Polimerler; Analiz Yöntemleri (analysis methods)

Bu kısımda, polimer analizlerinde en yaygın kullanımı olan kimyasal, enstrumental ve fiziksel analiz yöntemleri üzerinde durulacaktır. Analiz Yöntemleri Tablo-1'de toplu olarak gösterilmiştir.


1. Polimerlerin Kimyasal Analizi

Polimerlerin kimyasal analizleri temelde, küçük molekül ağırlıklı organik bileşiklerden önemli farklılıklar göstermez. Ancak polimerik madde tek bir molekül olmayıp, uzun zincirlerin bir karışımı olduğundan, analiz yöntemlerinde çözünürlük veya reaksiyona uygun ortamların hazırlanması gibi bazı modifikasyonlara gereksinim vardır. Polimerlerin analiz ve tanımlanması konularında çok sayıda yayın bulunmaktadır.


Tablo-1: Polimerlerin Analiz Yöntemleri

Analiz veya Test Tipi
Analiz Yöntemi
1. Kimyasal Analizler
Kütle Spektrometresi (MS)

Gaz Kromatografisi (GC)
2. Spektroskopik Yöntemler
İnfrared Spektroskopisi (IR)

Nükleer Magnetik Rezonans Spektroskopisi (NMR)

Elektron Paramagnetik Rezonans Spektroskopisi (EPR)
3. X – Işını Difraksiyonu
X – Işını Difraksiyonu Analizleri
4. Mikroskopi
Işık Mikroskobu

Elektron Mikroskobu

Taramalı Elektron Mikroskobu
5. Termal Analizler
Diferensiyal Scanning Kalorimetre (DSC)

Diferensiyal Termal Analizler (DTA)

Termomekanik Analizler (TM)
6. Fiziksel Testler
Mekanik Özellikler

Isıl (Termal) Özellikler

Optik Özellikler

Elektriksel Özellikler

Reolojik Özellikler (Bölüm 2.6)


Kütle Spektrometresi (MS)

Kütle spektrometresinin polimerik sistemlere uygulanmasında, polimer önce küçük-molekül ağırlıklı parçalara ayrılarak sıvı-hava sıcaklığında yoğunlaştırılır. Sonra tekrar buharlaştırılan bu parçalar iyonlaştırılarak elektrik ve magnetik alanların etkisiyle kütle ve yüküne göre ayrılır. çeşitli iyonik taneciklerin saptanan konumlarından düşük-molekül-ağırlıklı taneciklerin yapıları bulunur.

Gaz Kromatografisi (GC)

Gaz kromatografisi, gaz halindeki veya buharlaşan bileşenlerin, hareketli bir gaz fazı ile sabit bir sıvı faz veya katı adsorbent (tutucu) arasında dağılmasına dayanan bir ayırma yöntemidir. Peşpeşe ilerleyen adsorbsiyon (tutulma) veya elusyon (bırakılma) kademeleriyle, herbir bileşen kendine özgü bir hıza sahip olduğundan, karışımdaki maddeler birbirinden ayrılırlar. Bileşenler kromatografik kolondan çıkarken tanımlanırlar. Gaz akımındaki madde konsantrasyonu ile orantılı olarak oluşan detektör sinyalinden, maddenin yapısı ve miktarı hakkında bilgi edinilir.


2. Spektroskopik Yöntemler

İnfrared Spektroskopisi (IR)
Moleküller, iki farklı iç enerji kuvantum hali arasında geçişe uğrarsa emisyon veya absorbsiyon spektrumları oluşur. Haller arasındaki enerji farkı DE, emitlenen veya absorblanan ışının frekansı ile bağıntılıdır, DE=hn, n=1-50 mikron (m) dalga boyundaki infrared frekanslar, moleküler titreşim ve titreşim-dönme spektrumları verirler.

N Atom içeren bir molekülün, tüm molekülünün, dönme ve çevirme hareketlerini de içine alan 3N tane normal titreşim şekli bulunur. Birkaç atomlu ve yüksek simetrik yapılı moleküller için infrared ve raman spektrum birbiriyle bağıntılı olarak incelenebilir; fakat çok düşük molekül ağırlıklı bileşikler için bile N çok büyüktür ve bu tip bir analiz zordur. Yine de yararlı bazı bilgiler edinilebilir; bazı titreşim şekilleri, küçük atom gruplarının lokalize hareketlerini gösterir ve bu grupların karakteristik frekanslarında absorbsiyon bantları verirler.

Polimerlerin infrared spektrumları oldukça basittir. Basitliğin iki nedeni vardır: birincisi polimerik maddenin aynı tekrar biriminin yüzlerce, binlerce kez yinelenmesiyle oluşan uzun zincirlerden meydana gelmesidir. Bu durumda bir tekrar biriminin normal titreşimleri, tüm polimerdeki birimlerinkiyle aynı frekanslardadır. İkinci neden ise, pekçok titreşimin seçim kuralları ile engellenerek absorbsiyonu gerçekleştirememesidir.

Deneysel Yöntemler: Polimerik maddelerin infrared spektroskopisi ile incelenmesinde karşılaşılan en önemli sorun, infrared bölgede çok yoğun absorbsiyon yapmasıdır; bu durum çok ince polimer örnekleri hazırlanmasını zorunlu kılar. Örnek hazırlamada uygulanan en yaygın yöntemler; sıkıştırma ile kalıplama, IR bölgede şiddetli absorbsiyon yapmayan bir çözücüde (CCl4, CS2, gibi) çözme, mikrotom veya öğütme ile ince bir film hazırlama, çözeltiden ince bir film dökme, çok ince öğütülmüş örneği KBr ile karıştırarak bir disk hazırlamadır.

Tipik Spektrumlarda Kimyasal Grupların Saptanması: Şekil-1'de, polimerik maddelerin spektrumlarında görülebilecek bazı kimyasal bağlar veya grupların dalga boyu aralıkları görülmektedir. Örneğin, polietilen spektrumundaki C-H gerilme bandı 3.4 mikronda, CH2 ve CH3 gruplarının C-H bükülme bandı 6.8 mikronda ve aralarında dizilen metilen gruplarının CH2 sallanma bandı 13.9 mikronda görülür. Şekildeki diğer ilginç bantlardan 6.1 mikrondaki C=C bandı doğal kauçuk, 5.8 mikrondaki karbonil bandı eter, 8.9 mikrondaki eter bandı poli(metil metakrilat) spektrumlarında görülür. Polistirenin IR spektrumunda aromatik yapıyı gösteren 6.2, 6.7, 13.3 ve 14.4 mikron bantları bulunurken, poli(vinil klorür) de 14.5 mikronda C-Cl bandı karakteristiktir. Naylon için 3.0, 6.1 ve 6.5 mikronda peptit grupları bantları, politetrafluoroetilen için de 8.2-8.3 mikronda CF2 bandı bulunur.



