve hem de temiz yanma sağlar
·         Bir yakıtın uçuculuğunu tanımlayan RVP değeri etanolde çok düşüktür; bu özelliği iç yanmalı motorlarda ilk çalıştırmada (soğukta) bir dezavantaj olmakla beraber, yakıtın patlama riskini ve emisyon gazlarını azaltmak yönlerinden avantaj sağlar

Yakıtın tamamı etanolden oluşuyorsa motor 20 0C’nin altında çalışmaz, dolayısıyla ancak benzine belirli oranlarda karıştırılarak ve motora yakıt injeksiyonunda bazı düzenlemeler yapılarak kullanılabilir.

4. Piroliz

Piroliz, katı haldeki biyokütleyi daha yararlı gaz ve sıvı yakıtlara dönüştüren temel bir termokimyasal prosestir; biyokütlenin oksijensiz veya çak az oksijenli bir ortamda yakılarak hidrokarbonlarca zengin gaz karışımları, yağa-benzer sıvılar ve karbonca zengin katı kalıntıların elde edildiği işlemlerdir. Katı kalıntı enerji yoğunluğu orijinal biyokütleden daha yüksek olan odun kömürüdür.

Piroliz; orta sıcaklıklarda yüksek ısı transfer hızıyla ve kısa alıkonma süresinde gerçekleşir.

Bu koşulları sağlayan çeşitli reaktör konfigürasyonları vardır; bunlar arasında kabarcıklı akışkan yatak, sirkülasyon ve taşımalı yatak, siklonik reaktörler sayılabilir. Kuru biyokütle bazında elde edilen sıvı ürün “biyoyağ” verimi %75 (ağ.) dolayındadır; bu ürün yenilenir bir sıvı yakıttır ve ayrıca kimyasal maddelerin üretiminde de kullanılabilen değerli bir hammaddedir.




Şekil-9: Pirolizle biyokütle sıvılaştırma prosesi



Şekil-10: Biyokütle piroliz prosesinde ürün dağılımı



Şekil-11: Biyokütle gazlaştırma ve sentezi genel akım şeması


Biyoyağ elde etme prosesleri biyokütlenin yağlı bir sıvıya dönüştürülmesi için uygulanır; örneğin, doğrudan hidrotermal sıvılaştırmada biyokütle ve su karışımına yükseltilen sıcaklıklar (300-350 0C) ve 30 dakikalık alıkonma zamanında suyun sıvı fazda kalmasına olanak verecek yeterli basınçlar (12-20 MPa) uygulanır. Organik dönüşümü kolaylaştırmak için alkali ilave edilebilir. Elde edilen ana ürün oksijeni azaltılmış (%10 kadar) organik bir sıvıdır. Esas yan ürün ise sulu çözünür organik bileşiklerdir.

5. Gazlaştırma Rotası

Gazlaştırma, pirolize kıyasla daha yüksek sıcaklıklarda ve daha fazla hava kullanılarak (gereken oksijenin sadece 1/3 ü kadar oksijen) yapılan bir tür piroliz işlemidir; elde edilen ve biyogaz denilen karışım CO, H2 ve az miktarlarda CO2, N2, CH4 karışımıdır. Tipik bir gazlaştırma rotası Şekil-11’de verilmiştir.

Biyogaz çeşitli amaçlarla kullanılabilir; ısı ve buhar üretiminde yakıt olarak, iç yanmalı motorlarda veya gaz türbinlerinde elektrik üretimi için, ve hatta otomotiv yakıtı amaçlı kullanım olanakları vardır.

Gazlaştırma-bazlı küçük modüler biyokütle sistemleri köy ve kasaba gibi az nüfuslu yerleşim bölgelerine ve iş yerlerine elektrik ve ısı enerjisi sağlamak amacıyla geliştirilmektedir. Biyokütle hammadde, ekonomik olması bakımından, yerel olarak sağlanan odunsu kalıntılar, kırpıntı atıklar, hayvan gübreleri gibi maddelerdir.

Küçük modüler biyokütle sistemleri gazlaştırma prosesiyle katı haldeki biyokütleyi gaz haline dönüştürür. Elde edilen H2+CO haz karışımı gaz türbinine veya elektrik jeneratörünü çalıştıran motora verilmeden önce saflaştırılır. Türbinden veya motordan çıkan atık ısıdan da yararlanılır.

