Petrol; Üretim Yöntemleri (oil; production methods)


1. HAMPETROL

Petrol mühendisleri yeni kuyular açılırken sondaj masraflarını, bunların diğer yeni veya mevcut rezervuarlarla bağlantılarını incelerler. Bir kuyudan başlangıçta üretilen günlük petrol miktarı, zamanla kuyu basıncının azalması, kuyuya su birikmesi ve diğer faktörler nedeniyle azalır. Her kuyunun çalıştırılma masrafları hemen hemen sabit olduğundan bu gibi durumlarda üretilen her varil için harcanan para artar ve bu değer Pazar fiyatına eşit olduğunda ‘ekonomik sınır’a erişilmiştir olacağından üretim durdurulur.

Konvensiyonal petrol rezervlerinden çıkarılan ürün doğal halde akışkandır, seyreltilmeden pompalanabilir ve standart üretim teknikleri dışında yöntemlere gerek olmaz; dolayısıyla ekonomik yönden olumlu rezervlerdir.

Konvensiyonal olmayan petrol rezervleri ise türüne göre değişen oranlarda daha fazla üretim harcaması gerektirir; bu rezervler üç genel grupta toplanabilir:

1. Ağır Yağlar: Bu tür kaynaklar, konvensiyonal rezervlerden alınan hampetrole benzerler, farkı daha kalın olmaları, daha fazla sülfür ve ağır metal kirlilikleri içermeleridir. İstenmeyen bu özellikler nedeniyle rafinasyon kademeleri daha fazladır ve dolayısıyla pahalıdır. Örneğin 1.2 trilyon varil dolayındaki Venezüella Orinoco rezervleri bu tür rezervlerdir.

2. Katran Kumları: Bu tür rezervlerden petrolün elde edilmesi yüzey kazısı, mayınlama veya uygun bir toplama yöntemiyle yapılır. Üretim giderleri çok fazla olan bu tür yataklara en iyi bilinen örnek Kanada’daki Athabasca katran kumlarıdır; tahmin edilen rezervler 1.8 trilyon varil dolayındadır.

3. Yağ Şeyller: Bu tür yataklardan alınan kaynaklarda da konvensiyonal petrol yataklarından çıkarılan hampetrole kıyasla çok daha fazla rafinasyona ve suya gerek vardır.

Her devlet topraklarındaki ‘toplam petrol kaynaklarını bilmek ister; bunlar, mevcut rezervler, diğer keşfedilmiş kaynaklar ve gelecekte keşfedilebilecek potansiyel rezervlerdir .Bu nedenle tüm kaynak miktarlarını kapsayan bir sınıflandırma sistemine gereksinim vardır. Böyle bir sistem milli kaynakların saptanmasında hayati bir öneme sahiptir ve zaman içinde periyodik olarak güncelleştirilmelidir. gerekir. Sistem her devletin veya bölgenin özelliklerine göre tanımlanmalı, aynı zamanda da Uluslar arası Organizasyonlarca değerlendirilebilecek temelde hazırlanmalıdır. Bu tip bir sınıflandırma sisteminde önemli kriterler aşağıdaki verilerde oluşabilir.

·         Petrol kaynağı alanının bir bütün olarak değerlendirilmesi
·         Kaynaklar ve hidrokarbon birikimlerinin tanımlanmış şartnamelere uygun olarak sıralanması
·         Keşif, geliştirme ve üretim aşamalarını kapsayan çalışmaların her aşamasında alınan önerilen işler ve alınan kararlar
·         Uzun vadeli bir petrol çalışma programı hazırlanması
·         Petrol çalışma programının diğer endüstri kollarına etkisinin değerlendirilmesi

Bir kuyudan yapılan üretim genellikle üç grup altında toplanır; birincil üretim, ikincil üretim ve üçüncül üretim.

1. Birincil üretimde kuyudaki petrolün örneğin, %A kadarı elde edilir. Birincil yöntemde petrol, kuyu açıldıktan sonra rezervuardaki doğal koşullardan yararlanılarak çıkarılır; bunlar, petrol içindeki çözünmüş gazların neden olduğu gaz iticiliği, rezervuarda bir gaz kep bulunması halinde oluşan gaz şapkası iticiliği  veya su tabakası tarafından yapılan su iticiliğidir.