Şekil-1: Polimerlerde karşılaşılan infrared absorbsiyon bantları ve dalga boyları


İlişkili Yöntemler: çoğunlukla 2-15 m dalga boyu aralığında elde edilen infrared absorbsiyon spektrasının, diğer bazı gözlemlerle de tamamlanması önerilir. Bu konuda "uzak infrared" bölgede (< 200 m) yapılan gözlemler önemlidir. çeşitli deneysel zorluklara karşın, bu bölgedeki çalışmalardan değerli bilgiler edinilebilir. Politetrafluoroetilen gibi bazı polimerlerin absorbsiyon bantlarının çoğu 15 m 'nun üzerindeki dalga boylarında çıkar.

"Fourier-dönüşümlü" infrared spektroskopi yönteminin polimerlere uygulanmasıyla daha hassas ve sağlıklı analizler yapılabilmektedir. Bir titreşimin infrared absorbsiyona ve "Raman saçılması"na yol açması farklı olaylara dayandığından, Raman çalışmaları çoğu kez infrared çalışmaları tamamlayıcı olarak kullanılır. Bu yöntemde benzer ışık kaynaklarının kullanılmasıyla deneysel zorluklar kısmen azaltılır.

Dikroism: İnfrared absorbsiyon dipol momentteki değişmeye bağlıdır. Böyle bir değişiklik bir vektöryel miktarıdır, yani, bazı gruplar için belirli yönlerde sınırlanmıştır. Yöneltilmiş örneklerde düzlem polarize ışının absorblanma miktarı, bu ışının yönü değiştirildiğinde önemli derecede değişir. Bu nedenle, poliamidlerdeki C=O ve N-H gruplarının gerilme titreşimleri, zincir eksenine tam dik olan dipol momentteki değişikliğin sonucudur.

Kristalin ve amorf bölgeler için ayrı absorbsiyonlar bulunduğunda, bu bantların dikroismi, bu iki bölgenin örnekteki yönelmeleri hakkında bilgi verir.

İnfrared absorbsiyona neden olan herhangi bir moleküler titreşim için, elektriksel dipol momentte periyodik bir değişme vardır. Bu değişmenin yönü, infrared ışınının elektrik vektörü bileşenine paralelse absorbsiyon meydana gelir; aksi halde absorbsiyon olmaz. Yönlendirilmiş kütle polimerlerde dipol-moment değişikliği belirli yönlere doğrudur (sınırlanmıştır). Bu durumda polarize infrared ışın kullanılarak ve polarizasyon düzleminin konumuna bağlı olarak absorbsiyon elde edilir. Bu olaya "dikroism" denir ve "dikroik oran" olarak ölçülür.

Dikroik oran, bir absorbsiyon bandının paralel ve dik polarize ışın ile peşpeşe ölçülen optik yoğunluklarının, örnekteki sınırlandırılmış yöne oranıdır. Dikroik oranlar yöneltme derecesine ve örnekteki seçilmiş yön ile geçiş momentinin yönü arasıdaki açıya bağlıdır.

Kristallik: Aynı polimerin kristal ve amorf haldeki infrared absorbsiyon spektrumları en az iki nedenle birbirinden farklılık gösterir. Birincisi, kristalin polimerde bulunabilecek özel molekül arası etkileşimlerin bazı bantları kuvvetlendirmesi veya bölmesidir. ikinci neden, fazlardan birinde bazı özel konformasyonların, fazın kristal veya amorf olduğunu gösteren karakteristik bantlar oluşturmasıdır.

Örneğin, poli(etilen tereftalat)ta herbir tekrar biriminin –OCH2CH2O- kısmı, kristal halde tümüyle trans konformasyonda bulunur, fakat erimiş haldeyken kısmen gauche şeklindedir. Her iki konformasyonu da tanımlayan özel bantlar vardır. Naylon-66 gibi bazı örneklerde, IR verilerinden kristallik yüzdesi doğru olarak saptanabilir.

Geometrik İzomerlik: Polimer zincirlerindeki doymamışlık yoluyla çeşitli geometrik izomerliğin tayin edilebilmesi çok önemlidir. Tablo-2'de olefinik gruplardan oluşan bazı önemli infrared absorbsiyon bantları verilmiştir. cis ve trans konfigürasyonları birbirinden ayırmanın çok zor olmasına rağmen, yapay kauçuk cis-1,4-poliizoprende çok az miktarlardaki 1,2 ve 3,4 katılma kolaylıkla saptanır. Bu analiz için nükleer magnetik rezonans spektroskopisi de uygun bir yöntemdir.


Tablo-2: Olefinik Grupların Absorbsiyon Dalga Boyları

C = C’li gruplar
Dalga boyu, mikron (m)
Vinil, R1 – CH = CH2
10.1 ve 11
Trans-R1 – CH = CH – R2
10.4
Viniliden, R1 R2 C = CH2
11.3
R1 R2 C = CH – R3
12.0
Cis-R1 – CH = CH2
14.2 (değişebilir)


Nükleer Magnetik Rezonans Spektroskopisi (NMR)

Nükleer magnetik rezonans spektroskopisi, 1960 yılından bu yana, polimerlerdeki zincir konfigürasyonu, dizilme dağılımı ve mikroyapı çalışmalarında kullanılan önemli bir yöntemdir.

Deneysel Yöntemler: NMR tekniğinde, atom numarası ve kütle numarası çift sayılı olmayan çekirdeklerin oluşturdukları spinin özelliklerinden yararlanılır (spin, açısal moment ve ona bağlı magnetik moment olarak tarif edilir). Hidrojen ve 13C'ün izotopları, 15N, 17O ve 19F bu tip çekirdeklerdir. Bu çekirdekleri içeren malzemelere kuvvetli bir magnetik alan uygulandığında enerji seviyesi ikiye ayrılır: alana parelel ve antiparelel spinlerle gösterilen iki hal oluşur. Haller arasındaki geçişler bir enerjinin absorblanmasına veya emitlenmesine yol açar.