Büyük kapasiteli gazlaştırma sistemi, biyokütlenin önce basit kimyasal bloklara ayrılması, sonra bunların yakıtlara, çeşitli ürünlere, güce ve hidrojene dönüştürülmesi esasına göre dizayn edilir. Sistemde temel olarak hammadde hazırlanması, biyokütle gazlaştırıcı, bir gaz işlemleyici ve temizleme üniteleri bulunur. Gazlaştırma reaksiyonundan çıkan sentez gazında partikül maddeler ve diğer bazı kirlilikler vardır; gaz karışımının yakıt, kimyasal madde veya güç üretim sistemlerinde kullanılmaya alınmadan önce temizlenmesi gerekir.

Gazlaştırma genel olarak kademeden oluşur:

·         Ön işlemleme: Kurutma, pulverize etme ve elekten geçirme
·         Gazlaştırma: Biyokütle hammaddenin 700-1200 0C.aralığında yakılarak hidrojen, karbon monoksit ve karbon dioksite dönüştürülmesi
·         Şartlandırma: Reforming ve şift reaksiyonlarıyla karbon dioksit uzaklaştırma işlemleri

Gazlaştırma sistemleri çeşitlidir; en çok kullanılan sistemler üç grupta toplanabilir; bunlar, karşı-akımlı (veya updraft), yardımcı-akımlı (veya, downdraft, co-flow) ve akışkan yataklı gazlaştırma sistemleridir.

Karşı-Akımlı Gazlaştırıcılar: Biyokütle yakıt reaktöre üstten, buhar veya hava (veya O2) alttan girer. Aşağı doğru akan yakıt, yukarı çıkan sıcak gazlar tarafından parçalanır. Oluşan odun kömürünün bir kısmı alttaki kafese düşer ve orada yanarak ısı, CO2 ve su buharı verir; CO2 ve H2O diğer kömürleşmiş tanelerle reaksiyona girer, CO ve H2 gazlarına dönüşür. Gazlar reaktörün tepesinden, kül alttan alınır. Bu proses basittir, yüksek miktarlarda kül ve nem içeren biyoyakıtlarla çalışılabilir. Ancak elde edilen gazda %10-20 kadar katranımsı sıvılar vardır, dolayısıyla araba motorlarında ve türbinlerde kullanıma uygun değildir.

Yardımcı-Akımlı Gazlaştırıcılar: Bu proseste biyokütle yakıt önce bir kurutucudan geçirilerek nem miktarı %20’nin altına düşürülür. Yakıt ve hava (veya oksijen) reaktöre üstten girer, aşağı doğru akarken tutuşur, yanar ve kömürleşmiş kalıntıyı terkeder. Orijinal yakıtın %5-15 kadarı olan odun kömürü yanma gazlarıyla etkileşerek CO ve H2 çıkar. Bu gazlar aşağı doğru akar ve reaktörün altından çıkar. Gazlaştırıcıyı terkeden biyogaz 700 0C dolayındadır. Yanma sonunda oluşan kül alttan alınır. Bu prosesin avantajı üretilen biyogazdaki katran miktarının çok az olmasıdır.

Akışkan Yataklı Gazlaştırıcılar: Akışkan-yataklı gazlaştırıcı prosesinde reaktörde inert bir granüler yatak (silika veya seramik gibi) bulunur. Biyokütle yakıt küçük taneciklere ufalanır (veya öğütülür) ve gazlaştırma reaktörünün altından belenerek yüksek hızlı hava akımıyla yukarı, ısıtılmış akışkan yatağa doğru akıtılır; yatak, yakıtı tutuşturacak, yakacak ve gazlaştıracak sıcaklıktadır; piroliz ve kömürün dönüşümü (CO + H2 gazlarına) bu bölgede gerçekleşir. Prosesin çeşitli biyokütlelere uygulanabilme gibi bir avantajı olmasına karşın kullanılan hammaddenin tana büyüklüğünün 10 cm den daha uzun, nem miktarının da %65’ten fazla olmaması gerekir.

6. Metanol Üretimi

Biyokütleden metanol (odun alkolü de denir) üretimi termokimyasal bir dönüşüm prosesidir. Hammadde esas olarak odun ve tarım atıklarıdır; 1 ton biyokütleden yaklaşık olarak 186 galon metanol elde edilir. (Ancak günümüzde metanol üretiminin hemen hemen tamamı doğal gazdan yapılmaktadır; 1 galon metanol için 100 feet3 doğal gaz gerekir.)

Yüksek basınç ve yüksek sıcaklık koşullarında biyokütle gazlaştırılır, gaz ürünlerden (karbon monoksit ve hidrojen karışımı, sentez gazı) katranlar ve metan uzaklaştırılır ve buhar varlığında katalitik reaksiyonla metanol elde edilir ve distillenerek ayrılır.

