Polimerler; Reoloji ve Mekanik Özellikler (rheology and mechanical properties)

Reoloji, maddenin deformasyonu (şekil değiştirmesi) ve akması olarak tarif edilir. Polimerin reolojik davranışı, değişik moleküler mekanizmalarla ilişkili birkaç farklı olayla alakalıdır. Bunlar:

(a) Viskoz Akış: Polimerik maddenin tersinmez (irreversible) deformasyonudur; moleküler zincirlerin birbiri üzerinden kaymasıyla ilgilidir.

(b) Kauçuk Elastikliği: Zincir parçalarının küçük çaplı yerel hareketliliklerinin sürdüğü, fakat büyük çaplı hareketliliğin (yani akışkanlığın) yaygın şebeke (ağ) yapı tarafından tutularak engellendiği durumu yansıtır.

(c) Viskoelastiklik: Burada, polimer örneğindeki deformasyon tersinirdir (reversible), fakat zaman bağımlıdır; aktiflendirilmiş grupların kimyasal bağlar etrafında dönmeleriyle polimer zincirleri denge konformasyonlarından saparlar, eğilip, bükülürler (lastiksi elastikiyette olduğu gibi).

(d) Sert Elastikiyet: Zincir parçalarının hareketinin engellendiği durumu tanımlar; sadece atomlar arasındaki bağların gerilmesi ve bağ açılarının deformasyonundan söz edilebilir, madde cam gibi davranır.

Bunlar, amorf polimerlerin mekanik özelliklerinin açıklanmasında temel özelliklerdir. Yarıkristalin polimerlerin mekanik özellikleriyse, polimerde bulunan kristalin bölgelere dayanır ve amorf polimerlerin reolojik davranışlarından farklılıklar gösterir.


1. Viskoz Akış

Birim alana uygulanan bir kuvvet, bir sıvı tabakasını bulunduğu yerden v hızıyla x mesafesi kadar hareket ettirirse, h viskoziteyi gösterdiğinde,

             ¶V                                    s
s = h ¾¾ = h g                  h = ¾¾                 (1)
             ¶x                                     g

ifadesi yazılabilir. Burada s = kayma gerilimi (shear stress), g = kayma hızı, V/x = hız artışını gösterir; viskozite, kayma geriliminin, kayma hızına oranıdır. Viskozitenin kayma hızından bağımsız olması durumunda sıvı Newtonian'dır, yani ideal akış özelliği gösterir (Şekil-1a). Polimer çözeltileri ve polimer eriyiklerinde karşılaşılan Newtonian akıştan sapmalar iki tiptir:

(a) Kayma incelmesi veya pseudoplastik (yalancı plastik) davranış; kayma hızının artmasıyla viskozitede tersinir bir azalma gözlenir (Şekil-1b). Kayma incelmesinin nedeni, uygulanan kuvvetle, uzun zincirlerin bulundukları denge konformasyonundan sapmasıdır; kayma yönünde uzamayla sonuçlanır. Bunun tersi olan etki kayma kalınlaşması veya dilatant davranıştır (Şekil-1c); polimerlerde gözlenmeyen bu özellikte, kayma hızının artışıyla viskozite de artar.

(b) Newtonian akıştan ikinci sapma akma değeri (yield value) denilen ve altında akma olayının bulunmadığı kritik gerilme değeridir. Akma değerinin üstündeki akış Newtonian (Şekil-1d) olabileceği gibi, non-Newtonian da olabilir. Polimerlerin pek çoğunda sadece zahiri bir akma değeri gözlenir.


Şekil-1: (a) Newtonian, (b) Pseudopiastik, (c) Dilatant davranışlar için; ve (d) bir akma gerilimi (s0) değerinden sonra Newtonian davranışın olduğu hallerde kayma hızı (g) – kayma gerilimi (s) ilişkisi


Yukarıdaki etkiler kaymaya bağımlı, fakat zamana bağımsızdır. Bazı akışkanlar sabit gerilimde kaydırıldıklarında, viskozitelerinde tersinir olarak gözlenen zamana bağımlı değişiklikler de olabilir; viskozite zamanın artmasıyla azalıyorsa akışkan tiksotropik, artıyorsa reopektiktir.

Düşük molekül ağırlıklı sıvılar için viskozitenin sıcaklığa bağlılığı aşağıdaki eşitlikle verilir. Burada E = viskoz akışın aktivasyon enerjisi, A = sabittir.

h = A eE/RT                                               (2)

Sıvıların akışındaki bu özellikler birkaç moleküler teoriyle açıklanabilir. Bunlardan biri sıvıların doku yapılarına dayanır; sıvı dokuları bir kısım delikler veya yerleşilmemiş boşluklar içerirler. Bu boşluklar sıvı boyunca rastgele hareket ederek sıvı molekülleriyle doldurulurken, moleküllerin atlamalarıyla yeni boşluklar oluşur. Sıvı kütlesine bir gerilim uygulandığında, atlamaların gerilimi yok edecek yöndeki olasılığı yükselir. Herbir atlamada E yüksekliğinde bir enerji yeniliyorsa teori yukarıdaki (2) eşitliğini karşılar. Aktivasyon enerjisi E, sıvının buharlaşması için gerekli iç ısıyla ilişkilidir; çünkü her iki proseste de bir molekülün çevresindeki komşu moleküllerden uzaklaşması olayı vardır.

Sıvıların homolog serilerinde molekül ağırlığı polimer seviyelerine kadar yükselirken akışkanın aktivasyon enerjisi E, buharlaşma ısısıyla orantılı olarak artmaz, fakat molekül ağırlığından bağımsız bir değerde kalır. Bunun anlamı, uzun zincirlerdeki akışkan kısım tüm moleküle göre oldukça küçüktür; molekülün 5-50 karbon atomu içeren bir parçası kadardır. Viskoz akış parçaların, tüm zincir hareket edinceye kadar peşpeşe atlamalar yapmasıyla açıklanır.

Polimer Eriyiklerinin Dinamiği: Polimer zincirleri erimiş haldeyken birbirleriyle dolaşık, kuvvetli örgüler halindedir; böyle bir yapının dinamik davranışlarının açıklanması oldukça zordur. Termodinamik olarak zincirler, ilk defa Flory (1949) tarafından ispatlandığı gibi, idealdir. Her bir akışkan birim çevresinde "ilişki boşluğu"nun bulunması, zincirlere hareket serbestliği verir. Bu ilişki boşluklarının varlığı ve zincirlerin ideal fakat dolaşık yapısı (eriyikte) nötron saçılması deneyleriyle kesinleştirilmiştir.

Akış Ölçmeleri

Polimer çözeltilerinin ve eriyiklerinin viskozite ölçme yöntemlerinden (Tablo-6) en önemli olanları rotasyonlu (dönmeli) ve kapilerli cihazlardır.