DE = hn0 = 2 m H0

Buradaki n0 frekansı, H0'ın 10000 gaus ve daha büyük olduğu hallerde, mikrodalga bölgesindedir. m çekirdeğin magnetik momentidir. H0 veya n0'ın değişmesiyle oluşan enerji değişikliği, bir rezonans piki veya hattı şeklinde gözlenir. Bir çekirdekler topluluğunda herhangi bir çekirdek üzerindeki alan, diğerlerinin varlığı nedeniyle artar:

hn0 = 2 m (H0 + HL)

HL, 5-10 gaus gücünde lokal alandır. Lokal alanlar çoğu kez bir dağılım halindedir; bu durumda rezonans hattı genişler. Bu genişlemenin sıcaklığın fonksiyonu olarak incelenmesiyle, moleküler hareketin başlamasında sıcaklığın etkisinin saptanmasına çalışılmıştır. Ancak sıvılarda ve çözeltilerde olduğu gibi, çok fazla moleküler hareket olduğu halde oldukça dar hatlar gözlenmiştir. Bu hatların frakans veya magnetik alan skalasındaki konumları, lokal alanlara bağlıdır; bu alanlar, protonların yakınındaki atomik grupların yapı ve yerleşimlerinin bir sonucudur. Rezonanaslardaki yer değiştirmeye "kimyasal kaymalar" denir, ve d işaretli skalada frekans (veya eşdeğer alan kuvveti) olarak ölçülür. d Skalasının sıfırı, bir maddedeki eşdeğer protonların tek resonansının belirlediği ve minimum kimyasal kaymayı gösteren bir referans noktadır. çekirdeğin komşularından kaynaklanan kimyasal kaymaları gösteren çeşitli tablolar hazırlanmıştır.

Proton NMR'da, peşpeşe bulunan karbon atomlarının frakansları birleşerek ilave karmaşıklık ve bilgi yaratır. Eşdeğer komşu protonların sayısı n ise resonansları n+1 pike bölünür. Tanımlamayı kolaylaştırmak için iki deneysel modifikasyon kullanılır. Birincisinde, süper iletken magnetlerle 60000-220000 gauss aralığında yüksek bir magnetik alan kuvveti uygulanır. Şekli-2'de görüldüğü gibi, yüksek alan kuvvetinde artan resolusyon (ayırma gücü) spektranın doğru olarak tanımlanmasını sağlar.



Şekil-2: Bisfenol-A polikarbonatın deuteroklorofomdaki yüksek rezolusyon NMR spektrumları (frekansın rezolusyon üzerindeki etkisi)

İkinci gelişme, spin ayrılmasının çift rezonansıdır ve spektrayı önemli derecede basitleştirir. Bunun için, birleşen ve katlanan çoklu spektrumları uzaklaştırarak yerine basit lineer spektrum oluşturan bir radyo frekansı alanı kullanılır (Şekil-3). Spektrumların, 2H NMR kullanılmasıyla basitleşebileceği ileri sürülür; bu durumda, düşük frekansta deuteron oluşumunu sağlayan proton-proton birleşmesi olmaz.



Şekil-3: Propilen oksitin karbon tetraklorür çözeltisindeki normal ve çift rezonans NMR spektrumları. (Alttaki şekil birleşmeden oluşan ayrılmanın yok edilmesiyle spektrumun nasıl basitleştiğini göstermiştir)

13C NMR'ın proton NMR'a göre büyük bir avantajı, 13C (ve diğer çekirdeklerle) ile daha geniş bir kimyasal ayrılma aralığı sağlanabilmesidir. (1H için 10 ppm e karşı 200 ppm kadar). Ayrıca, 13C çekirdeğinin, 12C ye göre %1.1 gibi az miktarda bulunması halinde, karbon-karbon spin birleşmesi olmaz. Son bir avantaj da karbon çekirdeklerinin rezonanslarının kimyasal çevreye olduğu kadar konfigürasyonal çevreye karşı da hassas olmalarıdır. Bu avantajlar, 13C çekirdeklerinin miktarının azaltılması ve nükleer magnetik momentinin, protonunkinin dörtte-biri kadar bir değere düşürülmesiyle kaybolur; her iki durumda da NMR sinyalinin şiddeti azalır.

Bu düşük hassasiyet, pulslu Fourier-dönüşümlü NMR ile giderilir. Bu cihazdaki yüksek-güçlü mikrosaniyeli radyofrakansı enerjisi, tüm karbon çekirdeklerini aynı anda rezonansa sokar, frekans veya magnetik alan taramasına gereksinim olmaz. İstenilen spekturumda Fourier dönüşümü olarak, peşpeşe rezonansın zamana göre kaydı yapılır. Bir bilgisayar tekrarlanan pulslardan alınan kayıtları birbiriyle toplar ve sinyal/gürültü oranı uygun bir seviyeye ulaştığında, verileri istenilen spektrum şekline dönüştürür.

Hat genişlemesi teorisinin geliştirilmesiyle katı polimerdeki moleküler hareketlerin incelenmesi de ilginçleşmiştir. Katı bir örnekteki bir çift aynı çekirdeğin oluşturduğu lokal alanın, bir izotropik bileşik [(çözeltide gözlenen kimyasal kaymanın temeli) + 3cos (q -1)] ile orantılı bir genişletici bileşik ile verilebileceği saptanmıştır; q, çekirdekleri birleştiren hat ile magnetik alanın yönü arasındaki açıdır. Katı polimerin yapısı rasgele bir yapı ise, bu bileşik resonansı, toplam 13C spektrumunun eninden daha fazla genişletir. Örnek yönlendirilir ve q = 54.70 lik eksen etrafında bükülürse, 3cos (q -1) = 0 olacağından ("sihirli açı" denir), hat genişliği yeteri kadar azalarak karbon rezonansları birbirinden ayrılır.

Stereokimyasal Konfigürasyon: NMR'ın polimerik sistemlere uygulanması, daha çok polimer zincirlerin stereokimyasal konfigürasyonlarını aydınlatmaya yöneliktir. İlk uygulama çalışmaları, 1960' lı yıllarda poli(metil metakrilat)la yapılmıştır. Daha sonraları, meso veya rasemik konfigürasyondaki peşpeşe dört çift birimin olası tüm kombinasyonlarının statik varoluş sıklığı analiz edilebilmiştir.

Geometrik İzomerlik: Gerek proton ve gerekse 13C-NMR, polimer zincirlerindeki karbon-karbon bağı etrafındaki izomerliği saptamada kullanılan infrared spektroskopiyi tamamlayıcı yöntemlerdir.

Kopolimer Dizilişleri: Bir kopolimerdeki kısa monomer dizilişinin analizi ilke olarak, stereokimyasal konfigürasyon analizinden farklı değildir. NMR bu alanda da uygulanabilen bir spektroskopi yöntemidir.

Elektron Paramagnetik Rezonans Spektroskopisi (EPR)

Elektron paramagnetik rezonans ve NMR spektroskopi tekniklerinde temel ilkeler benzer olmasına rağmen, farklı olaylar saptandığından değişik bilgiler elde edilir. EPR spektroskopinin asıl kullanım amacı serbest radikalleri tayin etmektir. Bu tanecikler içerdikleri çiftleşmemiş elektrondan doğan özel magnetik momentleriyle tanımlanırlar. Serbest radikalleri bulunan bir maddenin ölçülen bir magnetik özelliği (magnetiklik derecesi gibi) serbest radikallerin konsantrasyonunu verir, fakat bu yöntemin hassasiyeti düşüktür ve radikallerin yapısı hakkında bilgi vermez. EPR spektroskopide ise bu gibi sınırlamalar yoktur.