2. İkincil üretim metotlarıyla, kuyudaki petrolün %B’sinin daha elde edilmesi mümkün olur. Birinci üretim teknikleriyle bir yataktaki petrolün en fazla %75 i kazanılabilir, kalan kısmın da alınabilmesi için çeşitli araştırmalar yapılmaktadır. Kalan petrol rezervuarın ulaşılamayan bölgelerindedir ve/veya gözeneklerde kapiler basınç etkisiyle yerleşmişlerdir. Daha fazla petrol verimi için bazı ek metotlar, EOR ‘Enhanced Oil Recovery’ teknikleri veya birinci üretim tekniklerinin yerini alabilecek ikinci üretim teknikleri geliştirilmiştir. Ek metotlar maliyeti artıran unsurlar olmasına karşın rezervuardan alınan petrol miktarını artırması bakımından yaygın olarak kullanılan yöntemlerdir ve bu metotlarla genellikle orijinal petrolün yaklaşık olarak %33 kadarı kazanılabilmektedir. EOR teknikleri özellikle eski kuyulardan petrol üretiminde başarıyla kullanılmaktadır; bunlara ‘ikincil üretim kuyuları’ da denilmektedir.

3. Üçüncül üretim teknikleriyle aynı kuyudan %C kadar daha petrol elde edilmesi sağlanabilir.

Sonuç olarak aynı kuyudan yapılan toplam üretim % (A+B+C) dir.

İkincil ve üçüncül üretim teknikleri ‘artırılmış petrol’ anlamına gelen ‘Enhanced Oil Recovery; EOR’ olarak tanımlanır.


Diğer Üretim Teknikleri

Rezervuarlardaki petrolden daha ekonomik ve daha verimli azami ürün alınabilmesi için yapılan araştırmalar devam etmektedir.

Geliştirilen yeni teknolojiler arasında, yukarıda anlatılan yöntemlerden başka kimyasal yöntemler, mikrobiyal prosesler, Novel metotlar, bilgisayar simülasyonları sayılabilir. Günümüzde de sürdürülen çeşitli projelerle ulaşılamayan petrol ve gaz rezervlerine giriş teknikleri üzerindeki çalışmalara devam edilmektedir.

Kimyasal metotlar alkali-sörfaktan-polimerler (ASP) üzerine odaklanmıştır. Bu yöntemlerden biri, rezervuara misel-polimerler enjeksiyonuna dayanır; bu maddeler suyla hampetrol arasındaki yüzey gerilimi düşürerek petrolün serbest kalmasını, dolayısıyla kazanımını sağlar. Bu yöntem rezervuardan alınabilen petrole ilave bir %28 lik artış kazandırır. Kimyasal metotların ancak ekonomik yönü henüz avantajlı değildir.

Asitlendirme, asitle çözünebilir yapıda olan bir oluşuma asit injeksiyonu işlemidir; örneğin, karbonat kayaçları gibi. Bu işlemle mevcut boşluklar genişleyerek oluşumun geçirgenliği artar.

Mikrobiyal prosesler, mikropların hidrokarbonları fermente etmeleri ve yan ürün olarak petrol oluşumunu artırmayı amaçlar. Proseste, rezervuar kayacındaki dar ve küçük kanallar tıkanarak petrolün geniş gözenekli alanlara yönlendirilmesi sağlanır. Mikropların çoğalması ve performanslarına yardımcı olmak için rezervuara şekerler, fosfatlar veya nitratlar gibi yiyecekler injekte edilir. Mikropların ürettiği sörfaktanlar ve karbon dioksit petrolün yer değiştirmesine yardımcı olur. Mikrobiyal proseslerde fazla enerji harcanmaz ve hampetrolün fiyatı diğer yöntemlerde olduğu karar etkilenmez.

Yeni metotlar rezervuar kayacının elektrikle ısıtılması, mikrodalgalarla ısıtılması ve sismik dalga stimulasyonudur (tahrik). Bilgisayarla rezervuarın simülasyonu (benzeri) yapılarak ne tür proseslerin uygulanabileceği belirlenir. Geliştirilen donanım ve programlarla çok hızlı veri toplamak mümkündür.


Saha Prosesleri ve Petrolün Taşınması

Kuyudan çıkarılan hampetrol, gaz ürünler, çeşitli sıvı fraksiyonlar ve su içeren bir karışımdır. Bu karışıma, petrol sondaj sahası içinde bazı ayırma işlemleri uygulanarak hampetrol, gaz ve rezervuarda doğal olarak bulunan zararlı bazı kirlilikler (H2S gibi) ayrılır. Bu prosesler dehidrasyon (su giderme), sweetening (H2S) uzaklaştırma ve stabilizasyon (çözünmüş hafif gaz bileşenlerinin ayrılması) işlemleridir.