Rotasyonlu viskozimetre: Rotasyonlu viskozimetreler farklı birkaç geometrik yapıdadır; tek merkezli silindirler, değişik açılarda iki koniler, bir koni ve bir levhadan oluşanlar veya bunların değişik bağlantılı şekilleri. Rotasyonlu sistemlerle ölçmelerde bazı zorluklar vardır; çok yüksek kayma hızları uygulandığında oluşan enerji yayılması, örneğin ısınmasına ve dolayısıyla yüksek kayma bölgesinin dışına kaçmasına neden olur (Weisseberg etki). Çalışmalar "normal gerilimler" içinde yapılmalıdır.

Kauçuk endüstrisinde kullanılan basit bir rotasyonlu cihaz Mooney viskozimetresidir. Bu cihazda sabit sıcaklıktaki bir polimer örneğinin içine daldırılan bir rotoru, sabit hızda döndürmek için gerekli tork ölçülür. Deney, kesme veya öğütülme sırasında kauçuğun akışkanlık karakteristiklerinde olabilecek değişiklikleri gösterir. Buna benzer diğer bir cihaz da Brabender plastograftır.

Kapiler Viskozimetre: Kapiler viskozimetreler (reometreler) metal malzemeden yapılır, üstlerine konulan ağırlıklarla veya gaz basıncıyla çalıştırılırlar; hassas ve kolay kullanılabilen sistemlerdir. Çalışma aralığı, ticari işleme koşullarında gerekli olabilecek kayma gerilimlerini kapsayacak seviyededir. Ancak kayma geriliminin, kapiler merkezinden duvarına kadar olan yol boyunca (ki bu çok kısadır) sıfırdan bir maksimum değere kadar değişmesi gibi bir dezavantaja sahiptir.

Polietilenin akış hızı bir kapiler reometre (ekstruzyon plastometre) ile ölçülür ve sonuç "erime (melt) indeksi" olarak verilir; bu, polimerin kontrollü sıcaklık ve basınçta, tanımlanmış bir kapilerden kütle akış hızını belirtir.


Tablo-6: Viskozite Ölçme Yöntemleri

Metot
Visk. aralığı, poise
Metot
Visk. aralığı, poise
Kapiler pipet
10-2 – 103
Düşmeli koaksiyal silindir
105 - 1011
Küre düşürme
1 – 105
Gerilim giderme
103 - 1010
Kapiler ekstrüzyon
1 – 108
Rotasyonlu silindir
1 - 1012
Paralel levha
104 – 109
Çekme krepi
105 - >1012


Deneysel Sonuçlar

Molekül Ağırlığı ve Kayma Bağımlılığı: Polimerlerin akış özelliklerini belirleyen en önemli yapısal değişkenlik molekül ağırlığı veya zincir uzunluğu Z'dir (zincirdeki atomların sayısı). Kritik ZC değerinin üstündeki Z değerleriyle viskozite (h) arasında aşağıdaki bağıntı vardır,

log h = 3.4 ZW + k                                                (3)

k = sıcaklığa bağımlılık faktörü, ZW = zincir uzunluğu ağırlık ortalamasıdır. Bu eşitlik sadece kayma geriliminin oldukça düşük (102 – 103) değerleri için geçerlidir; bu seviyelerde viskozite Newtonian'dır.

ZC kritik değerin altındaki zincir uzunlukları için (pek çok polimer için 600 dolayındadır) viskozite, ZW 'nin (dolayısıyla MW'nin) 1.75 - 2.0'nci kuvvetiyle hesaplanır. Bu aralıkta kayma geriliminin viskoziteye etkisi oldukça azdır. Şekil-2'de ZW 'nin, ZC değerinin üstünde ve altında olması koşullarındaki daneysel sonuçlar görülmektedir.

Newtonian eriyik viskozitesi, Denklem-3'de tanımlandığı gibi MW ile tayin edildiğinde, viskozitenin kayma hızına bağımlılığı aynı zamanda molekül ağırlığı dağılımına da bağlıdır. Şekil-3'deki şematik görünümden anlaşıldığı gibi, eriyik viskozitesinin Newtonian değerinin altına düşmesi, molekül ağırlığı dağılımı geniş olan polimerlerde daha düşük bir kayma hızında başlar. Yeteri kadar yüksek kayma hızlarında eriyik viskozitesinin MW'ye değil, Mn’ ye bağlı olduğu görülür.

Akış Kararsızlıkları: Polimerlerin çoğunda, 2x106 din/cm2 kayma hızlarında akışta kararsızlıklar oluşur ve kütle polimerlerde üst Newtonian bölge nadiren gerçekleşir. Bu kararsızlıklar, reometre kapilerinden çıkan polimer akıntısının (ipliğinin) bozuk, çarpık, kopuk olmasıyla kendini gösterir. Kritik gerilimde ve üstünde çıkan akıntının şekli, düzgün bir silindirik yapıdan, kaba, bozuk yapılara kadar değişir.


Şekil-2: Eriyik viskozitesinin (h), ZC ~ 600 olduğu alt bölgelerde (bu durumda h, ZW1.7 ile orantılıdır) ve ZC’nin üstündeki bölgelerde (bu durumda h, ZW3.4 ile orantılıdır) düşük kayma hızları için ZW’ye bağımlılığı.


Şekil-3: Geniş ve dar molekül ağırlığı dağılımlı polimerler için genelleştirilmiş eriyik viskozitesi-kayma hızı eğrileri


Viskozitenin Sıcaklığa Bağımlılığı: Polimer sistemleri üzerinde yapılan çalışmalar, viskoz akış için aktivasyon enerjisinin (Denklem-2) sadece dar bir sıcaklık aralığında sabit olduğunu göstermiştir. Saf sıvılarda viskozitenin sıcaklıkla değişmesinin, hacimde de değişikliğe neden olduğu bilinmektedir. Bu gözlem, serbest hacim kavramına dayanan viskozite teorileriyle açıklanır. Bu teorilerin en önemli sonucu WLF (Williams, Landel, Ferry) denklemidir (Denklem-13 ve 22, sayfa 106, 116); burada eriyik viskozitesinin sıcaklığa bağımlılığı camsı geçiş (glass transition) sıcaklığı Tg (veya başka bir referans sıcaklık) ve bir sabit terimle tanımlanmıştır. Eriyik viskozitesi değişikliğini sıcaklık ve molekül ağırlığıyla tanımlayan terimler bağımsız olduklarından WLF eşitliği Denklem-3 ile birleştirilerek, düşük kayma hızları için aşağıdaki eşitlik elde edilir. k' = sabittir ve sadece polimerin tipine bağlıdır. Bu eşitlik Tg'den Tg + 100 K'e kadar olan sıcaklık aralığını kapsar.