Deneysel Yöntemler: NMR spektroskopide olduğu gibi, serbest radikaller içeren bir madde üzerine kuvvetli bir magnetik alan uygulandığında, radikallerin temel haldeki enerji seviyelerinin bozulması durur. Düşük radikal konsantrasyonları için yeni enerji seviyeleri iki terimle verilir:

E=hn0 = g b m0 H0

g alan yönü ve radikaldeki simetri yönleri ile ilgili bir germe faktörü, b elektron spininin magnetik momenti, m0 bir vakumun magnetik geçirgenliğidir. İkinci terim, moleküldeki çekirdek spinleri ile elektron spininin birleşmesini tanımlar. Bu birleşme resonans hattının, bir grup simetrik hatlara ayrılması sonucunu verir; bunların konumları ve genliklerinden, radikalin yapısına bağlı olduğundan, istenilen bilgiler elde edilir.

Polimerlere Uygulama: Politetrafluoroetilenin yüksek enerjili ışınla ışınlandırıldığında serbest radikallerin oluştuğunun keşfedilmesiyle (1958-1960) EPR tekniğinin polimer radikallerine uygulanabileceği anlaşıldı.

Işınlandırılan politetrafluoroetilenin EPR spektrumu, bir C-F bağının kopması ve fluor atomunun uzaklaşmasıyla, polimerin içinde hapsedilen -(CF2)X CF(CF2)Y- tipindeki radikallerden meydana gelir. Spektrum, çiftleşmemiş elektron ve komşu 19F çekirdekleri arasındaki birleşme nedeniyle ince bir yapı gösterir. İnce yapı 270 K'nin altında 19F çekirdeklerinin hareketi yavaşlayacağından kaybolur. Yüksek sıcaklıklarda spektrum bozulmaz; bu durum, 550 K' e kadar radikalin kararlı olduğunu gösterir. Birincil radikalin O2, NO gibi maddelerle reaksiyona girmesiyle oluşan ikincil ürünler de incelenebilir. C–F bağının kuvveti ve ışınlandırılan politetrafluoroetilenin çapraz bağlanma yerine parçalanma eğiliminde olması, bu polimerde bir C–C kırılmasının bir C–F bağından daha kolay olduğunu gösterir.


3. X-Işını Difraksiyon (Kırılma) Analizi

X-Işını difraksiyon yöntemi elektromagnetik ışınla etkileşim yoluyla atomlar veya moleküllerin dizilişlerini gösterir. Etkileşim sonucunda maddenin yapısı ve ışının dalga boyu ile ilişkili girişimler gözlenir. Yapılar düzgün bir dokuda ise girişim keskindir ve ışın saçılır veya kırılır; bu durum sadece özel deney koşullarında gerçekleşir. Bu koşullar ise ışını saçan yapının geometrisi hakkında gerekli bilgiyi verir. X-Işınının dalga boyları, kristallerdeki atomlar arası mesafelerle kıyaslanabilir seviyededir; geniş açılardaki saçılmalar atomların mekandaki dizilişlerini gösterir. Dar-açılı saçılmalarda ise, lamelar kristallikler veya boşlukların varlığı nedeniyle, daha geniş bir periyodiklik saptanır.

Fiberlerin çoğu da dahil olmak üzere pek çok polimer kısmen kristalin bir yapıdadır. Bu durum X-Işını çalışmaları ile görülebilir. Kristalin polimerin X-Işını şekilleri üç-boyutlu bölgelerin varlığını tanımlayan keskinlikte ve aynı zamanda sıvılara benzer moleküler düzensizliği gösteren yaygınlıktadır. Bu iki özellik kristalin polimerlerin çoğunda hem yönlendirilmiş hem de yönlendirilmemiş bölgelerin bulunduğunu gösterir. Bu özellik polimerlerin yoğunluklarında da gözlenebilir; yoğunluk tümüyle kristalin ve amorf haller için bulunan değerlerin arasında bir değerdir.

Deneysel Yöntemler: X-Işınları, bir metal hedefin yüksek-voltajlı elektronlarla bombardıman edilmesiyle üretilir. Bu işlem bir vakum tüpü içinde yapılır; X-Işınları bir demet halinde, tüpteki bir berilyum veya poliester film pencereden geçer. Hedef metalin cinsi ve uygulanan voltaj, üretilen X-Işınlarının dalga boyunu (veya boylarını) belirler. Deneylerde daha çok monokromatik X-Işınlarının kullanılması tercih edilir.

Kırılan X-Işınları ya fotoğraf levhaları veya filmleri üzerindeki etkileri ile, veya bir bilgisayarı besleyen veriler üreten bir ışın sayacı ve elektronik sistemlerle saptanır. Her yöntemin kendine özgü avantajları vardır. Difraksiyon şekillerinin kalitatif incelenmesi, açılar ve aralıkların doğru olarak ölçülmesi en iyi şekilde fotografik bir kayıttan yapılır. Kırılan ışın demetinin şiddetinin hassas olarak saptanmasında sayım tekniği uygulanır.

Belirli bir dalga boyundaki X-Işınları, örneğin sadece bazı özel yönlendirilmiş hallerinde kırılır. Örnek tek bir kristal ise, deney sırasında tüm olası yönlerde bulunabilecek şekilde yerleştirilmelidir; bu durum örneği, X-Işını demetine göre uygun bir konuma getirmek amacıyla, eksenlerinden biri etrafında döndürmekle sağlanır. Başka bir yöntem, örneğin toz haline getirilerek çok küçük kristallere parçalanmasıdır; bu durumda ayni tip kristal her yönde bulunacağından gelen X-Işınırlarına uygun konumlar bulunacaktır. Toz yöntemi daha uygundur, ancak tek kristal metodundan daha az bilgi verir. çünkü tek kristal, incelemenin yapıldığı anda bir kristal eksenine göre olan yönlendirilmeyi de göstermektedir.

Polimerlere Uygulama: Hazırlanan polimer kristalleri X-Işını difraksiyon deneyi için çok küçüktür. Bu nedenle, bir polimerin kristal yapısının X-Işınları ile incelenmesinde polimerden çekilen bir fiber(lif) kullanılır. Kristalin bölgelerin, fiber eksenine paralel olan moleküllerin uzun eksenleri ile olan mesafesi nedeniyle elde edilen şekil, tek bir kristalden alınan dönme şekli ile eşdeğerdir. Böyle bir şekilde fiber eksenine dik olarak keskin difraksiyon hatları oluşur; bunlara "tabaka hatları" denir.