Elde edilen gaz ve petrol (veya hampetrol de denir) depolanır, boru hattıyla veya tankerlerle taşınarak rafinerilere gönderilir.

Dünya petrol rezervlerinin çoğu pazar yerinden çok uzaktadır. Petrolün çıkarıldığı alanlardan rafinerilere taşınması en ekonomik olarak deniz ve demiryolu tankerleri ve boru hatlarıyla yapılır.


2. DOĞAL GAZ

Doğal gaz elde edildiği haliyle kullanıma verilemez. Ticari kullanım amaçlı doğal gaz çoğunluğu metan olan ve bir miktar da etan içeren bir gaz karışımıdır. Hidrokarbon bileşimi ne olursa olsun kuyudan çıkarılan doğal gaza su buharları ve katı kirlilikleri uzaklaştırmak için ön prosesler uygulanır.

Ham doğal gaz, petrol kuyularından, gaz kuyularından ve kondensat kuyularından olmak üzere üç farklı kaynaktan elde edilir ve kullanıcıya iletilmeden önce bir dizi prosesten geçirilir; bu prosesler hampetrolün rafinasyonuna kıyasla pek çok yönden daha az karmaşıktır.

Tüketiciye verilen doğal gaz hemen hemen saf metandır. Doğal gaz atmosferik basınçta –260°F dolaylarına kadar soğutulduğunda sıvılaşır; buna “Sıvılaştırılmış Doğal Gaz, LNG” denir. LNG özellikle doğal gazın taşınmasında çok avantajlı bir üründür; 1 hacim sıvı ürün, 600 hacim gaza eşdeğerdir. LNG elde edilmesi pahalı bir prosestir, ancak sıvılaştırma ve tekrar gazlaştırılabilme gibi taşımayı kolaylaştıran özellikleri önemli avantajlarıdır.

Petrol kuyularından alınan doğal gaz rezervuarda hampetrolde ayrı bir faz halinde (serbest gaz) veya hampetrol içinde çözünmüş (çözünmüş gaz) olarak bulunur.


2.1. Doğal Gazın Saflaştırılması

Doğal gaz işleme proseslerinin bazıları üretim kuyusunda veya kuyunun hemen yanında yapılabilirse de, prosesler esas olarak doğal gaz üretim bölgesinde kurulmuş olan merkezi proses fabrikalarında yapılır. Düşük basınçlı boru hatlarınındın oluşan binlerce mil uzunluğundaki hat sistemleriyle, bir sondaj  bölgesindeki, örneğin 100 kuyunun ham doğal gazı bu fabrikalara taşınır.

Doğal gazın kuru ve kaliteli hale getirilmesi oldukça komplekstir; çeşitli safsızlıkların ayrılması ve giderilmesi genellikle dört temel prosese dayanır:

·         Yağ ve kondensat uzaklaştırma
·         Su uzaklaştırma
·         Doğal gaz sıvılarını uzaklaştırma
·         Sülfür ve karbon dioksit uzaklaştırma

Bu dört prosese ilaveten kuyu başlarına veya yakınına ısıtıcılar ve sıyırıcılar yerleştirilerek çekilen gazın sıcaklığının belirli sınırlar altına düşmesi önlenir. Bunun nedeni, düşük sıcaklıklarda, doğal gazda bulunabilecek az miktardaki su ile katı veya yarı-katı doğal gaz hidratların oluşmasına engel olmaktır; bu hidratlar biraraya toplanarak gazın akışını engeller veya bozarlar. Doğal gaz >%4 (mol) azot içerir. Nitrojen-metan ayırma prosesi oldukça yeni bir teknolojidir; bu nedenle de henüz az sayıda doğal gaz fabrikasında bulunur.)

a. Yağ ve Kondensat Ayırma

Farklı coğrafik bölgelerden çıkarılan kuru doğal gazların (bunlara boru hattı kalitesinde gaz denir) birbirleriyle eşdeğer kalitede olmalarına karşın, ham doğal gaz bulunduğu bölgelere göre değişik bileşimlerdedir, dolayısıyla petrolde çözünmüş olarak bulunan doğal gazın işlenebilmesi ve taşınması için öncelikle içinde çözündüğü petrolden ayrılması gerekir. Bu işlem genellikle petrol çıkarma sahalarında veya yakınlarında kurulan sistemlerde yapılır. Ayırma proseslerinde çeşitli teknolojiler ve değişik ekipmanlar kullanılır.