                              17.44 (T – Tg)
log h = 3.4 log ZW - ¾¾¾¾¾¾¾  + k’                 (4)
                               51.6 + T – Tg


2. Kauçuk Elastikliği Kinetik Teorisi

Kauçuğumsu elastiklik pek çok yönlerden özel durumlar içerir ve aşağıdaki genel elastomer özelliklerini göstermesi gerekir.

(a) Gerilim altında hızla çekilebilmeli ve ısı olarak açığa çıkan enerji düşük olmalıdır.
(b) Tamamen gerildiğinde yüksek germe kuvveti ve yüksek modül (katılık) göstermelidir.
(c) Süratle geri dönebilmeli, yani "ani kapanma" veya "geri tepme" özelliklerine sahip olmalıdır.
(d) Gerilim kaldırıldığında orijinal boyutlarına tekrar ulaşabilmeli, yani "esnek" ve "kararlı" özellikleri birarada içermelidir.

Elastomerlerin moleküler gereksinimleri dört noktada toplanır.

(a) Madde bir yüksek polimer olmalıdır.
(b) Zincir parçalarının yerel hareketliliklerin yüksek olması için normal koşullarda camsı geçiş sıcaklığının (Tg) üstünde bulunmalıdır.
(c) Aynı nedenle (b'deki) gerdirilmemiş haldeyken amorf yapıda olmalıdır.
(d) Zincirlerin hareketliliğini engelleyecek bir çapraz bağlı şebeke (ağ) içermelidir.

Kauçuk Elastikliği Termodinamiği

İdeal Elastomer: Bir polimerin mekanik özelliklerinin irdelenmesinde, basınç ve sıcaklık gibi sistemin halini tanımlayan değişkenlerin olduğu kadar, onun biçimini bozan parametrelerin de dikkate alınması gerekir. Bir kauçuk örneği gerdirildiğinde örnek üzerinde iş yapıldığından serbest enerjisi değişir. Örnek, geri dönebilme sınırları içinde bir yönde gerdirildiğinde yapılan elastik (esnek) iş,

Wel = f.dl

f = geri dönebilme kuvveti ve dl=başlangıçtaki uzunluktan değişiklik miktarıdır. Serbest enerjideki değişiklik G ile gösterilirse,

            G               H             S
f = ( ¾¾ )T,P = ( ¾¾ )T,p - ( ¾¾ )T,p             (5)
         l                l               l

İdeal gazlarda ise,

     E                                   S
( ¾¾ )T = 0           p = T ( ¾¾ )T                    (6)
    V                                  V

ifadeleriyle verilir.; buna benzer olarak bir "ideal elastomer" aşağıdaki eşitliklerle tanımlanır.

    H                                     S
( ¾¾ )T,P = 0           f = -T ( ¾¾ )T,P             (7)
    l                                     l

Buradaki (-) işareti işin, örneğin boyunu uzatmak için örnek üzerinde yapıldığını gösterir.

Entropi Değişikliği: Denklem-7 ideal bir elastomerdeki geri dönebilme kuvvetinin, uzayan elastomerin entropisindeki azalma nedeniyle meydana çıktığını gösterir. Bu entropi değişikliğinin moleküler kaynağı, gerdirilmemiş örnekteki polimer zincirlerinin en olası konformasyonlarından sapmalarıdır. Bu konformasyonların dağılımı Gaussian eğrisine uygun olduğundan x, y, z koordinatlarıyla tanımlanan bölgenin birim hacminde bir zincir ucunun diğer uçtan bir r uzaklığında bulunma olasılığı,

                       b
W (x, y, z) = (¾¾ )3 e-b2.r2                                 (8)
                      V p

eşitliğiyle verilir. b2 = 3/2 (x l2), x = l uzunluğundaki bağlantıların sayısıdır. Sistemin entropisi, konfigürasyonların sayısının logaritmasıyla orantılı olduğundan, aşağıdaki eşitlik yazılır.

S = sabit - k b2 r2                                               (9)

k Boltzman sabitini gösterir. Buradan, tek bir polimer zincirinin dr kadar bir uzaması durumunda f' için aşağıdaki eşitlik elde edilir.

            dS
f' = -T ¾¾ = 2 k T b2 r                                     (10)
            dr


Bir polimer örneği için f (Denklem-7), örnekteki tüm zincirlere ait f' kuvvetlerinin toplamı olarak kabul edilebilir. Bu kabul detaylar yönünden ele alındığında doğru değildir, ancak herbir zincirin geri dönebilme kuvvetine etkisi toplanabilir niteliktedir ve baş-baş mesafelerinin dağılımı örneğin boyutlarıyla eşdeğer olarak değişir.


Elastomerlerin Gerilme-Gevşeme Davranışları

Tipik elastomerlerin gerilme-gevşeme eğrileri (Şekil-4) Hook's kanununun gerektirdiği doğrudan önemli derecede sapar. Eğrinin düşük olan eğimi (orijin yakınında modül denir), ilk %100 uzamanın üzerinde, orijinal değerinin üçte birine kadar düşer, sonra yükselir; yüksek uzamalarda oldukça yüksek değerlere çıkar. Bu davranış, basit bir elastomerik şebeke modelin gerilme-gevşeme özelliklerinin elastomerlerle ilişkilerini inceleyerek açıklanabilir.

Basit Elastomerik Şebeke Modeli: Polimerik zincirlerden oluşan gerçek bir polimer kütlenin, detayları düzesiz, fakat homojen ve izotropik, esnek zincirler şebekesi olduğu kabul edilir. Şebeke, üç dik eksen (koordinatlar) boyunca yönlenen birim hacimde, ortalama uzunluğu (r2)1/2 olan m zincir içerir. Zincirler arasındaki boşluk, zincirlerin elastik gerilimlerine karşı koyan ve dışa doğru bir p hidrostatik basıncı yaratan sıkıştırılamayan özellikte akışkanla doludur. Bu maddeden küp şeklinde bir parça, altı yüzlü paralelkenar şeklinde çekildiğinde, içe ve dışa doğru olan kuvvetlerin denge hali düşünülerek Denklem-10'dan aşağıdaki s (gerilim) ile g (gevşeme) ilişkisi elde edilir.

          1
s = 2 m k T b2 (g  - ¾¾ )                                  (11)
          g2

           ds                                2
G (modül) =  ¾¾ = 2 m k T b2 (1 +  ¾¾ )        (12)
           dg                                 g3


Gevşeme sıfırdan (g = 1) başlayarak g'nın yüksek değerlerine kadar arttığında eğim, deneysel olarak gözlendiği gibi başlangıç değerinin üçte birine düşer. Denklem-12, gerçek elastomerlerin %300 ve daha yüksek uzamalara kadar olan gerilme-gevşeme eğrisini gösterir (Şekil-4).