Zincir Konformasyonları: Bir polimerdeki tekrarlılık, bir "tekrar birimi" ile tanımlanır; bunun kristalinin periyodikliği de bir "tekrar aralığı" ile belirtilir. Tekrar aralığı, tabaka hatları arasındaki uzaklığın ölçülmesiyle doğrudan bulunur: büyük tekrar aralığı, tabaka hatlarını yakınlaştırır. Tekrar biriminin tayin edilmesi oldukça zordur; klasik yöntemde kırılan X-Işını demetinin konumlarından, birim hücrenin boyutlarının türevi ile bulunur. Sonra kırılan demetin relatif şiddetlerinden birim hücredeki atomların konumları saptanır. Polimerlerin difraksiyon şekilleri bu tip analizlerin yapılmasına yetecek bilgi vermez. Bunun için normal bağ uzunlukları, bağ açıları ve zincir boyunca olan atomik düzenlenme gibi, diğer kaynaklardan sağlanabilen ek bilgilere gereksinim vardır.

Pek çok polimer konformasyonu, heliksler boyunca düzgün bir yerleşim gösteren atomlarla tarif edilir. Heliks yapılardan elde edilen difraksiyon şekillerinin analiziyle tekrar birimlerinin saptanmasında uygulanan çeşitli teknikler geliştirilmiştir.

Zincir Paketleme: Zincirlerin paketlenmesi, "birim hücre ve içeriği" olarak tarif edilir. Birim hücrenin hacmi ve dolayısıyla kristaldeki tek bir tekrar biriminin kapladığı alan, tabaka hatları üzerindeki tekrar mesafesi ve difraksiyon noktalarının konumlarından elde edilir. Bu hacim kristallerin yoğunluğunu ölçer, bu ise kristallik derecesinin saptanmasında kullanılır.

Birim hücredeki atomik düzenlenmenin tayini hücre boyutlarının bulunmasından daha zordur. Bu boyutlar ve zincir konformasyonundan bazı olası yapılar saptanarak, kristalografik tekniklerle hesaplanan ve gözlenen difraksiyon şiddetleri incelenir.

Kristal Yapıdaki Düzensizlik: Kristal polimerlerde atomların fevkalade geometrik diziler halinde bulunduğu kabul edilir. Yine de tüm kristal maddelerde olduğu gibi bozukluklar ve düzensizlikler vardır. Bu durum polimerlerin kristal yapılarında çok önemli bir rol oynar. Düzensizlik, difraksiyon maksimalarında genişlemeye yol açtığından, X-Işını difraksiyon verileri kristal yapıdaki düzensizlik hakkında önemli kalitatif bilgiler verir. Farklı difraksiyon sınırları (maksimaları) özel düzensizliklere farklı şekillerde hassas olduklarından, genişlemenin sistematik olarak incelenmesiyle kristaldeki bozukluklarla ilgili bilgiler elde edilir.

Düzensizliğin kantitatif olarak saptanması zordur, çünkü difraksiyon maksimasının genişlemesinin nedeni hem küçük kristalit boyutlarından ve hem de büyük kristaller içindeki bozukluklardan dolayıdır.

Yönlendirme (Orientasyon): Polimerlerdeki kristalin bölgeler yönlendirilmedikce (bir fiberin çekilmesi gibi) difraksiyon maksiması, farklı yönelimlerdeki çok sayıdaki kristal maksimalarının birleşmesiyle oluşan halkaların içinde kaybolur. Yönelim bu uçlar arasındaki bir yerde olursa, halkalar arklara bölünür ve bu arkların şiddeti ve açısal yayılımının ölçülmesiyle kristalin yönelim kantitatif olarak saptanır.


4. Mikroskop

Işık Mikroskobu

Yansımış-ışık mikroskobu, katı opak polimer dokularının incelenmesinde oldukça yararlıdır. İnce filmler şeklinde hazırlanan örneklerde (mikroskop levhası üzerine dökerek) geçen-ışık ile çalışma yapılabilir, fakat bu durumda oldukça az bilgi alınır. çok kullanılan iki mikroskop tekniği vardır.

Bunlardan biri polarize-ışık mikroskobudur; bunda, kristalin maddelerin polarize ışık düzlemini çevirmesinden yararlanılır. Böylece sperulitlerin (kürecikler) yapısı, örneğin çapraz polarizörler arasına konulmasıyla saptanabilir.

Sıcak-bölgeli polarizasyon mikroskobu ile elde edilen kristalin erime noktası, kristalliğin son izlerinin de kaybolduğu sıcaklık olarak belirtilir. İkinci bir önemli teknik faz-zıtlığı mikroskobudur. Bununla, normal mikroskoptaki ışık absorbsiyonu yerine, maddenin yapısal durumunun refraktif indekste oluşturduğu farklılıklardan yararlanılır. Girişim mikroskobu birkaç angstromlük kalınlıkları bile ölçebildiğinden, tek polimer kristalinin incelenmesinde çok uygun bir yöntemdir. Resolusyon, dalga boyunun yarısı ile sınırlanmıştır ve 2000 A0 dolayındadır.

Elektron Mikroskobu ve Elektron Difraksiyonu

Daha küçük taneciklerin rezolusyonu ancak elektron mikroskobunda mümkündür ve birkaç angströmlük birimlere kadar ölçme yapılabilir. Elektron mikroskobu kristalin polimerlerin morfolojik çalışmalarında çok önemli bir cihazdır. Uygulanan yöntemler yankılama, ağır-metalle gölgeleme ve çözücü aşındırmasıdır.

Tek polimer kristalleri gibi ince örneklerde, aynı örnek alanlarının elektron-difraksiyon şekilleri incelenir. Bu yöntemde karşılaşılan en önemli sorun elektron demetinin örneği parçalamasıdır. Tek polimer kristalleri birkaç saniye-bir dakika gibi bir süre içinde önemli derecede bozulurlar. Bu sorun, örneğin oda sıcaklığının altında tutulması ve birkaç kez 50000-100000 V'dan büyük hızlandırma voltajı uygulanarak, veya bir görüntü şiddetlendirici kullanılarak azaltılır; görüntü şiddetlendirici, bir katot-ışını tüpü görüntüsü verir ve demet akımı, normalde gerekenden daha düşüktür.

Taramalı Elektron Mikroskobu

Taramalı elektron mikroskobunda, bulanık bir örneğin yüzeyi ince bir elektron demeti ile taranır; örnek önceden bir ışık iletici film ile kaplanmıştır (buharlaştırma ile). Demet örneğe çarptığı zaman çıkan ikincil elektronlar (geri şaçılan elektronlar) veya X-Işını fotonlarının (elektron mikroprobda) toplanmasıyla oluşan bir sinyal, bir televizyon tüpünde elektron demetinin şiddetini düzeltmede kullanılır ve mikroskop demetiyle senkonize bir tarama yapar. Bu sinyal örneğe göre geniş mesafelerde küçük olduğundan, görüntülerin derinliği büyüktür ve üç-boyutlu bir görüntü verirler. Resolusyon sınırı 100 A0 dolayındadır.