Hampetrol yeryüzüne çıkarılırken üzerindeki basınç kalkacağından, gaz ve petrolün birbirlerinden ayrılması oldukça kolaydır. İşlem basit bir kapalı tanktan oluşan bir konvensiyonal bir separatörde yapılır. Ayırma hafif (doğal gaz gibi) ve ağır hidrokarbonların (petrol) gravite farkıyla gerçekleşir. Bunu takiben gaz ve sıvı fazlar ayrı yollardan gerekli proseslere verilirler.

Bazı hallerde gaz ve sıvı fazların ayrılması için, örneğin “Düşük Sıcaklık Separatörü” gibi, özel ekipmanlara gerek olur. Böyle ayırmalar, hafif petrol veya kondensat yanında yüksek basınçlı gazların üretildiği kuyularda uygulanır. Ayırma işleminde önce normal bir separatöre giren ıslak doğal gaz bir ısı değiştirici yoluyla hafifçe soğutulur, bir yüksek basınçlı sıvı fazla çarpıştırılarak yol alır (bu sırada gazdaki bazı sıvı fraksiyonlar ayrılır) ve bir genleştirici mekanizmadan geçerek düşük sıcaklık separatörüne gönderilir. Gazın aniden genişlemesiyle separatörün sıcaklığı düşer ve gaz bağlı olduğu sıvı bileşiklerden ayrılır. Sıvı kısımlar ayrılır, kuru gaz tekrar ısı değiştiriciden geçirilerek yeni giren ıslak gaz akımını soğuturken kendisi de ısınır. Separatörün değişik bölümlerinde gazın basıncı değiştirilerek sıcaklıkları da değiştirmek mümkün olduğundan ıslak gaz akımındaki su ve ağır bileşikleri yoğunlaştırmak mümkündür. Sıvı petrol fraksiyonlarından gazları ekstrakt etmek için temel basınç-sıcaklık ilişkisi tersine çalışır.

b. Su Ayırma

Doğal gazda nemin belirli seviyelere indirilmesi hidrat oluşumuna engel olmak bakımından önemlidir. Hidratlar, gaz boru hatlarındaki basınç ve sıcaklıklarda hidrokarbon gazları ve su arasında fiziksel-kimyasal reaksiyonla oluşan beyaz, katı bileşiklerdir.

Ham doğal gazda su serbest sıvı veya buhar halinde bulunur. Serbest sıvı suyun ayrılması basittir, ancak gaz çözeltisinde bulunan su buharının uzaklaştırması karmaşıktır. Bu “dehidrasyon” işleminde uygulanan iki proses absorbsiyon veya adsorbsiyon prosesleridir. Su buharının bir dehidrasyon maddesi ile çekilmesi absorbsiyon, yoğunlaşarak bir yüzey üzerinde toplanması da adsorbsiyon prosesidir.

b.1. Glikol Dehidrasyon

Bu proseste glikol gibi suya karşı kimyasal ilgisi (benzerliği) olan bir sıvı desikant (kurutucu) kullanılır; böyle bir madde ıslak bir doğal gaz akımıyla karşılaştığında akımdaki suyu “çalar”. Proseste genellikle dietilen glikol (DEG) veya trietilen glikol (TEG) kullanılır. Islak gaz ve desikant “kontaktör”denilen bir kap içinde birbirleriyle temas ederler. Suyu absorblayan glikol tanecikleri ağırlaşır ve kontaktörün dibine çökerek sistemden ayrılır. İçerdiği suyun çoğundan arındırılmış olan doğal gaz akımı dehidratörden çekilir.