Metanol iç yanmalı motorlarda olduğu gibi veya benzinle belirli oranlarda karıştırılarak kullanılabilir.



Şekil-12: Biyokütleden metanol üretimi


Metanolün oktan sayısı yüksektir, ancak setan sayısı çok düşüktür, dolayısıyla benzinli motorlar için uygun bir yakıt olmasına karşın dizel motorları için uygun değildir.

Metanol, metanolden üretilen metil tersiyer bütil eter (MTBE) ve petrol bazlı benzinin yakıt özellikleri Tablo-6‘de verilmiştir.

·         Metanolün oktan sayısı normal benzinin oktan sayısından daha yüksektir, yani anti-vuruntu özelliği daha iyidir, dolayısıyla motor verimi ve yakıt ekonomisi yönlerinden daha avantajlıdır
·         Metanolde oksijen bulunması motorda hem yüksek verim ve hem de temiz yanma sağlar
·         Metanolün buhar basıncı benzinle kıyaslandığında çok düşüktür; dolayısıyla iç yanmalı motorlarda ilk çalıştırmada (soğukta) olumsuzluklar yaratır. Bu özellik, bu özelliği, etanolde olduğu gibi motorun ateşleme sistemine yakıt injeksiyonunda yapılan düzenlemelerle yenilmektedir
·         Metanolün hava/yakıt oranı etanolden daha düşüktür, dolayısıyla yanma sırasında aha az oksijene gereksinim olur
·         Yakıtın tamamı metanolden oluşuyorsa motor 10 0C’nin altında çalışmaz, ancak benzine belirli oranlarda karıştırılarak kullanılabilir
·         Metanol zehirli, hafif alkol kokulu ve tatsızdır. Kullanımı ve taşınması sırasında özellikle cilde ve göze temasından kaçınılması gerekir


Tablo-6: Metanol, MTBE Ve Benzinin Bazı Özellikleri

Özellik
Metanol, CH3OH
MTBE,
C4H9 O CH3
Benzin,
(~değerler)
Relatif yoğunluk, 15 0C
0.80
0.74
0.75
Buhar basıncı (RVP),
kPa., 15 0C
31.7
57
75
Kaynama noktası, 0C
65
55.3
30-190
Oktan sayısı (RON)
110
116
97
Oktan sayısı (MON)
92
100
86
Setan sayısı
5

8
Hava/yakıt; kg /kg.
6.5

14.7
Alt ısı değeri, MJ/kg.,
15 0C
19.8
35.2
41.3


7. Dimetileter (DME)

Dimetileterin yakıt olarak kullanılması üzerindeki çalışmalar 1990’li yıllarda başlamıştır ve halen devam etmektedir. DME sentez gazından veya biyokütleden üretilebilir. Biyokütleden DME üretimi, biyometanol üretiminde olduğu gibi biyokütlenin gazlaştırılması ve elde edilen gaz ürünlerin sentezi yoluyla yapılır. Örneğin, 3 ton biyokütleden (odunsu bazlı) 1 ton DME elde edilebilir; bu miktar hacimce yaklaşık olarak 1500 litredir. DME katalitik dehidrasyon prosesiyle saf metanolden de üretilebilir; proses metanolden su ayrılmasına dayanır. (Bak. Bölüm Doğal Gaz)

DME yüksek setan sayısı ve iyi tutuşma sıcaklığı özellikleriyle dizel yakıtı olarak kullanılabilecek bir bileşiktir. Tablo-7’de DME ve petrolden elde edilen dizel yakıtının yakıt özellikleri verilmiştir.

·         DME dizel yakıtına kıyasla biraz daha yüksek setan sayısına sahiptir, dolayısıyla tutuşma sıcaklığı daha düşük ve motordaki yanması daha temizdir; issiz yanar, motor gürültüsüz çalışır
·         Enerji içeriği yönünden bakıldığında DME’in kalori değeri oldukça düşüktür; bu özelliği dizel yakıtın göre önemli bir dezavantajdır


Tablo-7: DME ve dizel yakıtının özellikleri

Özellik
DME, CH3OCH3
Dizel, (~ değerler)
Relatif yoğunluk, 15 0C
0.67 (20 0C)
0.84
Oto-tutuşma sıcaklığı, 0C
235
250
Setan sayısı
55-60
50
Hava/yakıt; kg hava/kg. yakıt
9.0
14.5
Alt ısı değeri, MJ/kg., 15 0C
28.4
42.7


8. Metan (Anaerobik Fermentasyon) Üretimi

Anaerobik digesyon, nemli ve yeşil biyokütlenin oksijensiz ortamda bakterilerle bozunarak biyogaz denilen metan ve karbon dioksit karışımının elde edilmesi prosesidir. Kentsel katı atık maddelerin kontrollü koşullarda anaerobik digesyonuyla yüksek verimlerde metan üretilebilir.