5. Isıl (Termal) Analizler

Polimerlerin ısıl analizleri, basit cihazların hızla geliştirilmesiyle çok çalışılan bir konu olmuştur. Kalorimetrik ve diferensiyal termal analizlerin yanında, termogravimetrik, termomekanik, elektriksel termal ve akışkan gaz analizleri de uygulanmaktadır. Bu yöntemlerle ısıtma, tavlama, kristallenme sırasındaki entalpi değişiklerinden başka, sistemin ısıya karşı tepkileri de incelenebilmektedir.

Diferensiyal Scanning (Taramalı) Kalorimetre (DSC)

Deneysel Yöntemler: Öz (spesifik) ısı veya geçiş entalpilerinin ölçülmesinde kullanılan büyük ve pahalı adyabatik kalorimetrelerinin yerini, artık çok az miktarlardaki örneklerle çalışılabilen diferensiyal scanning kalorimetreler (DSC) almıştır. DSC'de, önceden belirlenen bir zaman-sıcaklık programını gerçekleştirmek için örnek ve referans tutucuların sıcaklıklarını kontrol eden bir ortalama-sıcaklık devresi bulunur. Bu sıcaklık bir X-Y kaydedicinin bir ekseninde kaydedilir.

Aynı zamanda bir sıcaklık-fark devresi ile örnek ve referansın sıcaklıkları kıyaslanarak herbir tutucudaki ısıtıcıların gücü, sıcaklıklar aynı olacak şekilde ayarlanır. Örnekte bir ısıl geçiş olduğunda iki ısıtıcının gücü, aynı sıcaklıkları verecek şekilde düzenleneceğinden güçler arasındaki farkla orantılı bir sinyal oluşur; bu sinyal, kaydedicinin ikinci eksenine kaydedilir. Elde edilen eğrinin altındaki alan geçiş ısınının bir ölçüsüdür.

DSC, iyi bir adyabatik kalorimetreden daha az doğru bir cihazdır; hassasiyeti % 1-2 dir (diğerinin % 0.1); ancak, bu doğruluk sınırı pek çok uygulama için yeterlidir.

Polimerlere Uygulama: Isıtılan amorf poli(etilen tereflalat) örneklerinin adyabatik kalorimetre ile elde edilen öz ısı-sıcaklık eğrileri Şekil-4'de verilmiştir. Düşük sıcaklıklarda her eğri sıcaklıkla doğrusal bir yükselme gösterir ve camsı geçişte, 60-80 0C'de, daha hızlı bir sıçrama yapar. Bu geçişin üstünde moleküler zincir hareketlerinin başlamasıyla kristallenme meydana gelir ve öz ısı eğrisi hızla düşer. Daha yüksek sıcaklıklarda, 220-270 0C' de , kristaller erir ve öz ısı eğrisi de yükselir.

Diferensiyal Termal Analiz (DTA)

Deneysel Yöntemler: Diferensiyal termal analizde (DTA), örnek ve inert referans madde, çalışılan sıcaklık aralığında herhangi bir ısıl geçişe uğramaz ve aynı hızla ısıtılırlar. Örnek ve referansın sıcaklıkları arasındaki fark ölçülür ve örnek sıcaklığının fonksiyonu olarak grafiğe alınır.

Sıcaklık farkı sadece, örnekteki ekzotermik veya endotermik olaylar nedeniyle ısı çıkışı veya tutulmasından veya örneğin ısı kapasitesinin aniden değişmesiyle sonlanabilir.

Sıcaklık farkı ısı kapasitesi ile orantılı olduğundan, elde edilen ısılar öz ısı eğrilerine benzer, fakat ters dönmüş şekillerdedir. çünkü ısı çıkışı yukarı doğru, ısı tutulması ise aşağı doğru pikler verirler.

Polimerlere Uygulama: Şekil-5'de görülen poli(etilen treftalat)ın diferensiyal termal analiz eğrisi tipik bir DTA sonucudur. Şekildeki düşük kristalin erime aralığı polimerdeki safsızlıklardan ileri gelir.



Şekil-4: Amorf poli(etilen tereftalat)’ın ısıtıldığında artan sıcaklık spesifik (öz) ısı eğrileri.



Şekil-5: Amorf poli(etilen tereftalat)’ın diferensiyal termal analiz eğrisi


Termogravimetrik Analizler (TGA)

Termogravimetrik analizlerde, örneğin sıcaklığın etkisiyle uğradığı ağırlık kayıplarını ölçen hassas bir terazi kullanılır.

Tipik uygulamalar; ısıl kararlılık ve bozunma sıcaklığının saptanması (Şekil-6), kondensasyon polimerlerindeki safsızlıkların tayini, kopolimerlerdeki dizi dağılımları ve bileşimin belirlenmesi, dolgulu polimerlerin bileşimlerinin saptanmasıdır.



Şekil-6: Termogravimetrik analizde, azot gazı altında ve 5 0C/dak. ısıtmada polimerlerin ağırlık kaybı ile saptanan relatif ısıl kararlılıkları.

(Şekil-6: Poli(vinil klorür) (PVC), önce HCl kaybeder, sonra doymamış karbon-karbon iskeleti ile değişmemiş poli(vinil klorür) kısmen yanarak, kısmen de parçalanarak küçük parçalara ayrılır. Poli(metil metakrilat) (PMMA), dallanmamış polietilen (YYPE) ve politetrafluoroetilen (PTFE) tamamen uçucu parçalara bölünür. Poliimid (PI), 800 0C’nin üzerinde kömürleşerek kısmen bozunur.)


Termomekanik Analizler (TMA)

Termomekanik analiz, sıcaklığın değişmesiyle bir polimer sisteminde oluşan mekanik tepkileri ölçer. Tipik ölçümler dilatometre, penetrasyon, burma modülleri ve gerilme-gevşeme davranışlarıdır.


6. Polimerlerin Fiziksel Testleri

Bu kısımda polimerlerin fiziksel özelliklerini ölçen çok önemli test yöntemlerine kısaca değinilecek, fakat detaylarına girilmeyecektir.

Polimerlerin fiziksel testleriyle ilgili çok ve çeşitli literatür vardır. Schmitz ve Brown'ın serisi, American Society for Testing and Materials (ASTM) serisi, Encyclopedia of Polymer Science and Technology (Mark) serisi gibi.