Kontaktör dibinden alınan glikol çözeltisi, suyun 212 0F ve glikolün 400 0F olan kaynama noktaları arasındaki büyük farklılık nedeniyle özel bir kapta kaynatılarak suyu kolaylıkla buharlaştırılır ve sonra tekrar prosese gönderilir.

b.2. Katı Desikant (Kurutucu) Dehidrasyon

Doğal gazdaki su buharının adsorbsiyonla uzaklaştırılmasında katı-desikant dehidrayon prosesi uygulanır; sistem, katı desikant doldurulmuş iki veya daha fazla adsorbsiyon kolonundan oluşur. Tipik desikantlar aktif alumina veya silikajeldir. Islak doğal gaz kolonlara üstten beslenir, desikant yatağını boydan boya geçer, gaz akımındaki nemin hemen hemen tamamını desikant tanecikleri üzerinde bırakır ve dipten kuru gaz akımı çıkar. Kullanılmış desikant yatağından yüksek sıcaklıklara ısıtılmış gaz akımı geçirilerek desikant rejenere edilir ve tekrar kullanıma alınır.  Katı-desikant dehidratörler, glikol dehidratörlerden daha etkindir; nem miktarını 1 ppm değerine kadar düşürür.

c. Doğal Gaz Sıvılarını (NGL) Ayırma

NLG, doğal gazlardan ve hampetrolde çözünmüş olarak bulunan gazlardan yoğunlaştırılan, etandan pentanlara kadar olan hidrokarbonlardan oluşur. Petrol rezervlerinin çoğunda hampetrol içinde çözünmüş doğal gaz sıvıları (NGL) bulunur. NGL atmosfer basıncında petrolle beraber taşınırlar. Orta doğudan çıkarılan hampetrollerin hemen hepsinde NGL vardır. Bu gazların en önemli özelliği yüksek konsantrasyonlarda etan içermesidir; etan, etilen üretiminde kullanılan önemli bir ham maddedir.

NGL üretim teknolojisi seçilirken genel olarak üç kriter dikkate alınır:

·         Propan + NGL öncelikli olabilen seçimli proses
·         Etan + NGL öncelikli olabilen seçimli proses
·         C4’ler veya diğer hidrokarbonlar öncelikli olabilen esnek seçimli proses

Hammadde doğal gazın özellikleri (giriş basıncı, içerdiği CO2, su veya nem, ağır hidrokarbonlar ve diğer kirlilikler gibi) ile, elde edilecek sıvı ve gaz ürünlerin türleri, miktarları ve şartnameleri, teknoloji seçiminde önemli kriterlerdir.

Propan üretim teknolojileri 1950’lerden buyana önemli değişiklikler ve gelişmeler göstermiştir. İlk kurulan fabrikalarda NGL uygun bir absorblayıcı yağla (normal şartlar altında) hammaddeden çekilerek alındı, veya hammadde doğrudan soğutularak ağır sıvı fraksiyonların sıvılaşarak ayrılmasını (absorbentsiz) sağlandı. 1960’larda absorbsiyon veriminin artırılması için daha hafif ve soğutulmuş absorblayıcı yağ kullanıldı  1960’lı yıllarda kriyojenik turbo-genleştiricilerin uygulamaya alınmasıyla yeni bir teknoloji dönemine girildi.

1970’lerde yüksek verimlerle çalışan Ortloff Engineers, Inc ve ABB Randall Corporation teknolojileri kullanılmaya başlandı. Bunları kalıntı refluks sistemli, iki-kolonlu sistemli ve resaykıl split buhar sistemli prosesler izledi. 1997’de Advanced Extraction Technologies, Inc., solvent olarak C5+NLG bileşenlerinin kullanıldığı yeni bir solvent-absorbsiyon sistemi geliştirdi.

Propan ve diğerlerinin elde edildiği proseslerde “iki kolonlu” kriyojenik prosesler kullanılır; prosesin 1200 psi den büyük giriş basınçlarında yapılması halinde absorbsiyon proseslerine göre önemli avantajlar sağlanır. Düşük basınçlı gazlar için absorbsiyon prosesinde ısıtma ve sıkıştırma için gereken toplam enerji, eşdeğeri kriyojenik proses için gerekenle aynıdır; absorbsiyon prosesinde daha az sıkıştırma uygulandığından gereken sıkıştırma gücü düşüktür.

Etan+NLG teknolojileri, propan+NLG teknolojilerinin aksine, yakıt ekonomileri dikkate alınarak uygulanan proseslerdir. Bazan bir kimyasal madde  üretimi için metanın saflaştırılması gerektiği hallerde yan ürün olarak elde edilir, veya petrokimya endüstrisinde etilen üretimi hammaddesi olarak üretilir. Kullanım alanlarına göre çok farklı etan prosesi dizayn edilir. %60-80 aralığında etan verimi elde edilmesi için kriyojenik prosesler çok avantajlıdır.