Yüksek Uzamadaki Davranış: Şekil-5, %300'den daha büyük uzamalarda gerçek elastomerlerin gerilme-gevşeme eğrilerinin, Denklem-12 ile verilenden daha yüksek bir eğime sahip olduğunu göstermektedir. Kaliteli elastomerlerde (%1000 kadar uzayabilen) bu durumla daha yüksek değerlerde karşılaşılır. Teorik halden bu sapmanın bir nedeni, düşük uzamalarda geçerli olan Gaussian dağılımının elastomerler için karakteristik olan bölgede bozulmasıdır. Burada Gaussian'dan daha uygun bir teoriye gerek vardır. Bu teori gerilme sırasında elastomerin kristallenmemesini esas alır ve gerçek gerilme-gevşeme eğrilerini açıklar; kristallenme halinde eğim beklenenden daha hızlı yükselir.


Şekil-4: Tipik bir elastomer için gerilme-gevşeme eğrisi


Şekil-5: Deneysel ve teorik gerilme-gevşeme eğrileri.


3. Viskoelastiklik

Yukarıdaki bölümlerde, doğrusal ve şebeke yapılı polimerlerin dış gerilime karşı denge halleri görüldü. Bu kısımda amorf polimerlerin Zaman-bağımlı mekanik özellileri üzerinde durulacaktır. Dinamik mekanik olaylar hazırlanan matematiksel fonksiyondaki detaylara fazlaca bağımlıdır, dolayısıyla uygun bir matematiksel modele gereksinim vardır. Model, öncelikle elastiklik, viskoelastiklik ve viskoz akışla ilgili çeşitli moleküler hareketleri tanımlayabilmeli, ikinci olarak da polimerlerin moleküler yapılarıyla ilişkili davranışlarına açıklık getirebilecek bir kullanım sağlanmalıdır.

Amorf polimerlerin küçük gerilmeler karşısındaki viskoelastik uyarılmalarının tanımı, aşağıdaki iki genel ilkenin uygulanmasıyla basitleştirilmiştir.

Bolzman Birleştirme (Superposition) İlkesi: Bu ilkeye göre gevşeme, gerilmenin doğrusal bir fonksiyonudur, dolayısıyla uygulanacak birkaç gerilimin yaratacağı toplam etki, herbir gerilimin ayrı ayrı yapacağı etkilerin toplamı kadar olur. Birleştirme ilkesinin uygulanmasıyla amorf bir polimerin geniş bir yükleme aralığındaki algılaması, sınırlı sayıdaki deneysel verilere bağlı olmaksızın bilinebilir. İlke, hem statik ve hem de zaman-bağımlı gerilimlere uygulanır.

Zaman-Sıcaklık Eşdeğerliği: Sıcaklıktaki bir yükselme moleküler ve parçasal hareketleri artırır, sistemin denge konumuna gelmesini çabuklaştırır ve tüm viskoelastik işlemleri hızlandırır. Sıcaklığın bu etkisi, aT "kayma faktörü" ile verilir.

             t
aT = ¾¾
             t0

t = T sıcaklığındaki algılama, t0 = uygun bir T0 referans sıcaklıığındaki algılamadır. Polar olmayan pek çok amorf polimer için aT, t ile değişmez, dolayısıyla sıcaklıktaki dağişiklik relaksasyon zamanları dağılımının kaymasına neden olur.

Her madde için camsı geçiş sıcaklığı (Tg) veya eşdeğer referans sıcaklığının tanımlanmasıyla genel ampirik eşitlikler çıkarılabilir; WLF (William-Lander-Ferry) eşitliği bunlardan biridir.

            -17.44 (T – Tg)
log aT = ¾¾¾¾¾¾¾                                   (13)
              51.6 + T – Tg

Bu eşitlik Tg 'den Tg+100 K'e kadar aralığı kapsar. Sabitler (-17.44 ve 51.6) camsı şekil alabilen maddelerin viskozite-sıcaklık davranışlarıyla ilgili literatür verilerdir.

Deneysel Yöntemler

Gerilme Relaksasyonu (Gerilme-Dinlenmesi): Bir polimerin gerilme-gevşeme eğrisinin tayini sırasında uzama durursa, örnek dengeye gelinceye kadar o andaki kuvvet (veya gerilim) zamanla azalma gösterir. Bu olayın gözlenmesi ve ölçülmesine "gerilme-relaksasyonu" deneyi denilir. Belirli bir gevşemede örnek hızla deforme olur ve bu gevşemedeki gerilim birkaç dakikadan, birkaç güne (bazan daha uzun) kadarki zaman içinde ancak normal değerine ulaşır.

Kauçuksu polimerlerin gerilme-relaksasyon davranışının, gevşeme ve zamana  bağımlı olmadığı ispatlanmıştır. Küçük gevşemelerde gerilme-gevşeme fonksiyonu doğrusaldır ve zamana-bağımlı elastiklik modülü G(t) olarak tarif edilir.

Poliizobütilen örneklerinde yapılan gerilme-relaksasyon deneylerinden elde edilen veriler Şekil-6'da görülmektedir; değişik sıcaklıklarda yapılan deneyler için elde edilen G(t) değerleri, zamana karşı grafiğe alınmıştır.

Zaman-sıcaklık eşdeğerliği yönünden irdelendiğinde bu verilerin, Şekil-7'de verildiği gibi bir "master eğri"ye dönüştüğü (kaydığı) görülür. Eğriden görüldüğü gibi, belirli bir sıcaklıkta bir periyot sonunda aT faktörü boyunca belirli bir modüle ulaşılır. Sıcaklık artırıldığında bu modül daha kısa zamanda gözlenir.

Şekil-7'deki gibi master eğriler, çoğunlukla amorf maddelerde gözlenen farklı tipte viskoelastik davranışlar gösterir. Küçük zamanlarda yüksek modül ve düşük eğim, camsı davranış için karakteristiktir. Modülün hızla düştüğü sonraki bölge camsı geçişi tanımlar. Bu bölgeyi izleyen düz bölge (kauçuksu davranış bölgesi) oldukça büyük moleküllerin birbiriyle dolaşıklığından veya kararlı çapraz bağların bulunması nedeniyle ortaya çıkar. Uzun zaman sonunda görülen eğim, çapraz bağlanmamış polimerlerdeki viskoz akış bölgesini gösterir.


Şekil-6: Poliizobütilenin gerilme-relaksasyonu.