Mekanik Özellikler

Germedeki Gerilme-Gevşeme Özellikleri: Herhangi bir malzemenin en önemli mekanik bilgileri onun "germedeki gerilme-gevşeme" eğrisiyle elde edilir. Bu işlem, örneğin sabit hızla gerdirilmesi sırasında açığa çıkan kuvvetin sürekli olarak ölçülmesiyle yapılır.

Plastikler için genel gerilme-gevşeme eğrisi Şekil-7'de görüldüğü gibidir. Bu eğri birkaç yararlı miktarı tanımlar: eğrinin eğimi olan "modül" veya "sertlik (katılık)", "akma gerilmesi", "akmadaki uzama" ve "kopmadaki uzama". Bu tip bir eğri polietilen gibi bir plastik için karakteristiktir. Şekil-8'de ise diğer tip polimerik maddeleri tanımlayan gerilme-gevşeme eğrileri görülmektedir. Bu polimer tipleri Tablo-3'deki gerilme-gevşeme özelliklerini verir.



Şekil-7: Plastiklerin germedeki gerilme-gevşeme eğrisi

Gerilme özellikleri genellikle dakikada %1-100 gevşeme hızında ölçülür. Daha yüksek gevşeme hızları uygulandığında (dakikada %106 gibi) gerilme kuvveti ve modülü katlanarak büyürken uzama düşer. Test örneğindeki büyük sıcaklık yükselmesi alınan sonuçların tanımlanmasını zorlaştırır.

Germe ölçümlerinden başka "kayma", "eğilme", "sıkışma" veya "burulma" testleri de yapılabilir. Film şeklindeki malzemelerde eğilme testleri önemlidir. Bunlar, sert malzemelerde eğilme modülü, daha az sert olanlarda "eğilme" veya "katlanmaya dayanıklılık" testleridir.



Şekil-8: Bazı polimerik madde tiplerinin gerilme-gevşeme eğrileri.


Tablo-3: Polimeri Tanımlayan Karakteristik
Gerilme-Gevşeme Özellikleri

Polimerin Tanımı
Modül
Akma Gerilimi
En Büyük Kopmadaki Kuvvet
Uzama
Yumuşak ve zayıf
düşük
düşük
düşük
orta
Sert ve kırılgan
yüksek
yok
orta
düşük
Yumuşak ve sıkı
düşük
düşük
akma gerilimi
yüksek
Sert ve kuvvetli
yüksek
yüksek
yüksek
orta
Sert ve sıkı
yüksek
yüksek
yüksek
yüksek


Yorulma Testleri: çevrimsel mekanik gerilmeler uygulandığında pek çok malzeme, tek bir gerilme çevriminde koptuğu kuvvetten daha düşük bir kuvvette çöker. Bu olaya "yorulma" denir. Uygulanan çeşitli yorulma testleri değişken germe ve sıkıştırma kuvveti ve çevrimsel eğme kuvvetidir. Sonuçlar, germe ve kopma için uygulanan çevrim sayısının grafiği ile gösterilir. çok sayıda malzemenin yorulmaya dayanıklılık sınırı veya altında, yorulma çökmesi oluşmayan bir maksimum germe kuvveti bulunur.

Yorulma çökmesi, fazla elastik olmayan bir malzemenin enerji absorblamasından kaynaklanır. Bu enerji ısı olarak açığa çıkar ve sıcaklığı yükseltir, modülü düşürür ve malzeme hızla çöker. Enerji absorbsiyonu, çevrimsel testte gerilme ve gevşeme arasında, fazdaki bir fark ile ölçülür.

Çarpma Testleri: Polimer örneklerindeki kopma (veya kırılma) iki sınıfa ayrılır: kırılma (gevrek) ve haddelenme. Kırılma kopması, maddenin çökme noktasına kadar elastik olması, akma ve çekilme göstermemesi halinde meydana gelir. Haddelenme kopmasında örnek, çökme noktasına yakın bir yerde kararlı bir bozulmaya uğrar. Kırılma kopması ayrılan parçaların bozulmasıyla tanımlanır. İki önemli göstergesi vardır: bunlar, bir seri deney koşullarında, altındaki sıcaklıklarda kırılma çökmesinin oluştuğu sıcaklık ile ortam sıcaklığında malzemelerin sertlikleridir. Bu iki bilgiyi veren test yöntemleri deneylerin yapılışına çok fazla bağlıdır. Örnek bozulduğundan çok sayıda test yapılır ve sonuçlar istatistik değerlendirme ile saptanır.

"Kırılma noktası" veya kırılganlığın başlaması, bir örnekte standart bir yöntemle çarpma testi yapılarak tayin edilir. Test sıcaklığı, istatistik olarak örneklerin yarısının kırılma kopması ile bozulduğu sıcaklık saptanıncaya kadar değiştirilir. Kopma noktasının camsı geçiş sıcaklığı ile kabaca bir ilişkisi vardır.

Plastiklerin "çarpma kuvveti" bir sarkaca bağlı ucun örneğe çarptırılması testleri ile ölçülür. Örnek kırıldıktan sonra sarkacın gittiği yoldan, kırılma için gerekli olan enerji hesaplanır. Örneğe testten önce standart bir çentik açılarak çökme şeklinin tekrarlanabilirliği sağlanır.

Bilye, kargı, v.s., gibi bazı özel hazırlanmış malzemelerin örnek üzerine düşürülmesine dayanan çarpma testleri de vardır; malzemenin sertliği, örneklerin yarısının bozulmasına yol açan düşme yükseklikleri ile verilir.

Yırtılma Direnci: Özellikle paketlemede film şeklindeki kullanım çok yaygın olduğundan, plastiğin yırtılma direnci önemli bir özelliktir. "Yırtılma kuvveti" testlerinden birinde örnek keskin bir bıçakla yırtılır. Enerji, düşürülen bir sarkaçla sağlanır ve yapılan iş sarkacın son enerjisinden hesaplanır. Yırtılma kuvveti ve gerilme kuvveti yakın bir ilişki içindedir.

Sertlik: Sertlik "penetrasyon, kazıma, bozma" gibi çeşitli etkilere karşı malzemenin gösterdiği karmaşık bir özelliktir. Sertlik testlerinin çoğu, sabit bir yük altındaki bir "çentikleyici"nin plastiğe bastırılması esasına dayanır.

Aşınmaya Dayanıklılık: Plastiklerde aşınmaya dayanıklılık testi, bir kazıma testi şeklinde yapılır; malzeme, aşındırıcı bir tekerlek veya aşındırıcı bir madde akımına tutulur. Aşınmanın derecesi ağır tahribatlarda malzemedeki kayıpla, fakat daha çok yüzeydeki bozulmaların incelenmesiyle saptanır; şeffaf örneklerde parlaklık kaybı veya bulanıklılık ölçü kriterleridir.