Diğer yandan absorbsiyon proseslerinin, hammadde doğal gazdaki CO2 miktarına göre absorbent seçme gibi esnekliği vardır.

Her iki prosesin seçiminde de her tür değişken dikkate alınarak en ekonomik olan tercih edilir.

Doğal gazdan hidrokarbon sıvılar beş farklı prosesle çekilir; bunlar:

·         Absorbsiyon metodu (BÖLÜM 5.2.3.a)
·         Refrijerasyon (BÖLÜM 5.2.3.b)
·         Kriyojenik genleşme (BÖLÜM 5.2.3.c)
·         Kuru-yatak adsorbsiyonu (BÖLÜM 5.2.3.d)
·         Doğal gaz sıvılarını fraksiyonlama (BÖLÜM 5.2.3.e)


d. Sülfür ve Karbon Dioksit Ayırma (BÖLÜM 4.g)

2.2. Doğal Gazın Sıvılaştırılması (LNG)

Sıvılaştırılacak doğal gazda katı absorbentler kullanılarak su buharı 10 ppm, karbon dioksit 100 ppm ve hidrojen sülfür 50 ppm’e düşürülür. Sıvılaştırma işleminde iki yöntem uygulanır; genleşmeli çevrim prosesi ve mekanik soğutma çevrimi prosesi.

Genleşmeli çevrimde gazın bir kısmı yüksek geçiş basıncından düşük basınca genleştirilir, gazın sıcaklığı düşer ve ısı değiştiriciler vasıtasıyla bu soğuk gaz, gelen gazı soğutur. İşleme metanın sıvılaşma sıcaklığına ulaşılıncaya kadar benzer şekilde devam edilerek LNG elde edilir.

Sıvılaştırılmış doğal gaz üretiminde mekanik soğutma çevrimi prosesi daha çok kullanılır. Proseste üç ayrı sıvı soğutucu bulunur; propan, etilen ve metan; bir kaskad çevrim içindedirler. Bu sıvılar buharlaşırken gereken ısıyı, sıvılaştırılacak doğal gazdan alırlar. Soğutucu gazlar tekrar sıkıştırılır, soğutulur ve sıvı soğutucular olarak çevrime geri alınırlar (Şekil-1).


Şeki-1: Tipik bir doğal gaz sıvılaştırma ünitesi (Cascade Phillips prosesi)


3. DOĞAL YAPIYI GELİŞTİRME

Petrol, yüzyıllar boyunca olduğu gibi, yer yüzüne geldiği haliyle kullanılabilir. Oysa modern rafinasyon metotlarıyla doğal yapısı geliştirilen petrolden çeşitli yakıtlarla aspirinden fermuara kadar çok çeşitli ürün elde edilebilmektedir.

Doğal gaza uygulanan prosesler oldukça basittir. Bir “stripping” ünitesi doğal gazdaki metan ve suyu, hidrokarbonları ve mineralleri ayırır. Çıkan yan ürünler çeşitli proseslerden geçirilerek değişik endüstrilerde kullanılırlar. Saflaştırılan gaz sıkıştırılarak doğrudan pazara verilir.

Hampetrolün işlendiği rafineriler daha büyük ve komplekstir, dönümlerce toprak üzerine kurulur ve binlerce personel çalışır; görünüşü, baca-gibi kolon dizileri, silindirik kule yapılar, borular ve tüplerin bağlandığı tuğla yapıların bulunduğu bir labirente benzer. Rafineriler otomatize edilmişlerdir, zehirli kimyasal maddeleri ve tehlikeli atık maddeleri kontrol eden ve atık suyu temizleyerek çevre kirlenmesini önleyen sofistike cihazlarla donatılmışlardır.

Rafineri prosesi hampetrolü hidrokarbon bileşenlerine ayırır ve sülfür, nitrojen ve ağır metaller gibi safsızlıkları uzaklaştırır. İlk işlem fraksiyonlu distilasyondur; değişik hidrokarbonların farklı sıcaklıklarda kaynaması temeline dayanır. Genellikle, hidrokarbon molekülü ne kadar çok sayıda karbon atomu içerirse kaynaması ve buharlaşması o kadar yüksek sıcaklıklarda olur. Bir molekül Metanda 1, benzinde 4-12 ve yağlama yağında 20-40 karbon atomu vardır.