Şekil-7: Poliizobütilenin gerilme-relaksasyonu master eğrisi


Creep (Sürünme): Sürünme deneyi, bir örneğe hızla sabit bir gerilim uygulanması ve bir hafta veya daha uzun bir zaman periyodunda, örnekteki zaman-bağımlı gevşemenin gözlenmesiyle yapılır. Creep ve gerilme-relaksasyonu birbirini tamamlayan plastik davranışlardır, çoğu kez temel viskoelastik özellikler ve pratik uygulamalarda birbiriyle eşdeğer nitelik taşırlar.

Dinamik Yöntemler: Bir polimerin gerilme ve gevşemeye karşı geç tepki vermesi, dinamik özelliklerini de etkiler. Örneğe, açısal frekansı w olan basit bir harmonik gerilim uygulandığında gevşemenin, gerilmenin arkasından bir faz açısı gecikmeyle oluştuğu görülür. Bu faz açısının tanjantı, "iç sürtünme (E/E)" yi verir; E örneğe uygulanan gerilim çevrimi sonunda dağılan enerji, E gerilme maksimum olduğunda örnekte depolanan enerjidir. Maddenin dinamik modülü bir relaksasyon bölgesindeyse iç sürtünme maksimumdur. Dinamik modül = gerilme/gevşeme; dinamik modül ve iç sürtünme özelliklerinin frekansla olan ilişkileri Şekil-8'de görülmektedir.

Düşük frekanslarda (1sn-1 gibi), büyük bir momentle yüklü (yaylı sarkaç) bir film veya ince bir fiberin salınımındaki (osilasyon) azalma gözlenerek iç sürtünmeleri ölçülebilir. İç sürtünme, birbirini izleyen serbest salınımların oranının logaritmasından, modül ise salınımların frekansından hesaplanır.


Şekil-8: Dinamik modül ve iç sürtünmenin frekansla  değişmesi

Bu tekniğin doğal uzantısı olarak bir dış kuvvetle salınım yaratma yöntemleri geliştirilmiştir. Bu yöntemlerde, sabit büyüklükte, fakat değişken frekansta bir salınım kuvvetiyle, örneğe yay şeklinde boylamasına salınım verilir ve oluşan osilasyonun büyüklüğündeki değişiklik (yer değiştirme) gözlenir. Bu çalışmalardaki frekanslar kilosaykıl büyüklüğündedir.

Viskoelastik Davranış Modelleri

Bir gerçek polimerin viskoelastik davranışını gösteren bir model üzerinde düşünmeden önce ideal sistemlerin bile, s gerilimi karşısındaki g algılamasını incelemek gerekir. İdeal bir elastik element, elastik modülü G olan, Hook's kanununa uygun bir yay ile tanımlanabilir. Elastik şekil bozulması (deformasyon) ani olur ve zamandan bağımsızdır: g =(1/G)s (Şekil-9a). Viskoz algılamadaki deformasyon (Newtonian akış olduğundan), gerilim uygulanırken zamanla doğrusal olarak değişir ve geri kazanılamaz niteliktedir: dg/dt = (1/h).s, h = akışkanın viskozitesidir (Şekil-9b).

İdeal elastik yay ve Newtonian akışkan modelleri iki yönden birleştirilebilir. Seri olarak yerleştirildiklerinde, Şekil-10a'da görülen Maxwell elementini verirler, gerilimle akış ve elastik özelliklerini birarada gösterirler; gerilim uygulandığında yavaş yavaş Newtonian akış olurken (malzemenin akması, çökmesi) yay uzar (Şekil-9c). Gerilimin kaldırılmasıyla yay eski haline gelir, fakat malzemedeki deformasyon kalıcıdır. Gevşeme aşağıdaki eşitlikle verilir.

Şekil-9: Bazı modeller için sabit gerilimde gevşeme-zaman ilişkileri: (a) İdeal elastik yay, (b) Newtonian akışkan, (c) Maxwell element, (d) Voigt element.



Şekil-10: (a) Bir Maxweel elementi, (b) bir Voigt elementi.


  dg        1            1    ds
¾¾ =  ¾¾  s + ¾¾ ¾¾                               (14)
  dt         h           G    dt

Sürünmenin (creep) gerilme relaksasyonuyla olan ilişkisi, bir gevşemenin oluştuğu ve sonra sistemin uçları sabitlenerek gevşemenin engellendiği bir deneyle açıklanabilir: dg/dt=0 (Denklem-14'de). Denklemin çözümü,

s = s0 e -(G/h)t = s0-t/t                                          (15) 

Bu denkleme göre s gerilimi, başlangıçtaki s0 değerinden zamanın fonksiyonu olarak eksponensiyal olarak azalma gösterir.

Dolaşık polimer zincirleri kütlesinin bir gerilim karşısındaki algılaması (davranışı) yay ve Newtonian akışkan modellerinin bir Kelvin veya Voigt elementi verecek şekilde paralel bir düzende birleştirilmesiyle açıklanır (Şekil-10b). Bu element bir "geciktirilmiş elastik" veya "viskoelastik" algılamayı gösterir. Buradaki gevşeme aşağıdaki eşitlikle verilir.

     dg
h ¾¾  + G g = s                                          (16)
     dt

Bir gerilim uygulanır ve bir süre sonra kaldırılırsa (Şekil-9d), deformasyon eğrisi aşağıdaki eşitlikle verilir; t = gecikme zamanıdır.

        s                            s
g = ¾¾  (1 - e-(G/h)t) = ¾¾ (1 - e-t/t)         (17)
        G                           G

Gerilim kaldırıldığında örnek, eksponensiyal eğri boyunca orijinal şekline döner:

g = g0 e-t/t                                                (18)

Amorf Polimer için Genel Mekanik Modeller: Bir Maxwell ve bir Voigt elementinin bulunduğu bir mekanik modelle üç bileşenli basit bir sistemin davranışı incelenebilir. Bu modele ani bir gerilim uygulandığında, gevşemedeki zamanla olan değişiklik Şekil-11'de görüldüğü gibidir; bu grafiğin elde edilmesini sağlayan modelin davranışı Şekil-12'de verilmiştir.

Model, bulunduğu ilk koşullardan (a), s/G1 elastik deformasyonla t1 zamanında ayrılır (b). Viskoelastik algılama denge değeri olan s/G2 'ye ulaşır ve bunu s/h3 hızıyla viskoz akış izler (c). t2 Zamanında gerilim kaldırıldığında elastik element hemen dinlenme (relax) konumuna geçer (d), viskoelastik davranış yavaşça geri kazanılırken (e), viskoz akış olduğu gibi kalır.

Crepp ve gerilme-relaksasyon deneyleri bir Maxwell ve bir Voigt elementinin paralel bağlanmasıyla hazırlanan bir modelle de açıklanabilir. Bu ve önceki modeller birbiriyle eşdeğerdir.