Sürtünme, sertlik ve aşınmaya dayanıklılık polimerlerin viskoelastik özellikleriyle ilişkilidir.

Isıl (Termal) Özellikler

Yumuşama Sıcaklığı: Bir plastiğin "yumuşama sıcaklığı" da önemli bir ısıl özelliğidir. Bu özellik çeşitli şekillerde ölçülebilir. Bunlar: (a) sabit yük altındaki bir çentikleyicinin madde içinde belirli bir mesafeye kadar girdiği sıcaklığın, (b) sabit yük altında eğilmiş bir çubuğun maddede belirli bir deformasyon yaptığı sıcaklığın (sapma sıcaklığı veya ısısal bozulma testi), (c) ergimiş bir polimer örneğinin, sıcak bir metal yüzey üzerinde orta bir basınçla hareket ettirildiğinde arkasında bir iz bıraktığı sıcaklığın (polimerin erime veya yapışma sıcaklığı), (d) bir polimerin, kendi ağırlığı altında gerilerek çöktüğü sıcaklığın (sıfır-kuvvet sıcaklığı testi) gözlenmesi ve saptanmasıdır.

Alevlenebilirlik: Plastiklerin alevlenebilirlikleri, bilinen bir örneğin yanma hızıyla test edilir. Dışardan uygulanan alevin uzaklaştırılmasıyla malzemenin kendini-söndürme eğilimi de önemli bir özelliktir.

Optik Özellikler

Geçirgenlik ve Yansıtma: "Şeffaf" bir malzemenin (ışığı saçmayan) en önemli göstergesi "geçirgenliğidir". Geçirgenlik, örnekten geçen ışığın şiddetinin, örneğe gelen ışığın şiddetine oranıdır. Benzer şekilde, opak bir maddenin (ışığı yansıtır, fakat geçirmez) en önemli özelliği de "yansıtma"dır ve yansıyan ve gelen ışınların şiddetlerinin oranı ile tarif edilir. "Yarı şeffaf" bir madde ise, üzerine gelen ışığı kısmen yansıtır ve geçirir. Geçirgenlik ve yansıtma, bir spektrofotometrede ışık dalga boyunun bir fonksiyonu olarak ölçülebilir.

Renk: Göze ulaşan ve ışığın spektral bileşiminden oluşan maddelerin görüntüsünün algılanmasıyla, beyinde oluşan öznel (sübjektif) bir duygudur. Diğer görünümler (parlaklık, pusluluk, şeffaflık) renk olarak kabul edilemez. Renk öznel olduğundan, fiziksel terimlerle tam olarak tanımlanamaz. Bir ışık kaynağının spektral güç dağılımına önemli derecede bağlı olduğundan rengin tarifi, aydınlatılan maddenin spektral yansıması ve gözün spektral tepki eğrileri şeklinde yapılabilir. Rengin görünür miktarlarla tarif edilebilmesi için üç değişkenin belirlenmesi gerekir.

(1) "Renk çeşidi" serisi: rengin kırmızı, yeşil, mavi, v.s. olduğunu gösteren seri

(2) “Işıltı”: bir rengin, beyazdan siyaha kadar değişken bir skalanının üyelerine göre sınıflanabilme özelliği

(3) "Doygunluk": bir renk çeşidinin, aynı ışıltıdaki skala üyesinden olan farklılık derecesini belirleme özelliğidir. Rengin cihazlarla ölçülmesinde sayılar (sınırlandırılmış) ve bazı kıyaslama terimleri kullanılır; örneğin, iki rengin benzer veya farklı olduğuna karar vermek gibi. Fazla sınırlamalar olmasına rağmen renk tayininin kantitatif ve nesnel olarak saptanması ticari bakımdan çok önemlidir. Renk teknolojisinin ilkeleri başlıca, rengin ve renk farkının saptanmasını, renk kıyaslamasını, plastikler ve diğer maddelerin renklendirilmelerini kapsar.

Parlaklık: Parlaklık, parlak veya cilalı bir yüzeyin geometrik olarak seçici yansıtmasıdır. Yüzey yansıtması, bir aynanın ışığı yansıttığı yönde veya ona yakın bir yönde bir maksimumdadır. Işığın değişik açılarda gelme ve yansımasındaki parlaklık fotoelektrik cihazlarla ölçülür.

Pusluluk: Şeffaf malzemeler için pusluluk, örnekten geçerken gelen demetin yönünden, saçılmayla saptırılan ışığın %'sidir. Ticari pusluluk cihazlarda sadece, geçen ışığın yönünden 2.50 'den fazla sapan ışık bulanıklık olarak kabul edilir. Pusluluk örneğin bulanık veya süt gibi olduğunu belirtir, fakat şeffaflığı etkilemez.

Şeffaflık: Şeffaf bir plastik maddenin şeffaflığı, içinin veya arkasının görülmesine olanak veren hali olarak tarif edilir. Düşük şeffaflıktaki bir örnek pusluluk göstermez, fakat içinde bulanık düzensiz tanecikler bulunur. Şeffaflık, gelen ışık demetinden 0.10 'den fazla sapma göstermeden geçen ışığın, gelen ışığa göre % si olarak ölçülür.

Elektriksel Özellikler

Bir izolasyon malzemesinin dielektrik sabiti, bir parelel levha kondenserinin, levhaları arasında dielektrik malzeme varken ve yokken ölçülen kapasitelerin oranıdır. Fark, doğal olarak, dielektriğin polarizasyonundan kaynaklanır. Kondensere uygulanan alan zamana bağımlı ise (alternatif akım gibi), polarizasyon da zamana bağımlıdır. Ancak dielektrikteki harekete karşı olan direnç nedeniyle, alanlar ve polarizasyonların değişmesi arasında bir gecikme olur. Bu gecikme bir faz farkı ile veya "kayıp açısı d" ile  tanımlanır. "Güç faktörü" sin d, "dağılma faktörü" de tan d'dır. Dielektrik sabiti ve güç faktörünün çarpımına "kayıp faktörü" denir. Bu değer dielektriğin alandan herbir devirde absorbladığı enerji ile orantılıdır. Dielektrik sabiti ve kayıp faktörü, 60 saykıl/saniye (cps) ile binlerce megasaykıl / saniye aralığındaki frekanslarda ölçülür.

Polimerlerin çoğunun doğru akıma karşı dirençleri çok yüksektir. İzolasyon malzemesi olarak kullanılacak polimerlerde yüzey ve hacim direnci önemli özelliklerdir.Bazı polimerler yüzeylerinde karbon zerrecikleri toplandığında elektrik akımını iletir duruma gelebilirler; bu özellik, benzinli motorların ateşleme sistemlerinde izolasyon malzemesi olarak kullanılan bu tip polimerlerde dikkat edilmesi gereken bir hususttur.


GERİ (poimer kimyası)