Fraksiyon kolonu denilen uzun bir kulede hampetrol kaynayıncaya kadar ısıtılır. Kule içinde aralıklarla yerleştirilmiş yatay tepsiler bulunur. Kaynayan petrol buharlaşır ve her bir hidrokarbon kendi kaynama noktasının tam altındaki bir tepsiye kadar yükselir; burada soğur ve tekrar sıvı hale geçer.

En hafif fraksiyonlar sıvılaştırılmış petrol gazları (propan ve bütan) ve pertrokimyasallardır. Bundan sonra benzin, gazyağı ve dizel oil gelir. Daha ağır fraksiyonlar evlerde, fabrikalarda ve gemilerde yakıt olarak kullanılan yağlardır. Kalanlar, asfaltik maddeler de içeren “residu (kalıntı)”dır.

Bu proses bu noktada tamamlanmıştır, fakat daha fazla değerli ürün elde etmek için başka proseslerle rafinasyon işlemlerine devam edilir. Ağır fraksiyonlar, daha hafif fraksiyonlara dönüştürülerek pertrokimyasal maddeler üretiminde ve petrol endüstrisinin en popüler yakıtı olan benzin elde etmede kullanılır.

Bazı rafineriler her bir varil (42 galon) hampetrolün yarısından fazlasını benzine dönüştürür; bu miktar, geçmişte 1 varilden üretilebile 11 galon benzinle kıyaslandığında, teknolojilerdeki gelişmenin önemi açıkça görülür. Kraking prosesinde, büyük hidrokarbon moleküllerini, benzin ve jet yakıtı özelliğindeki daha küçük ve hafif moleküllere parçalamak için ısı ve basınç uygulandığından proses çoğunlukla, transformasyonla (değişim) tamamlanır.

Fluid katalitik krakingde yüksek ısı ve basınç ile kimyasal reaksiyon yaratacak bir katalizör kullanılır;hidrokrakingde, hidrojen kullanılır.

Hidrokarbon moleküllerinin yeniden-düzenlenmesi (rearragement) için uygulanan çeşitli rafineri prosesleri vardır; bunlardan alkilasyon ve polimerizasyon proseslerinde hidrokarbon molekülleri parçalanmak yerine birleştirilirler. Reformerler ve izomerizasyon üniteleri molekülleri, kimyasal yapılarını ve büyüklüklerini değiştirmeden yeniden düzenler. Koklaştırma prosesiyle kalıntılardan basınç altında sert, kömüre-benzer bir madde elde edilir.

Rafineri proseslerinin son aşaması, güncel performans ve çevre standartlarına uygun yakıtlar elde etmek için yapılan saflaştırma ve katkı maddeleri ilavesi işlemleridir. Motorları temizleyici katkı maddeleri ile oksijen içeriği yüksek alkoller (etanoller) ve eterler (metil tersiyer bütil eter-MTBE- gibi) ile geliştirilen benzin daha temiz yanar ve atmosfere daha az karbonlu bileşikler verir. Bu işlemler, otomobil dizaynında yapılan katalitik konverterler ve diğer değişikliklerle desteklenerek petrol bazlı yakıtların çevreye olan zararları çok azaltılmıştır; 1960’larda üretilen bir araba, bu günün arabasından 20 kat daha fazla zararlı atık çıkarmaktaydı.


4. RAFİNERİDEN BİZE

Petrol ürünlerinin taşınmasında kullanılan en yaygın sistem boru hatlarıdır  1800’lü yılların başlarında doğal gaz, kuyulardan sokak lambaları ve yakınlarındaki yerleşim yerlerine, içleri oyulmuş kütüklerle taşınırdı. Amerika’da İlk boru hattı 1885’te yapıldı, 1879’da 110 mile ulaştı, bugün ise 1 milyon milden daha fazla uzunluktadır. Borular, (yer altına gömülür), hampetrol ve doğal gazı üretim alanından  çapları 2 inc-4 feet arasındaki rafinerilere ve diğer kullanım alanlarına taşır.

Doğal gaz hacminin küçülmesi için basınçlandırılarak taşınır. Boru hattı boyunca sürtünme nedeniyle oluşan basınç kaybı, kurulmuş olan ara istasyonlarda kompresörlerle takviye edilir. Yerleşim mahalleri yakınına gelen boru hatlarının bazıları “giriş kapısı” denilen alana alınarak daha küçük borularla evler, okullar, kiliseler ve iş yerlerine “servise” verilir.