Şekil-11: Creep için elastiklik, viskoelastiklik ve akış özelliklerinin birarada bulunduğu durumu tanımlayan genel bir mekanik model için gevşeme-zaman ilişkisi


Şekil-12: Genelleştirilmiş mekanik modelin (creep için) Şekil-9’daki gevşeme-zaman eğrisinin mekanik anlatımı.

Bu modeller polimerlerin temel viskoelastik davranışlarını tanımlarsa da modellerde akışın Newtonian ve elastik algılamanın Hookean olduğunun varsayıldığı hatırlanmalıdır. Çoğu kez bu varsayımlar geçerli değildir. Bir gerçek polimerin davranışı tek bir relaksasyon zamanıyla tanımlanamaz, davranışın tüm fazlarını dikkate alan bir relaksasyon zamanları spektrumuna gereksinim vardır.

Relaksasyon Zamanlarının Dağılımı

Denklem-17'ye göre, tek bir elementle ilgili relaksasyon, bir log(zaman) çevrimi içinde gerçekleşir. Tersine, polimerlerdeki relaksasyon olayı, deneylere göre (Şekil-7'de olduğu gibi) geniş zaman aralıklarına yayılır. Bu nedenle polimerlerin gerçek davranışları, sadece model elementlerin ve relaksasyon veya gecikme (retardasyon) zamanlarının dağılımıdır; J = 1/G = elastik uyum, J (log ) = gecikme zamanlarının dağılımını gösterdiğine göre,

               ¥
g (t) = s ò J (log t) 1 – e-t/t ) d log t                      (19)
          - ¥ 

İlke olarak tüm zaman aralığında g (t) 'nin bilinmesiyle, J log t kolayca hesaplanabilir. Pratikte bu oldukça zordur, yine de matematiksel basitleştirmelerle deneysel verilerden yararlanılabilir. Başka bir yöntem, deneysel verilerin, grafiksel yerleşimleriyle yapılan hesaplamalardır.

Moleküler Yapı ve Viskoelastiklik

Relaksasyon işlemi, polimer moleküllerinin düzenlenmesinde ısıl hareketlerin etkisi olarak düşünülebilir. Bir polimere mekanik bir gerilim uygulandığında zincirlerin bozulmasına yol açılır, dolayısıyla sistemin entropisi azalır, buna uygun olarak serbest enerji artar. Örnek bozulmuş halde tutulursa, zincirlerin ısıl hareketleri sonucu gerilme relaksasyonu meydana gelir, moleküler bozulma kalkar ve fazla enerji ısı olarak harcanır. Gerilme-relaksasyonunun detayları çeşitli davranışlara dayanır; polimer molekülleri ısıl hareketlerle en olası konformasyonlarını yeniden kazanabilirler. Bir polimer molekülünün bu karmaşık hareketleri, zincir parçalarının aralarındaki çok çeşitli ilişkileri nedeniyle, bir dizi karakteristik mod (şekil) gerektirir. Birinci mod tüm molekülün çevrilmesini tanımlar; en yüksek ilişkiyi gerektirir. İkinci mod zincir sonlarının zıt yönlerde hareketlerini tarif eder. Buradaki ilişki birinciye göre daha düşüktür; ve böylece devam eder. Bu modların herbiri bir karakteristik relaksasyon zamanına bağlıdır; çok sayıda mod olduğunda, çok sayıda relaksasyon zamanı bulunur.

Seyreltik polimer çözeltileri için yukarıdaki düşüncelere dayanılarak çıkarılan teoriler, Ferry (1980) tarafından viskoz akışkanların molekül ağırlığına bağımlılığını dikkate alarak, dolaşık büyük moleküllere göre düzenlenmiştir. Örneğin, poliizobütilenin geniş bir frekans ve molekül ağırlığı aralığında dinamik modülünün hesaplanmasında yeterli sonuçlar alınabilmiştir.

Kauçuksu bölgede maksimum relaksasyon zamanı molekül ağırlığına çok fazla bağımlıdır; moleküllerin hareketi, herbir molekülün uzunluğuna göre çeşitlidir, dolayısıyla zincir dolaşıklığının önemli olduğu bir bölgedir.

Camsı geçiş dolayındaki bölgede, dolaşıklıklar arasındaki molekül kısımlarının titreşimi (vibrasyon) söz konusudur. Moleküllerin dolaşık bir yapı oluşturacak kadar uzun olması halinde eğrinin bu bölgesi oluşur; molekül ağırlığına bağlı olmayıp, polimerin yerel yapısına bağlıdır.

4. Camsı Hal ve Camsı Geçiş

Tüm amorf polimerler yeteri kadar düşük sıcaklıklarda sertlik, katılık ve kırılganlık gibi özellikleri yönünden camsı karakterdedirler.

Camsı halle ilgili bir özellik, hacimsel düşük genişleme katsayısıdır. Düşük katsayı, camsı geçiş sıcaklığı (Tg) denilen noktada, hacim-sıcaklık eğrisinin eğimi sonucu oluşur. Doğal kauçuk için bu davranış Şekil-13'de görülmektedir. Yüksek sıcaklık bölgesinde eğrinin eğimi (genişleme katsayısı) kauçuk için, Tg'nin altında (-70 0C) ise camsı için karakteristiktir.

Şekil-13 diğer bir olayı daha açıklar. Kısmen kristalin polimerlerde bulunan amorf bölgeler de camsı hal olarak kabul edilebilir; bu durumda, Tg'nin kristallik derecesine bağlı olmadığı varsayılır. Tg ile ilişkili büyüklük amorf miktarının azalmasıyla azalır. Sonuçta kristallik derecesi yüksek olan polimerlerde Tg'nin saptanması zorlaşır. Lamel model açısından camsı geçiş, lamellerin sınırında veya içindeki bozukluklar olarak düşünülebilir.

Bir Tm sıcaklığındaki kristalin erime noktasının belirgin olmasına (Şekil-13'da +10 0C dolayı) karşın, Tg'de hacimsel belirgin bir değişiklik gözlenmez, sadece hacim-sıcaklık eğrisinin eğiminde bir değişiklik olur. Termodinamik birinci ve ikinci geçişlere göre yorumlandığında, Tg'ye ikinci-derece veya zahiri ikinci-derece geçiş denilebilir.



Şekil-13: Camsı-geçiş sıcaklığı yakınında kauçuğun hacimsel davranışı.


Tg'nin Ölçülmesi

Camsı-geçiş sıcaklığı değişik deneylerle ölçülebilir; bunlar kabaca polimerin kütle özelliklerini tanımlar, moleküler hareketin doğasını ve büyüklüğünü gösterir. Tg, geniş (büyük) moleküler hareketin başladığı sıcaklıktır.