Biyogaz, hayvan gübresinin suyla karıştırılıp digester denilen hava sızdırmaz bir kapta karıştırılarak ısıtılmasıyla da üretilir. Metan fermentasyonu çeşitli mikroorganizma gruplarının bir dizi metabolik etkileşimiyle gerçekleşir.

1. Hidroliz ve Asidojenesis

Birinci aşamadaki mikroorganizmalar salgıladıkları enzimlerle polimerik maddeleri hidrolizleyerek glukoz ve aminoasitler gibi monomerlerini oluştururlar; bunlar da küçük molekül ağırlıklı fatty asitler, H2 ve asetik asite dönüşür.

2. Asetojenesis ve Dehidrojenasyon
İkinci aşama hidrojen-üretici asetojenik bakterilerin, önceki kadamede üretilen  fatty asitleri (örneğin propiyonik ve bütirik asitler) H2, CO2, ve asetik asite çevirmesidir.

CH3CH2CH2COO- + 2H2O « 2 CH3COO- + 2H2 + H+
CH3CH2COO- + 3H2O « CH3COO- + HCO3- + H+ + 3H2

3. Metanojenesis: Metanojenler

Son grup olan metanojenik bakteriler aneorobik digesyonla H2, CO2, ve asetattan CH4 ve CO2.üretir. Metanojenler, ayrıca, format, metanol, metil aminler ve karbon monoksiti de metana dönüştürebilirler.

4H2 + HCO3- + H + « CH4 + 3 H2O



Şekil-13: Metanojenesis reaksiyon zinciri


EK-1

SERA ETKİSİ VE EKO SİSTEM

Seralar özellikle kış aylarında bitki yetiştirmek amacıyla hazırlanan küçük, cam (veya benzeri) odalardır; güneş enerjisiyle ısınırlar. Seranın cam panelleri güneş ışınlarının içeri girmelerine izin verir, fakat ısının içerden dışarı çıkmasını engeller.

Atmosferdeki sera gazları, bir seradaki cam paneller gibi davranırlar. Güneş ışığı atmosfere girer, sera gazlarınca oluşturulan katmanları geçer ve yer yüzeyine ulaşır; burada enerjisi toprak, su ve biyosfer tarafından absorblanır, ve sonra absorblanan bu enerji çeşitli yollardan tekrar atmosfere döner. Atmosferdeki bu enerjinin bir kısmı uzaya dönerken, çoğu atmosferdeki sera gazları tarafından tutulmuş olarak kalır ki, bu da dünyanın ısınmasını sağlar. Sera gazları, atmosferdeki infrared ışını absorblayan çeşitli gazlardır; bunlar arasında su buharı, karbon dioksit (CO2), metan (CH4), nitrojen oksit (N2O), halojenli fluorokarbonlar (HCFC), ozon (O3), perfluorokarbonlar (PFC) ve hidrofuoro karbonlar (HFC) sayılabilir.

Kısa dalgalı güneş ışınları atmosferden kolaylıkla geçer, fakat yeryüzünün ısınmış yüzeyinden emitlenen uzun dalgalı infrared ışınlar atmosferde bulunan eser miktarlardaki gazlar (özellikle su buharı ve karbon dioksit) tarafından kısmen absorblanır ve tekrar emitlenir. Böylece çıkan infrared ışın, güneşten gelen radyasyonu dengeler; yer yüzeyi ve atmosfer, her ikisi de ısınır.

“Doğal” ve “aşırı” sera etkisi arasındaki farklılık önemlidir. Doğal sera etkisi yer yüzeyinin ortalama sıcaklığını, bu etkinin hiç olmaması durumuna göre 33 0C kadar yükseltir; bu oluşum canlıların yaşam koşullarını olumlu yönde etkiler, mevsimlerin ve iklimin denge altında olmasını sağlar. Aksi halde dünya çok soğuk olurdu ve yaşam çok zorlaşır, hatta olanaksızlaşırdı.

Aşırı sera etkisi yeryüzünün sıcaklığının, olması gereken ortalama sıcaklığından daha fazla yükselmesine neden olur, global ısınma, bunu takiben kirlenme, iklim değişikleriyle karşılaşılır; örneğin şiddetli fırtınalar, okyanusların seviyelerinde değişiklikler gibi.