Benzin ve diğer sıvı yakıtlar (ev ısıtma yakıtı ve dizel yakıtı gibi) kendi boru hatlarından akarlar; saatte 3-6 mil sıvı akışı sağlayacak düzenli aralıklarla kurulmuş olan pompa istasyonları bulunur. Boru hatları, aynı anda, birbirini takip eden çok farklı yükler taşır. Yük veya “yığın (batch) gerekli hallerde küre tanklara yönlendirilerek boru hattından alınır. Hatlar, domuz (pig) denilen ve bir önceki yükten artakalan kirlilikler, tortular veya mumsu maddeleri sıyırıp alan mekanik bir malzemeyle temizlenir.

Son 25 yılda çevre bilincinin artmasıyla hidrokarbon sızıntıları ve kaçaklarını önlemeye yardımcı olacak dizaynlar ve operasyon değişiklikleri üzerinde yoğun çalışmalar yapıldı.Delik ve sızıntıların saptanmasında, önceleri, devriye gözlemleri, daha sonra hava basıncı testleri kullanıldı. Bugün, temizleme malzemesi olarak bilgisayarlı sensörler (pig, küçük domuzlar) kullanılmaktadır; borulardaki korozyon ve diğer arızalar kolayca saptanmakta ve borular, delinme aşamasına gelmeden tamir edilebilmektedir.

Rafineriler ve proses üniteleri yakıtı, güç üniteleri, kimya fabrikaları ve hava meydanları gibi büyük tüketicilere doğrudan verirler. Benzin, ev ısıtma yakıtı ve dizel yakıtı ise boru hatları, gemi tankerleri veya mavnalarla dağıtım terminallerine veya fabrikalara verilerek oralarda geçici olarak büyük tanklarda depolanır. Dağıtımın son aşamasında ürünler demir yolları ve tankerlerle dağıtım şirketlerine, satıcılara ve servis istasyonlarına gönderilir.

Petrol endüstrisinin diğer bir bölümü olan servis istasyonları da çevre korumaya özen göstermelidir. Toprak ve atık suyun kirlenmemesi önlenmeli, yer altı depo tankları ve bağlantı boruları korozyona dayanıklı malzemelerden yapılmalı, delinmeler, yakıt sızıntıları ve yakıt taşması gibi durumlar izlenmeli ve gerekli durumlarda güvenlik önlemleri ve ekipman hazır bulunmalıdır. Servis istasyonları hava kirliliğine de dikkat etmelidir; benzin terminallerden tankerlere, tankerlerden yer altı depo tanklarına ve buradan pompalarla araçlara verilir.


SAĞLIK VE GÜVENLİK

Petrol ve doğal gaz endüstrisinde çalışan binlerce insan operasyonların her kademesinde benzer ve/veya farklı tehlikelerle karşı karşıyadırlar; dolayısıyla sağlık ve güvenlik önlemleri bu endüstrinin en önemli kriterleridir.

Petrol endüstrisinde karşılaşılabilecek potansiyel tehlikelerle ilgili olarak her şirket kendi güvenlik programını hazırlamakla yükümlüdür. Genel bir program aşağıdaki konuları içerir:

·         Genel güvenlik ve sağlık önlemleri
·         Sıcak çalışma işleri; kaynak, kesme, delme, öğütme, alevlenebilir noktalar ve depolama sırasında alınacak önlemler ve dikkat edilecek hususlar
·         Hidrojen sülfür gazı ile ilgili bilgilendirme, temas halinde uygulanması gereken önlemler
·         Sitenin hazırlanması sırasında alınacak önlemler ve dikkat edilecek hususlar; gömülü boru hatlarının ve kabloların tahrip olmaması, toksik bitkiler, polenler ve diğer maddelere karşı eğitim
·         Sondaj işlemleri sırasında sondaj donanımını hazırlanması, yerleştirilmesi ve uzaklaştırılması aşamalarında (donanım üzerindeki herbir ünite, araç, gereç de dahil olmak üzere), kasalama, kuyu kontrol, tamamlama, üretim kasasının yerleştirilmesi, kuyunun işlevsel hale getirilmesi aşamalarında eğitim
·         Her tür servis operasyonları, genel ve kısmi bakım sırasında yapılacak işler, alınması gereken önlemler konularında kapsamlı teorik ve uygulamalı eğitim