Kütle (Bulk) Özellikleri: Tg'nin en yaygın olan hesaplama yöntemi yukarıda belirtildiği gibi hacimsel genişleme katsayısı metodudur. Sıcaklık katsayıları, Tg'de önemli değişikliğe uğrayan diğer kütle özellikleri, ısı içeriği, refraktif indeks, katılık (sıklık) ve sertliktir.

Moleküler Hareket: Polimer zincirlerinde moleküler hareketin başlamasına karşı hassas olan iç sürtünme, polar polimerlerde dielektrik kaybı ve NMR teknikleri, Tg 'nin tayininde kullanılan deneylerdir.

Tg ile İlişkili Olaylar: Darbe testlerinde ölçülen kırılganlığın başlama sıcaklığı, çeşitli ısıl testlerde ölçülen amorf polimerlerde yumuşama sıcaklığı, Tg yakınındaki sıcaklıklardır. Dolayısıyla bu değerler Tg değeri için de yaklaşık bilgiler verir.

Tg Yakınında Zaman Etkileri: Bir polimer örneği Tg'nin hemen altındaki bir sıcaklığa hızla soğutulduğunda hacim azalması saatlerce devam eder. Bu nedenle, bir hacim-sıcaklık deneyinde gözlenen Tg değeri zamana göre farklılaşacaktır. Bu durumun standart hale getirilmesi için okumanın yapılacağı zaman aralığı belirlenir; Örneğin, 10 dakika-1 saat gibi.

Benzer nedenlerle, diğer testlerde de Tg değeri, deneylerin zaman aralığına bağlı olarak değişik değerler alabilir; Örneğin, darbe testiyle saptanan kırılganlık sıcaklığı, diğer ölçmelerde elde edilen Tg değerinden daha yüksektir. Yani kısa süreli testler, daha yüksek Tg değerleri verirler.

Tg'nin Moleküler Açıklaması

Camsı halde moleküler hareket büyük mertebelerde değildir, atomlar ve küçük atom gurupları, ikincil bağ kuvvetlerinin yerel tutmalarına (engellerine) karşıt hareket halindedirler ve atomların çoğu kristal örgü içinde kendi denge konumları etrafında titreşirler. Camsı geçiş, uzun moleküler parçaların (segmentler) sıvıya benzer harekete başlamasını gösterir (kauçuksu hal karakteri). Bu hareket, camsı halde atomların kısa-mesafeli dolaşımlarından daha fazla serbest hacim gerektirir. T<MV>g'nin üstündeki sıcaklıklara yükselmeyle relatif serbest hacimdeki artış, bu bölgede daha yüksek hacim genişleme katsayısı gözlenmesine yol açar. Tümüyle uzanmış (yayılmış) zincir, minimum enerji konumunda (konformasyonunda) olduğundan, sıcaklığın düşmesiyle zincirlerin hareketi azalır, moleküllerin gerginleşebilmeleri engellenir ve serbest hacim düşer; buna bağlı olarak akış çok zorlaşır. Camsı geçiş (sonsuz zamanda gözlenir) veya kristalizasyonun başlaması, amorf fazın olası konformasyonlarının hızla azaldığı noktada başlar. Serbest hacim kesri (f), aşağıdaki gibi tanımlanır.

f = fg + (T – Tg) Da          T ³ Tg

f = fg         T < Tg                                                         (20)


Tg'nin altındaki tüm sıcaklıklar için fg değerlerinde f sabittir. Hacim genişleme katsayısı a, sıcaklıkla moleküler titreşimin büyüklüğündeki artışla ilgilidir. Tg'nin üstündeki sıcaklıklarda genişleme katsayısındaki Da artışı nedeniyle yeni serbest hacim oluşur.

Williams, Landel ve Ferry, log viskozitenin Tg'nin üstünde 1/f ile doğrusal olarak değiştiğini ileri sürmüşlerdir; yani,

         h        1       1
ln (¾¾) = ¾¾  ¾¾                                                    (21)
        hg         f      fg

Denklem-20'de yerine konulduğunda,

         h       a (T – Tg)
ln (¾¾) = ¾¾¾¾¾                                                   (22)
        hg       b + T - Tg

eşitliği elde edilir. Buradaki a ve b sabitleri camsı maddelerin viskozite-sıcaklık davranışlarıyla ilgili literatür verilerden bulunabilir. T sıcaklığındaki viskozitenin, Tg 'deki viskoziteye oranı kayma faktörüdür ve at ile gösterilir.

Denklem-22, polimerin viskozitesinin ve viskoz akışın aktivasyon enerjisinin DE=2.3 R d(log h) / d(1/T), T = Tg – b = Tg - 51.6 da sonsuz olacağını da gösterir. Buna göre Tg'nin üstündeki bir noktadan başlayarak aşağı doğru ekstrapolasyonla, tüm moleküler hareketin T<<Tg - 51.6 değerlerinde tümüyle dondurulmuş olduğu görülür. Bu kritik bölgeye ulaşılırken hızlı veya yavaş, Tg'den başlayarak yeni bir deformasyon mekanizmasının varlığı ortaya çıkar.

Tg'nin Altında Moleküler Hareket

Önceki kısımda camsı geçişin, polimer zincirinin uzun segmentlerinin hareketiyle ilgili olduğu söylenmişti. Daha düşük sıcaklıklarda başka geçişler de olur; Bunlar ana zincir veya yan zincirlerin kısa bölümlerinin hareketiyle ilgilidir. Camsı halin bazı karakteristikleri (kırılganlık gibi), sadece bu düşük sıcaklıklardaki geçişlerin altındaki sıcaklıklarda meydana gelmesine rağmen, geçişlerden en yüksek olan sıcaklık değeri Tg olarak kabul edilir. Sıcaklığın düşük değerlere inmesiyle oluşan geçişlere a, b, g, vs., gibi tanımlar verilir.

Ana polimer zincirin kısa segmentlerinin hareketiyle meydana gelen geçişlere daha çok polietilen, polipropilen ve politetrafluoroetilen gibi kristalin polimerlerde rastlanır. Bu polimerler tipik a-geçiş gösterirler. Yan zincir hareketiyle oluşan geçişlere metakrilat polimerlerde raslanır. Geçişler 20 0C dolayında karboksimetil yan zincirin relaksasyonu ve –150 0C'nin altında alifatik ester gruplarının relaksasyonu nedeniyledir.