Biyoenerji iklim değişiklikleri geçişine yardımcı olur, asit yağmuru, toprak erozyonu, su kirlenmesi gibi olayları azaltır, hayvan ve bitki ve ormanların yaşamını dengede tutar, ekolojik dengeyi sürdürür. Ekolojik sistem içinde yeralan fosfor ve nitrojenli bileşikler (aminoasitlerde) karbon-karbon bağı içermezler, bu nedenle “inorganik besinler” olarak kabul edilirler.



Şekil-14: Sera etkisi ve atmosferin katmanları


Eko sistem içinde enerji ve inorganik besinlerin akışında kabul edilen genel kurallar:

·         En yüksek enerji kaynağı güneştir
·         En fazla enerji ısı olarak harcanır
·         Enerji ve besinler, besin zinciriyle (bir organizmanın diğerini yemesiyle), organizmadan organizmaya geçer
·         Bozundurucu bileşikler (dekompozerler) son organizmalarda kalan enerjiyi uzaklaştırır, e. İnorganik besinler çevrime girer, enerji ise girmez

Su Çevrimi: Su çevriminde, güneş enerjisi okyanus yüzeylerinden ve ağaçlardan suyu buharlaştırır, bulutları (ki bunlar su buharlarıdır) bir yerden diğer bir yere taşıyarak hava sistemini denetler. Atmosferdeki gaz halindeki su yoğunlaşarak yeryüzüne çökelir; bunun tersi sıvı suyun gaz haline geçmesi, buharlaşmasıdır.

Buharlaşan su yoğunluğu nedeniyle kısmen yer yüzeyinde kalır, kısmen de yeraltına iner ve ilerleme okyanuslara kadar uzanır.



Su çevrimi


Karbon Dioksit (CO2) ve Karbon Çevrimi: Biyolojik yönden karbon çevrimi solunum ve fotosentez olayının bir toplamıdır. Solunumla karbonhidratlar ve oksijen alınır, birleştirilir ve karbon dioksit, su ve enerji açığa çıkar. Fotosentezde karbon dioksit ve su birleşerek karbonhidratlar ve oksijen üretilir. Yani solunumla çıkan ürünler fotosentezin, fotosentezle çıkan ürünler de solunumun hammaddeleridir.



Nitrojen Oksit (N2O) ve Nitrojen Çevrimi: Nitrojen oksit trofosferde inerttir, büyük bir kısmı stratosferde radyasyonla fotolizlenerek, az bir kısmı da atomik oksijenle reaksiyona girerek parçalanır.

N2O + hv ® N2 + O            < 341 nm
N2O + O ® N2 + O2              N2O + O ® 2NO

Nitrojen çevrimi, nitrojenin çok sayıda önemli bileşiği bulunmasından ve organizmaların bu bileşikleri birbirlerine dönüştürmelerinden dolayı karmaşık ve zordur. Vucudumuzdaki proteinlerin yaratıcısı amino asitlerin amino kısmının oluşmasında nitrojenin kritik bir önemi vardır; proteinler deri, kaslar ve tüm enzimlerin temel taşlarıdır. En büyük nitrojen kaynağı %78 lik payla atmosferdir



Nitrojen çevrimi


Fosfor Çevrimi: Fosfor çevrimi basittir, tek bir bileşiği, dört oksijen atomlu fosfat bileşiği etkilidir. Fosfatlı kayaçlar suyla karşılaştıklarında fosfat bileşikleri suya geçer ve çeşitli gıdalar tarafından tutulur. Fosfor hücre membranlarının, DNA, RNA ve ATP nin önemli bir bileşenidir. Hayvanlar fosforu yedikleri bitkilerden, bitkiler de bir tür mantardan alırlar. Hayvanlar fosforu kemik, diş ve kabuklarının oluşumunda kullanırlar. Bitki ve hayvan öldüğünde fosfat bileşikleri toprağa ve suya döner, ve tekrar diğer bitkilerce kullanılmaya başlanır.



Fosfor çevrimi


Metan (CH4): Metan atmosferdeki hidroksil radikalleriyle etkileşerek metil radikaliyle suya dönüşür.

CH4 + OH ® CH3 + H2O

Klorofluorokarbonlar (CFC-11 and CFC-12): CFC-11 ve CFC-12 bileşikleri trofosferde kimyasal olarak inerttir, stratosfere difüzlenirler, radyasyonla fotoliz ve atomik oksijenle kimyasal reaksiyona girerek parçalanır.

CCl3 F + hv ® CCl2 F + Cl,           < 265 nm
CCl2 F2 + hv ® CC lF2 + Cl,         < 200 nm
CCl3 F + O ® CCl2 F + ClO
CCl2 F2 + O ® CCl F + ClO