5. Kristalin Polimerlerin Mekanik Özellikleri

Önceki kısımlarda geliştirilen modellerle amorf polimerlerin reolojik ve mekanik özellikleri tanımlanmıştı. Kristalin polimerlerin viskoelastik özellikleri çok daha komplekstir; amorf ve kristalin polimeri aşağıdaki üç temelde kıyaslayabiliriz. Birincisi, amorf polimer izotropiktir; bu nedenle uygun modeller kullanılarak kayma gerilimi, gerilme kuvveti gibi özellikler tarif edilebilir. Kristalin polimerler izotropik olamadığından bu özellikler herhangi bir modelle incelenemez.

İkincisi, amorf polimerlerin yapısı homojendir; böyle bir yapı uygulanan gerilimin tüm sisteme düzgün olarak dağılmasını sağlar. Kristalin polimerlerde diğerlerine göre büyük olan kristaller birbiriyle o şekilde bağlanır ki, kaçınılmaz olarak büyük gerilimler oluşur.

Son olarak, kristalin polimer bir karışımdır; tümüyle kristalden başlayan ve tümüyle amorfa kadar uzanan farklı düzenlenme dereceleri gösterir. Örnek üzerindeki gerilim değiştiğinde, kristaller eriyinceye veya büyüyünceye kadar bu bölgenin miktarı sürekli olarak değişir. Düzenlenmeye göre bileşimdeki bu değişiklik, kristalin polimerlerin mekanik davranışlarıyla ilgili bir teorinin formüllendirilmesindeki en büyük zorluktur.

Bu bilgilerden görüldüğü gibi, ne Boltzmann Süperpozisyon ilkesi, ne de zaman-sıcaklık eşdeğerliği kristalin polimerlere uygulanamaz. Bu basitleştirme ilkeleri olmaksızın da kristalin polimerlerin davranışlarını modellerle açıklamak karmaşık bir olaydır ve sadece kalitatif anlam taşır.

Tipik Davranışlar

Kristalin polimerlerin mekanik özelliklerinin incelenmesi için bir sınıflandırmaya gerek vardır. Tablo-7'de görüldüğü gibi, orta kristallik derecelerindeki polimerler mekanik ve mühendislik uygulamalar için elverişlidir. Bu uygulamalar için gerekli özellikler Tg ve Tm arasındaki ve Tg'nin fazla altında olmayan sıcaklıklarda bulunur. Camsı geçişin altında moleküler hareket yoktur ve malzeme sert, camsı bir katı gibi davranır; kristalliğin varlığı veya yokluğu önemli bir etki yapmaz. Örneğin, ataktik ve izotaktik polistiren oda sıcaklığında birbirine benzer davranıştadırlar. Tm'nin üstünde, amorf viskoelastik erime özelliklerinde kristalliğin bir rolü olamaz.


Tablo-7: Kristalin Polimerlerin Sınıflandırılması

Sıcaklık aralığındaki baskın özellikler
Kristallik Derecesi
Düşük (%5-10)
Orta (%20-60))
Yüksek (%70-90)
Tg’nin üstünde
Kauçuksu
Sert, dayanıklı
Katı, sıkı, sert (kırılgan)
Tg’nin altında
Camsı, kırılgan
Boynuzumsu, dayanıklı
Katı, sıkı, sert (kırılgan)


Düşük kristallik dereceli polimerler olarak plastikleştirilmiş poli(vinil klorür)  ve elastik poliamidler sayılabilir. Bu maddeler az miktarda çapraz bağlanmış amorf polimerler gibi davranırlar; zamana karşı kararlı fakat sıcaklığa karşı kararsızdırlar. Bu polimerlerin viskoelastik özellikleri amorf polimerlere çok benzer, ancak camsı ve kauçuksu veya sıvımsı davranış arasındaki geçiş bölgesi, sıcaklık skalasında çok fazla genişlemiştir.

Çok düşük uzamalarda (%1), Tm'nin altındaki sıcaklıklarda ve fazla uzun olmayan sürelerde orta kristallik derecelerindeki polimerler (alçak yoğunluklu polimerler gibi) çok düşük kristallik derecesindeki polimerler gibi davranırlar. Bu tip polimerlere zaman-sıcaklık eşdeğerliği uygulanamaz, geçiş bölgeleri modül değerlerindedir ve relaksasyon zamanları dağılımı oldukça geniştir (Şekil-14'deki master eğriler). Bu eğriler zaman-sıcaklık eşdeğerliği uygulanarak elde edilmiştir ve sadece ideal durumları gösterir.

Daha yüksek uzamalarda bu polimerlerde, kristalin morfolojisinin değişmesine uygun olarak bir akma gerilimi ve soğuk çekme olayları gözlenir. Orta kristallik derecelerinde polimerlerin yapısı kayış gibi veya boynuzumsu sertlikte ve dayanıklıdır; bu nedenle Tg'nin altındaki sıcaklıklarda bile darbe dirençleri iyidir.


Şekil-14: Bazı kristalin ve amorf polimerlerin gerilme-relaksasyonu master eğrileri. A: Doğrusal polimer, B: İzotaktik polipropilen, C: Dallanmış polietilen, D: Poliizobütilen, E: Ataktik polipropilen


Kristalinitenin çok yüksek değerlere çıkmasının temel sonuçları:

(a) Modülün yükselmesi; yüksek modüller kristalin bölgelere ulaşıldığının bir göstergesidir.

(b) Kırılganlık eğiliminin başlaması; düşük kaymalarda bozulmalar meydana gelir. Yüksek yoğunluklu polietilende görüldüğü gibi, bu tip polimerlere sadece ve zorlukla soğuk çekme uygulanabilir. Çoğunlukla akma geriliminde veya çok az sonra polimerde bozulma, düzensizlik veya deformasyon gözlenir.

Gerilmeyle Kristallenme: Kristalin olmayan fakat kristallenebilir özellikteki bir polimer, mekanik bir gerilim uygulandığında kristallenir. Bu durum Tm'nin yükselmesi veya kristallenme hızının artmasıyla gerçekleşir. Birinci hale örnek, doğal kauçuğun gerdirilerek kristallendirilmesidir. Oda sıcaklığında gerdirilmemiş doğal kauçuk, kristalin erime noktasının üstündedir. Çekme gerilimi uygulanarak Tm yükseltilir ve kauçuk düzenli bir yapıya kavuşarak kristallenir; gerilim kaldırıldığında Tm düşer, kauçuk erir ve ilk durumuna döner.

Gerilimin kristalizasyon hızına etkisi, poli(etilen tereftalat) gibi bir polimerde görülebilir. Bu polimer Tm 'nin altındaki sıcaklıklarda yarı kararlı amorf haldedir. Bir gerilim uygulandığında çekirdek oluşumu ve kristal büyümesi çok yavaştır. Bir çekme gerilimi uygulandığında Tm yükselir, kristalizasyon hızı artar.

GERİ (poimer kimyası)